9
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1114
Okunma

Ertesi gün oldu. Düşünüyorum. Düşündükçe “Benim adım Ömer” diyerek kapıma gelen kişinin birçok açığını, yanlışını, yalanını buldum. Evet, O bir sahtekârdı.
Aldatılmış olmanın ezikliğini yaşıyordum.
İstanbul’daki avukat arkadaşımı aradım. İyi bir avukat olduğu gibi, mantıklı ve zekidir de.
“He Babam” diye açtı telefonunu.
Ben de ona “Gardaşım” derim. Aynı yaştayızdır. Arkadaşlığımız çok eskiye dayanır. Anlattım olanları:
“Sen akıllı adamsındır. Bu ne iş?”
Önce güldü. Sonra:
“Evet akıllıyımdır. Ben de sana bir akıllılığımı anlatayım. Biliyorsun bir süre halka satış yapan bir şirketin avukatlığını yaptım. Şirkette ki odamdayım. Biri geldi yanıma.”… Bey beni hatırlamadınız değil mi?”
Şirkette ki görevim nedeniyle birçok kişiyle karşılaşıyorum. Hafızamı zorluyorum. Kim olduğunu hatırlayamıyorum.
“Kusura bakmayın çıkartamadım.”
“Neyse önemli değil. Benim çocuk Zeynepkamil hastanesinde yatıyordu. Biraz evvel çıkartmam gerekti. Annesi hastane de bekliyor. Çıkış için 375 Tl. gerekliymiş. Evim karşı da. Şimdi yanımda para yok. Siz bana verseniz çocuğumu hastaneden çıkarsam. Yarın mutlaka ben size getiririm.”
Kişiyi tanımıyorum. Ama bir çocuk ve bir hastalık söz konusu. Ne yapmalıydım?
“Kusura bakmayın. Benim yanımda da o kadar para yok.”Dedim. Çıkardım 100 Tl. verdim. Teşekkür edip. Gitti.
O gittikten sonra şirket çalışanlarına sordum. “ Tanımıyoruz. Sizin isminizi sordu. Biz de söyledik.” Dediler. Anlaşılmıştı ben de dolandırılmıştım. Sadece bu mu? Ben sana bir arkadaşımın yaşadığı olayı da anlatayım:
Bir yaz günü arkadaşım vapurla Üsküdar’dan Karaköy’e geçecek. Vapurda birisi telefonla konuşuyor. Ya da konuşur gibi yapıyor. Yanında bir bayan ve bir de çocuk var:
“ Muhtar ne yap yap bana 500 Tl. gönder. Çocuğumu ameliyat etmiyorlar. Ölsün mü çocuğum?” Daha buna benzer bir sürü bazen yalvarmalar, bazen çıkışmalar. Arkadaşımın yanında 50 Tl. varmış. Hepsini veriyor. Başka yolcular da kimisi 50, kimisi 100 Tl. veriyor. Teşekkür ederek iniyorlar vapurdan.
Günler sonra arkadaşım aynı kişileri aynı oyunculukla başka bir vapurda para toplarken görüyor.
Peki, niye müdahale etmemiş? Diyeceksin. “ Niye yalan söyleyeyim. Bunlar yalnız değillerdir. Başıma iş almaktan korktum.” Dedi. Bence haksız da değil.
Biliyorsun bu olayların bir de telefon versiyonu var. O daha büyük boyutta. Profesörler dahi inandıktan sonra bizler haydi haydi inanırız. Tanıyorum seni duygulu bir insansın. Canını sıkma. Yine senin kaybın fazla değil. İyi ki başka iş gelmemiş başınıza.”
Evet, arkadaşımın dediği gibi üç nedenle canımı sıkmıyorum.
1.Ben o parayı hayır olsun diye vermiştim. İnşallah kabul olur.
2.Rolünü o kadar iyi oynadı ki oyunculuğuna veriyorum.
3. Bana bu yazıları yazma imkânı verdi. Telif ücretine sayıyorum.
Oturduğum apartmanda 18 daire var. Benim zilde de, kapıda da ismim var. O mühendis bozuntusu ismimi oralardan görüp ismimle hitap etti. Diğer dairelerden birine aynı oyunu oynasaydı. Belki de inandıramayacaktı. Komşularımı tanıyor, kendi huyumu da biliyorum. İsabetli bir tesadüf. Yani adres, doğru adres…
Bizden ayrıldıktan sonra:
“ Salakları nasıl da kandırdım”demiş midir? Bence demiştir.
Ya da:
“ Ne kadar iyi insanlardı. Vicdanım sızladı” diye mi düşünmüştür? Tahmin etmiyorum. Vicdanı olsa böyle işler yapmazdı.
Demek ki artık bu gibi olaylar bir sektör oluşturmuş. Ben idarecilerin yerinde olsam, yakalananları bir yerde toplarım:
“Hadi size izin. Senaryoyu kendiniz yazıp, kendiniz oynayın.” Derim. Bu kadar yetenekli sahtekârlardan ne güzel tiyatro oyunları, ne güzel filimler çıkar.
Haksız mıyım?