- 2759 Okunma
- 28 Yorum
- 12 Beğeni
Kanserle Yaşam-III Ve Son
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
-------
Üçüncü ameliyatımın ardından on gün geçti yeni yeni ayaklandım doktor mümkün olduğunca yürümemi istiyor uzun saatler narkoza maruz kaldığım için zatürre riski varmış hiçbir şey umrumda değil ya ayna istiyorum dedim ya ayna kendimi görmek istiyorum. Doktor tembihlemiş sakın ayna vermeyin diye. Bugün sargılarım çıktı nihayet sanki özgür kalmış gibi ruhum. En sonunda hastalığın kararttığı zihnim aydınlandı da tuvaletteki aynayı hatırladım. Kendimi o aynada ilk gördüğüm anı tarif etmek ne mümkün bir kulağın arkasından diğer kulağın arkasına kadar uzanan başı sonu gözükmeyen bir dikiş sanki kafam kopmuş yerine tekrar yerleştirmişler. O anda anne tut beni fenalaşıyorum dediğimi hatırlıyorum insan kendi görüntüsünden korkar mı korkuyormuş... O günlerdeki yaşadığım fiziksel ve ruhsal acıları hatırladığımda ben o gün ölmediysem bir daha ölmem derim hep... Görüntüme dair insanların yaptığı yorumlara hiç girmiyorum girersem o sokaktan çıkamam çünkü...
Üçüncü ameliyatın ardından toparlanmam diğerlerine göre daha zor oldu. Kollarımı hareket ettirmem yüzümdeki şişlerin inmesi aylarımı aldı. Radyoaktif tedavi ve sonrasındaki süreç sanki hiç zevk almadığım bir filmi üçüncü kez seyretmenin verdiği bıkkınlık ve üstelik başrolünde ben varım... İşte o günlerde yaktım tekrar bıraktığım sigarayı nasılsa yanıyorum dedim varsın birlikte yanalım.
Üçüncü ameliyatı oldum ancak nedendir bilinmez kan değerlerim düşmedi. Üç ayda bir sürükleniyorum hastanelere arıyorlar tarıyorlar patolojik bulgu yok ama kan değerlerine göre yine kanserim. Doktorum bir ara seni tıpla açıklayamıyorum cümlesini kurdu. Tıp bile aciz kaldı karşımda diye espriler yaparak geziniyorum ortalarda...
Kaygılarla dolu geçen iki senenin sonunda arayıp da bulamadıkları dokuyu en sonunda yakaladılar. Kötü haberi verdiklerinde annemi zaptetmek mümkün olmadı. Doktor hemen ameliyat diyor annem asla diyor doktor ölür diyor annem yeter kestiğiniz kalan ömrünü kesilmeden yaşasın ölecekse de artık acı çekmesin diyor ben maç seyreder gibi onların atışmasını seyrediyorum. En sonunda acılar içinde mi ölsün çocuğun deyince doktor, annem havlu attı ve cılız bir tamam sözcüğü çıktı ağzından gözyaşları içinde...
Doktorumla ameliyatın detaylarını konuşmak üzere oturduk karşılıklı bu sefer annemin yanımda olmasını istemedim ve duyduklarımdan sonra bunun ne denli doğru bir karar olduğunu anladım. Tümör kolumu hareket ettiren sinirlerin arasına yerleşmiş. Riskleri nedir dedim... Doktorum kolunu kaybetme riskin dışında diğerlerini bende bilmiyorum çünkü meslek hayatımda ikinci hastamsın bu durumdaki. Öyle nadir bir bölgede ki pek çok doktor bu bölgeyi ancak kadavrada görür dedi bunun yanı sıra santral bölgenede bakacağız eğer orada da doku tespit edersek bundan sonra hiç konuşamazsın eğer masadan kalkabilirsen tabii ki, boynundaki kesiye çatal şeklinde bir kesi atıp arka kafatasındaki saçları kazımak zorundayım o bölgedeki lenfleri ve sağ ensedeki lenfleri de almam lazım bu ameliyatı yapabilecek birkaç doktordan biri benim seni kurtaracağım" diye cümlesini bitirdiğinde içimde kopan fırtınaları ifade edecek cümle kuramadım boğazıma bir yumruk saplandı. Ameliyat günü için yılbaşı dedi ve çok nadir durumumdan dolayı eğitimlerde kullanılmak üzere fotoğraf ve kamera çekimi için iznimi istedi. Konuşma bitip de eve dönerken aklımda sadece vasiyetim uçuşuyordu...
Yılbaşı günü geldi ve ben artık sonunu kestiremediğim o soğuk yere yine gidiyorum. Aynı filmi geriye sarıp seyreder gibi yine annemin sarı saçlı kızım sözlerinin ve gözyaşlarının arasında gidiyorum ya ölüme ya da ağır yaralı ruhumla girdiğim ameliyattan engelli olarak çıkma ihtimaline. Hiçbir şey hissetmiyorum ne beni cihazlara bağlarlarken ne de saçımı kazırlarken aklımda bir tek annem var.
Derinden çok derinden bir ses "Hadi canım parmaklarını oynat lütfen" diyor. Sonra derin bir oh sesi duyuyorum ve "Çok şükür" sesleri yükseliyor sonrası karanlık. Kolumu hareket ettirmem ve işlevini tekrar kazanabilmem için dört ay fizik tedavi gördüm günlerce egzersiz yaptım çok şükür yazı yazabilecek çayımı içebilecek duruma ancak gelebildim ve çok şükür bağırma yeteneğim olmasa da konuşma yeteneğim zarar görmeden çıkabildim o soğuk odadan. Sonrasında pek çok aksilik oldu ancak ben onları ne hatırlamak ne de o tünele girmek istemiyorum.
Bu filmin başrolünde oynamaya başlarken sarı saçlıydım ve 24 yaşındaydım artık beşinci hayatımı kahverengi saçla kucaklıyorum ve o masaya bir kez daha yatmayı düşünmüyorum ve anacığımın bir daha beni ağlayarak sarı saçlı kızım diye uğurlamasına tahammülüm yok yarınsız bir hayat yaşıyorum bugünümün tadını çıkarıyorum daha da önemlisi beni üzen her şeyi hayatımdan çıkarıyorum. Kader bana çok güzel bir hayat sunmasa da bir hayat sunmuş Yaradan ve imtihan dünyasında sınıfta kalmadan gülümseyerek yaşamaya çalışıyorum ve şunu biliyorum ki nefes almak yaşamak hele hele gökyüzüne bakmak öyle güzel ki bunu ancak benim gibi gökyüzünü görmeden günlerce yaşama savaşı verenler bilirler.
Ve yaşadıklarımın bana verdiği acılardan beni en çok uzaklaştıran yazmak oldu. Karalamadan öteye gitmedi belki yazdıklarım ama benim sığınağımdı her biri. O yüzdendir ki ne çok şey borçluyum kaleme...
Bu zorlu yolda verdiğim zor savaş benim tek ailem, yaşama sebebim, yoldaşım, çocuğum dediğim, saçının telinden ayağının altına her zerresi cennet kokulu anneme armağanım olsun. Eğer bugün hala hayattaysam önce Allah sonra senin sayende ve sen iyi ki varsın ANNEM...
NOT:
Hangi tür kanser olursa olsun her ne kadar sinsi bir hastalık dense de vücudunuz küçük de olsa sinyaller veriyor; "Uyku düzenindeki bozukluklar, kilo kayıpları, sindirim bozuklukları, deri döküntüleri eklem ağrıları, saç dökülmesi, iyileşmeyen ya da geç iyileşen yaralar, halsizlik, yorgunluk " kendinizi bedeninizi iyi tanımaya çalışın ille kötü bir hastalık olması şart değil saydığım ve hatta bunun gibi sayamadığım ufak tefek gibi gözükse de bu tarz olumsuzluklar da mutlaka doktora gidin bir şey kaybetmezsiniz ...
10 KASIM ÖLÜM TARİHİN GİBİ GÖZÜKSE DE BİZ SENİ FİKİRLERİNLE, DEĞERLERİNLE VE ESERLERİNLE SONSUZA KADAR YAŞATACAĞIZ. BU NEDENLEDİR Kİ 10 KASIM MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü SONSUZA KADAR GÖNLÜMÜZE ALDIĞIMIZ TARİHTİR. SENİ SAYGIYLA, MİNNETLE VE RAHMETLE ANIYORUZ.
YORUMLAR
Serpil Tügen hanımefendiye...
KADER DEMİŞSİN
Denize düşünce eldeki kürek,
Boynunu bükerek kader demişsin.
Ne acılar tatmış sendeki yürek,
Gam ehli aşk için çeker demişsin.
Kapkara bir bulut ağmış başına,
Elemler uğramış her gözyaşına,
Sırtına yüklenen çile taşına.
Azmeden yokuşu çıkar demişsin.
Hayat bu bazen çöl, bazen de çayır,
Denir ki her şeyde vardır bir hayır,
Yolunun üstüne çıkınca bayır,
Gönül üzerinden uçar demişsin.
Şifa ağır aksak gelse de şayet,
Rabbimiz muhakkak verir inayet,
Böyle diyor inen yüz on dört ayet,
Gün olur bunlar da geçer demişsin.
Ecel bu! Bahara kışa bakmıyor,
Anaya babaya eşe bakmıyor,
Bebeğe çocuğa yaşa bakmıyor,
Sayılı nefesler biter demişsin.
Yarın ne getirir asla bilinmez,
Takdir seksen ise, kırkta ölünmez,
Vade dolduğunda karşı gelinmez,
Kişi ektiğini biçer demişsin.
Böyle teslimiyet bir derviş hâli,
Kıskandım sendeki yüksek ahvâli,
Sabır şerbetini Eyyub misâli,
Derdini sevenler içer demişsin.
YAŞAR ÖZKAN (Türkoğlu)
27.06.2024
Safranbolu
Türk doğan tarafından 27.6.2024 16:27:23 zamanında düzenlenmiştir.
İlk defa bu kadar uzun yaziyi sonuna kadar merakla ve cok duygulanarak okudum Rabbim tüm hastalarimiza yakinlarina sabirlar versin saglik sifa versin annemde kanser hastaligina yenik düstü o yuzden ben cok hassasim bu konuda yaziniz icin tesekkur ediyorum selamlar hürmetler 🙋♀️
yakamoz deniz
Iki yazınızı okudum yorgun olmama rağmen bu yazı beni çiviledi olduğum yere.Sayfalar dolusu yazmak isterdim ancak "Sizi çok iyi znliyorum" demekle yetineceğim.Filmi başa satmak istemiyorum.Rabb'im yeter ki hepimizden razı olsun başka kapım yok.Gecenin sahibine emanet olunuz.
yakamoz deniz
Canim benim bizim ailede de vardi
Boyle ağır bir hastalıkla uğraşan ve cidden zor bir durum bu savaşta galip gelen var ve savasi kaybeden de var ...
Benim de enistem bu savasi kaybedenlerden oldu..
Yazini daha once okumak istemistim.diger ilk iki yazin gibi ama bazen firsat olmuyo isten gucten..
Sana daAllah sifa versin Allah buyuk elbette kuzum...
Bu arada yorumlara takıldı gözüm
Duygu sömürüsü yapıyormussun yazida
Öyle diyor birisi...
Bu sinavdan gecmeyen biri ne bilsin bu hastaligi Allah islah etsin boylelerini ne diyim...
Duygu somurusuymus acaba o senin yasadigina ve kalene aldigin derin aciya duygu somurusu diyebilebilecek kadar aciz...
Boyle zavallilarin yorumlari da ne yazik zavallidir...
Sen uzulme guzelim
Sevgimle bi omur
yakamoz deniz
Her insan kendi hikayesinin başrol oyuncusudur..Hayatı cesur olanlar kazanır..Genç yaşında ,olmaması gereken bu kadar tecrübe yaşaman,senin hayatını daha anlamlı kılacaktır..Beynindeki ve yüreğindeki gücü bırakmaman seni farklı kılııyor..Bundan sonraki hayatın sana sağlık,mutluluk getirsin..
Merhabalar
Önceki yazılarınızı da görmüş ama elim gitmemişti açmak için. Bu illeti öylesine iyi tanıyorum ki, öyle çok canımı yaktı, öylesine yoksun bıraktı ki sevdiklerimden...Keşke bu şiir yazılmasaydı dediğimiz gibi, keşke bu yazıyı yazacak bu acıları çekmeseydiniz diyorum işte ben de. Ama kader denilenin önüne geçilemiyor ne yazık! Allah size uzun ömür versin. (Ablam 55 yaşında tam 33 günde gitti . Arkasından 11 ay sonra annem ) Yaşayacak günleriniz var imiş, inşallah bir daha böylesi günleri hiç görmezsiniz. Yazı mutlaka sizi yormuştur, çünkü aynılarını yaşıyor gibi oluyor insan. Aykırı seslere kulak vermeyin, inanın yorulmaya değmez. Bazıları buraya ne amaçla geliyorsa onu yapıyor. İnşallah güzel günlerinizi anlatan yazılarınızda buluşuruz. O yüce insan annenizin ellerinden öperim. Dolu dolu yaşayın birlikte günlerinizi.
Sevgiyle, Sağlıkla kalın
yakamoz deniz
Bazıları acı konuşur
Bazıları acıya konu olur
Bazılarına da acı dokunur...
Biz ki acı yaşayanın içini dışını görmüş, hissetmişiz, dualarla yad etmişiz, edeceğiz de.
Kimin ne olacağını kestiremediğimiz bir saniye sonraki hayatın büyük kahramanlarıyız...
Her daim rabbim yar ve yardımcın olsun engin yüreklim...
yakamoz deniz
Tekniği,ne sahip birileri okusa sizin bu anılarınızı çok sağlam bir senaryoyla çok güçlü bir film olur ve benzerlerini kendilerinde / yakınlarında yaşamış olanlara ve belki de kendisinini hiçbir zaman yaşamayacağını zannedenlere çok şey anlatırdı...
Bu yazılara sığdırılamayan ama aslında büyük mücadelenin ana noktası olan kim bilir ne detaylar vardır yaşadıklarınızda... asıl onlar çok vurucu olacaktır...
Umarım ve yürekten dilerim bunun gerçekleşmesini...
Adı bu olmasa da benim de yaşadığım önemli bir sağlık sorunumda annemin yaşadıkları gözümün önüne yazdıklarınızı okuyunca...
Komada kaldırıldığım, ve her en her şey olabilir denen ilk hafta ve acılı bir sürecin yaşandığı uzun hastane günler.... Annemin çaresizliğini okurdum gözlerinden ve buna sebep olduğum için çok üzülürdüm, kendimi suçlardım tabiri caizse...
Hastaneden çıkarken bana iki yıl vermişlerdi... Üzerinden 19 yıl geçti!... Moralin ve yaşam gücünün ve bir amaç edinerek ona odaklanmanın üzerinde hiçbir tedavi tanımıyorum ben...
Yazdıklarınızı okuyunca direncinize, dinginliğinize hayran olmamak mümkün değil...
Bu güçlü ve iradeli kadının çok güzel günlere en kısa sürede ve gönlünce ulaşması dileğimle... size sağlıklı ve huzurlu bir yaşam diliyorum...
Her şey gönlünüzce olsun... yaşadıklarınız son olsun... Sevgilerimle...
yakamoz deniz
yakamoz deniz
Dün okumuştum yazınızı ama ne yalan söyleyeyim öyle kötü oldum ki o an hiç bir şey yazamadım. Hani bazen insan çok şey yazmak ister ama sanki bir şey ona engel olur ya aynen öyle işte...Bu gün baktım ki güne gelmiş. Bunu tahmin etmek zor değildi aslında ve günde görünce yazıyı bu sabah bir şeyler yazmayı gerçekten çok istedim.
Yazınızın altındaki not ile insanları uyarmanız çok güzel bir davranış. İlk önce bunu söylemek isterim. Ama bizler öyle insanlarız ki hani hep derler ya ancak yumurta kapıya dayandığında diye. Yumurta kapıya dayanmadan gitmiyoruz doktora. Sağdan soldan duyulan ilaçlar alınıyor genelde hiç bir bilgi sahibi olmadan. Oysa belirli aralıklarla hepimizin kontrol için gitmesi gerek hastanelere. Belli bir yaştan sonra diye ekleyecektim ama artık hastalıkların yaşı kalmadı. Her hastalık her yaşta insanda görülebiliyor.
Daha önceki bölümde yoruma yazmıştım. Ailemden en yakınlarımdan bir kaç kişiyi bu hastalıktan kaybettim diye. Sizin de dediğiniz gibi aslında her şey sınav. Bazıları daha ağır oluyor bazıları ise çok daha ağır Yüce Allah'ın takdiri.
Fazla uzatmadan şunu söylemek istiyorum. Ben size hayran oldum. Evet sizdeki sabra, hayatın karşısındaki ve bu kadar ağır bir hastalığın karşısındaki o sağlam duruşunuza ve yaşamı avuçlarınızın içinde sımsıkı tutup hiç bırakmayışınıza hayran oldum. Yazı serinizi de hayranlıkla okudum. Annenize de lütfen sevgilerimizi ve selamlarımızı iletin.
O güzel gözleriniz hayata hep umutla baksın. Hep gülümsesin dilerim ki. Tekrar çok geçmiş olsun dilerim tekrar yaşamak zorunda kalmazsınız bu acıları.
Yazınız için de tebrik ederim. Bence günü hak eden bir yazıydı çok kişi okumalı bu yazıyı ki mücadeleci ve güzel ruhunuz herkese örnek olsun.
Sevgilerimle
yakamoz deniz
gün için tebriklerimle daha çok okura ulaşması açısından isabet olmuş bir anı yazı türü
Türk edebiyatında anı yazmak çok eski bir tarzdır günümüzde edebiyatın anı tarafı çok anlaşılamamışsa da iyi örneklerini görmek mümkündür
anı yazmak zordur gezi anıları Mina Urganda olduğu gibi biraz mitoloji biraz tarih çocukluk anıları daha yalın işlense de en zor tarafı kötü olan bir anıyı ya da anılar silsilesini kağıda dökmektir
öncelikle biraz alıntılayarak tabii anı hakkında birkaç paragraf bırakalım buraya;
‘Arapçada “hatır“, “gönül” anlamlanna gelen “hatıra” sözcüğü günümüzde “anı” olarak kullanılır. Arapçada “anma” anlamına da gelebilecek olan “zikr” kökünden türemiş olan “tezkire” veya “tezakir” sözcükleri de eskiden anının karşılığı olarak kullanılmıştır. Tercüme-i hâl, şerh-i hâl gibi türler, öz yaşam öyküsü olarak eski edebiyatta anı ile iç içe girmiştir.
Doğuda anı yazarlarının hayatları, toplum tarafından örnek alındığından, anıların didaktik bir yönü vardır. Anı, bizim kültürümüze Tanzimat’la birlikte batıdan gelen bir türdür. Ancak Tanzimat’tan önceki dönemlerde şuara tezkireleri, vakayinameler, menakıpnameler gazavatnameler anının yerine kullanılmıştır. Bazı şairlerin mesnevileri de anı türünün karşılığı olarak nitelendirilebilir. Örnek olarak Keçecizade İzzet Molla’nın Mihnet-Keşan adlı eseri verilebilir.
17. yüzyılda Kâtip Çelebi Mizanü ‘l-Hakk, Cihan-nüma, Keşfii ‘z-Zünun gibi eserlerinde sırası geldikçe öz yaşam öyküsünden ve anılarından söz etmiştir. Aynı yüzyılda Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si de anı türünde bir eser olarak değerlendirilebilir.
II. Mahmut devrinin tanınmış kişilerinden olan Sahaflar Şeyhizade Mehmet Esad Efendi, eski nesir tarzında yazdığı ve Yeniçerilerin kaldırılışını anlatan Üss-ı Zafer adlı eseri ile anı türünün Osmanlı tarihindeki örneklerinden birini verir.
Akif Paşa, Tabsıra adlı eserinde Pertev Paşa’nın düşüşünü ve idamına sebep olan jurnalleri anlatır ki bu eser de anı niteliğindedir. Tanzimat’ın ilanından sonra Avrupa’ya gönderilen elçilerin yazdıkları sefaretnameler, anı niteliği taşıyan yazılardır. Padişah III. Ahmet tarafından Fransa’ya gönderilen Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet’in Fransa Sefaretnamesi, bu alanda akla gelen ilk eserlerden biridir. Tanzimat’ın ilk yıllarında, Osmanlı İmparatorluğunun yarım yüzyıllık hayatını anlatan Cevdet Paşa, Tezâkir-i Cevdet ve Mâruzât adlı eserleri ile anı türünün başarılı örneklerini verir. Tanzimat’tan sonra edebiyatımıza giren roman, makale, tiyatro gibi türlerin yanında anı türünde daha az eser yazılmasına rağmen, bu alanda da önemli örnekler vardır.
Ebüzziya Tevfık’in, edebiyatımızın ilk nesir antolojisi olarak da kabul edilen Nümune-i Edebiyat-ı Osmaniye adlı eserinde o dönemin pek çok ünlü siması ile ilgili anılar bulunmaktadır. Ali Suavi de çıkardığı Muhbir ve Ulûm gibi gazetelerde zaman zaman kendi anılarından söz etmiştir. Tanzimat’ın ilk kuşak yazarlarından olan Ziya Paşa’nın, Rousseau’nun Emil adlı çocuk eğitimine değinen kitabına yazdığı ön söz olan Defter-i Amalim adlı yazısı anı türündedir. Ziya Paşa bu yazıda kendi çocukluğundan söz etmiştir. Harabat antolojisinin manzum ön sözünde ise şiire nasıl başladığını anlatan bir kısım vardır. Namık Kemal, tüm anılarını içeren bir eser yazmamıştır; ancak Magosa Mektupları ‘nda ve Recaizade Mahmut Ekrem’in bir çevirisi için yazdığı Mes Prisons Muahezesinde sürgün anılarından bahsetmiştir. Çok sayıda eserin sahibi olan Ahmet Mithat Efendi’nin Menfa adlı eseri anı türünün tipik örneklerinden biridir.
Tanzimat’ın II. kuşak sanatçılarından Recaiza-de Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit’in anı niteliği taşıyan bazı yazıları vardır. Recaizade Mahmut Ekrem’in Tefekkür ve Nejad-Ekrem adlı eserleri tam olarak anı olmasa da şairin hayatına değindiği bazı ifadeleri içerir. Muallim Naci’nin anı türünde birkaç eseri vardır. Sünbüle adlı kitabının üçüncü bölümü olan Ömer’in Çocukluğu’nda, çocukluğunun bir bölümünü anlatır. Bunun yanı sıra, imparatorluğun o dönemdeki eğitim sistemi ile ilgili bilgileri içerir. Medrese Hatıraları Muallim Naci’nin anılarını içeren başka bir kitaptır. Burada da Muallim Naci’nin gençlik ve yetişme yıllan anlatılır. Samipaşazade Sezai’nin, yurt dışında geçen gençlik yıllarının anlatıldığı anıları Londra Hatıraları adıyla yayınlanmıştır.
Servet-i Fünûn döneminde yazılan anıların özelliği, Servet-i Fünûn edebiyatçılarının bir araya gelişlerini, hedeflerini, devrin diğer aydınlarıyla olan tartışmalarını içermeleridir. Bu özelliği ile Servet-i Fünûn döneminde anının, edebiyatçılar tarafından bir araç olarak kullanıldığı görülür. Halit Ziya Uşaklıgil’in Kırk Yıl, Saray ve Ötesi, Bir Acı Hikaye; Hüseyin Cahit Yalçın’ın Kavgalarım adlı eserleri Servet-i Fünûn döneminde yazılmış olan anı kitaplarındandır.
II. Meşrutiyet’i takip eden ve İttihat ve Terakki, Balkan ve I. Dünya Savaşlan’nı içine alan yıllarda, bazı devlet adamlarının siyasi ve politik içerikli anılar yazdıkları görülür. Bu tür anıların ortak özelliği, çoğu II. Abdülhamit döneminde görev alan yönetici kadronun II. Meşrutiyet’in ilanından sonra kendilerini savunma ihtiyacı hissetmeleri ve anılarında da bu durumu dile getirmiş olmalarıdır.
1908’den sonra eser veren pek çok edebiyatçı, anı türünde yazmayı ihmal etmemişlerdir. Bu yazarlardan bazıları ve eserleri şunlardır: Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Anamın Kitabı, gençlik ve Edebiyat Hatıraları, Vatan Yolunda, Zoraki Diplomat, Politikada 45 Yıl; Yahya Kemal Beyatlı’nın ölümünden sonra Yahya Kemal Enstitüsü tarafından çıkarılan Siyasi ve edebî Portreler ve Yahya Kemal’in Hatıraları; Refik Halit Karay, İstanbul’un İç Yüzü, Üç Nesil-Üç Hayat, Tanıdıklarım; Abdülhak Şinasi Hisar, Boğaziçi Yalıları, Geçmiş Zaman Köşkleri, Geçmiş Zaman Fıkraları, İstanbul ve PierreLoti, Halide Edip Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı, Mor Salkımlı Ev; Halit Fahri Ozansoy, Eski İstanbul Ramazanları, Şehir Tiyatrosunun 50. Yılı, Edebiyatçılarımız Geçiyor; Reşat Nuri üüntekin, Anadolu Notları; Yusuf Ziya Ortaç, Portreler; Samet Ağaoğlu, Aşina Yüzler.
ez cümle
romana dönüşebilecek bir omurgaya sahip konu zor ve bire bir her anı yaşanılmış olsa da kağıda bir o kadar edebî ve oldukça yalın halde dökülmüştü
Namık Kemalin sürgün yıllarını anlattığı anılarında ki burukluk biraz Ziya Paşanın çocukluk yıllarından acı Necip Fazıl’da çok güzel işlemişti anılarında bir anının amatörde olsa en iyi örneklerinden biriydi bu seri vâr olunuz
saygılar ve esenlik dileklerimle
yakamoz deniz
Aşkar...
evet kısa bir anı yazıya sıkıştırılmış ama roman olabilecek karaktere ve omurgaya sahip bir anı anılar ölümsüzleştirilmek istenen vakitler için yazılır en çok geçmişi mimlemek derler yazarlar A.B.D. eğitim veren akademiye dört yazar gönderdi bu ülke uzun uzun anlatmayacağım birisi Türk düşmanı birisi tasavvufu tersinden anlamaktan öteye gidemedi her neyse
anınız da güçlü bir anne ve sizin gibi roman karakteri olabilecek sağlam karakterler var bir kaç saç teliyle başlayan ve çoğalan ve sarıdan kahve rengine dönen yaşanmış hayatın her rengini taşıyan bir anı yazı ağrılı ise bir de zordur kaleme almak diyerek bitireyim hoş görünüzle
tekrar saygılarım ve esenlik dileklerimle her şey gönlünüzce olsun iyi geceler
yakamoz deniz
ne kadar acıklı bir hikaye
oysa ben duygu sömürüsü yapan
her şeyden nefret ediyorum
hepimiz birlikte size ağlamış olsak
bu sizde neyi değiştirir?
ben
kutlayamıyorum
çünkü burada
daha akıllıca yazılar okumak
istiyorum!!
yakamoz deniz
Deniz Özer
siz yazıyı yazan için üzülün:)
hep birlikte hüngür ve de hüngür
yakamoz deniz
deniz-ce
Saçmasapan bir sürü yazı dolaşırken ortalıkta, ''daha akıllıca'' yazılar görme isteğinizi bu sayfada dile getirmeniz de oldukça komik kaçmış.
yakamoz deniz
yakamoz deniz
Deniz Özer
siz yazdıkça bildiri geliyor)
yakamoz deniz
Deniz Özer
sizi mi silmem
silemem
yakamoz deniz
yakamoz deniz
bir büyük zafer hikayesi bir kahramanlık destanı gibi hayran olmamak mümkün değil
destanın kahramanına bu zaferin sahibine içten saygı ve sevgilerimle
selam
yakamoz deniz
Güzelim çok önceden anlatmıştın bana bu yazıda ve bir önceki iki yazinda tüm yaşadığın süreci zor Allah kimseyi boyle bir hastalikla sinamasin
Allah sana saglikli bir omur ve huzur icinde bir omur versin.tekrar gecmus olsun
Sevgilerimle
yakamoz deniz
Ve bu gün yarından sonraki gün!
Bu gün sarı saçlarının gölgesinde sakladığı umutları acıları ve tüm olumsuzluklara rağmen hayata karşı güçlü olup dik durmayı başaran bu aralar saçları kahverengine çalan
gülüşünde sıcaklık yüreğinde Rabbine şükür barındıran bir hanım efendiyi tanıma şansına nail oldum.
İyi ki yazıyorsun iyi ki anlatıyorsun hayat tecrübelerini!
Bilmeyenler bilsin istiyorsun gerçekte insanların ne kadar zenginliklere sahip olduklarını
Madde dünyasından mana alemine ilerlerken şu yürüyüşümüzde biri birimize ayna olmaktır vazifemiz.
Gönülden gönüle ayna aynadan yürüyüş hakka
Allah insanlara kaldıramayacakları yükleri vermez!!! Yazı dizinde anlattıklarını ben yaşamış olsaydım kim bilir yüz defa ölmüştüm
Sana verilen bu hayatı dirayetle Rabbinden aldığın güç ve inançla göğüslüyorsun
Ne mutlu sana ne mutlu sarı saçlı kızın anasına ne mutlu sevgi uğruna dökülen göz yaşlarına
Ve sanma ki çekilen çileler boşunadır
Allah altı yüz yıl yaşattığı firavuna bir kere bile baş ağrısı vermemiştir olur da din gününde çıkar karşıma bana çektiği baş ağrısını söyleyip te af diler diye.
Hak olan ALLAH sevdiği kulunu çok yüksek makamlara çıkartmak istediğinde belli zamanlar arasında hastalıklar nasip eder insana
O makamlara ibadetle çıkılamaz orada var olabilmek için eyyub a.s sabrı gereklidir
Seninde nasibin de de eyyubi olmak varmış!!!
Bu gün gökyüzü başka bir mavi başka bir güzel
Yeşilin tonu başka bir hoş
İçimize çektiğimiz hava başka kokuyor misk misali
Bu gün yarından sonraki gün ve biz Rabbimizin Rahmeti ile yaşıyoruz.
Hayırlı şifalar dilerim
Mutlu günleriniz çok olsun. Amin
yakamoz deniz
Ahh Yakamoz
Allahım dedim. Çektiklerin karşışında kanım dondu. Allah yar ve yardımcın olsun. Bol şifalar diliyorum. Elleri öpülesi cennet kokulu annene de kucak dolusu sevgilerimi iletiyorum. İnşallah yaşadığı korkular ve üzüntü son olur.
Segilerimle.
yakamoz deniz
Allah tekrarından korusun, ilk yazıda gökdelenin tepesinden yere çakılmıştım yakamoz ama şimdi gülümsüyorum. Sevgi ve sağlıkla kal
yakamoz deniz
Yazı dizinizi okudum. Sizin yaşadıklarınız kolay değil ama siz çok güçlüsünüz ki bu savaştan çıkmışsınız. Bundan sonraki yaşamınızda sağlık mutluluk dilerim. Tekrardan geçmiş olsun
yakamoz deniz
"...Yarınsız bir hayat yaşıyorum bu günümün tadını çıkarıyorum daha da önemlisi beni üzen her şeyi hayatımdan çıkarıyorum. Kader bana çok güzel bir hayat sunmasa da bir hayat sunmuş Yaradan ve imtihan dünyasında sınıfta kalmadan gülümseyerek yaşamaya çalışıyorum ve şunu biliyorum ki nefes almak yaşamak hele hele gökyüzüne bakmak öyle güzel ki bunu ancak benim gibi gökyüzünü görmeden günlerce yaşama savaşı verenler bilirler. "
Bu yazı dizisinin ana fikrini ve güçlü yüreğinizi kutluyorum
Dilerim umudunu kaybetmek üzere olanlar da okur bu güzel kalemi saygı ile...
yakamoz deniz
Sevgili Deniz.
Nutkum tutulmuş vaziyetteyim. Böyle durumlarda ne denir bilemiyorum. ''Allah yardımcın olsun mu denir? Allah hiç ummadığın anda hiç ummadığın bir zamanda ( ama en tez zamanda tabii ki ) bir sebep ihsan ederek seni sağlığına kavuştursun'' Demenin dışında ne söylenebilir? Hiç bilmiyorum.
Belindeki az bir şey fıtık sebebiyle çektiği ufacık ağrıları dertten sayarak her önüne gelene anlatan ben senin çektiklerinin onda birini çekseydim nasıl bir isyan içinde olurdum kim bilir. Oysa sen bu durumunda bile çok şükür diyebiliyorsun.
Demek ki büyüklük yaş ile ilgili bir şey değil. Büyük insansın vesselam.
Rabbim sana bu dünyada doya doya tattırmadığı mutluluğu ya bu dünyada sağlığına kavuşturarak bundan sonraki hayatında doya doya tattırsın, ya da acısız, sızısız, ağrısız bir şekilde yanına alıp orada tattırsın sana hakkettiğin mutluluğu.
Klasik olacak ama sözlerimi hep yaptığım gibi bağlayacağım:
Selam ve sevgilerimle.
yakamoz deniz
yazılarınızı takip ettim çok acı çektiniz yaşam mücadelesi verdiniz hayata tutunmak için tüm gayretinizi sarfettiniz dilerim Allahtan tez zamanda istediğiniz gibi sağlıklıklı mutlu bir yaşama kavuşur sizi seven
aileniz çocuklarınız ve sevenlerinizle birlikte mutlu bir ömür geçirirsiniz çok geçmişler olsun