9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2900
Okunma
1968-1976 yılları arasında minderlerde güreş tutum. O yıllarda kurumlar güreşe önem veriyordu. Hava Kuvvetlerinde, Silahlı Kuvvetlerde önemli dereceler yaptım. Güreşle ilgili çok anım var. Hatta en ilginç anımı da bu sitede “BİR GÜREŞ ÖYKÜSÜ” başlığıyla yayınladım.
Başka bir anımı paylaştıktan sonra deyimlere geçeceğim. Yıl 1972.Eskişehir, Kütahya’dan sonra Diyarbakır’da son elemeler yapıldı. Ben şampiyon oldum. Güreş takımında sadece ben bir buçuk yıllık evliyim. Diğer arkadaşlar bekâr. Komutan:
“ Çiçek yaptırın. Eşine haber verin. Beyinin şampiyon olduğunu söyleyin. Tebrik edin. ” diye lojmanlarda ki eşime arkadaşlarımı göndermiş. O zamanların Komutanları öyleydi.
Askeri uçakla Kayseri’ye indik. Komutanın kutlamasından sonra beni bir arabayla evime gönderdiler.
Eşim beni heyecanla karşıladı. Kütahya’dan biblo şaha kalkmış bir at heykeli almıştım. O nu bütün turnuva süresince haftalarca gözüm gibi korudum. Eşofmanlara sararak sakladım. Çantamdan çıkarıp:
“Bak Hanım sana ne aldım.” Dedim. Kendisine verdim.
Biblo at heykelinin bacaklarını öyle bir heyecanla sıktı ki ön iki bacağını da kırdı. O çok üzüldü, ben se sevindim. Çünkü O nu heyecanlandıran; sevgiydi, özlemdi.
GÜREŞTEN DİLİMİZE GEÇEN DEYİMLER:
Türkiye’de uygulanan üç tür güreş vardır. Minder güreşi. Yağlı güreş. Karakucak. Karakucak pehlivanları yağlanmazlar. Kispete benzer pırpıt giyerler. Memleketim Amasya bu güreşin yapıldığı önemli merkezlerden biridir.Yağlı güreşin seyircisi daha çoktur. Neredeyse bütün deyimler yağlı güreşten geçmiştir dilimize. Bu güreşin olmazsa olmazı cazgırlardır. Onlar kendilerine has maniler söyler, halkı coştururlar. Birkaç örnek verecek olursak:
İki yiğit çıkmış meydane
İkisi de birbirinden merdane
Biri here biri kara
İkisinin de zoru para
Alta düştüm diye üzülme
Üste çıtım diye sevinme
Alta düşersen apış
Üste çıkarsan iyi yapış
Zengin babayı hayırsız evlat
Fakir kocayı süslü avrat
Haylaz çiftçiyi kuru inat batırır
Pehlivan sen de iyi hazırlanmamışsan
Rakibin seni sırt aşağı yatırır
Söğüt dalından odun olmaz
Her kızdan kadın olmaz
Her ananın doğurduğundan da
Pehlivan olmaz
Ağustos ayında ekilen darıdan
Oğul vermeyen arıdan
Sabahları kocasından sonra kalkan karıdan
Hayır gelmez
BAŞA GÜREŞMEK: Bir pehlivanın başa güreşebilmesi için uzun yıllar ve deneyim gerekmektedir. Öyle hemen ben başa güreşmek istiyorum demekle olmaz.
Bu deyim dilimize bir işin en iyisini yapmak anlamında girmiştir
MEYDAN OKUMAK: Denk pehlivanlar arasında rekabet kaçınılmazdır. Söylenti ya da yüz yüze “ben seni yenerim” iddiaları oluşur. Bir pehlivanın diğeri de “ Hadi gel güreşelim”
Anlamına yaptığı çağrıdır meydan okuma.
Dilimize yerleştiği şekliyle de rakibinden korkmadığı anlamında kullanılır.
HODRİ MEYDAN: Bu her ne kadar meydan okumaya benzese de farklıdır. Meydan okumada bir tek kişi söz konusu iken bunda -her kim kendine güveniyorsa- anlamı vardır.
Dilimizde de kendine güvenen gelsin anlamındadır.
KILÇIK ATMAK: Bu güreşte bir oyunun adıdır. Üste ki güreşçi rakibine künde attığı anda alttaki güreşçi ayağını rakibinin bacağına çengel takar. Dolayısıyla üsteki güreşçi sırt aşağı gelir. Tuzak bir oyundur.
Dilimize geçtiği şekliyle; Bir insanın işini karıştırmak. Bozmak anlamında kullanılır.
KAFA KOLA ALMAK: Bu da bir oyundur. Kafa ve kol birlikte kavranır. Sonra kalçanın yardımıyla rakip yere düşürülür. Yenici bir oyundur.
Dilimiz de birisini ikna etmek, etkilemek anlamında kullanılmakta ise de etkileyen kişinin etkilediği kişiye sonradan ne yapacağı belli olmaz.
PACAYI KAPTIRMAK: Yağlı güreş pehlivanları bütün vücutlarını yağlarlar. Pehlivanlar tutacak yer bulmakta güçlük çekerler. Rakibin vücudunda tutulacak iki yeri vardır. Biri kasnak (kispetin beli) diğeri de paça, eğer pehlivan paçasını kaptırırsa sonra sıra kasnağa gelir ve ilave bir oyunla rakip yenilir.
Hayatta da böyle değil midir? Giriştiği bir işten kendini alamayanlar, gittikçe daha zor durumlara düşmezler mi? Yapılması gereken bir an önce PAÇAYI KURTARMAK tır.
MEYDANI DAR ETMEK: İki rakipten birisi çok güçlüdür. Güçsüz rakip çim meydan da nereye kaçarsa kaçsın yenilmekten kurtulamaz. Ona meydan dar gelir.
Dilimizde kullanıldığı şekliyle eğer rakibin güçlü ise yenilmek kaçınılmazdır.
KAÇAK GÜREŞMEK: Pehlivan rakibini yenemeyeceğini anlayınca oyuna girmez. Güreşiyormuş gibi yapar.
Bu deyim de; asıl konuya girmeden başka şeylerden bahsetme anlamında kullanılır.
ZOR OYUNU BOZAR: Güreşte birçok oyun vardır. Eğer rakibin kuvvetli ise. Hiçbir oyunu uygulayamazsın.
Kuvvet ve irade karşı tarafta ise yapacak bir şey hemen hemen yoktur.
AYAĞA DÜŞMEK: Pehlivan formunu koruyamaz devamlı yenilirse. Alt sıkletlerde güreşir.
Bu böyle devam ederse yağlı güreşin alt grubu olan AYAK’a kadar düşer.
Kazandığın konumun değerini bilmez koruyamazsan. Düşmek mukadderdir.
Yaz mevsiminde bir çok belediye yağlı güreşler düzenler. Ben onları takip eder heyecanla izlerim. İzlerken de
kendimi kaptırıp bağırırım:
"künde al, paça kasnağa geç, ters paça al..."
Tabii onlar da tecrübeli güreşçi ne yapılacağını biliyorlar. Benim dediğim oyun yapılınca, tekrar bağırırım.
"Tamam şimdi oldu işte"
Benim bu hallerimi gören hanım güler. Bazen de:
"Bu yaşıma geldim televizyondaki güreşe dışarıdan taktik verilip, denilenin yapıldığını da, burada gördüm.
Töğbe...Töğbe... " Der.