- 656 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Göcek‘de Mavi Yolculuk
Bu güne kadar belkide yüzbinlerce insan Fethiye ve Göcek çevresini gezmiştir. Bu, yaşadığımız anılara saplanıp kalan izlerin kolay kolay silinmeyen turların bir eseridir.
Ancak bu turlarda da bazen her istediğimiz yeri görme imkanına sahip olamayız. Bunlardan biriside Adalar Turu’na giden ve Mavi Yolculuklar’ın en güzellerinden birisini yapma imkanına sahip düşüncelerle yola çıkarak kendimizi sürprizlere bırakmak olsa gerek. Bizde öyle yapıyoruz ve üç kişi 10 Eylül günü keyifle yola çıkıyoruz bu adaları görmek için. Ve Göcek’e geldiğimizde Kayalar – 1 adlı bir gemiyle yola koyuluyoruz. Bu şirin belde de pek o kadar kalmadığımız için, hakkında herhangi bir fikir yürütemeyeceğim. Ama bu şirin belde temiz, düzenli, bakımlı, yeşilliklerle donatılmış, hemen hemen her köşede duran saksılarla bahar havası veren bir atmosfer sunuyor size „hoşgeldiniz beldemize“ diyerek. Özellikle tropikal nemli iklimlere özgü kauçuk ve benzeri ağaçlarıyla bahar yeşilliğini gözerinize sokarcasına size gülümsüyor her ağaç, her çiçek, her saksı, her bahçe!
Göcek’in birbirinden güzel koylarını, denize sarp ve keskin dağlarını, bu dağlara yayılmış uçsuz bucaksız Akdeniz İklimi’ne özgü maki bitki örtüsüyle beraber bodur çam ormanlarını seyrederek başlıyorsunuz hemen yolculuğa … Önünüzde hafif dalgalarıyla size merhaba diyen deniz. Akdeniz’in tuzlu ve mavi sularıyla uzayıp giden ölçüz uzunluklar. Merhaba deniz demenin huzuru doğuyor insanın içine, yüreğe giren mitolojinin sesleriyle … Bu sesler dalgaların seyrinde kıyıya vuran medeniyetlerin de harmanlanmasını anlatıyor bize sessizce, sen seyretmeyi bildiğin ölçüde ve şiirde. Bir tatlı tebessüm esliğinde!
Hepimizin de bildiği gibi; Anadolu binlerce yıldan beri binlerce uygarlığa, kültüre, halklara, etnik gruplara ev sahipliği yapmış coğrafik bir havzadır. Bu topraklardan; Hititler Asurlar, Babiller, Mikenler, Akadlar, Persler, Frigyalılar, Fenikeliler, Spartalar, Lidyalar, Likyalar, Grekler, Mezapotamyalılar, Bizanslılar, Ermeniler, Selçuklular, … gibi uygarlıklar insanlığa miras kalarak ve birbirlerini yıkarak yenilerini yaratmışlardır. Bu uygarlıklar ve kültürler aynı zamanda kendi yaşam birikimlerine ait pek çok sanat eserlerini de bize miras olarak bıraktıkları gibi, bu kültürel eserler bizlerinde hayatlarına yön vermiştir ve vermektedir de kanımca. Ben buna bütün içtenliğimle inanıyorum. Öyle inanıyorum ki, bilinçaltına yerleştirdiğimiz davranış biçimlerini birer birer sorguladığımızda, bu davranış biçimlerimizinde kökenlerini budunsal ve toplumsal olarak görme imkanına sahip olabiliriz.
Doğa da gördüğümüz doğal ya da insan emeğiyle yapılmış – yontulmuş bir emek ürünü eser, kendimize ait olanı içimizde, içimizin derinliklerinde bir yerlerde saklayarak dillendiremediğimiz hislerimizin dillenmesine yardımcı olur. Gözlemlediğimiz bir dağ, bir sanat eseri, bir tablo, bir heykel, bir yamaç, bir nehir, bir dere, tarihi bir ören, oyulmuş bir mağra, bir halının desenleri, bir kilimin uyumlu renkleri, tarihi bir duvar, doğayla uyumlu inşaa edilmiş bir bina, bir çeşme, kıvrım kıvrım uzayıp giden yeşil bir patika yol, …
Göcek’de Mavi Yolculuk bir başkadır, her köşesinde bir taşa nüksetmiş tarihin kendisi, oyulmuş mezarları (lahitleri), yıllanmış yollarıyla bizi bekleyen. Binlerce yıllık mitolojinin (esatirin) günümüze taşıdığı masalsı ve kendi dokularımızla bizi buluşturan estetiğin zihnimizdeki dansıdır Mavi Yolculuk. Yaşama sağlam bir zikke gibi saplanmış köklü eserlerdir esinlendiğimiz bu kalıntılar. Her taşında bir emeğin sembolleştiği.
Bu birbirinden güzel adaların sırasıyla isimleri: Yassıca Adalar, Hamam Koyu, Kurşunlu Koyu, Yavansu, Bedri Rahmi Eyüboğlu Koyu, Tersane Adası, Göbün Koyu, Boynuzbükü, Göcek Adası, Domuz Adası, Zeytin Adası ve Kızıl Adadır. Göcek ve bu yörede bu adalara “12 Adalar” ismi verilmiştir.
Siz gemide oturup kendinizle başbaşa kalarak sohbet ederken bir de bakmışsınız ki karşınıza yeni bir ada çıkmış. Yamaçlarda Romalılar’dan, Bizanslılar’dan kalan bir site, size bu ellerden kimlerin gelip geçtiğini… Bunlar, bazen kendinliğinden ve bir raslantı sonucu da önem kazanan isimlerle sembolleşmişlerdir. 12 Adalar – Mavi Yolculuk Turu’nda da böyle tarihi önem kazanmış önemlilerin en önemlileri olan tarihi şahıslarin isimleriyle özdeşleşmişlerdir. Bu koylardan birisi de Bedri Rahmi Eyüboğlu Koyu’dur.
Edebiyatımıza Halikarnas Balıkçısı olarak giren Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın başlattığı Mavi Yolculuk Turları’na eşlik eden ilk ünlüler arasında Azra Erhat, B. R. Eyüboğlu’nun kardeşi Sebahattin Eyüboğlu, Şükran Kurdakul ile birlikte birçok sanatçının ve edebiyatçının yanında bu gezilerden birisine B. R. Eyüboğlu’da katılmış ve kültür sanat sohbetleri eşliğinde, belki de mitolojik bir duyguyla bazı koylara ait anılar biriktirerek bir yerde de somut bir iz bırakmayı hissederek çizmiştir buradaki balık resmini. Ayrıntılarını ve içeriğini bilmesekte, bildiğimiz ve öğrendiğimiz delilerden yola çıkarak bir hüküm yürütme şansına sahip oluyoruz. B. R. Eyüboğlu 1974 yılında sanatçı arkadaşlarıyla çıktığı Mavi Yolculuk da verilen ara molada kıyıya bir kaç metre yakınlığında bir kaya da sembolleşmiş balık resmi Anadolu kilim deseni figürlerine benzeyen yoğunlaşmış en saf, en arı, en temiz ve en naif duygularıyla kendini ebediyete taşımıştır. Bu yüzden buranınismi de Bedri Rahmi Koyu olarak isimlendirilmiştir. Görkemine hayran kaldığımız bu iri gözlü balık resmi, bir dağ eteğinde denizle kucaklaşmış doğanın harikulade sessizliği insanı duyguları tetikleyen duygulara sürüklüyor insanı … Biz burada oturarak, derme çatma bir evde elle yapılmış kahvelerimizi içiyoruz, anılara bırakmak üzere resimler çekerek ve biraz da tuzlu sularada yüzerek veda ediyoruz bu koya …
Daha sonra başka adalara da uğruyor gemimiz, ama bunlardan bir ada daha bizim ve diğer M avi Yolculuk Turu yapanların ilgisini çekiyor. Bu da Kleopatra Hamamı denen koy. İskele kıyısında, büyük bir bölümü denizin altında kalmış Bizans Manastırı’nın olduğunu anlatıyor yaşlı gemi kaptanımız. Ve herkese isterlerse buradan „üç yudum su içebileceklerini“ muştuluyor gülümseyen sempatik tavırlarıyla … Tabii ki, burası aynı zamanda Lydae kalıntılarının olduğu bir adaymış, ben de sizler gibi bunun ayrıntılarını bilmiyorum ve zaman darlığından dolayı öğrenme ve yukarıya tırmanma imkanımızda olmuyor. Ve 45 dakikalık molalı yüzme faslıyla Mavi yolculuğumuz hemen hemen saat akşamın 18:00’e kadar devam ediyor.
Görülmeye değer bu birbirinden güzel adalar turumuzu da böylece tamamlayarak geçen güne uğurlama telaşıyla tekrardan Göcek kıyılarına yaklaşıyoruz. Ve Mavi Yolculuk gömülüyor zihnimize bizi memnun eden doğanın güzellikleriyle …
Bense içimden; Maviye Yolculuğun resmini çizmeye çalışıyorum uyaksız, ayaksız, derlenmemiş, toparlanmamış bir şiirle …
Rüyadan da ötededir maviye yolculuk,
Görülmesi ve gezilmese gereken
El değmiş taşlarılya …
Art arda dizilmiş koylarıyla,
Önümüzde Akdeniz uzanmış,
Yatar boylu boyunca …
Hem acı, hem de sevinç hissederim,
Dalgaları kıyıya vurdukça,
Dinlenmiş, rüyalara gömülmüş ruhumla!
Mavi, rüyadan da ötededir,
Saplanır kurşun gibi ruhuma!
Ey yaşlı kaptanım, maviyi bana anlatsana!
Çizilmemiş resimler adına …
Rüyadan da ötededir maviye yolculuk,
Ey yaşlı kaptan:
Beni koyu yeşil maviye boyasan.
H.H. Arslan - 16.09.2018
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.