- 851 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat kimseye çok kez şans sunmaz
Şimdilerde bıraktığın gibi yağmurlu yüzüm, bırakmasaydın bulutlarla büsbütün çepeçevre hapsolmadı ruhum. Gitmek kolay mıydı bilmiyorum belki sende benim kadar zorlandın yeniye adapte olmak için. Ben ise adapte olmamak için çaba veriyorum. Sevdiğin filmi defalarca izlersin ya ben seni en baştan defalarca kez izliyorum, o kadar işlemişsin ki sanki ilk medeniyetim sensin gibi senden öncesini bilmiyorum. Beni sen keşfetmiş beni sen tanımlamış gibisin. İlk senle konuşmayı öğrenmiş... yazmayı ve okumayı. Her şey ve her şeyi. Ruhuma öylesine bir demir atmıştı ruhun şimdi paslanırken ve zehirlenirken senle sindire sindire sana ait ola ola ölüyorum. Öylesine bir ölüm ki acıtamıyor beni. beni...
- lanet olası gürültü, lanet olası kapı, niçin var edildin ki? Biri seni böyle yumruklasın diye mi? Geliyorum!
Kapının önünde ıslak saçlarını yüzünden toparlamaya çalışan Mustafa’nın dolanan saçlarından tutarak duvarda adeta bir böceği ezmek istercesine sıktı parmaklarını. Sinirle,
- Kapıyı kırmana ramak kalmıştı, biraz saygı!
Mustafa kızararak sıkıntılı bir kaç cümle doğurma çabasında gibiydi.
- Papatya... Ben düşündüm ki, yarın bana ayıracağın bir kaç saatin vardır, çünkü uzunca süredir...
Papatya kapıyı biraz daha aralayıp,
- İçeri gelir misin Mustafa? İçeride konuşalım şuan vaktim var. Yarın için şehir dışında olacağım. Katılmam gereken bir toplantı var.
Mustafa bu davete tebessümle ve sorgu dolu gözlerle yanıt verirken düşünceli bir kaç kelime ile kafasındaki sis bulutunu dağıtmak için;
- Papatya seni rahatsız etmek istemem, çünkü yarın için hazırlanmıştım, telefonlarıma yanıt vermeyince çok merak ettim. İnan bana niyetim bu değildi. Endişelerim beni buraya kadar taşıdı. Senin nefes alman, yaşıyor olman...
Kadın kapıyı kapatırken holün perdelerini araladı. Mutfaktan iki fincan çay hazırlayarak salona, kitaplarla boğulmuş masasının yanına oturdu. Mustafa sıkılgan ayakları kenetlenmiş elleriyle Papatya’ya bakıyordu.
- Sana ulaşamadım ve her şey için pişmanım. Çok üzdüm seni. Kendi çephemden bakarken senin haklılığını sorgulamamışım. Tekrar...
Gözleri dolarak kararlı bir sigara yakarken papatyanın titreyen sesi odanın rengini, ısısını griye dönüştürmeye yetmişti.
- Mustafa bu kaçıncı özrün?.. Aslında ben buna özür demiyorum. Bu kaçıncı yalanın? Sen ve ben birbirimizi tükettik. Artık beni merak etmeyi bırak, narsist bir insan olduğunu kabullen ve tedavi ol. Her iyileştiğimde beni dağıtmak için geliyorsun, sen çocukken de hep kırmayı öğrenmişsin. Bu kez sana müsaade vermeyeceğim. Sınırlarımdan içeri adım atma imkanın yok. Karşında güçlü ve sana inanmayan bir kadın var.
Küçümsenmeyeceğim, sevileceğim her yer benim yuvam ve memleketim. Sen benim için soğuk bir yabancısın artık. Kapıma gelme hatta!.. Birbirini tanımayan insanlar daha saygılıdır birbirine. Yabancı kal bana. Biz şansımızı tükettik. Hayat kimseye çok kez şans sunmaz.
Gözyaşlarını sildi ve yabancıyı uğurladı evinden. Şimdi ne ismi ne tanıdık gelen hiç bir şeyi ona acı vermeyecekti. Pencerelerden sızan güneşi araladı iyice açtı perdelerini ruhunun. Çocuk sesleriyle çınlıyordu sokaklar. Derin bir soluk aldı ve yeniden yazmaya başladı.
Öylesine bir ölüm ki acıtmıyor bedenimi. Sanki sana ait olan çürümeyecek. Ve ben sensiz de seni seveceğim. Zaten aşk yanılgı değil mi? Sen yeniye adapte ol ben sende soluklanayım. Belki bir gün ben de aralarım perdelerini ruhumun. Güneşçiçeğimi, ruh eşimi bana ait olan o inci tanesini asarım kalbimin en güzel yerine.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.