- 593 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SOKAĞIN SONUNDAKİ EV BÖLÜM-15
BÖLÜM-15
Zaman ağır, ağır olsa da akmaya devam ediyordu. Sinoplu ile her hafta sonu bir yerlere gitmeye karar vermiştik. En son dün parkta buluştuktan sonra, nereye gidelim diye düşünürken, Sinoplu, ‘’ Gel bugün Rumeli Kavağına gidelim’’ dedi. Ben dünden razı idim. Metro ile Eminönü’ne gittik. Oradan Sarıyer Kavaklar vapuruna bindik. Vapur her iskeleye uğradığı için iki saatte ancak Sarıyer’e varabildik. Ben Sinoplu’ya ‘’ biz bu vapurlara dilenci vapuru derdik. Çocukluğumuzda tatillerimin bir kısmı Sarıyer ile Yenimahalle arasında, Şimdi sana göstereceğim evde geçiyordu.’’
Sinoplu,
‘’ Burada akrabaların var o zaman?’’
Esma,
‘’ Yıllar önce Mustafa dedemle, Zeynep anneannem şu karşı yamaçta görünen iki katlı evde oturuyorlardı. Kardeşlerimin arasında bu evde yaşamanın keyfini en iyi ben çıkardım. Gemilerin çaldığı düdüklerle yatardım ve yine vapur sesleri ile uyanırdım. O sesleri duymak inan harika bir şeydi. Artık ne ben o çocuğum, ne de o zaman ki eski vapurlar var. Hepsini seferden kaldırdılar. Sırayla hepsi jilet oldu. Geçen gün bir gazetede okudum. Son kalan vapurlardan birisini müze haline getireceklermiş. Keşke müze yapsalar. İlk ziyaretçilerinden biri ben olurum.
Dayımla ben fırsat buldukça denize girerdik. Dayım çok iyi bir yüzücüydü. Benim
hatırladığım, birkaç defa boğazı karşıdan karşıya geçmişliği vardır.
Sinoplu,
‘’ Anlayamadığım bir şey var. Siz Kırşehirli değil misiniz?’’
Esma,
‘’ Evet,’’
Sinoplu,
‘’ Nasıl oluyor da deden burada bulunuyor?’’
Esma,
‘’ Dedem orduda başçavuşmuş. Tayini İstanbul’a çıkmış. Buradan da ordudan emekli olmuş.’’
Sinoplu,
‘’ Desene dayın iyi yüzücüymüş?’’
Esma,
‘’ Sor bakalım bana yüzmeyi nasıl öğrendin?’’
Sinoplu,
‘’ yüzmeyi nasıl öğrendin?’’
Esma,
‘’ Sandalla Büyükdere’de geziyorduk. Sandalda kürekleri bırakıp yanıma geldi. Birden Tuttuğu gibi beni denize attı. Suyun içinde çırpınmaya başladım. Benimle hiç ilgilenmeyen
dayım yerine oturup kürek çekmeye devam etti. Suyun içine battım çıktım yine battım.’’
Sinoplu,
‘’ Sonra ne oldu?’’
Esma,
‘’ Sonra baktım ki yüzmeye, kulaç atmaya başlamışım. Ondan sonra bir daha sudan korkmadım. Ama en hoşuma giden neydi biliyor musun? Yenimahalle iskelesinin yanından denize girerdik. Vapur iskeleye yanaşırken, vapurların kenarında oturan yolcuları ıslatırdık.’’
Sinoplu,
‘’ Nasıl yani?’’
Esma,
‘’ Nasıl olacak? Elimizi suyun üzerinde kaydırdık mı orada oturan bütün yolcular sırılsıklam olurdu. O günler bambaşkaydı. Denizle ilgili çok hikâyem var. Bir keresinde de yaz demedim kış demedim denize girdim. Bu yüzden çok dayak yedim. O maceramı da başka bir gün anlatırım.
Sinoplu,
‘’ Senin yanında erkek çocukları halt etmiş. Git hanım hanımcık evde bebeklerinle oyna. İyi güzel de hiç yalan söylemeyi beceremiyorsun.’’
Esma,
‘’ Çok mu belli oluyor?’’
Sinoplu,
‘’ Şimdi yeni baştan alalım, sen buraya ilk defa mı geliyorsun?’’
Esma,
‘’ Desene her şeyi elime yüzüme bulaştırdım.’’
Sinoplu,
‘’ Aynen ama ben yine de inanmış görüneyim.’’
Rumeli Kavağında Bir balıkçı lokantasında güzel bir öğle yemeği yedik. Eve döndüğümüzde neredeyse hava kararmaya başlamıştı. Bana yaşattığı bu güzel bir gün için, mükafat olarak dudaklarına minik bir
öpücük kondurdum. Galiba ben Sinoplu’ya âşık oluyorum. Hayat seni hiç anlamıyorum. Bir taraftan her yanımı kan revan içinde bırakıyorsun. Diğer yandan alıp uçuruyorsun.
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.