İbn HALDUN’un İdeali
Mukaddime’de İbn Haldun’un ideali, yapmak istediği, elde etmek istediği, çabası, uğraşı, verdiği emek, aklını meşgul eden yarın, dahası ulaşmak istediği gaye(ideal); tarihsel olanı, yaşadığı zaman etrafında topyekûn açıklamak. İdealini açıklarken de tarihsel koşullardan yararlanarak kendi çağındaki toplum ve devletlerin eksik ve hatalarını tespit ederek ve bu aksaklıkları bir düzen, doğru bir şekilde ama bütünlük içinde değerlendirmeye çalışmak.
Bu metinde İbn Haldun’un ideali üzerine birkaç söz sarf edeceğiz. Bu sözleri, doğal olarak Mukaddime adlı eserine sadık kalarak belirtmeye gayret edeceğiz.
İbn Haldun’un ideali(amacı) ütopik değildir. Düşlerden meydana gelmemiştir. Hayalî kişi yahut hayali fikirlerden vuku bulmamıştır. Birçok perspektiften, birçok pencereden, birçok yandan meselelere, sorunlara ve yara dediğimiz açmazlara çekirdekten yaklaşmıştır. Gerçek olaylardan beslenmiştir. Gördüklerini düşüncenin doğruluk potasında eritmiştir. Saydam bir ayna gibi davranmıştır. Keşkelere, belirsiz ve muğlak ifadelere sığınmamıştır. Düşüncelerini tam ve doğru bir bağlamda söylemiştir. Sözlerini söylerken de tevazudan ödün vermemiştir. Bu ödün vermemezliği, değindiği hemen hemen her meseleden sonra genel olarak ‘’Allah Bilir.’’ sözüyle noktalayarak belirtmiştir. Bu da onu haliyle bilgiçlik taslamaktan, tarihi yanlış yorumlayan biri olmaktan (tamamen) kurtarmıştır. Ve onun bu kesinkes olmayan yaklaşımı, onun ismini karakterize etmiştir.
Şehir şehir gezerek ve bedevilerin yaşadığı coğrafyaları dolaşarak idealini, mukaddimesinin ana hatlarını tabiri caizse hakkıyla çizmiştir. İdeali bu yüzden, sağlam bir temel üzerinde gerçekleşmiştir. Asıl ve gerçek maksadına ulaşmıştır. Bu maksadını da siyaset zemini etrafında yorumlayarak yoğurmuştur adeta.
İbn Haldun akli siyasetle çeşitli yollara başvurmuştur. Elindeki kaynaklardan enine boyuna, detaylıca faydalanmıştır. Bir kaynakla, bir görüşle, bir kalıpla, bir bakış açısıyla yetinmemiştir. Tüm argümanları(nı), tüm dayanaklarını bir araya getirerek; eserini(idealini) yazma ve tamamlama arzusunda olmuştur.
İbn Haldun tarihsel olarak gerçekleşen olayları iyi bir gözle gözlemlemiş ve yukarıda bahsettiğimiz olayları, özellikle gözlemlediklerini neden-sonuç ilişkisinde aktarmayı kendine bir görev addetmiştir.
Dolasıyla diyebiliriz ki; İbn Haldun’un ideali tarihseldir, tarihe mal olmuştur. İçkinseldir, aşkınsal değildir. Ulaşılmaz değildir, hayattandır. Tek yönlü değildir, döngüseldir onun ideali.
Kaynakça
1-İbn Haldun, Mukaddime, Turan Dursun, 2015
-MESELCİ
26.10.2018-Kızıltepe