- 455 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Ortam Gerginse de Sakin Olmalı
Anladık, tamam tamam herkes ekonomik sıkıntıdan payını alıyor, geçim darlığı çekiyor, ancak bu durumda saygısız olmayı gerektirmiyor, sevgiyi akıldan çıkartmamız sonucuna götürmüyor bizleri... Son senelerde toplumun büyük bölümü kredi borçlusu... Ya ev almış, ya araba almış ya da her ikisini birden almış. Başka başka işleri için tüketici kredisi kullanmış vs. Hal böyle olunca geçimde zorlaşıyor, seçimde...
Tuzu kuru olan belli bir kesimin dışında, zorlanan zorlanana ekonomik olarak. Böyle olunca da herkes patlamaya hazır barut fıçısı konumunda... Öğretmen okula geliyor bunun acısını öğrencilerden çıkartıyor zaman zaman. Amir daireye geliyor memurlarını ya da sekreterini haşlıyor. Patron işçisine çıkışıyor. İşçi kendinden aşağıda çırak ya da kalfa varsa onlara trip atıyor...
Saygı da azaldı sevgi de, hoşgörü ise yerlerde sürünüyor. Böyle mi olmalıydı? Nerede nezaket, kibarlık, incelik? Trafikte insanlar dalgındır, hata yapabilir, hemen arabadan inip de karşıdakini hırpalamak mı lazım? Sevinmeli insan cana zarar gelmediği için... Alttan almayı çoğumuz beceremiyoruz toplumumuzda... Bir anlık gaflet sonucu yirmibeş yıl cezaevi hiç de iyi bir alışveriş değil...
İş hayatında yüzlerce insan ile muhatap oluyor insan. Her kişiyi aynı oranda sevdiğimiz, ilgi gösterdiğimiz söylenemez tabi ki ancak yine de saygıyı yitirmemek lazım. Saygı sevginin de önünde olmalı her daim... Unutmamalı ki ’’Tatlı söz yılanı bile deliğinden çıkartır.’’ Ayrıca da her karşınızda ki insana da yılan gözüyle bakmayın sakın. Sert insanların içinde bile bazen yumuşacık bir kalp vardır, bunu sakın unutmayın...
’’Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.’’ derler. Başka bir deyiş ile az laf çok iş yapmak lazımda diyebiliriz. Meclisimize, siyasi kişiliklerimize bakıyorum orada da sinirler gergin. Herkes birbirine laf ile terbiye, ayar vermeye kalkıyor. Kendini eleştirme cesaretini gösteren çok az politikacımız var gibi... Oysa ki toplumları ilerletecek mekanizma eleştirinin varlığıdır. Eleştiriye katlanamayanların hem kendileri hem de toplum ile sıkıntıları vardır mutlaka...
Suyun sakinleştirici etkisinden çoğu kere yararlanmaya çalışmalı. Yoksa, ona bağır çağır, öbürüne trafikte yanlış yaptı diye küfret, okulda çocukları haşla, hatta haşlamakla da kalma cebir ve şiddet uygula... Bunlar çağın çok gerisinde kalmalı artık. Yangına körükle gitmek kimseye bir şey kazandırmaz. Ha gardiyanlar ve cezaevi müdürleri de aç mı kalsın, diyorsanız, o da sizin bileceğiniz iş. Hayat her şeye rağmen değer verilmeyi hak ediyor...
AHMET ZEYTİNCİ
YORUMLAR
"Suyun sakinleştirici etkisinden çoğu kere yararlanmaya çalışmalı. "
Su ve duygu ilişkisine göndermesi olan bu cümleden yola çıkarak bile ne yapmamız gerektiğini bulabiliriz...
Su, engele göre akarını gerçekleştiriken 'izan' sahibi insanın da yaşananlara görer duygularını ayarlaması gerekir... 'insan' olandan da beklenen bu...
Herkes kendisine neler verildiğinin 'çetelesini' tutarken bir de kendisinin neler 'verdiğini' bir gözden geçirirse... konuşmadan önce bol bol yutkunacak, ya da yazdıklarının çoğunu silecektir...
Böylece 'beklemese' kırılmayacağını, 'kırılmasa' kızmayacağını, 'kızmasa' kimseye öfkelenemeyeceğini fark edecektir... Zor da olsa denemeye değer... :)))
Uyarı işlevini yerine getiren yazınız için çok teşekkür ederim Ahmet Bey... Saygılarımla....
Ahmet Zeytinci
Keskin sirkenin zararı eninde sonunda kendisinedir. Peygamberimiz '' Gerçek pehlivan hiç sırtı yere gelmemiş pehlivan değildir. Gerçek pehlivan öfkeliyken öfkesini yenebilen insandır '' demiştir.
Güzel ve anlamlı bir yazıydı. Kutlarım
Selam ve sevgiler.
Ahmet Zeytinci
Öfkeyle kalkan zararla oturur diye boşuna dememişler. Suyun sakinleştirici etkisine ise tamamen katılıyorum. Her insanın çeşitli sorunları var ama bu kimseye saygısız ve sevgisizce davranmayı gerektirmez. Haklı da yapmaz.
Saygı ve sevginin hakim olacağı günler görmek ümidi ile tebrik ederim yazınızı.
Çok iyi bir konuydu.
Saygılarımla