- 1357 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HER SEVGİ AĞIR YARALI MIDIR? - öykü
Yılların acısı yaralı yüreğime hançer darbeleriyle saplanmış. Kader mi dersin? Acı mı dersin? Adını sen koy! Dünyadaki en değerli varlığım olan, ebeveynlerimi kaybettim. Kendi elimle toprağa verdim. Ne çok zormuş anne, baba acısı, yürekleri parça parça ediyormuş!
Ey yâr! Aylar boyu kocaman âhlar çektim! Beni bırakıp gidişini bir türlü kabullenemiyordum! Kızgın, hırçın tavırlarım hiç bitmiyordu! "Karar verdim, uzak durmalıydım senden. İçimde biriken yorgunluk tabakası sertleşerek beni nefessiz bırakmıştı. Senin yokluğun içime işlemiş bir illet gibiydi." Al ömrümü dercesine söyleniyordu içimin sessiz ağlayışları. Acılarım kat kat büyüyordu. Beni bırakıp dönüşünü asla affedemeden, kent kent dolaştım puslu sokaklarda. Sensizliği yudum yudum içtim, hayatın en sert darbelerinde nefes almayı öğrettin bana! Beklemediğim bir anda ayrılık ezgimizi çaldırdın. İçimden bir beden kopardın! Sessiz kalan gecelerimin yorgunluklarını üstümden atamadan, beni tükettin! Sert iklimlerde mutlu günlerimi dondurdun!
"Dönüşünü, kabullenmeyen yüreğim feshetti can bağımızı."
Aylar sonra, metro istasyonunda bir kadınla karşılaştım. Gözleri ışıl ışıldı, yanıma gel dercesine bakıyordu. Utandım ve gözlerimi ondan ayırarak, Gayrettepe metrosuna bindim. O’da beni takip edercesine aynı metroya bindiğini fark ettim! Taksim durağına indiğimde, onu bir anda gözden kaçırdım. O an içime sıkıntılar biriktirdim. Metro durağında dakikalarca oturup onu bekledim. Yoktu! Bir türlü göremiyordum onu. Çaresizce çalıştığım kafenin yolunu tutarak, işime moralsiz başladım.
Hüzünlü halimi fark eden patronum Cahit bey" seslendi!
Uğur neyin var?
"Neden ağlamaklı bir haldesin, canını sıkan bir durum mu oldu?"
"Yok! Uykumu alamadığım için güne keyifsiz başladım" dedim.
O’da başını sallayarak, bir durum varsa çekinmeden anlat!
Adeta sersemlemiş gibiydim.
Bir bakışta, birine tutunup onu kaybetmek ne kadar kötüymüş bunu yaşayarak anlamış oldum. Aynı günün akşamı gelen müşterilerin masasına yemek siparişi almak için gittiğimde, içimi alt üst eden kadın tam karşımdaydı! Günüm; içimde biriktirdiğim sıkıntılarla geçmişti.
"Heyecanlı bir gülümsemeyle masasına gittim, efendim hoş geldiniz" dedim.
"Hoş bulduk" dedi. Yemek siparişini alıp, masasından ayrıldım. Onunda gözlerini benden alamadığının farkındaydım. İçim kıpır kıpır olmuştu! Gözlerime inanamıyordum. Böylesi bir tesadüf yaşayabileceğimi hiç tahmin bile edemiyordum. Yemek siparişini aldıktan sonra durumu fark eden patronum Cahit bey, bir daha onun yanına gitmeme izin vermedi!
"Patronumun yanına gittim, neden bırakmıyorsunuz" dedim?
"O’da sabret Uğur" dedi. Şaşkın bir ifadeyle başımı sallayarak yanından uzaklaştım. Kadın, gelen yemeği bırakıp, patronumun yerime yolladığı Cafer’e sorar: siparişi alan genç nereye kayboldu?
Ona seslenir misiniz?
"Cafer, masadaki kadın seni istiyor" dedi.
Cafer’inde bu duruma şaşkın kaldığını gördüm. Yanına gittim.
Siparişi alıp kayboldunuz! Adınız nedir?
"O an içimde fırtınalar kopmaya başladı ve lâl oldu dilim. Yorgun bedenimle cevap veremez duruma geldim." Arkadaşım Cafer yanıma gelerek, Uğur kendine gel! Birden irkildim ve kadına baktım.
Adınızı sordum size? Cevap vermediniz!
Adım, Uğur...
"Ben de, Canan" dedi...
"Memnun oldum Canan hanım" dedim.
Uğur bey, ben sizi bir yerden hatırlıyorum! Metro istasyonunda karşılaşmıştık, yanılıyor muyum?
Âh evet, doğrusunuz. Ben de sizi hatırladım derken, bedenim derinden sarsılmıştı. Her şeyin farkındayım Uğur! İkimizde birbirimizi kaybetmiştik ve ben de çok üzülmüştüm. Seni tekrar gördüğüme çok mutlu oldum.
"Uğur işin saat kaçta" bitiyor?
"Gece on ikide işten çıkıyorum" dedim.
"Seni tam on ikide işyerinin önünden alacağım diyerek" gitti.
Son model arabasıyla beni bekleyen Canan’dan gözlerimi alamıyordum! Öylesine yanık bakışları var ki, beni benden alıyordu.
"Hâlâ olanlara inanamıyordum."
Aracına bindim, oradan hızlıca uzaklaştık. Tek kelime konuşmadan geçti yolculuğumuz. Mahcup halimi üstümden atamamıştım. Kısa bir süre sonra, deniz kenarına yakın bir kafe’nin önünde aracını park etti. Uğur, hadi inelim artık dedi. Kafe’ye girdik köşedeki masayı işaret ederek, oraya doğru gittik ve masamıza oturduk. Uğur, hadi anlat sıkıntılarını, içinde dert ettiklerini haykır bana. Şok olmuştum! Bu kadın ne demek istiyordu! Benimle ilgili, acaba neler biliyordu? İçimi birden korkular sardı!
"Canan hanım" dedim.
"Benim adım Canan ve sadece ismimle çağrılmak hoşuma gider "dedi ve ekledi.
"Uğur seni metro istasyonunda gözden kaybedince çok üzüldüm. Yüreğin yüreğime çağrılar yolluyordu adeta. Ama seni tekrar görünce çok mutlu oldum. Tesadüflerle çizili hayatlar ne çokmuş" dedi.
Bir anda hiç ummadığım bir his belirdi içimde. O konuşurken, O’na masum masum bakıyordum. İçimi sevginin derin krampları sarınca, yerimde duramaz hâle gelmiştim.
"Şaşkınlığımın farkında olan Canan, yüksek bir sesle Uğur ne içersin" dedi? Köpüklü sade bir kahve içerim dedim. "Canan kahveleri ısmarladı. Kahvelerimizi yudumlamaya başlarken, Uğur daha önce hiç aşık oldun mu" dedi?
"Evet" dedim! Beni terk edip giden birine aşık oldum.
O’da şaşkın bir tavırla, adı neydi diye sordu?
"Ben de can bağım" dedim.
"Gerçekten adı bu mu" dedi?
"Hayır" O benim yakıştırdığım isimdi" dedim.
Peki adı neydi?
Söylemem şart mı Canan?
Evet şart!
"Sevda" dedim.
Birden hıçkırıklarla ağlamaya başladı.
Benim kız kardeşimin adı da "Sevda" idi.
"Onu kaybettim, kendi elimle toprağa verdim" dedi.
"Neden vefat etti" dedim?
Kanserden öldü. Beni bırakıp gitti diyerek, durmadan ağlıyor, gözyaşlarını hiç tutamıyordu.
"Sevda’ya hâlâ aşık mısın" dedi?
Ben, soruya cevap vermekten kaçındım ama o cevap vermediğim için ısrarla tekrar tekrar soruyordu.
"Evet" dedim aşığım hem de deliler gibi.
"İşte ağır sevgilerin kaderi terk edilmektir" dedi!
Terk edildiğimi nasıl anladın? "Gözlerindeki ışıktan dedi."
Uğur gözlerin bana her şeyi anlatıyor. Elimi tutarak, içimde kopan derin "şarkıların bestecisi" olur musun? Yanımda olarak, yaralarıma tuz basar mısın Uğur?
Sersemleşmiş gibiydim! Bu yaşananlar, hayal miydi? İçim alt üst olmuştu!
"Biz kadınlar, layık olana sevgimizi ifade ederiz" dedi.
Yaşananlar benim için büyük bir sürprizdi. İçtiğim suyun tadında bile hasret vardı. Öylesine sevgiye hasret kalmışım ki, sahiplenmeyi bekleyen bedenim, bir anda sevgiyle dolup taşmıştı...
O gece mutluluktan kaç defa ağladığımı hatırlamaz hâldeydim. Canan, sabaha doğru aracıyla beni evime bıraktı. Kendi kendime sorular soruyordum. Mutluluğun resmini kucaklamak nasıl bir şeydir diye? Yıllar önce "Samet hocam" hep tavsiye ederdi. Hayallerinize ulaşmadan, yolu geçmeyi sakın denemeyin! Umutlar sevgilerin bekçisidir! Umudunuzu hiç kaybetmeyin! Her tan vakti yeni gün doğar ve yeni umutlar salgılar nefesimize derdi. "Bu sözleri unutulmazdı."
Her iş çıkışından sonra, Canan’la gün be gün buluşuyorduk. Hafta sonları denizin gizemli mavisiyle birbirimizi kucaklamayı kendimize görev saymıştık. Dört günde bir kitap bitecek şartıyla hep kitaplar getirirdi. Her buluşmamızda, ikimizin yürekleri kıpır kıpır oluyordu. O zengindi, fakat bunu hiç yüzüme vurmamıştı! Bu defa çalıştığın kafe’ye gidelim Uğur!
Onun isteğini kırmadan kafe’ye gittik.O gün ilk defa bir müşteri sıfatıyla çalıştığım kafe’de oturdum. İş arkadaşlarım Semir ile Bülent beni büyük bir özveriyle kucakladı. "Patronum Cahit bey, benim sıkıntılı hallerimi anlayan adam gibi adamdı." Beni kucaklayarak hoş geldin evlât diyerek mest etti. "Hep öyle mutlu ol" dedi. "Hisset ve yaşat sözcüğünü beynime okurken adeta yüreğime dokunmuştu!" "Sabırlı ol değişini, şimdi daha iyi anlayabiliyordum." O gece, ışıl ışıl parlayan, yüreğimize kazınan unutulmaz bir geceydi. Canan denizi çok severdi. Bende onunla birlikte ilk defa o gece denizin büyülü güzelliğini izlemek istiyordum. Gecenin ilerleyen saatlerinde deniz kenarına gidelim dedi. Canan mis kokulu bir büyü gibiydi. Kulaklarıma ilk defa "seni seviyorum" dedi. İlk defa koynunda uyumuş ve kokusunu derin derin içime haps etmiştim.
Bir kaç gündür onu kaybetme korkuları bedenimi sarmıştı. "Sabah saat sekiz gibiydi." Canan beni aradı, eşofmanımı giydim, Uğur hadi gel seni bekliyorum. Bugün hava çok güzel, parka gidelim. Güne seninle başlamak istiyorum dedi. Hemen kıyafetlerimi değiştirdim ve yanına gittim. Hüzünlü bir hali vardı. Uğur kalbim çok yorgun, beni taşır mısın derken? Bir anda yere yığılıverdi. Çığlıklar içinde ne yapacağımı bilemedim. Onu hemen hastaneye götürdüm. Acilen yoğun bakıma aldılar. Aradan on beş dakika geçmeden, kalp krizi sonucu hastamızı kaybettik. Kelimeler doktorun dilinden dökülürken, hayatın en büyük acısıyla kalakalmıştım. Canan beni bırakıp gitmişti. Hayattan nefret eder oldum. Sakallarımı aylar boyu kesmedim. İsyan ettim hayatın böylesi serüvenine. "Ben artık sevmekten vazgeçtim. Hayata küstüm, acılarıma yenik düştüm." Hayat öylesine çaresiz bırakıyor ki insanı. Kader diyerek sessiz ölümü beklemek en acı şeymiş, ancak yaşayan bilirmiş, yaşayarak bunu daha iyi anlamış oldum. "Zamanın değerini bilerek, anı yaşamayı amaç etmek gerek. Hadi yürekleri kucaklamaya koşalım, yarınlar bizim olmayabilir."
Yazan: Mehmet Öksüz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.