- 569 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Davet Edilmiş Gibi Beklesin Beni Gittiğim Sokaklar.
Küme küme olmuş hikayelerin sonunda ne var ne yok bilemiyorum. Ne söylesem bilmiyorum. Nasıl yaşasam bilmiyorum. Bir dehlize daldım çıkamıyorum. Karanlıkları sevmezdim ya nedense karanlıklar ortasında yaşıyorum. Bilemediklerim var. Sahici dünyayı bıraktım orada gerçekler konuşulurken aslında var olması gereken gerçekler konuşulmuyor. Bir çatışmanın ortasında kalan benlikleri gördükçe dünyanın ne denli çekilmez olduğu hissi beni sahici dünyadan kopardı.
Herkesin sorduğu soru aynı hayatta. "En güzel günlerim nerede"
Ben bilmiyorum sen biliyor musun ? En güzel günler yaşanılan günler midir yoksa gelecekte yaşanacak günler midir? Bu soru bilinmezliklerle doludur.
Bu dünya öyle dünya ki " can’ın cananın" anlamını bilmezlerle dolu. Herkes kendi şarkısını söyleme derdinde oysa dünyada milyonlarca insan milyonlarca şarkı var. Herkesi olduğu gibi kabul edip herkesin şarkısı özgürce söylense dünya daha güzel olmaz mı?
Farklılıklara saygı duyulmadığı için bende gercek dünyadan uzayıp gidiyorum. Her zaman olmasa da zaman zaman hayali dünyalar kuruyorum. Bir kurgunun ortasında binlerce hikayeler yazıp binlerce hikayenin kahramanlarını dinliyorum.
Sahici dünyayı bıraktım orada gerçekler konuşulurken aslında var olması gereken gerçekler konuşulmuyor. Bir çatışmanın ortasında kalan benlikleri gördükçe dünyanın ne denli çekilmez olduğu hissi beni sahici dünyadan kopardı.
Kimse farkında değil takvim yaprakları gibi ömrümüzden günler bir bir kopuyor. Mevsimini yaşayamadan onca zaman ne hırçınlıklarla ne hırsla mevsimleri solduruyoruz. Oysa her mevsim kendi zamanında güzel değil midir?
Hal böyle iken bana sorulsa " Ne istiyorsun " diye
Önce senin benim yaşatığı hayatı anlatayım... Sonrası da sonra anlatayım.
Uzakları görmek kimine iyi geliyor kimine kötü. Sizin hayatınız nasıl bilmiyorum. Bir dostum anlattı birini görmüş ve görünen hayatı " İki sedir bir battaniye dokuz pranga , bir zemin ve 496 ışık hüzmesi " ışık hüzmesi ya . Naylon poşetlerle kaplanmış pencere delik delik olmuş naylon.
Siz de de olmuyor mu aynı duygu? Benim oluyor ve hissettiğim... "Prangalar çöküyor her bir yanda. Yan tarafta hıçkırık sesleri diğer yanımda evladına hasret anne . Nereye düştüm ben. Hasreti göremedim mi bilemedim. Gördüklerimi yaşamamış gibiyim. Geçmişte yaşanılan mutlu anlar yalanmış. Hey sen nerdesin dalgaların altında kalan adam ve sen nerdesin uzakları seyre dalan adam? Durduğum yer neresi biliyor musun? Özgürlüğe muhtaç anları yaşıyorum ben. Sen kavuşmayı yaşa ben ayrılığı.
Hüzün ve sevinç zıt kardeşler. Senin sevincin benim hüznüm oluyorsa hayatın ironisini yaşıyoruzdur ikimizde. Günleri takip edemiyorum. Hüzün sardı bedenimi. Kimsenin bilmediği yerlerdeyim. Çıkış çıkış yükseklere çıkış istiyorum. Nefes alamıyorum dünlere takıldım. Benden bi haberdir yazılanlar çizilenler. Öğretisini de istemiyorum hayatın.
Oysa öyle değildi hiçbir şey. Kanıksadın sen büyüklüğü oysa küçücüktü herşey. Güzel olan hayal etmekti. Yaklaş bana üşümesin bedenimiz. Yaklaştır ruhunu ruhuma ilaç ol bana"
Pastörize edilmiş hayatlarımız vardı. Fanustan çıkardılar seni ve beni. Hayatın zararlı bakterilerden kim arındıracak bizi. Belli belirsiz umutlarla hayatın sıcaklığına sarılabilecek miyiz? Temizlense ruhum ve bedenim bir sınır çizilmese hayatıma kimse bozamaz hayatımın ritmini. O sıcaklıkla tutunurum belki hayata.
Duvarlar yıkıldı. Nokta kadar gelecek için tırnaklarınla elde ettiğin benliğin ayaklar altında. Nasıl anlatayım bilemiyorum ki içimdeki duyguları ve gerçekleri? Yine kusmuk kusmuk olmuş gerçekler üzerime yağıyor. Yağan nisan yağmurları olsa mutluluk damlaları deyip ellerimi semaya açıp damlaların sağnak olmasını dileyeceğim yaradandan . Lakin hüzün hicran yağıyor her bir yandan. Haramiler dört bir koldan avcılık yapıyor. Ölümü sevmişler öldürüyorlar herkesi. Bestesi olmayan güfte gibi dolanıyoruz hayatın zorlu yollarında. Emeline ulaşmak için herşeyin mübah olduğu dünyayı kabullenemiyorum.
Ömrümüzü harcayan zamanın dehlizinde giden ömre mi yanalım yoksa hayatın içinde alamadığımız mutlulukların kaçmasına mı yanalım? Bilemedim ki!
Hepinizde aynı duygular olmuyor mu? Gerçek olmasa da içsel olarak hissetmiyor musunuz. Şehir eşkıyaları üzerinize çullan mıyor mu her bir her bir yanda? Selamsızlar ordusu sokakta dolaşıyor. Bir selamı bile çok gören gözlerle aynı dünyada yaşıyoruz yazık ki ne yazık!
Kelimeler yan yana geliyor, yığınak yapıyorlar öbek oluyorlar. Kelimelerden cümleler kurulmuyor çoğuz zaman. Anlam mavisi gökyüzü karanlığını savuruyor sanki üzerimize üzerimize. Prangalar ardında ölmüş biri diğer taraftan başkası kahkaha atıyor. Anlamı yokmuş hayatın ve yaşanılanların. Tarih tekerrür ediyor. Ceylanın biri kaçmış bir başına aslanlar pusu kuruyor her bir tarafta. Yaratılma nedenini kaybeden dünya masumiyetini kaybetti. Yer yüzünün üzerindekiler altındakileri sürekli mahcup edip duruyor. Dünya ayağımızın altında kayıp gidiyor.
Saçlarımın rengi bir bir değişiyor. Annem baktı saçlarıma "dikkat et oğul" dedi. Kaldıramazmışım bu dünyanın yükünü sal gitsin dedi.
Benim olmayan benden değildir ile yaşamak ne zor. Böyle devam edersek katlanılması güç yarınlara doğru yürüyoruz.
" Ne istiyorsun " diye sorulmuştu ya öncesini anlattım. Var olan gerçekler...
Sonrasını da anlatayım ya da arzu ettiklerimi hayallerimi....
Huzur istiyorum huzur. Görmek istemiyorum münafık yüzleri. Değişsin dünyamda herşey. Mübah olmasın gelecek adına herşey. Gönlüme göre bir dünyam olsun. Para pul’da gözüm yok. Yeni yepyeni limanlardan ufuklara yolculuk yapmak istiyorum.
Ben bıraktım dünyanın keşmekeş yapısını. Görsün beni görgüyü yaşayanlar. Uzakları seyre dalıyorum. Kalapatya ağacının üzerinde evler kuruyorum kırlangıç kuşları gibi. Hayatın yükünü bırakmak özgürlüğe yol almak gibi bir şeymiş. Özgürlüğümün tadına varmak istiyorum. Yol versin bütün şehirler bana. Davet edilmiş gibi beklesin beni gittiğim sokaklar.
Hayattan beklenen mucize falan değil sadeliktir. Çünkü sadeliğin olduğu yerde ne ile karşılaşacağımızı biliriz. Sadelik hayatın en duru halidir ki orada yaşama hevesi oluşur. Ben güneş nasıl doğduğuyla ilgilenmiyorum doğan güneşin altında bir yerlerde bir nokta da ben olayım istiyorum.
O bana da yeter sana da yeter.
Siz ce de yetmez mi?
YORUMLAR
Toplumsal düşünce neredeyse tamamen kalktı ortadan...
Arada yazıyorum ben de..:"Gemisini kurtaran kaptanlığa soyunduk, topyekün!"
O nedenle herkes kendi derdinin ya da zevkinin, yoksunluğunun ya da zenginliğinin peşinde...
Birbirimizi duymuyor, görmüyoruz.. Yolda "yayalar" bile çarpışıyor!
Bu bir "kaos!" Belki de akıl tutulması...
Kesin olan, "sevgisizlik!"
Saygısızlık...
Birbirine tahammülsüzlük...
Lütfen "kenarda durun" Serkan Bey...
Geçecek bu dönem..
Ya da kıyamet kopacak!
Tebrikler......
Serkan BOL
Serkan BOL
Teşekkür ederim Zeybek hocam.
Saygılarımla iyi geceler...
ZEYBEK HOCA
Ben de "genele" yazdım zaten...
Sizi de uyardım sadece.. Müdahil olmayın, bekleyin...
Böyle devam edemez.....
İyi pazarlar, saygı, selam sizedir Serkan Bey...