- 1712 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Ben Eylül'ü Hiç Sevmedim!
Sevmemişsem sebebi var:
Eylül adı, herkes için farklı bir çağrışımı beraberinde getirmiş olsada, benim için değişmeyen bir gerçek var ki, o sadece yılın oniki ayından dokuzuncusu. Netekimci Paşanın, darbe yapmak için “Olgunlaşmasını bekledik; Bir sağdan, bir soldan astık…” diyecek kadar darbeyi meşru gösterme çabasında olan pişkinlere de bu dünyanın kalmadığının ibret’i âleme gösterdiği, “Ordu Yönetime El Koymuştur” anonsu beyinlerimizde inen şimşekler dolayısıyla on iki Eylül bin dokuz yüz seksen Askeri darbesinin yapıldığı ay olarak hafızalarımıza ve tarihimize kazındı.
Eylül, bir başka açıdan da dikkate alınması gereken bir aydır. Onbir Eylül ikibinbir Salı gününü ise, korkunç manzara ile anılacaktır. Dünya’da yaşayan milyonlarca insan Usame Bin Ladin’in Lideri olduğu El Kaide Terör Örgütünün ondokuz teröristi tarafından kaçırıldığı söylenen dört yolcu uçağından ikisinin New York’taki Dünya Ticaret Merkezi (DTM) binalarının bulunduğu Twin Tower, Türkçe adı ile “İkiz Kule” adı verilen gökdelenlere çarpması sonucu yaşanan dehşet görüntüleri ile anılacaktır. Uçaklardan birisinin ise Amerika Birleşik Devletlerinin Savunma Bakanlığı ve Genel Kurmay başkanlığı’nın (genel adı ile) Pentagon’a çarpması ve sonuncunda en az üç bin kişinin yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan Terör saldırıları ile anacaktır.
Servet-i Fünûn Edebiyatının önemli yazarlarından olan Mehmet Rauf’un romanının adı olsada “Eylül”, o sevmiş olabilir, ben sevmedim.
Bu ve buna benzer sayamayacağımız pek çok: Doğumların, ölümlerin, birleşmelerin, savaşların, kurtuluş günlerinin, şenliklerin ve buluşmaların yaşandığı Eylül, Türk ve dünya devletleri açısından önemli olayların geçtiği aylardan birisidir.
Eylül, yerküre için de, onun üzerinde yaşayan canlılar için de değişim ayıdır.
Eylül, farsça bir kelime olan hazan’ın Türkçe karşılığı olan Sonbahar’ın eş anlamlısıdır.
Eylül, Güz günlerinin (kuzey yarımküre için) yılın eylül, ekim ve kasım aylarını kapsayan zaman aralığı, yaz ile kış arasında yer alan mevsimdir.
Eylül ayı geldiğinde, insanlar için aynı zamanda bir telaş ayıdır,
Eylül ayı, düğünlerin yapılmaya başlandığı aydır, o nedenle de aile kurumun miladıdır.
Velhasıl, Her ne ise, ne!
Eylül, benim için daima karamsarlıkların; hüznün, çaresizlikler ile umudun, ayrılıklar ile hasretin iç içe geçtiği; manevi havasını hiçbir zaman sevemediğim, hiçbir zaman yıldızımızın barışmadığı; bundan sonra da barışamayacağından artık ümidimi kestiğim aylardandır; öylece de yerini almıştır benliğimde. Şimdilik.
Her sonbahar gelişi ile birlikte hazırlanan kışlık yiyecek ve yakacak telaşına düştüğümüz günlerde de sevememiştim Eylül’ü,
İlkokula giderken, kaldırılan harmanın ardından doğru dürüst bir şeyler alamadan, neredeyse ağarmaya yüz tutmuş siyah önlükler ile okula gitmek zorunda kaldığımızda da sevememiştim Eylül’ü,
Ortaokula giderken de, bir türlü barışmamıştı yıldızımız. İlk defa o yıl pazardan almak yerine, diktirmek için bir takım elbise siparişi vermişti babam Terzi Burhanettin’e. Hemde O yılın modası olan siyah çizgili kumaştan. Elbisemin provalardan bir türlü fırsat bulup da, okulun açıldığı güne yetişememesi üzerine; okulun açıldığı ilk gün yine eski elbise ve ayakkabılarımla okula gitmek zorunda kaldığım günde de sevememiştim Eylül’ü,
Her gün sabahın yedisinde uykudan uyanıp Karaköprüdeki evimizden çıkıp tren yolunun üzerindeki raylardan cambazlık yaparak Liseye gittiğimiz günlerde de sevmemiştim Eylül’ü.
Dönüşte yolu uzatıp, Boyalıcalı Ali Osman Amcanın işlettiği Dizdar Değirmeninin çıkardığı müzikali eşliğinde bahçelere dönen yola koyulup, çay kenarındaki ağaçlardan yol boyunca dökülen yaprakların gencecik yüreğimize verdiği hüzün şarkıları arasında yorgun-argın giderken de sevememiştim Eylül’ü,
İhtilal çocuğuyuz diyerek gittiğim vatan borcunu öderken “Netekim”ci Cuntacıların Oniki Eylül bin dokuzyüz seksen günü gece yarısı siyah beyaz televizyonlardan Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren’in sesinden “Ordu Yönetime El Koymuştur” dediklerinde de asker olmamıza rağmen, inanmamış, yine sevmemiştim.
Ben Eylül’ü Hiç Sevmedim
Ne; Eylül adında
Sevgilim oldu,
Ne de;
Eylül’de âşık oldum.
Ne;
“Eylül’de gel okul yoluna!“
Dedim,
Ne de Şarkısını söyledim
Melankolik.
Sevemedim,
Söylemedim,
Söyleyemedim.
Velhasıl;
Ben Eylül’ü hiç sevmedim.
Sevmek isteyenlere
Saygım sonsuz.
Karışmam onlara
“Allah
“mesut etsin!” derim, sadece…
Ben Eylül’ü hiç sevmedim.
Kim severse sevsin!
Denizli, 30.08.2010 Pazartesi, 19:35:46
YORUMLAR
Okuduğumda ben de okul yıllarıma gittim.
Okuldan bihaber bir babanın kızı olarak zavallı annemin telaşlı çabalarını gördüm.
Darbe olduğunda ise lisedeydim. Karanlık günlerdi ..
Herkesin farklı bir eylülü var.. Şimdilerde seviyorum eylülü. Affettim tüm suçlarını..
Güne gelmesi dileğimle. Mükemmel aynı zamanda hüzünlü bir yazıydı..
Sevgi ve selamlarımla