HAYATIMIZIN DİREKSİYONU
Bir gün,“ben neyim,neredeyim,burda ne yapıyorum”gibi insanın zaman zaman kendine sorduğu o tehlikeli sorularla boğuşurken,çok sevdiğim bir dostum( ki vaktiyle bu sualleri kendine yöneltmiş,doktorunun yazdığı reçeteyi harfiyen uygulamış,ilaç tedavisini başarıyla sonlandırmış bir kişidir kendisi) öyle bir şey söyledi ki oradan çıktığım andan itibaren kafamı kurcalayan tüm o soruların yerini bir tek o cümle almıştı.
“Hayatımızın arka koltuğunda oturuyoruz.”
Bu cümleyi günler,haftalarca aklımdan çıkaramadım.Evet hayatımızın arka koltuğunda oturuyorduk.Belki ehliyetimiz yoktu,belki de trafiğe çıkacak cesaretimiz.Ama sebebi her ne olursa olsun,direksiyonu hep başka birine devrediyorduk.Konforlu bir yolculuk oluyordu bu belki ama aslında istediğimiz yere gidemiyorduk.Ne zaman hızlanmamız ya da ne zaman durmamız gerektiğine başkası karar veriyordu.E şoförü lafa da tutamıyorduk.Olmuyordu velhasıl,istediğimiz yolculuğu yapamıyorduk.Belki de gitmek istediğimiz yerin levhasını görüyorduk,yolumuzu biliyorduk.Ama asıl olmamız gereken yere geçip,aynayı koltuğu kendimize göre ayarlayıp,dokuzu çeyrek geçe yönünde direksiyonu da şöyle bir kavrayıp,istediğimiz yere bir türlü gidemiyorduk.
Bana bu konuyla ilgili fikirlerini söyledikten sonra,suratımda oluşan ifadeden “ee...sen çözdün bu işi de geçtin mi yani şimdi direksiyona”demek istediğim sonucunu çıkarmış olacak ki; “Sen geçebildin mi direksiyona dersen,hayır henüz değil,ama ara sıra ön koltuğa oturabiliyorum artık,”dedi.İnce,nazik ve mütevazi bir kişiydi çünkü.Öyle “derdi olanı karşıma alayım da keseyim kesebildiğim kadar ahkamımı,molla desinler” havasında biri değildi.Zaten ben de bu yüzden oradaydım.Ama yanlış anlamıştı suratımdaki ifadeyi.Ben aslında o en baştaki cümleye asılı kalmıştım.Bildiğim ama üzerinde hiç düşünmediğim bir şeyin bu kadar kısa bir cümleyle nasıl sayfalarca fark edişe dönüştüğünü düşündüğümdendi sessizliğim.
Bu cümleyi günlerce düşündüm.Hala zaman zaman üzerine kafa yoruyorum.Ama hala aynı yerdeyim.Ne direksiyon,ne de ön koltuk.Hala sigaram elimde,bacak bacak üstünde,rüzgar nereden eserse,araba beni nereye götürürse,mecburen oraya gidiyorum.Şimdi arkadaşımın da tüm o farkındalığa rağmen neden kendi hayatının direksiyonuna hala geçemediğini daha iyi anlıyorum.Çünkü bazen bir gerçeği bilmek sizi doğru yola sevk edebilir.Ama bazı gerçekler vardır ki,onları bilmek doğruya varmak için yeterli değildir.Zamanınızın gelmesi,çağınızın başlaması,Allah’ın yürü ya kulum demesi de gerekir.
Çünkü o sizin hayattaki en büyük gerçeğinizdir....