- 1837 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
NAZİM HİKMET RAN.
NAZIM HİKMET RAN.
NAZIM HİKMET (1902 – 1963 )
1902 yılında Selanik’de doğmuştur. İlköğrenimini İstanbul’da Göztepe Taşmektep, Galatasaray Lisesi ilk bölümü (1914), Nişantaşı Numune Mektebi’nde tamamlamış, orta öğrenimi ise, Heybeliada Bahriye Mektebi’nda yapmıştır (1918). Nazım Hikmet Bahriye’yi bitirdikten sonra Hamidiye Kruvazörü’ne stajyer güverte subayı olarak verilmiş, bir gece nöbetinde üşütüp zatülcem olmuş (1919), sağlığını kazanamayınca askerlikten çürüğe çıkarılmıştır. (1920)
Askerlikten ayrıldıktan sonra, İstanbul’un işgaline çok üzülen Nâzım Hikmet Millî Mücadele’ye katılmak üzere Anadolu’ya geçmiş, Bolu Lisesi’nde kısa bir süre öğretmenlik yapmıştır (1921). Rus devrimiyle ilgilenen şair, bir süre sonra Batum’dan Moskova’ya gitmiş ve Doğu Üniversitesi’nde ekonomi ve toplumbilim okumuştur (1922-1924). Yurda dönüşünden sonra Aydınlık dergisine katılmış, burada çıkan şiirlerinden ötürü hakkında "gıyaben" mahkumiyet kararı verildiğini öğrenince yeniden Rusya’ya kaçmış, af çıkması üzerine Türkiye’ye dönmüş ve bir süre Hopa cezaevinde tutuklu kalmıştır (1928).
Nâzım Hikmet daha sonra İstanbul’a yerleşmiş, çeşitli gazete ve dergilerle film stüdyolarında çalışmış, ilk şiir kitaplarını çıkarmış ve oyunlarını yazmıştır (1928-1932). Bir ara yine tutuklanmış, Cumhuriyet’in 10. yılı dolayısıyla çıkarılan af yasası ile serbest bırakılmıştır. Akşam, Son Posta, Tan gazetelerinde Orhan Selim takma adıyla fıkra yazarlığı ve başyazarlık yapmıştır. (1933)
Kara Harp Okulu öğrencileri arasında propaganda yaptığı iddiasıyla yargılanmış, Harp Okulu Askeri Mahkemesi’nce 15 yıl, ardından Donanma içinde faaliyette bulunduğu iddiasıyla da Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nce 20 yıl olmak üzere toplam 35 yıl hapis cezasına çarptırılmış, cezası Türk Ceza Kanunu’nun 68 ve 77 maddeleri uyarınca 28 yıl dört aya indirilmiştir. (1938) Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra çıkarılan af yasası (1950) kapsamına alınması için açılan büyük bir kampanyanın ardından, hukukçular yasal yollara başvurmuş, bu arada Nâzım Hikmet de hapishanede açlık grevine başlamıştır. Sonunda Nâzım Hikmet’in geri kalan cezası affedilmiş ve şair 13 yıl hapislikten sonra hürriyete kavuşmuştur.
Serbest bırakıldıktan sonra iş bulamayan, kitap çıkaramayan şair için bu kez askerlik kararı alınmış, 50 yaşında ve hasta olan Nâzım Hikmet çok zor durumda kalmıştır. Öldürülmekten korkan şair, kız kardeşinin kocası Refik Erduran’ın yardımıyla bir motorla Karadeniz’de seyreden Romanya bandıralı bir gemiye binerek Türkiye’den ayrılmıştır. Bundan sonraki hayatı baskı altında ve zorunlu Sovyet propogandası yapmakla geçmiştir. Nâzım Hikmet, 3 Haziran 1963 tarihinde Moskova’da ölmüştür.
EDEBİ KİŞİLİĞİ
İlk şiirlerini Cumhuriyet öncesi yıllarda yayımlamıştır. Başlangıçta ölçülü uyaklı şiirler yazmış, sonra serbest ölçüye geçmiştir.
Nâzım Hikmet, hece vezniyle yazdığı ilk şiirlerini Yeni Mecmua, İnci, Ümit ve Celal Sahir (Erozan)’ın çıkardığı Birinci Kitap, İkinci Kitap vb. dergilerinde yayımlamıştır.
Sanatı yalnız aydınlara yönelik bir etkinlik olarak görmeyip halka yaklaştırmıştır.
Şiirlerini siyasi düşüncelerini yaymada araç olarak kullanmıştır.
Edebiyatımızda serbest ve toplumcu gerçekçi şiirin öncüsüdür.
Hitabete dayalı propaganda şiirleri yazmıştır. (Yirmi dört Saat Marks / Yirmi dört Saat Lenin) Komünizmin propagandasını yapan şairin etkili bir üslubu vardır.
Fütürist akımın Türk edebiyatındaki temsilcidir.
Rus şair Mayakovski’nin etkisinde kalmıştır.
Makine hâkimiyetinin özlemini çeker, hatta makine olmak ister.
Türk Edebiyatının, Türk şiirinin gelişmesine büyük katkıda bulunmuş, şiirlerinde çok farklı bir üslûp kullanmıştır.
Şiirde kullanılan, kullanılmayan sözcükler diye bir ayrım yapmamıştır.
Dizeleri kullanmaya getirdiği özgünlükle özgür koşuk biçiminin gelişmesinde büyük bir rol oynamıştır.
Gerek biçim gerekse tema bakımından şiirimize büyük bir genişlik getiren şair, şiir diline de kendisinden sonra gelenleri etkileyecek ölçüde yenilik getirmiştir.
Eserleri, Aydınlık, Resimli Ay, Hareket, Resimli Herşey, Her Ay gibi dergilerde yayınlanmıştır.
Özellikle Uzun şiirlerindeki senaryo havası diğer şiirlerinde de vardır.
Şiirde içeriği esas alarak şiiri biçimsel kalıplardan kurtarmıştır.
Nesnel ve somut bir şiir geliştirmiştir.
Şiirlerinde biçimsel yenilikler yapmıştır: Şiirlerinde genellikle ilk dize büyük harfle başlar sonraki dizeler büyük harfle başlamaz. Kimi zaman sözcükler bölünerek uyak oluşturulur. Bazen de tek heceye indirmiştir.
Kimi zaman da basamak şeklinde şiirler yazmıştır. Uzun dizelerin ardından gittikçe kısalan kırık dize kümeleri de görülür.
1929- 1936 yılları arasında yazdığı şiirlerde doğaya, tarihsel gerçeklere, hapis yıllarına ve kendi yaşamına yer vermiştir.
1950- 1963 yılları arasında yazdığı şiirlerde ise aşk, ölüm, barış ve memleket özlemi temalarını işlemiştir.
“Memleketimden İnsan Manzaraları” ve Kuruluş Savaşı’nı anlattığı “Kuvayı Milliye Destanı” önemli eserlerindendir.
hem kendi kuşağını hem de 1960 sonrası şairlerimizi derinden etkilemiştir.
Şiir dışında roman, tiyatro, masal, mektup gibi türlerde eserler vermiştir.
ESERLERİ:
Şiirleri
835 Satır (835 Satır; Jokond ile Sİ-YA-U; Varan 3; 1+1=1; Sesini Kaybeden Şehir)
Benerci Kendini Niçin Öldürdü (Benerci Kendini Niçin Öldürdü; Gece Gelen Telgraf; Portreler; Taranta-Babu’ya Mektuplar; Simavne Kadısı Oğlu şeyh Bedreddin Destanı; şeyh Bedreddin Destanı’na Zeyl)
Kuvâyi Milliye (Kuvayi Milliye; Saat 21-22 şiirleri; Dört Hapisaneden; Rubailer)
Yatar Bursa Kalesinde
Memleketimden İnsan Manzaraları
Yeni Şiirler
Son Şiirleri
İlk Şiirler
La Fontaine’den Masallar (İlk Şiirler, Nâzım Hikmet’in çocukluk şiirleriyle hece şiirlerini içeriyor. Şair bunların büyük bir bölümünün toplu şiirleri arasına alınmasını herhalde istemezdi. Son kitap takma adla yayımlanan La Fontaine çevirileri.)
OYUN:
Kafatası (Ocak Başında; Kafatası; Bir Ölü Evi; Unutulan Adam; Bu Bir Rüyadır)
Ferhad ile şirin (Yolcu; Ferhad ile şirin; Sabahat; Enayi)
Yusuf ile Menofis (Allah Rahatlık Versin; Evler Yıkılınca; Yusuf ile Menofis; İnsanlık Ölmedi Ya; İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu?)
Demokles’in Kılıcı (İstasyon; İnek; Demokles’in Kılıcı; Tartüf - 59)
Kadınların İsyanı (Kadınların İsyanı; Yalancı Tanık; Kör Padişah; Her şeye Rağmen)
YORUMLAR
İslam'ın beklediği en şerefli gündur bu;
Rum Konstantiniyye'si oldu Türk İstanbul'u!
Cihana karşı koyan bir ordunun sahibi,
Türk'ün padişahı, bir gök yarılır gibi
Girdi, "Eğrikapı"dan kır atının üstünde
Fethetti İstanbul'u sekiz hafta üç günde!
O ne mutlu, mübarek bir kuluymuş Allah'ın...
"Belde-i Tayyibe"yi fetheden padişahın
Hak yerine getirdi en büyük niyazını;
Kıldı Ayasofya'da ikindi namazını.
İşte o günden beri Türk'ün malı İstanbul,
Başkasının olursa yıkılmalı İstanbul.
Nâzım Hikmet
Bu 1921'de kaleme alınıyor.
Cumhuriyet'in ilanı ile ise Kuvai Milliye temalı şiirlerine rastlıyoruz, yağlı yağlı. Sonra Ata ile ters düşüyorlar. Kendisinin Ata'ya yalvaran bir mektubunu da google'a yazarsanız bulursunuz. Sonra o çok sevdiği Rusya'ya gidiyor ve;
Trabzondan bir motor açılıyor
Sa-hil-de-ka-la-ba-lık!
Motoru taşlıyorlar
Son perdeye başlıyorlar!
Burjuva Kemal'in omuzuna binmiş
Kemal kumandanın kordonuna
Kumandan kahyanın cebine inmiş
Kahya adamlarının donuna
Uluyorlar
Hav... hav... hak... tü
Bunları kaleme alıyor. Siyasetin sanata karışmasına karşıyım. Siyaset kirli, sanat ise Tanrısal, Tanrı'yı taklit etmekteki başarıdan oluşan bir değer. Hadi diyelim, davan hayatının her yerini dolduruyor, demezler mi adama ''bu kadar dolduruyordu hayatını da neden her türlü baskıya eğildin?''
Buradaki bir çok insandan erken yaşta okumuşumdur kendisini. İyi bulmak, böyle değerlerden haz almak göreceldir, subjektiftir; büyüyünce sanatının da çok da matah olmadığını düşündüm. Üstelik araklama şeylerine de rastladım. Füturizmden etkilenmeden füturistik şiir yazma çabası da çocukçadır. Olmamıştır. Ama dediğim gibi, bunlar görecel.
Fakat şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu kişi yaşasa idi Yavuz Bingöl ile birlikte Saraydan ayrılmazlardı.
Konsantre Karanlık Madde tarafından 12/28/2019 3:03:02 PM zamanında düzenlenmiştir.