- 1271 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
MÜSLÜMANLARA BU ÇEŞMEDEN SU İÇMEK HARAM!!!
HELAL MIDIR HARAM MI?
Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:“Her kula helâl, Müslüman’a haram!”
Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…
*Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama. Adam:
- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış:
- “Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş:
- “Nedir gerekçen?” diye sormuş. Adam:
- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş. Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanırmış:
- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?” Adam, başı önünde konuşur:
- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”
- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?”
- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanım…”
- “Eeee!”
- “Sultanım, herhangi bir havradan (sinagog) rastgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Museviler, “Ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş. Bir hafta dolunca, adam:
- “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler.
- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… Din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan:
- “Bitti mi?” demiş adama.
- “Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.
- “Şimdi nedir isteğin?”
- “Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulu cami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler.
Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok! Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:
- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”
- “Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!”
- “Vah vah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…”
- “Sorma, sorma…”
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
- “Eee, ne olacak şimdi? Adam:
- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:
- “Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?”
Sultan acı acı tebessüm etmiş:
- “Hava bile haram, hava bile!” demiş. (Alıntı)
Üzerimizdeki çeşitli nedenlerle yapılan korku ve baskılardan dolayı adaletsizliğe, yolsuzluğa boyun eğmiş, sinmiş bir topluluk haline geldik.
Bu kıssayı okuyup günümüzle kıyaslayınca, acaba o zamandan bu güne kadar bu konuda değişen bir değişiklik var mı? Biz Müslümanlar olarak, Musevilerin Haham’ına, Hıristiyanların papaz’ına sahip çıktığı gibi Hoca’larımıza din adamlarımıza neden sahip çıkamıyoruz? Güvenmediğimizden mi? Korkutulup sindirildiğimizden mi? Yoksa bana neciliğimizden mi? Diye düşünmeden edemedim.
Yıllardır Müslüman milletlerin kendi eliyle, Müslüman ülkelerde akıttığı kan, yaptığı zülüm ve işkencelere şahit oluyor ve yaşıyoruz.
Müslümanlar kendi ülkesi içerisinde birbirleriyle didişmeleri yetmez gibi, haçlı Siyonizm-in oyununa gelerek, onların istek ve menfaatlerine göre hizmet etmekten geri kalmıyorlar.
Aynı güçler askeri, siyasi ve ekonomik baskılarla dünya düzenini kendi istek ve çıkarına göre yönlendiriyor. Müslümanlar, Müslümanlığı gerçekten yaşamadığı, adaleti temin edemediği için, her zaman horlanan, ezilen her türlü baskı ve oyunlara maruz kalıyorlar. Şöyle bir baktığımızda; Mısır, Irak, Cezayir, Libya, Yemen, Suriye, Filistin, Çeçenistan, Somali, öte yandan Doğu Türkistan yıllardır işkence altında zülüm ve işkence görüp, açlıkla yoklukla mücadele eden birçok Müslüman ülke ve Ülkemizin üzerinde yıllardır oynanan oyunlar…
Dahası, Müslüman’ım diyerek ülke yönetenler ve bir eli yağda, bir eli balda olup, har vurup harman savuran, Haçlı Siyonizm hizmetkârı Müslüman Devletler…
Hal böyleyken her Müslüman’ım diyenin böyle bir çeşmeden su içmesi
HELAL MİDİR, HARAM MIDIR???
YORUMLAR
Hepsini yazmışsınız YEMEN'i unutmuşsunuz.Oysaki YEMEN açlıktan kırılıyor.YEMEN ana akım medya gündeme getirmediği için yok yok farzediliyor orada olan bitenden haberi olmayan mış gibi müslümanlara köpeklere kedilere tecavüz edilmesine göz yumup çocuklara tecavüz eden imamın camiiini başına yıkmayan kılı şalvarı müslümanlık zanneden kul hakkını afiyetle yiyen bütün müslümanlara hava dahi haram olsun
Ya müslüman ne demektir öğreniriz ya da kafir putperest müslümanlar olarak helak oluruz.
Dinimizi öğrenmekten korkarız, ölümü düşünmekten korkarız, Müslüman gibi yaşamak zor gelir, sağa sola çatarız, çamur atarız. Biz kendimizi kendimizi, ailemizi güzel yetiştirirsek. Memleketimiz de Yüce Yaradanımızın izniyle ve yardımıyla düzelir İnşa Allah. Düşünmeden, manaya varmadan. Madde ile manayı birleştirmeden düzelmek imkansız. İnsan, Benden ve ruhtan oluşur ancak yükü ruh taşır. Ancak biz ruhumuzu beslemeyiz, beden beden şişman tembel, korkak, ibadetsiz beden. Birlik olmak için cesaret azim bulamıyor kendinde. İnşa Allah düzeliriz. Umudumuz mazlumların, masumların, yaşlıların duaları
Ömrünüze bereketler yağsın, yazılarınız güzel düşüncelere ve hidayetlere vesile olsun İnşa Allah. Yüce Allah'ın selamı cümle din kardeşlerimizin üzerinde olsun. Birlik olmaya koşanlarımız bereketlensin.
Doğrusunu söylemek gerekirse biz itaat etmeyi seviyoruz hocam. Bu bir bakıma iyi bir hususiyet ancak her zaman değil. Kime, ne zaman, nerede, nasıl ve hangi dozda itaat edeceğimizi pek kestiremiyoruz. İtaat alışkanlığımızı akıl süzgecinden geçiremiyoruz. Türk solu bir ölçüye kadar bu alışkanlık zincirini kırmaya çalıştı, ilk başlarda niyetleri de halisti belki. Fakat iş bir müddet sonra çığırından çıktı. Zira vara yoğa isyan etmeye başladılar. Kime, ne zaman, nerede, nasıl ve hangi dozda isyan edileceğini sezemez oldular. Bu durum toplum nezdinde isyan ruhunun cazibesini azalttı. Evet, isyan da gerekliydi ama haddinden fazla değil.
Bizde itaat de haddinden fazla ediliyor, isyan da... Bir türlü dengelemeyi beceremiyoruz. En basit kişisel meselelerimizden tutun da, en karmaşık toplumsal meselelere kadar durum böyle. Ailevi, mesleki, ideolojik, dini bir çok konuda itaat ve isyan güdülerini dengeleyememenin sorunlarını yaşıyoruz.
Neyi çok abartırsanız o sizi esir alır. Abarttığınız şey aynı zamanda insanları sizden ve savunduklarınızdan/eyleme döktüklerinizden uzaklaştırır. Bu yönü ile bakıldığında hiçbir şeyi abartmaya hakkımız olmadığını düşünüyorum ben.
Psikolojik kaynaklara göre bilinç ve farkındalık kazanmış bir bireyin mevcut bir alışkanlığından kurtulabilmesi için 21 günlük bir sürenin yeterli olabileceği ileri sürülüyor. Aslında bu dini, siyasi, ideolojik ve kültürel alışkanlıklarımız için de geçerli. Örneğin bir tasavvuf ehline 21 gün Ateizm üzerine araştırma görevi verseniz ve bunu Ateist kaynaklardan yapmasını mecbur tutsanız, 21 gün sonunda, bir Ateist olmasa bile eskisi gibi bir tasavvuf ehli olarak da kalamayacaktır. Tersi Ateist için de geçerlidir.
Dolayısıyla biz; ya körü körüne itaat, ya körü körüne isyan ehli olmuş insanlarız/milletleriz. Bunun da nedeni isyan/itaat dengesini kuramamış ebeveynler elinde ve bu dengeden mahrum sosyal çevrelerde yetişmiş olmamızdır.
İnsanız ve insana bahşedilmiş herşey insan içindir. Sahip olduğumuz her düşünce, duygu ve davranışın insana mutlaka bir noktada yararı vardır. Sadece zaman, mekan ve doğru insan ayarını iyi yapmak lazım.
Konu bizdeki 'devlet yapıyorsa bir bildiği vardır' anlayışını açıklama çabasından buraya geldi. Biraz uzattım, hakkınızı helal ediniz.
Saygılarımla.
demirelim_46 tarafından 9/25/2018 1:32:24 AM zamanında düzenlenmiştir.