- 1080 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GORTA MOR( BÜYÜK KITLIK ) / KOSKOCA DEVLET-İ ÂLİYE'Yİ YIKAN PATATES VE PATATESLE İLGİLİ BAŞKA GERÇEKLER - 2. BÖLÜM -
Bugün dünyanın pek çok Müslüman ülkesinde insanlar oldukça büyük bir açlık ile karşı karşıyalar. Bunların en yakın olanı Yemen’in durumu ve bizler yine gözlerimizi batıya çevirip ’ Neden bu insanların çığlıklarına kulaklarınızı tıkıyorsunuz? Neden bu insanlar için kılınız bile kıpırdamıyor?’ Diye soruyoruz.
Aslına bakacak olursanız Batı öylesine bir yamyamdır ki bırakın Müslümanları, kendilerinden olanı bile yemekten, yok etmekten, o açlıktan ölürken seyretmekten hayvani bir zevk almıştır. Örnek mi? İşte size bugün yamyam Batının kendileri gibi Hrıstiyan olan bir ulusun yaşadığı kıtlık ve açlık karşısında nasıl bir tutum sergilediklerini anlatmaya çalışacağım.
Geçen bölümde de belirttiğim gibi patates bitkisinin Avrupa’da ilk uğrak yerlerinden biri İrlanda olmuştu ve bunun çok önemli bir sebebi vardı:
İrlanda aslına bakacak olursanız İngiltere’nin üvey evladıydı ve bu üvey evlat İngiltere’den çok kötü muamele görüyordu.
Sanayi Devrimi ile ülkesinde oldukça önemli ölçüde iş gücüne ihtiyaç duyan İngiltere, bunun için elbette nazik İngiliz vatandaşlarını kullanmayacaktı. Düşünsenize tırnakları törpülü, kafasında perukla gezen, dik yürüyüşlü, dik bakışlı nazik ve kırılgan bir İngiliz Lordu bir maden ocağında çalışıyor (!) Olacak iş miydi? Olmazdı elbette. Hem burunlarının dibinde insan mı hayvan mı oldukları bile belli olmayan(!) İrlandalılar gibi mahluklar varken buna ne gerek vardı ki?
İrlandalıları hayvanlar gibi kendi fabrikalarında, madenlerinde çalıştırmaya başladılar. Ancak bu heriflerin de neticede karınlarını doyurmak gerekiyordu. Bu adi mahluklara(!) bir de para mı verecekti İngiltere? Vermedi tabii ki. Para yerine ’Alın size toprak, ekip biçin karnınızı buradan elde ettiğiniz ürünlerle doyurun. Bu arada bize verginizi vermeyi de ihmal etmeyin ’ diyerek fabrikalarda çalıştırmadıkları yaşlı, kadın ve çocukları da İrlanda topraklarında kendilerine özellikle buğday üreten köleler olarak kullandılar.
İrlandalılar boğaz tokluğuna bile olmayan bir hayata mahkum edilmişlerdi ve fırsatını, imkanını bulan yeni dünyaya göç ediyordu. ( Amerika )
Özellikle savaş veya başka bir felaket döneminde İrlanda çiftçisinin elindeki tüm ürüne ’ Bize daha çok lazım ’ Denilerek İngiltere tarafından el konuluyordu.
İşte böyle bir hayat yaşayan İrlanda’da patates kısa zamanda can kurtarıcı oldu. Çünkü İngiltere patatesi sevmemişti. İrlandalı, buğdayın yanında patates de ekip dikmeye başlayınca ’ Amaaan yesin de gebersin köpekler ’ düşüncesiyle aldırış etmedi, böylece İrlanda kısa zamanda halkının % 45 i patates eken, halkının tamamı ise patatesle hayatta kalan bir ülke oldu.
1800 lü yılların ilk yarısına gelindiğinde İrlanda demek patates demekti ancak 1845’te Amerika‘dan bir şekilde gelen zehirli bir mikroskobik mantar olan Phytophtera İnfestans ülkenin en temel gıda maddesi olan patates ürününün üçte birini yok etti.
Topraktan çıkarılan patates çıktığı anda gayet normal görünüyordu ama en fazla iki gün içinde simsiyah bir renk alıyor, sıvı bir maddeye dönüşüyordu ( 3. Resimde olduğu gibi )
1946 da ürünün yüzde seksen- doksanı mahvolmuş, 1947 de ise dışarıdan ithal edilen tohumluklar aç insanlar tarafından yendiğinden ülkede açlık ve bunun sonucu olarak ölümler had safhaya çıkmıştı.
İnsanların bir bölümü bin bir zorlukla Amerika’ya göç etti. Bir kısmı İngiltere’ye kaçak yollardan girip orada yaşamaya çalıştı. Bir milyon üç yüz bin insan ise açlıktan öldü.
Tüm gözler İngiltere’ye ve tabii ki Kraliçe Victoria’ya çevrilmişti. Yüzyıllardır sömürdükleri bu ülkeye şimdi bu kıtlık ve açlıktan ölen insanlara nasıl bir yardım yapacaktı acaba?
Pardon unuttum. Diğer Avrupa ülkelerinin, Amerika’nın ve yüzyıllar boyunca gariban yoksul Avrupalıyı Müslümanlar üzerine sevk edip milyonlarcasının boşu boşuna ölmesine sebep olan Vatikan’ın umurunda bile değildi açlıktan ölen İrlanda.
Kraliçe Victoria kayıtlara geçen rakamlara göre 2000 sterlin yollamıştı İrlanda için... Lakin bugün İrlandılara soracak olursanız Kraliçe Victoria’nın yaptığı yardım sadece 5 Sterlin idi. Evet...İrlandalıları aşağılamak için sadece 5 Sterlin göndermişti. ( Daha sonra ayrıca 2000 sterlin göndermiş de olabilir. )
İşte İrlanda’nın bugün ’Gorta Mor’ yani ’ Büyük kıtlık ’ dediği 1845 yılının o günlerinde Osmanlı Sultanı Abdülmecit 10.000 Sterlin yardımda bulunmak için harekete geçti.
Aslında işte tam burada durmak gerekir. Zira Osmanlı Devleti o yıllarda bir başka ülkeye yardım edebilecek durumda değildir. Daha Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın devlete yaşattığı şok, onun yüzünden ortaya çıkan Boğazlar sorunu 1841 de İngiltere’nin araya girmesiyle yeni atlatılmıştır. 1847 de İrlanda’ya 10.000 Sterlin yardım etmeye kalkan Osmanlı devleti 1838 de İngiltere ile imzalanan Balta Limanı Antlaşmasıyla zaten var olan ekonomik prangalarına bir tane daha eklemiştir ve 1847 de İrlanda’ya yardım etmek için kolları sıvayan Abdülmecit sadece 6 yıl sonra 1853 de Osmanlı Tarihinde ilk defa Hristiyan iki ülkeden borç almak zorunda kalmıştır. ( İngiltere ve Fransa )
Kraliçe, Padişah’a cevap verir: ’ Ben iki bin sterlin yardım yapmışken senin on bin sterlin yardım yapman olmaz. Sen ancak 1000 sterlin yardım yapabilirsin.’
Padişah çaresiz ’Peki’ der ama bu arada üç gemi hazırlatır ve bu gemileri tıkabasa buğdayla doldurur.
Kraliçe bu gemilerin İrlanda’nın merkezi olan Dublin Limanına yanaşmasına da izin vermez. Yoğun diplomatik temaslar sonucunda gemiler ancak Drogheda Limanına yanaşır. ( Bu noktada Padişah Abdülmecit’in özel doktoru olan W.J. O’Neill Daunt’un bir takım izinleri koparmakta oldukça yardımcı olduğu yine kayıtlarda mevcuttur. )
Evet...Patatesin bir de böyle acı bir hikayesi vardır.
Hikayenin geri kalanını resimler anlatacak sizlere.
1- Bu resmi tanıyorsunuz. Osmanlı Padişahı Abdülmecit...Resmin altına bir İrlandalı şunları yazmış: ’Thanks, I recognize that generous hero. Always love to see him!’ ( Teşekkürler, bu cömert kahramanı tanıyorum. Onu her zaman görmeyi seviyorum! )
2- Bu da Kraliçe Victoria. Beş sterlinlik bile değeri yok lakin bir dönem dünyayı parmağında oynatmış.
3- Kıtlık döneminde İrlandalıların ürettikleri patates, topraktan çıktıktan az sonra bu hale dönüşüyordu.
4- İrlandadaki açlık yıllarının temsili resmi.
5- İrlanda’nın başkenti Dublin’de Liffey Nehri kıyısında yer alan ’ Büyük Kıtlık ’ Heykelleri
6- İrlanda futbol takımlarından Drogheda United’in amblemi
7- Drogheda şehrinin arması
8- Yaptığı yardıma karşılık İrlandalıların Sultan Abdülmecit’e gönderilen teşekkür belgesi
Belgede: ’"Aşağıda imzası bulunan biz İrlanda asilzadeleri, beyefendileri ve sakinleri, Majesteleri tarafından acı çeken kederli İrlanda halkına gösterilen cömert hayırseverliğe ve ilgiye en derin minnetlerimizi saygıyla takdim eder ve onlar adına Majesteleri tarafından İrlanda halkının ihtiyaçlarını karşılamak ve acısını dindirmek üzere cömertçe yapılan 1000 poundluk bağış için teşekkürlerimizi sunarız." Yazıyor.
9- 171 yıl önce Türk gemicilerin misafir edildiği eski belediye binası (şimdiki Westcourt Oteli) girişteki levhada şunlar yazıyor:
1847 Büyük İrlanda kıtlığı
Türk halkının İrlanda halkına yaptığı cömertliğin hatırlanması ve tanınması anısına...
...........2 Mayıs 1995
10- 1948 Yılında Kraliçe Victoria’nın heykeli İrlanda parlamentosu Leister House’un önünden söküldü. Bu heykel daha sonra Avustralya’nın Sidney şehrine taşındı. Fotoğraf o ana ait.
YORUMLAR
Hocam, bence Sultanın,Kraliçenin kim olursa olsun yabancı ülkelere yapılan yardımlarının iyi niyetli olmadığını siyasi ve otoriter güç kazanma gayesi güttüğü iktisadi ve tarihi bir gerçektir ,1.Ahmetin emri ile veziri Kuyucu Murat Paşanın yoksul ve borç batağındaki Anadolu insanını nasıl katlettiği,kellerini kesip kuyular doldurduğu çocuk ,kadın demen öldürdüğü tarihi bir gerçektir,bu konuda daha çok örnek verilebilir,Avrupanın Kralları,Osmanlının sultanları,Rusun çarı,persin Kisraları,mısırın firavunları kendilerini ve saltanatını düşünmüş,bu uğurda öz çocuklarını,kardeşlerini amcalarını,babalarını katletmişlerdir,bunlar halka ne yapar evrimsel olarak,ilkel toplum,derebeyliklere,derebeylikler kralllıklara,krallıklar demokrasi vehalk yönetimlerine evrilmiştir ve daha da gelişecek özgür toplum oluşacaktır,Saltanatın olduğu başta tek kişinin bulunduğu istediğini astığı ve kestiği işkence ettiği ve hiç hesap sorulmayan bir yönetim ne ahlaki normu olur nede insani yönü her saltanat bir züldür,ister kral,ister sultan olsun,selamla.
sami biberoğulları
Demokrasinin nasıl bir erdem olduğunu anlayıp onunla yaşamaya başladıktan sonra günümüzde sizin gibi düşünmemek mümkün değil elbette. Lakin dünyanın her ülkesinin değişik değişik hanedanlar tarafından yönetildiği bir dünyada olayları zamanının şartları içinde değerlendirmek sanırım daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Kaldı ki dünya demokrasiyi göreli en fazla iki yüz yıl olmuş, buna karşın yaratılalı milyarlarca sene geçmiştir.
Selam ve saygılar.
Kıymetli Hocam,
Patatesin batılı ülkelerin arasında böyle bir serüveni olduğunu bilmiyordum. Sayenizde öğrendim. Ancak şu batılı insanların nasıl vahşi, nasıl yamyam ve barbar olduklarını gayet iyi biliyorum. İşin enteresan tarafı nesiller değişse de görgüsüzlük ve acımasızlık noktasında avrupa da hiçbir şey değişmiyor. Hani bir söz var ya! Katranı kaynatsan da olmaz şeker cinsini sevdiğim cinsine çeker. Adamlar bu kadar mı atalarının olumsuz yöndeki genetik özelliğini taşır pes doğrusu yani, bu kadar mı olur?
Hocam hani son zamanlarda Avrupa'nın bazı ülkelerinde ekonomik nedenlerle sözde demokratik protesto gösterileri var ya! İşte onların hepsi açgözlü Avrupa insanının ruh halinin sokaklara yansımasıdır. Azıcık çıkarlarına dokanınca neler yapabileceklerinin küçük ama çok küçük bir örneğidir. Büyüğünün neler olabileceğini merak edenler biraz tarih okusunlar yeter.
Kaleminize emeğinize sağlık
Saygı ve sevgilerimle
sami biberoğulları
'' Şapı kaynatmakla olmuyor şeker, cinsini öptüğüm cinsine çeker'' Diye noktayı koymuşsun))))))) Olayın özü de budur zaten.
Selam ve sevgilerimle.