GALATA KULESİ Son Bölüm
Üç hafta sonra Genç Adam atölyede çalışanlarına yok yere bağırıp dururken, birden atölyenin kapısının açıldığını fark etti. İçeri giren bizim kızdı. Bir an hayal gördüğünü sandı. Telaşlandı, öyle ki adımları ile ayakkabıları birbirleri ile yarışa başladı. O telaşla ayağı burkuldu, bir yerlere tutunmak istedi olmadı.
Tam düşmek üzereydi ki eli atölyenin demir kapısının aralığına sıkıştı. Parmaklarından akan kanı durdurabilmek için ne yapacağını şaşırdı.
-Hoş geldiniz diyecektim, olmadı.
-Hoş buldum diyecektim bende. Kısmet işte benim yüzümden oldu. Eldivenim kalmış gittiğimiz yerde, aldınız mı demek için uğramıştım.
-Sahi eldivenler, onlar cebimdeydi değil mi?
Eldivenleri cebinden çıkardı, acı duygularıyla kıvranarak kanayan parmaklarına sardı.
-Kirlendi. Kusura bakmayın.
-Önemli değil.
"Yalanla bozuk para birbirine benzeyen iki yalancıdır." Ben onları hiç bir işe yaramayan ama yine de hayatımızdan eksik edemediğimiz sahtekarlara benzetirim. Kullanmasak da yanımızda bulundururuz. Ya lazım olursa."
-Eldivenlerimi cebinizde mi taşıyordunuz?
-Yoo, nasıl girdiyse cebime bilmem. Hem ben size temiz bir eldiven alırım sorguya hiç gerek yok.
-Önemli değil, altı üstü kaç kuruşluk eldiven ki. Alırım ben.
-O kaç kuruşluk eldiven için neden geldiniz buralara kadar o zaman?
-Hatıraydı da ondan.
-Kimden, sevdiğinizden mi? Yoksa beraber kokoreç ya da balık ekmek yediğiniz birinden mi? Eldiven önemli değilmiş. Hah bende inandım, hatıraymış da ama kirlenince hiç üzülmemiş. Siz nasıl birisiniz? Nedir bunların cevabı.
-Cevabımı hangisine vereyim? Sizinle ilk tanıştığımız gün, elleriniz kirlenmesin diye parmak uçlarımla tokalaştığımda bana surat astığınız için mi? Atölyeye ilk geldiğimde hava atmadan bir köşede oturduğum için mi? Yoksa kulaktan kulağa oynadığınız oyunların konusu olduğum için mi, yahut bu oyunun içinde olmak istemezken kendimi baş rolde bulduğum için mi. Hangisi ben çabuk sarhoş olurum dediğim için mi? Ya da, sipariş verdiğin yemekleri yemeyip öyle bir yerde aptalı oynamaya razı olup sizi deneyip kokoreç istettiğim için mi? Hangisini yazayım, Selçuk Tekay’a "şu benim şarkıyı çal." Dediğin için mi?
Unutma, herkes izleyici olabilir ama herkes oyuncu olamaz.
Bunun için daha çok çalışman lazım. Hoşçakal.
-Gitme dur. İnan seni çok aradım. Her sabah vapur iskelesinde ineceğin saate bekledim. Gelmedin.
-Biliyorum. Çünkü sen gördüğün O kızı bekledin. Sana omuz atan bıyıklı delikanlıya neden bana omuz atıyorsun deseydin görürdün beni.
-İnanmıyorum.
-Eldivenlerim sende kalsın, belki kanını durduramaz ama bir oyunda kimin oyuncu olduğunu hatırlatır. Geçmiş olsun. Eline yani.
**
Dememiş miydim yalan bozuk para gibidir ara sıra kullanmak gerekebilir.
Havanın kötü olduğu bir gündü. Deli Kaptanın gemisinden başka hiç bir gemi denize açılmaya cesaret edemiyordu ve tabi yolcularda. İskeleye gelen yolcuların çoğu ellerindeki valizlerle geri dönüyordu. Bu dalgalar bizim kız için geçerli durum değildi. O ne dalgalar eşliğinde yolculuklara tanık olmuştu. "Lunaparka
gittiğimizi düşün." Derdi babası. "Kapat gözlerini şu an en yüksekten uçan bir oyuncağa bindiğini düşün." Dalgalar gemiyi bir o yana yatırır, bir bu yana.
Çocuktu o yıllarda.
(-Uçuyoruz baba oleyyy.)
Ve şimdi onu hiç bir dalga korkutmuyordu...
Üçüncü düdükten sonra hareket etti gemi. Ne tuhaf tam karşısında oturan yaşlı adam yüzünü pencereden ayırmıyordu. Bulundukları katta ikisinden başka da kimse yoktu. O sırada yanlarına beyaz denizci elbiseli geminin kaptanı olduğu her halinden belli bir adam yaklaştı.
-Merhaba kızım, ben bu geminin kaptanı Deli Kaptan. Korkmuyorsunuz değil mi? Biraz dalga var da.
-Ben alışkınım ama amcayı bilemem. Siz korkuyor musunuz amca?
-Korkuyorum ama dalgalardan değil, ya bana evet demezse diye korkuyorum.
-Sen! Bir saattir karşımda mı oturuyordun yani inanmıyorum. Gücüm yetse şimdi seni denize atardım.
-Hop dedik. Kimin gemisinden, kimi atıyorsun evlat? Bir kere o seni benden istedi, bende nikahınızı kıymaya geldim. Haa beğenmez, istemezsen söyle. Yazık ama bu adama da, onca ders verdim kusmadan yolculuk nasıl yapılır dersi. Uzaklara bak dedim, yüzünü camdan hiç ayırma.
Nikahınızı önce burada kıyar, sonra da sen annenden babandan ister. Hem bak nikahınızı benim kıymam demek, ilerde cesaretli çocuklarınız olacak demektir. Tamam mı?
-Ama benim gelinliğim bile yok!
-Eldivenin varmış ya kızım. Az önce bana verdiler yüzüklerle beraber.
-Sende çıkar bakalım şu moruk sakalını. Bir gören olsa Zırdeli Kaptan diye adım değişecek.
Ve.
Onlar ermiş muradına...
Foto: Uğur Tuney
Davi. 01. 10.2018
YORUMLAR
Mutlu bitmesine sevindim.
Yaşanmış olması ayrıca çok özel kılıyor öyküyü.
Masalsı, rüya gibi bir başlangıç olmuş genç çift için.
Teşekkürler, bu güzelliği bizlerle paylaştığınız için.
Tebrikler, sevgiler.
Davidoff
Beğenmeniz onur verici. Sağ olun.
Bugün okuduğumda kafam doluydu sanırım anlayip yorumlayadim. Karışık geldi. Şimdi tekrar okudum da çok masalsıydı. Özlenen duygular bunlar. Sanki böyle mutluluklar mazide kalmış gibi.
Çok güzeldi velhasıl. Kaleminiz kokulu silgili gibi. :)
Bu hikâyeyi yaşayan esas oğlan ve esas kıza sevgilerle :)
Davidoff
Bazıları çilek tadında olurdu da, ısırınca silgi olduğunu anlardık.
Tıpkı hayat gibi. Aldatıcı, bir türlü inanmıyorsun. Ya güzel görünüyor, ya da güzel kokuyor. Bir de bakmışsınki "SİLİNİYOR."
Teşekkür ederim.
Herkes gibi ben de merak taydım bu son bölüm için.
Ama şunu da bekliyordum.
"Okumakla kalmayıp olayları da adeta beraber yaşayan
okuyucusunu üzmez benim kardeşim"diyordum.
Dediğim gibi oldu. Sevindim. Mutlu oldum.
Kalemini biliyorum.
Ve... Hep derim ya:
Davidoff yazarsa işte böyle güzel yazar.
Selam ve Saygılar ...
Davidoff
Mutlu oldum.
Oyy ne güzel mutlu son
Ama gelinligim.yok oldun eldivenlerin var ya kizim etkiliydi ...
Keske bu yazi da gune tasinsaydi ne guzel olurdu...
Tebriklerim cokca saygimla
Davidoff
Çok teşekkür ederim.
Yazı güne taşınmasın. Diğer arkadaşlarımın yazılarını günde görmek istiyorum.
Taşınırsa da ek olarak taşınsın isterim.
Sağ ol Vuslat.
Bugün Galata Kulesini bitirdik.
Bu öykü, bir Türk filminden esinlenme değildir. Çok sevdiğim birisini kırmadım, rica etti onun gerçek hikayesini yazdım. O yüzdendir ki öykünün içindeki kahramanların isimleri geçmiyor.
Bu arada öyküye yorum yazan, yazmayan, okuyan veya okumayan, facebooktan onlarca mesaj yollayan tüm okurlara, değerli seçki kuruluna, bana bu fotoğrafları veren Sn. Ugur Tuney' a çok teşekkür ederim.
Hepiniz Sağ olun.
Çok Teşekkür ederim.
Davi.
Davidoff tarafından 10/1/2018 7:14:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mutluluğun çok farklı tanımlamaları var.
Edebiyat mutluluğun ta kendisi.
Zevkle okunan güzel bir kalemin sunumu mutluluğun ta kendisi ve dostluğun resmi yine sevginin eşlik ettiği.
Hep sevgimlesiniz, sevgili yazarım.
Takdir etmemek mümkün mü?
Tebriklerimi bırakıyorum en iyi dileklerimin eşliğinde.
Davidoff
Boşuna dememişler bakmakla görmek farklı diye.
Demek okumakta iyi görmek gibi.
Teşekkür ederim Gülüm.
Mutlu sona giden yol çok güzeldi...
Sevdik bu seriyi...
Şimdi biz yeni yeni Davidoff imzalı seriler beklemekteyiz..:)
Sevgilerimle..Her daim var olsun kaleminiz.
Davidoff
Öyķü türüm aslında bu değildir. Bilmem hiç okudunuz mu? Kısa ve ters köşe yazılarla sonucu genellikle okura bırakırım.
Uzun öykü veya denemelerim ise çoğunlukla gerçek hayat hikayelerinden uyarlamalardan oluşur. Ara sıra böyle sürprizlerde olsun istedim.
Yorum için teşekkür ederim.
Bugün acayip yoğundum, serinin tamamını okumaya ancak vakit bulabildim.
Film izler gibi karakterler, mekânlar, o soğuk hava gözümün önünde canlandı. Sürükleyici bir anlatım olduğu için bir çırpıda okudum. Okurunuzu yormayan bir tarzınız var, çok takdir ettim.
Tebrik ederim, güzeldi. :)
Davidoff
Hep duymak istediğim yorumlardan biride budur. Okurun kendisini öykünün içinde bulması.
Mesela soğuğu fark edip üşür gibi olması. Yağmur sesini duyması. Akşam vakti sabah güneşini görmesi gibi.
İyi okur olmak güzeldir. Yorum için teşekkür ederim.
Sevgiyle kalın.
Davidoff
Bir okur çizgi film gibi demişti :)
Gökten üç elma düşürüp bir öyküyü Türk Filmine benzetmek ayrı güzeldi.
Teşekkür ederim.