- 775 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
HIRSIZIN ELİNİ KESMEDEN HIRSIZLIĞI ÖNLEMEK MÜMKÜN MÜ?
Biliyorsunuz çok yakın zamanda özellikle çocuklara yönelik cinsel istismar ve öldürme olayları üzerine bir kampanya başlattık : ’İdam tekrar geri gelmeli’ diye. Hatta daha ileri giderek mesela Özgecan Aslan’a tecavüz edip daha sonra ellerini kesen, sonrasında da yakan katil için ’ Aynen onu da bu şekilde yakmak gerek ’ dedik. Bu tür caniler için kazığa oturtmaktan diri diri derisini yüzmeye kadar pek çok işkence şekillerini önerdik. Neden? Eğer böyle yapılırsa bu suçlar önlenebilir diye düşündüğümüzden.
En cahilimizden en eğitimlimize kadar hepimiz istisnasız cezaların caydırıcı olmadığı üzerinde durduk. Üç beş senelik hapis cezasının karısını sokak ortasında mermi manyağına döndüren caniyi, cani ruhlu herifleri durduramayacağı, ağırlaştırılmış müebbet hapis veya en doğrusu idam ile bu suçların azalacağını savunduk.
Hatta ben...Evet ben ’ Çocuklara tecavüz edip öldürenleri ıssız bir adaya atalım. Hiç bir şekilde yiyecek ve içecek vermeyelim. Bir taraftan birbirlerini becerirken bir taraftan açlık ve susuzluktan bağıra bağıra gebersinler ’ Diye paylaşım yaptım.
Peki gerçekten de bütün bu caydırıcı önlemler (!) eğer alınmış olsaydı bahsettiğim suçlar azalır mıydı?
Ya da soruyu değiştiriyorum. Bu suçları engellemek için başka tedbirler alınamaz mı?
Tacizi tecavüzü geçtim. Suç mesela hırsızlık olsun. Evet, daha hafif bir suç olan hırsızlığın cezası arttırılsa mesela şeriat kanunlarında olduğu gibi hırsızlık yapanın eli kesilse hırsızlık önlenebilir mi?
Yahut da hırsızlığı önlemek için hırsızın elinin kesilmesi şart mıdır?
Bence hayır.
Hırsızlık dedik onunla devam edelim. Bence hırsızlığı önlemenin en doğru yolu ’Hırsızlık ’ denen kavramı tamamen delete etmektir. Yani toplumda böyle bir kavramın olmamasıdır. Öyle bir toplum oluşturacaksınız ki o toplumda ’Hırsızlık ’ dediğinizde ’O da ne? Biz böyle bir kavram bilmiyoruz ’ diyecekler.
Fazla uçtum değil mi?
Ama var öyle bir toplum.
Gelin şimdi yukarıdaki üç resme bakalım: Ne görüyorsunuz o resimlerde? Minik manav tezgahları. Tezgahlarda çeşitli ürünler var. Ürünlerin fiyatları üzerinde yazılı. Peki tezgahların başında insan görüyor musunuz? Hayır.
Şimdi bundan sonrasını bir erkek evladı ve kızı, gelini ve torunu orada, yani o tezgahların açılmış olduğu Japonya’da bulunan, Japon gelinini, evlatlarını ve torununu ziyaret için gittiği Japonya’da gördüklerini anı olarak anlatan Nilgün Özdemir arkadaşımızın kaleminden izleyelim.
’Bugün mahallelerde dolaşırken bu küçük manavları gördüm.
Bazı insanlar, bahçelerinde yetiştirdikleri meyve ve sebzeleri, evlerinin yol kenarında bu küçük tezgâhlarda satışa sunuyorlar.
Ama sahipleri başlarında durmuyor.
Sebze veya meyvelerin kg’larını ve fiyatlarını üzerlerine yazıyorlar, bırakıp gidiyorlar.
Sordum: ’Peki, parasını kime verecek alanlar?’
Dediler ki: ’O kenarda boru var oradan içeriye atıyorlar, veya bazıları kutu koyuyor onun içerisine atıyorlar.’
Dedim:’ Ortalıkta kimse yok, bu sebze ve meyveleri insanlar alıp gitse kimsenin ruhu duymaz, nasılsa sahibi yok başlarında, para atmadan alıp gitseler kim anlayacak?’
Aldığım cevap:’Tabi anlayamazlar ama kimse öyle bir şey yapmaz.’
Müslüman olmayan, hatta bize göre kafir olan Japon, ’ Tezgahların başında hiç kimse olmasa da kimse öyle bir şey yapmaz’ diyor ve gerçekten de o ülkede kimse böyle bir şey yapmıyor. Çünkü hırsızlık diye bir kavram yok hayatlarında. Onu tamamen çıkarmışlar lügatlarından
Peki %99 u Müslüman olan Türkiye’de durum ne?
Öyle ya Müslüman olan, Allah’a ve onun indirdiği kitaplara, peygamberlere inanan bizleriz. Ama ’Türkiye’de böyle bir manzara görmek mümkün mü?’ diye sorsam ’ Evet ya. Türkiye’de de aynen böyledir ’ Diyebilecek bir Allah’ın kulu var mı? Yok.
Yahu daha bir ay önce, üstelik bir hafta arayla, üstelik içinde üç güvenlik görevlisinin bulunduğu ( iki oğlum ve gelinim ) bir apartman dairesinin kapısı önünden ayakkabı çalınıyor. Böyle bir tezgah açsak bir saat demez ne var ne yoksa çalınır. Ama biz Müslümanız onlar dinsiz.
Bizim Müslüman olan ülkemizde durum aşağıdaki resimlerde bir güzel ifade ediliyor ki tam anlamıyla utanç tablosu.
Yahu caminin, evet caminin abdest aldığımız muslukları böyle olur mu? ( 4. Resim ) Ama olmak zorunda. Aksi taktirde 5. Resimdeki gibi oluyor.
Yahu cami’de, Allah’ın evinde hırsızlık olur mu? %99 u Müslüman olan benim ülkemde Müslümanın biri camiye namaz kılmaya girerken bir başka Müslüman onun ayakkabısını çalıyor. Ayakkabısı, terliği çalınan da bir daha çalınmasın diye 6. ve 7. Resimdeki önlemleri alıyor. Gerçekten utanç verici.
Caminin bağış kutusunda kilit? İnsana ’ Ohaaaa’ dedirten bir manzara ama o kilit olmasa o kutudan da para çalınıyor.
Neden peki?
Çünkü bizim lügatımızda hırsızlık denen bir kavram var. ( Diğer suçlar için de durum aynıdır. )
Bizde asla uygulanmamış olsa da hırsızın elleri kesilir. Peygamberimiz bile ’ Hırsızlık eden kızım Fatma olsa onun bile ellerini keserim’ Demiş ( Din adamlarımız öyle diyor ) Ama Japon ’ Hırsızlık edenin ellerini kesmiyor. Böyle bir cezaları, böyle bir kuralları da yok. ’Bir Japon hırsızlık ederse?’ diye bir düşünce yok o insanlarda.
Peki nasıl oluyor da oluyor?
İşte asıl soru bu.
Peygamberimiz kendisinin bu dünyaya niçin geldiğini nasıl açıklıyor: ’ Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim’
Yani Japonya’da her ne oluyorsa bizim bir türlü özümseyemediğimiz Peygamberimizin ahlakına her nasılsa sahip olmalarından oluyor. Peki bizim için bir reçete yok mu?
İşte bizdeki bu yüzümüzü kızartan görüntülerin bir daha olmamasının reçetesi. Bu reçeteyi de bir cami imamı görev yaptığı caminin kapısına yapıştırmış ve şöyle diyor:
Çocuklarımıza ibadeti öğretmeden önce ahlaklı olmayı öğretelim yoksa çocuklarımız;
NAMAZ kılan bir hırsız
ORUÇ tutan bir sapık
HACCA giden bir yalancı
KURBAN kesen bir tefeci
ŞEHADET getiren bir terörist olabilir..!
Nitekim de maalesef öyle oluyor. Çünkü ahlak eğitimi verilmiyor, vicdan denen kavramdan uzak yetişiyor nesil
Kısaca özetleyecek olursak eğer ’ ille de dindar nesil ’ deyip ahlakı sadece ’Aman evladım cıbıldak kadınların bacaklarına, kalçalarına, memelerine bakma! Çoook günahtır’dan öteye götüremiyorsak daha çok çalınır evlerimizin kapısı önünden ya da camilerden ayakkabılarımız. Hatta abdest alacağımız musluklarımız...Öyle el kesmekle, kazığa oturtmakla da önleyemeyiz.
Önce ahlak...Ahlaklı bir toplum yetiştirebilirsek inanın kanun koymaya bile gerek kalmaz.
Japonlar yapmış. Biz neden yapamayalım?
YORUMLAR
sami biberoğulları
Mesele insanların vicdanının terbiye edilmesinden geçiyor Hocam. Okul ve aile zamanında o terbiyeyi çocuğuna veremediyse o çocuk hırsızlık da yapar, devlet kademelerine gelince rüşvet de alır, iltimas da geçer tanıdıklarına... Bilirsiniz Osmanlı dönemlerinde çoğu evlerin kapıları kilitlenmezdi bile... Ülkenin genel ekonomik durumu ile de alakası var tabi hırsızlıkların, karnı tok, sırtı pek olan insan birinden niye bir şeyler çalma ihtiyacı hissetsin ki? Kutluyorum yürekten yazınızı...
sami biberoğulları
Sevgili Sami Hocam;
Orta Okuldaki din dersi hocam; Ahlakı olmayanın dini de olmaz derdi.
Yine güzel bir konuyu ele almışsınız.
Saygılarımla.
sami biberoğulları
SAYIN HOCAM SENİN TÜM YAZILARINI OKURUM YORUM YAZMASAM DA KALEMİNİN GÜZELLİĞİNİ BİLİRİM SİYASET YAZILARINI YAZMAM VE OKUMAMDA BU GÜNKÜ YAZIN ÇOK HOŞUMA GİTTİ UYKUYU KAYBETTİĞİM BİR GECEDE OYALANAYIM DİYE GİRDİĞİM DEFTERİMİZDE BU MÜSTESNA YAZINA BAYILDIM NEDEN DİNSİZLER YAPMIYORDA BİZLER YAPIYORUZ SORUNA İNAN BEN VERECEK BİR CEVAP BULAMADIM NEREDE BİR EKSİKLİK VAR İNAN ÇÖZEMEDİM. EN DERİN SEVGİ VE SAYGILARIMLA
sami biberoğulları
Değerli abim
Oldukça uzun bir aradan sonra seni sayfamda görmekten son derece mutlu oldum.
Ne yazık ki uzun zamandır defterin tadın tuzu yok. Eskilerden neredeyse hiç kimse kalmadı. O yüzden bir şeyler yazıyorum ama öyle fazla oyalanmıyorum buralarda. Gördüğün gibi yorumuna cevabı bile ancak yazabildim.
Benden de sonsuz selam ve sevgiler.