- 683 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Edebiyatımızda Şiir’in Hikâyesi
Türk Edebiyatımızın, asırlardır mayasını oluşturan şimdi ki tabiriyle ‘Şiir’ adını almış. Toplumumuzun içindeki duygusal ince yürekler de ilhamla yoğrulup özenle kaleme alınarak okuyup okutulan ve dinletilerde heyecanla söylenen bir edebiyat kültürümüzdür. Yakın tarihimizin bir asırlık döneminden bu güne kadar yazılıp düzenlenen halkımızın içinde ki ünleriyle yaygınlaşan şairlerimiz şiir hazırlama alanında klasikleşen yaygın türler konusunda çeşitli usullerde yazılım geleneği vardır. Şiir yazan bu edip ustalarımız özeliklerini isimlendirerek şöyle sıralamışlar.
Konulara göre Şiir türleri
1-Lirik Şiir:
İçten gelen duyguların coşkun bir dille anlatıldığı şiir türüdür. Lirik şiir, akıldan çok hayal gücüne, Aşk duygusallığına hitap eder.
Örnek:
Vefasız sevdanla kocattın beni,
Cananım olmadın ah güzel gözlüm.
Her gece her gündüz bekledim seni,
Bir türlü gelmedin ah güzel gözlüm… (Gönül sevdasıyla)
***
Aramız da dağar düze devrilsin
Aşkınla sızlayan sinem kavrulsun
Mücrim Aydın döne döne savrulsun
Sultanım Ravzadan kokun gelir mi… (İlâhi türüyle)
Divan edebiyatında gazel, şarkı; Halk edebiyatında güzelleme türündeki koşma veya semai tasavvuf’u konulu lirik şiir örnekleridir.
2-Didaktik Şiir:
Bir şeyler öğretmek ya da nasihatle bilgi vermek amacıyla yazılan şiirlerdir. Romantik değil de fikri düşünceyi konu edinen şiirlerdir.
Bilgin insan parlak görür
Ufku darın işi felçtir
Gönlü zengin huzur verir
Ahbap cahil yaman eştir…
3-Pastoral Şiir:
Kır ve doğa güzelliklerini konu edinen şiirlere denir. Doğa hayatında kişinin sade, lüksten, özentiden uzak yalın bir dille anlatılır.
Havzan da cevheri saklı tutarsın
Sırrını kimseye vermez yutarsın
Namertte minnet etmez yatarsın
Kayseri yöremde Koramaz dağı…
***
Türkistan yurdum olan
Şehrini afet alan
Vatanı çöle kalan
İsmindi bizim Gobi
Oğuzla yurda göçen
Kırgız la yöre seçen
Mirası köye geçen
Kısmındı bizim Gobi...
4- Epik Şiir:
Yiğitlik ve kahramanlık konularını coşkulu ve yiğitçe bir söyleyişle anlatan şiirlerdir.
Örnek:
Silahlı süvarili, ordumuz pek de yaman
Kâfirle doyasıya, savaşmadık her zaman
Allah ve Resulüne, imanla bağlı dalız
Biz İslam’ı yaşayıp, savunan asker kuluz
Haydi, gidin çarpışın, mücahit şanlı nefer
Bunun neticesi ya, şahadet ya da zafer…
-Divan edebiyatında kasideler, Halk edebiyatında koçaklama, destan, gibi türleri de epik özellik gösterir.
5- Satirik Şiir:
Toplumun veya kişilerin aksak yönlerini eleştirmek ve göstermek için yazılan hicivli şiirlere satirik şiir denir. Toplumsal yaşamdaki bozuklukların, insanların zaaflarının güldürü unsuru da katılarak dile getirildiği şiir türüdür. Divan şiirindeki hicivler ve Halk şiirindeki taşlamalar bu türden.
Örnek:
Benim kalbim temiz lügati yapan
Aydın Prof diye fetvaya tapan
Yukarıdan makam koltuk kapan
Tezvirle bellenmez azizim divan…
6-Dramatik Şiir:
Üzüntülü bir olayın acıklı konusunu işlenerek okuyucuyu bilgilendirmek hüzünle yazılan şiirlere didaktik şiir denir. Acıklı olaylarda geçen herhangi bir hadiseyi göz önünde canlandıran ağıt konulu manilerden oluşan şiirlerdir.
Örnek:
Hayata direndin faydası yokmuş
Ciğerini alan meretin çokmuş
Hâk vaki olunca fermanı çıkmış
Elimizden bir şey gelmedi Reis
Kardeşlerin yanık, yanık ağladı
Pehlivanım diye yürek dağladı
Yaklaşan bayrama kara bağladı
Böyle gitmek sana olmadı Reis…
Günümüz, şairlerin vezin arzıyla kullandığı şiirlerin kalıp biçimi ’Rubai’ Heceler ölçüyle yazılırken mısra kıtaları ikili ve çoklu dizelenen türlerdir.
Hece vezniyle klasik yazılan kalıpları:
1. 4+3 ve 3+4=7 veya 4+4= 8
2. 6+5 ve 6+5= 11
3. 6+6=12 ve 7+7=14 veya 8+8=16, gibi böyle devam eden hece ’Rubai’ kalıbıyla da hece türünde dörtlü dizeleri Ayaklar üzerine sıralanıp uyaklardan oluşan ve bu dizeleri kafiye uyumuyla, 2.3.4/ veya 5/6 mısralı bentlerinden meydana geldiği kafiye vezniyle kalıpları olabilir.
1- Hece vezin şemasıyla dizin örnekleri:
Daşlıh bahçe evleri birer saray sedası (a
Doğup böyüdük gayri ayrı düşdük n derim (b
Yolum düştükçe sana gine gelir giderim (b
Kuru Köprü toprağım memleketim gadası... (a
a.b.b.a doğaçlama ’Sarma’ denen kafiye şemalı bentlerden oluşur.
ve uyakları a.a.a….
Bedeni gezdiren emanet can ya, (a şıkkı olan dolguya ’Uyaklar’ dizilir.
Gelip geçen adın mahlası ün ya (a
Doğan yaşar sonu ölümlü dünya, (a
Nice eşin dolu handa unuttum... (b. şıkkı ile de, her bir dörtlüklerin ’ayak’ üstüne bindirme yapılarak da her biri dörtlük bentli kıtalardan meydana gelir.
Veya-
a.a.a.b. d. alta ki son 6 cı (d. mısrası dizesi nakaratlı yani:
Örnek:
Yine haber geldi sızlayan telden -(a
Bire yol göründü sılayı elden - (a
Saray ile dolsa en kötü belden - (a
**Bana yurt olacak bir yerin mi var - (b
*** Mahkûm muyum gurbet dört yanın duvar... -(d. Bentte ki son ayaklı mısralar nakarat.
Örnek:
Yıllar yılı mekân tutarak kaldım (c
Şu yaban ellerde yokluğu bildim (c
Bir dilim ekmeğe kul köle oldum (c
**Mihnet kapısında bir erin mi var (b
*** Mahkûm muyum gurbet dört yanın duvar... (d.
Kafiyeler ile örülen hece gibi tarzında çeşitli şiirler de oluşabilir.
2- Serbest Şiir: Hecelerinde ki ölçü ve her bir mısra dizelerini oluştururken zincirleme örgüsüyle kafiye vezni zorunlu olmayıp serbest oluşur.
Örnek:
Nedir
söylesene
ne var içi boş dünyan da
bu nasıl bitmez enerjin varmış
gücün hiç mi tükenmeyecek
bak saçlarıma aklar düştü
bedenim de ki gençliğim gitti
sen hiç kocamaz mısın
ah
ahhh
deli gönlüm
Sen hala on beş yaşındasın
yaşına göre kendini bul
bırak artık hülyaları
uyansana rüyalardan
haydi artık
uyan off...
***
Dünya hayatı koca salon
Senaryosu kaderle gizli
İlahi kalemin yazdığı oyun
Kurallar bizde seçin koyun
Herkesin zamanla türlü rolü var
Bazen acı, bazen tatlı nazlı yar
Emri vaki gelince zaman dar
Sanma buraya sırf eğlenmeye geldim
Hak huzurunda verilecek hesap zor
İmtihan olduğumuzu unutmayalım...
Serbest şiirler, kendi içerisinde ne kadar serbest oluşsa da; çünkü mısra vurgularında ara sırada olsa mutlaka yarım veya tam kafiye uyumu olmalı.
3- Aruz biçiminde ki şiirler:
Osmanlı ve daha öncesine dayanan doğu İslam medeniyetimizin alınarak edebiyat alanında bin yüzyılı geçen asırlara dayanan köklü bir geçmişi vardır. Geçmişteki tarihin ediplerince, belirli dönemlerde küçük yenilikler eklenerek gelişip halkımızca kaside ve gazel gibi güzel eserler ile güfteleşip sunuma hazırlanınca halkımızın dinletisinde büyük beğeniler almıştır. Aruz vezni, 6+6=12…7+7=14…8+8=16 gibi uzayan açık veya kapalı değişken hece kalıplarıyla oluşan klasik şiir tarzımızdır.
Son elli yıldır bu tür’e rağbet azalmıştır; çünkü eski ve yeni halini Cumhuriyetin ilk döneminde ki batıcı yazarlarca, harmanlanarak edebiyat akımını yenileyip işlenerek şimdiki dalarda ki biçimiyle şiirlerimiz son şeklini almıştır.
Etkili bir Şiir nasıl olmalı:
Şiir, ister hece, ister serbest olsun; mutlaka omurga yapısı olan konu anlam içerikliği itibarı ile manasının dışına sapmamalı. Şiir, ana yolda direk belirli bir adrese hedefine giden yol gibi olmalı. Yani damdan kapıdan atlarcasına anlamı kopuk olmamalı. Okuyup dinlendiği zaman, boğazına takılıp ‘imlasını’ yutkunmadan, yangınlığını gidermek için içilen akıcı bir bardak su misali insanların ‘anlam tadını bozmadan’ mana âleminde hislerini uyarıp etkilemeli. Şiir mısralarında, redif olan yani son kelimelerin harflerde ki ses uyum biçimleri bir musikinin ‘kulağa hoş gelen’ sesli nota gibi mısraların bitişinde ki sesli ve sessiz harfler ses dizimi ahenkli olmalı ki; dinleyeni tiz vurgulu bir müzikal dinleti sedasıyla birlikte manası da ruhları mest tane hitap etmeli.
Öyle ki, basit misal bir örnekle ağaç’ı düşünelim.
a- Toprağı: Kalp, etkilendiği olaylardan esinlenirken geniş dil haznesinde ki edebiyatını besleyip yoğurarak eser üreten zemin…
b- Kökü: Derin ve içten gelen duygu ilhamları…
c- Ana gövdesi: Konusunun hangi tür ve isimde olduğu…
d- Dalları: Mısralar, kelimeleri oluşturan seçkin derin anlam bütünlüğünü oluşturan redif veya kafiye uyumları ile dizelenip kısaltılmış derli, toplu manalı sözler…
e- Dikenleri: Şiir içinde kaba hitapla, çirkin sokak ağzıyla hakaret ve küfürler içeren sözler.
f- Budama: Mısraların içindeki imla buzlukları ve ‘memek, dendan’ gibi gereksiz mastar ekleri ile bentlerden oluşması…
g- Meyvesi: Şiir’in konusuyla, ne çeşit türde olduğu ve ‘tadın da ki manası ile neye benzediği hissedilip anlaşılması…
h- Çiçekleri: Edep, erkan usulü ile yerli yerinde akıcı tarzda kullanılan şiirde ki nadide güzel sözleri...
i- Hayat ve ölümü: Sevilip okundukça geniş kitlelerce ömrü uzar; fakat beğenilmeyip eleştirildikçe kuruyup ölür ve unutulan sözler gibi O’da kaybolur.
Şiir yazmaya çalışanların bazıları vardır: “Ben yazıp söyledim, içimden gelen buydu” gibi savunma söylemleri şuna benzer: Kendi kendine okuyup dinleyen birinin sözlerine benzer; çünkü yalnız onu kendisi anlar. Şiir otoriterleri tarafından yazılan manzumeye mantıkça neye benzediğine bir mana veremediğinden şiir mi veya oradan buradan bahseden bir söyleşimi ayıt edip anlayamaz. Yarım cümleleri alt alta dizilip ezberle kopyalanmış kelimeler ile ve aynı kelimeleri üç dört yerde sıklıkla tekrarlanıp kullanmakla mısralar yazılan şiirler güzel ve şık olmaz. Şiir yazan kişinin kendi kaleminde ki kabiliyet gücüyle az, çok emek vererek yazamaya çalışırsa, şairlikteki eserini ortaya koymuş olur. Yoksa onun bunun yapıtını alıp biraz rötuşla şiir gibi yazıp göstermekle böyle şairlik olmaz! Şiir ile uğraşan şair ustaları bırakın; birazcık dahi olsa, şiirden anlayanlara dahi kendini komik duruma düşürür.
"Şairliği ile şiir yazanlar, edebiyatta kendini sürekli geliştiren ve kelâm ve kalem dili güçlü olmazsa olması gereken edip kişilerdir."
Şair demek: Yaşanan olaylardan etkilendiği konuları duygu hissiyatıyla ve kendine özgü bir dil kültürüyle yansıtıp açık üslupla anlattığı ve takipçilerince bahsedilen şiirleri takdir edilerek geniş kitleleri kapsayan Usta bir anlatım hitabıyla yazıp söyleyen toplumun içinde ki halk’ın dil temsilcileridir.
(Takdim eden: Aydın Suyak)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.