- 529 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Özsaygınız Var mı?
KENDİMİZE OLAN SAYGIMIZ (Özsaygı)
Çok Zaman düşünürüm. Saygı nedir? Saygı sadece büyüklere ve mevkii makam sahiplerine mi yapılır? Küçüklere olan ilişkilerimizde neden saygı demeyiz de sevgi deriz? Bunları her zaman düşünmüşümdür.
Bence kendisine saygısı olan insan her şeyden önce başkalarına da saygısı olan insandır. Başkalarından bizlerin hiç önemli yönü yoktur. Önemli olan yaş ve baştan çok bilgi düzeyimiz ve bu düzeyimizi insanlara karşı ne kadar uyguladığımız ve hayattan ne kadar ders aldığımızdır.
Ama genelde insanoğlu olarak herkesten saygı bekleriz de bizim kendimize olan saygımıza ve başkalarına olan saygısından hiç söz etmeyiz. Başkaları da bize olan saygı ve verdiği değer oranında bizlerden saygı görmeyi hak eden insanlardır bence.
Bence saygı ve sevgi de aynı anda olmalıdır. Nasıl ki yaşça büyük insanlar kendilerine olan sevgi ve saygı göstermesini istiyorlarsa mutlaka onlarda karşısındaki insanlara sevgi ve saygı göstermeliler.
Bugün toplumsal yaşantımıza baktığımız zaman, saygı ve sevgide gençler sessiz çoğunlukla anne ve babalarının tutumlarını benimsemekteler.Yani anne ve babalar kimleri severse çocuklarda az çok onları seviyorlar. Anne ve babaların sevmediklerini çocukların sevmesi biraz zor. Çünkü, şartlı reflekslerle büyüyen çocuklarımız, okulda dersleri ezberleyerek, sonrasında model aldıkları insanların davranışlarını kendi hayatlarına da modelleyerek uygulamaktalar.
Nasıl mı derseniz?
Bir çocuk küçük yaşta babası ile amcasının arasındaki çatışmalara şahit olursa, eğer baba kardeşini sevmezse, çocuğu da zor sevmekte amcasını. Bunun istisnası ise, biteysel düşünmeye alışmış ve rol modellerini anne ve babanın tutumuna göre değil de, kendi hür iradesi ile seçen insanlardır. Yani anne ve babalarının güzel yönlerini alıp, kendi kişisel değer yargılarına göre anne ve babalarının doğru bulmadıkları yönlerini sorgulayan çocuklardır.
Yukarıdaki örneği ele alırsak, bireysel düşünen çocuk babası ile amcası arasında miras kavgasını gereksiz bulur. Hayatın sadece maddi şeylerden ibaret olmadığına inanır ve o doğrultuda düşüncelerini geliştirirse kendi kendine der ki “ Ben babam ve annemden ayrı bir insanım, babam ve annemin değer yargıları ile benim değer yargılarım farklı. Bu yüzden ben babamın tutumunu yanlış bulmaktayım. Babam amcamı sadece maddi sebeplerden dolayı sevmese de ben maddiyata önem vermeyen bir insan olarak amcamı severim. O’nun bana karşı sevgisini de hoşuma gitmekte ve bana tavrı da gerçekten benim gelişimime ve hayata tutunmama destek olacak kadar güzel, o halde babamdan ayrı bir insan olarak babamı da üzmeden amcama saygı ve sevgimi eksik etmeyeyim” diyerek bu doğrultuda hareket ederse o zaman hayat ona güzellikleri sunar ve bunun adı da hakiki saygı olur bence.
Hakiki manada saygı, sadece “saygılı insan “ desinler diye değil, insanın içinden gelerek, inanarak yaptığı saygı ve sevgidir. Yoksa anne ve babamı üzmeyeyim, dayıma ve amcama saygılı olayım tavrı sadece anne ve babanın dayatmasından ileri gidemez. Anne ve babalar çocuklarının gerçek manada amca ve dayılarına saygılı olmasını istemekteyseler, kendileri de çocuklarının amca ve dayısı olan kardeşlerine saygı ve sevgiyi eksik etmemeliler.
Saygı ve sevgi benim için çok sihirli ve etkili kelimeler. Ben sevgi sözünü saygı sözünden daha çok severim ve sevgi demek saygıyı da içine alan evrensel ve kutsal bir sözcüktür. Çünkü evreni anlamak sevgi ile başlar. Allah sevgisi, Din sevgisi ve millet sevgisi de bu evreni anlamanın bir sonucudur.
Son zamanlarda bu kavramlar ulu orta kullanılmaya başladı. Ben buna çok şaşmaktayım.
İnsanlara sırf şirin görünmek için insanlar onları sevdiklerini ve saydıklarını söylemeye başladılar. Hatta baştan savdıkları insanları bile ne kadar sevdiklerini de söylemeye başlayarak düpedüz iki yüzlülüklerini bile “sevgi” maskesi ile örtmeye çalışmaktalar ama bizleri kandırdıklarını zannederek kandıramamaktalar.
Adam gelir, her karşılaştığı zaman seninle alay eder, selam bile vermeden hemen alay etmeye başlar. Sonunda bunun adı sevgi olur “ Ben seni seviyorum, ama sen anlamıyorsun” der. Gerçek manada seven insan arkadaşına şaka yapmaz mı? Tabii ki yapar ama, birbirlerini gerçek manada seven ve sayan insanlar her karşılaştıkları zaman önce selamlaşırlar, sonra samimiyete göre kucaklaşırlar ve sonrasında da şakalaşmak gelir. Sen her şeyden öncesine şakayı koyarsan o zaman “ ben seni seviyorum, şakalaşıyorum da sen anlamıyorsun” yalanın gün gibi sırıtarak açığa çıkar.
Her rastladığı zaman, insana şaka yapmak, sadece karşımızdaki insanın aklı dengesinin olmadığına inandığımızda yapılır. Bazı insanlar o kadar aymazlık yapmaktalar ki, engelli insanların hepsini zihinsel engelli kategorisine koyarak, onlarla her zaman alay etmekteler. Bu o şakayı yaparak onların da ne kadar zihinsel engelli olduklarını göstermektedir. Bu biraz da başarılı engellileri kıskançlıklarını örtme taktiğidir. Gerçek manada sevenler, sevdiklerinin her zaman alay edilecek yönünü değil, ara sıra da takdir edilecek yönünü görerek, bu takdir ettikleri güzel yönlerini geliştirmeleri için onlara yardım ederek, bu yönlerini geliştirecek insanlarla tanışmalarına ön ayak olurlar.
Sevgi ve saygı kelimelerinin bu kadar sık ve samimiyetsizce kullanılmalarına her zaman karşı çıkarım. Zaten samimi olarak bir insanı sever ve sayarsak bu insan bunu davranışlarımızdan anlar ve bizim de “seni seviyorum “ dememize gerek kalmaz çok zaman. Çok zaman değil, her zaman.
Konuşamayan insanların da davranışları ile sevgilerini bu kadar güzel ifade etmelerinde çok zaman içtenlikler yatar. Bazen konuşamayan insanları, çok ve boş konuşan insanlardan daha çok sever ve gerçek manada onları da şanslı olarak görürüm. Neden mi derseniz? Onlar boş konuşmazlar. Konuşamadıkları içinde çok zaman yalan söylemezler ve kalp kırmaları da çok az olur. Bu yüzden konuşan dilsizlere acırım. Konuşan dilsiz kimdir? derseniz, derim ki “konuşan ama boş konuşan ve konuştuğu da kalp kırmaktan başka işe yaramayan insanlardır” derim. Anlayan bilmem bu saygımı ve sevgimi anlar mı?
Kendimize saygımız varsa, çevremizden başlayarak topluma saygımız ve sevgimizde her zaman vardır. Bu sevgi ve saygı ile insan değerli olur. Bazen toplum içinde bile kendimi yalnız hissederim. Çünkü ne desem insanlar anlamaz. O zaman dilsiz olmak, sadece bakışmak ve selamlaşmak bana yeter. Konuştuğumuz zaman anlamayan insanlara dilsiz olmayı, konuşacağımız zaman bizi dinleyenlere karşı “boşboğaz” (!)olmayı da bu sayede öğrenmekteyiz. Hayatın acı çarkları bize bunları da öğretti zamanla..
Evet saygı ve sevgi ile başladık söze, etkili konuşmaktan bahsettikçe etkili konuşan insanlarda zaten saygı ve sevgiyi bilen, anlayan ve bu konuda çaba harcayan insanlar etkili olur. Bunu yaşayarak öğrenen, tecrübe eden insan olmak ile her zaman mutlu oldum.
Saygı ve sevgiyi tarih boyunca insanlar sihirli sözcük olarak kullanmışlardır ama bunu yaparken de samimi olup olmadıklarını da bilemiyoruz. Eğer bilseydik insanoğlu olarak sorunların çoğunu çözerdik. Ama sorunları çözemediğimize göre insanların samimi olup olmadıkları konusunda çok iyi gözlemler yapmalıyız. Çünkü bizi gerçekten sayan ve seven insanları da küstürebiliriz bizi sevmediklerini iddia ederek. Bu yüzden davranışlar ve sözler bıçak gibi keskindir ve dikkat etmeliyiz.
“Birimiz hepimiz,hepimiz birimiz için” diyen insanlara karşılık olarak samimi davranışlar ile birlik ve beraberliğimizi de güçlendirerek insanları daha çok severek, sayarak ve onlara daha çok değer vererek, gelecek nesillerimize de samimiyet aşılayarak dünyamızı bugünlerden yarınlara daha samimi ve sevgi ile taşımak bizim elimizde. Bu güzel dünyayı sevgisizlik ve saygısızlıkla yaşanmaz hale getiren bizleriz. Bu dünyayı güzelleştirecek olan da bizleriz. Atalarımız boşuna dememişler
“Aslan yuvasından belli olur” diye.