- 2008 Okunma
- 11 Yorum
- 6 Beğeni
KAĞITTAN KAYIKLAR...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sözcüklerin kıvılcımına şahidim
Reddi güç kabulü güç her biri
Söylemler yüklü edimlerde
Kalbura dönen yüreğin soluk her ilmiği
Başa dönüp restleştiğimiz
Son bilip vedalaştığımız…
Kurak bir dilekte saklı her gizem
Gizeme delalet aslında sessizlik
Kelimelere sığınıp
Doğaüstü rahmetinde sevginin…
Fıtratın makbulü
Aşkın hâkimiyeti:
Her duygu pekişen iç sesin feryadı ile
Tohumlar diker en derine
Sulanmış her kare
Hasretin bilfiil tükettiği
Ne çok badire
Şiirin yüreğinde kayıtsız bir rüzgâr
Dengine vuran insanlar
Yakarken kuruyu
Yaşa yüklü yası da yok sayıp.
Kenetlenmişliği varlığın derken sözcüklerin hulasası ve reşit acılar doğuran evren oysaki doğmamış bebeklerin sahibi olduğu acılar.
Bir çocuğun ırmaklarında kâğıttan kayıklar yüzdürüyorum: daha dün gibi.
Yaşlanan sokaklarla beraber yaşayan insanlar da değişti. Çoğu terk etti hem sokağı hem cihanı ama her nedense ısınamadığım bu değişim mütemadiyen tetiklemekte hüznümü.
Yer aynı.
İnsanlar nasıl aynı kalmadı, deme hakkımı mademki evren elimden aldı yine de her yağmur yağdığında su birikintilerine bakıyorum usulca ve kayıklarımı sunmak istiyorum bu geçici ırmağa.
Ismarladığım hiçbir gelmedi de adresime sadece yoldan geçenler sadece yoldan çıkmışlar sadece başım dik, onlardan farklı olduğumun bilinciyle dört elimle yakalarına yapıştığım muteber insanlar… belki canlı belki ölü. Aman ha, laf gelmesin bana, demekten usandım ve döküyorum sırlarımı bir bir beyaz boşluğa sanırım içimdeki boşluğa ekliyorum sonra devrik bir cümlenin beni kışkırtmasıyla süzülüyorum esefle yanan yüreğimi ne zaman susturacağımı da bilemeden.
Kelimeler ufacık boylarına bakmadan aslında ben aynada savsakladığım görüntümle sonramı unutup dünümdeki çocuğa hasretle dokunma isteğimi de geri çevirmeden Tanrı.
Bakiyesi bile tutmuyor günün bir diğer günle. Haraç mezat satıyorum zamanı hani nerede ise üstüne para vereceğim.
Kaygılarımı büyüttüğüm yetmezmiş gibi gözümde büyüttüğüm ne çok insan aslında küçülen egomla sabit bir rotada, efkâra yaptığım yatırım ile eciş bücüş şiirler yazdığım.
Kalemin mektebi olmaz mı?
Aşkın da rahmeti?
İşte bükülen bir demirden kalan kırıntılar belki de pası yüreğimin ve ben zımparaladıkça hala pas tutan yeri ovuyorum sonunda pasın yerini kan bürüyor.
Kan çanağı da değil gözlerim ama çokça seğiriyor. Sanırım beni ananlar var bir o kadar lanet okuyan.
Şaşkınım hiç olmadığım kadar. Bazen bir yabancının suratında gördüğüm kine şaşkınım bazense birbiri ardından konuşan insanları göstermelik sevgisine.
Çatık kaşlarıma uyan ne var ki? Atıl bir yürek hepi topu aslında sıksam suyu çıkacak. Aslında aksırsam birileri çabucak öl, diyecek. Bu yüzden sessiz hapşırıyorum ve onlar yerine dillendiriyorum ölümü.
Dinlendiğim sadece şu masum beyaz sayfanın sefasını sürdüğüm zaman aralığı aslında aman vermeden yaşadığım kadar da zaman kaybı olduğunu bildiğim her üzüntü vesilesi.
Notalar kadar vurucuyum.
Nokta kadar küçük.
Ünlem kadar şaşkın.
Neyin imlecidir, bilmediğim o satır sonunda ve diğer cümleye geçiş yaptığım detone bir kimlik adeta kalemin müzikle olan uyumunda ben bulutlara konarken, kimliğimi de yasımı da yok saydığım oysaki mutsuzluk bana verim aldıran bu anlamda duacıyım insanlara hani neredeyse boyunlarına sarılacağım… o kadar da değil hani, diyenlerin bile boyunlarına sarılabilirim tıpkı iklimlerin normal seyir izlediği çocukluk yıllarında sevginin provasını yapıp avazım çıkana kadar bağırdığım öğretmen kürsüsü.
Ufacık boyumla önce sandalyeye zıplayıp ardından kürsüye çıktığım dün gibi hatırımda ve değişmez repliğim: ‘’İnsanları seviyorum.’’
Bir o kadar da sevildiğime kani olduğum yıllar ya da hissetmediğim kötü niyetler ne de olsa direkt yüzüme püskürtürlerdi sıkıntı ve nefretlerini.
Zamansız büyümeyen bir çocuktum ve yaşıma göre de fazla saf.
Bu anlamda herkesi her ne kadar gözümde büyütsem de çok düşmezdi sitem payıma ve algıladığım sevginin haricinde uzak durduğum sayısız insan.
Hani mehter marşı nerede?
Hani nerede andımız?
Hani nerede eski zaman?
Sağlıklı bir süreç gibi gözükmese de mazinin varlığı belki de yüreğimi ve umutlarımı hala diri tutan; hala aynı mutluluğu yakalama şansına sahip olduğum düşüncesi ile içimdeki çocuk ruha hala paye verdiğim ve ne yazık ki; daha çok örselendiğim.
Sevgiden çıkıp da yola… aslında varamayacağımız tek nokta dahi yok… demek belki de uzak bir hayal gerçeğe aslında ben uzağım günün gerçeklerine aslında gerçeklerin acıtan tarafından kaçıp hala hayallerden medet umduğum ikilemi ile beşik gibi sallandığım ve hala o büyük deprem bizleri öldürmeden biz nasıl oldu da ölü toprağı attık birbirimizin üzerine, deme gafı ile belki de içimdeki sıkıntıyı azaltıyorum.
Bir denklemle iştigalim epeydir ve yazarak yeni bilinmeyenler teşrif ediyor akabinde çözümlediğimi düşünüp yeni baştan düşünüyorum derken hayatımın gafına denk düştüğüm yanılgısı.
Ne yani bazı şeyler yolunda gitmiyorsa ben nereden bulacağım da o sihirli değneği ve dokunacağım tek tek insanlara?
Belki de en başta kendime dokunmalıyım.
Aslında en çok bana dokunmuşken yaşanan bunca acı ve sıkıntı üstelik bireysel bir anlam da değil bunca sıkıntını kaynağı ve merkezi: genelde her birimizin yaşadığı gelir geçer sıkıntı mahiyetinde sayısız olumsuzluk yine de yüksek frekansta şen kahkahalar duymak mümkün lakin bir insanın acısının nasıl oluyor da bir diğerine neşe yüklediğini çözümlemiş değilim üstelik bunu toplumun geneline yüklüyorum.
Ansızın yakalandığımız bir sağanak ve rahmetin coşkusuna karışan gözyaşlarımız: alın size bir diğerine neşeye vesile olacak bu ulvi farkındalık ve ne yazık ki; taşkınlık anlamında sayısız gözleme sahibiz hayatın her safhasında.
Sevmekten geçmeli yolumuz, derken… iki cinsin tutkulu aşkı buna bir çözüm getiriyor mu peki? İki kişinin derin sevgisinden nemalanmayan sayısız insan ve işte aklımı kurcalayan bir detay: bunu pekiştirecek bir kapasitede değil miyiz? Sevmekle başlayan bir yolculuk ve her dem yürekte derin yarıklar açan aslında sevginin uzamında genele dönük yüzü ile insanın bilakis tüm evreni kucaklama isteği olması gerekmez mi?
Bazen ve bazı yerlerde aşırıya düşüyoruz ama gelin görün ki sevginin limit aşımı zaten yaşama enerjimiz.
Bir yükümden çıkıp da yola hükmettiğimiz.
Dünkü kaygılarımı öldürmüş olsam bile peyda olan yeni sanrılar ve korkularım var bizatihi yürekle yaşadığım aslında vakıf olamadığım çözümler ve çözüm aşamasında içimdeki sıkılgan kız çocuğu başını kös kös öne eğip kaçışıyor liman benzeri neresi ise ona gel diyen ve sonunda bulup buluşturacağım sayısız duygu.
Rahmetin ve maneviyatın bütünleyen coşkusu ile idame ettirdiğim doğru hayatımı sanırım beşeri ihtiraslarım fazla onay almadı tarafımca belki de yalnızlığın kilit noktası bunca beşeri duyguyu ve isteği dillendirmeden ulvi bir coşkuya kanat açıp fazlalıklarımdan kurtulmak adına hayata başka pencereden bakıyor olmam.
İzahı var ya da yok.
Mutluluğun tarifini de dillendirme ihtimalim çokça makbul değil tarafımca yine de söylemeden geçemeyeceğim.
Sevgiye biat ve bunca nefrete inat.
Saflığın kıyısından dönüp engin bir iyi niyetle tümlenen varlığım ve sonunda hassasiyetin ivme kazandığı ve kendime daha da yüklendiğim gerçeği sanırım hayat boyu kimseyi memnun edememiş olmam bunda fazlasıyla etkili.
Bazen yanlış anlaşılmalara yol açtığım gerçeği sonuç itibariyle kimseye benzemek gibi bir iddiam asla olmadı ve olmayacak da bu anlamda fıtratıma iyi gelen ne ise heybemde fazlasıyla mevcut ve ilk sırada hala yarınlardan beklentim olması belki beyhude bir uğraş ve çarptırdığım bir ihtimal yine de güneşin sıcağından nemalanmak benim de hakkım her ne kadar sıcakla ve ışıkla aram pek iyi olmasa da.
Bir aktarım gibi gözüken ya da bir alıntı belki de aldatı.
Gün gözü görmemiş bir kelam mıyım ne?
Ya da pasif direnişe geçen bir insanoğlu?
Belki de teyakkuzunda iken bunca duygunun ben bir yanılsamayım ama illaki o küçük çocuğun şen sesine vakıfım ve talibim hali hazırda.
Gerçi sevecek neden mi yok, demem bile bir abartı olabilir ama en çok da kırılmama vesile olanlar.
Neşemi abartı bulan sanırım en çok güldüğüm yine kardeşimin esprilerine tanıklık etmem akabinde ansızın yüzüm asılabilmekte de.
Sulu gözlü olmak ya da değişime uğrayan bir ruh hali… bunda sorun olduğunu düşünmüyorum ne de olsa mizacımızda saklı olağan değişimler.
Güllerin bir günde solduğu.
Umudun her an gidip geri döndüğü.
Sevginin her zerresinde kendimizi bulduğumuz.
Belki de bulduklarım yetmiyor bana ne de olsa çocuk kalbimle yaşıyor ve duyumsuyorum hayatı.
Sevgilerimle.
YORUMLAR
Diğer tüm yazılarınızda olduğu gibi her cümle ayrı bir güzellikte, yazının tümü de
bir harika...
Tebrikler. Selam ve Saygıyla Hocam
Gülüm Çamlısoy
Çok ama çok teşekkür ediyorum.
Var olun siz.
Sonsuz saygı ve selamlarımla...
Sevgili Gülüm Hanım,
Değerli dostum. Aynı duyguları hissetmediğimi söylemeyeceğim. Sözlerinize katılıyor, sevgi adına dimdik duruşunuzu da takdir ediyorum.
Zaman zaman saf olsak, zaman zaman yorulsak da;
Seveceğiz. Hem de kötüyü, Hem de çirkini.
Güzel olanı herkes sever, iyiyi de herkes sever. Çirkin ve kötü olmasa idi, güzel ve iyiyi nasıl anlayabilecektik.
Yaradanın da onlara bir görev yüklediğini unutmadan.
Sevgimle yüreğimdesin.
Gülüm Çamlısoy
Sevgiyi duyumsamamak mümkün mü? Onu bizden kimselerin çalmaya gücü yetmeyecek.
Saflığım çok sık yüzüme vurulur ve ben bundan zevk almayı öğrendim.
İyi niyetimle kucaklamak hayatı bazen fazlasıyla yoruyor ama sevgisiz ve inançsız asla yol alamam.
Yitip giden çok şey oldu ve çok insan işte bu yüzden sahip olduklarımın yakasına öylesine yapıştım ki.
Evrenin sunumunda bizlerin kaybettikleri bile aslında bir kazanım yoksa an itibariyle çoktan yitip gitmiştim.
Ne güzelsiniz.
Çok çok teşekkür ediyorum canım Fatma Hanımcım.
O güzel yüreğinize dert uğramasın asla.
Sevgilerimi, selamlarımı ve demet demet pembe güllerimi gönderiyorum yüreğimin bahçesinde serpilen: kabul buyurun ne olur.
Mutlu kalın ve sevgi ile.
Gülüm Çamlısoy
Sevgimi büyüten bir eylem yazmak ve duyumsamak bir o kadar kendime yakınlaştığım ve hayatı yüreğimle dibine kadar içtiğim.
Sevmek...her anlamda.
Tüm sevgimle sevgili arkadaşım.
O kadar çok şey söylediniz ki ve yüreğime kazıdım bu güzellikleri yine sizden yansıyan.
Merhaba, sevgili gönül dostlarım.
Öncelikle değerli Seçki Kuruluna ve elbette sizlere çok çok teşekkür ediyorum.
Tam dünya tersine dönmüşken ve ben şaşkınlıkla etrafı izlerken...mucizelere inanıyorum çünkü inancın ve sevginin eşliğinde her şey bir anda çok başka bir seyir izlemeye başlıyor.
Hayatın kıyısındayım ve birdenbire derinlerde boğulmaya doğru yol alırken...uzattığım elim ve yüreğim boş değil: biliyorum bunu ve inanılmaz şükrediyorum.
Sizlerin varlığına çok şey borçluyum ve bu güzel ailenin bir ferdi olmakla gurur duyuyorum.
İçimdeki dışıma yansıyan bu anlamda içim çok rahat çünkü beni duyan ve gören güzel insanlar var.
Tüm sevgimi gönderiyorum zira haricinde sahip olduğum hiç bir şey yok.
Ve inancım ve umutlarım ve elbette sizler.
İyi ki iyi ki varsınız.
Ethem NAMIK
İyiki sizde varsınız.Allah'a emanet olun.
Selâm ve saygılarımla...
Gülüm Çamlısoy
Allah razı olsun.
Ömrünüz çok olsun.
Gülüm Çamlısoy
Var olun sizler.
Sen birtanesin. Güne gelmeyi hak etmiş mutluluğunu yürekten paylaşıyorum. Sevgilerimle canım arkadaşım
Gülüm Çamlısoy
Sağ ol bir tanem.
O kadar mutluyum ki.
Sevgi ve selamlarımı gönderiyorum ve kucaklıyorum seni ve elbette kuzucuklarımı da.
Cansın.
Toplum olarak sarsılmalar geçiriyoruz ve zaman ve mekan! zamanın değiştiği gibi insanlar da değişiveriyor ve nesneler de... Hiç bir canlı ve hiç bir mekan eskisi gibi kalamıyor ve teknolojinin hızla yayıldığı; yayılmacı kültürün egemen olduğu biz tüm toplumlar ağır tahribatını duyumsuyoruz ve canımız acıyor.
Haydi bu somut kavramları geçelim bir de soyut kavramlarımız da değişiyor mesela hayallerimiz, anılarımız ve duyumsamalarımız ve özelikle özlem kavramları değişti; mekanikleşmiş durumdadır.
Hepimiz bir dünya GEMİSİnde birer varlık olarak tüm olumlu ve/veya olumsuz etkileri altında olacağız çünkü yaşamak-tatmak-görmek için yaratılmışız ve dini olarak Allaha kul olmak...
Her insan acıyla-tatlıyla ve deneyimleriyle, kendisiyle yüzleşmek zorundadır "ne ekersek onu biçeriz"
Kağıttan kayıklarımız artık yok çünkü teknolojik oyuncaklar ta beynimizin içine bir virüs gibi yayıldılar! çamurdan, kilden yaptığımız oyuncaklar tükendi ve bu gerçeği kabul etmek gerekiyor: eski zaman yeni zamana yenildi ve bu tüm olanlar tüm insanlığın bir kocaman yenilgisidir bir bakıma...
Hep" parayı elden ele uzat" derler keşke sevgiyi de elden ele, yüzden yüze birbirimize uzatabilseydik.
Yürekten selamlıyorum o engin, sevgi dolu yüreğinizi
uzatımsa affola
Gülüm Çamlısoy
Ne demek, uzatmak ne kelime değerli dostum? Bilakis nasıl mutlu oldum ve oluyorum da sizlerin varlığı ile.
Çok şey değişti ve biz de değiştik belki istisnalar var değişime direnen ama bu sefer de can pazarı yaşanıyor.
Acısıyla tatlısıyla mutlu insanlardık ve ne güzeldi komşuluk ilişkilerimiz.
Zemin katta oturan sevgili komşularımız: gayri Müslüm olduklarını hatırlıyorum ama biz sadece sevgimizin mezhebi ile birbirimize kol kanat gererdik. Onlar Noel'de bize ikramda bulunurdu biz de Kurban Bayramında pay ederdik etimizi.
Bir selam verişleri vardı ki ve kapımız her daim birbirimize açıktı.
Verdiğim her selamın-şimdilerde-karşılığını alamıyorum mahallede ve sizlerin varlığına çok şey borçluyum sevgili Deman.
O kadar çok boşluk var ki çevremde...yazarak ve sevmeye devam ederek bu boşluğu yok sayıyorum.
Akıllı cihazları sevmiyorum. Hepsi aklımızı aldım ama içimdeki sevgiyi en kutsal duygu bilip kendimce mutluyum ben.
Asıl ben uzattım, değerli dostum: affola.
Çok çok teşekkür ediyorum tüm yüreğimle tüm içtenliğimle.
Çok çok mutluyum şu an hele ki son bir kaç gün kabus gibiydi.
İyi ki iyi ki varsınız.
Sizleri çok seviyorum ve yüreğimin bir köşesinde sizleri saklıyorum ve kolluyorum her şeyden sevdiğim insanları.
Tüm güzellikler seninle olsun arkadaşım.
Sonsuz selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Sevgili Gülüm hanımcım.
Satırlarınızı okurken ne çok kendimi gördüm.
Ne çok benzer duyguları yaşadığımı fark ettim. Mükemmel bir duygu aktarımı.
Kutluyorum zengin kaleminizi ve engin gönlünüzü..
"Sevgiye biat ve bunca nefrete inat.
Saflığın kıyısından dönüp engin bir iyi niyetle tümlenen varlığım ve sonunda hassasiyetin ivme kazandığı ve kendime daha da yüklendiğim gerçeği sanırım hayat boyu kimseyi memnun edememiş olmam bunda fazlasıyla etkili.
Bazen yanlış anlaşılmalara yol açtığım gerçeği sonuç itibariyle kimseye benzemek gibi bir iddiam asla olmadı ve olmayacak da bu anlamda fıtratıma iyi gelen ne ise heybemde fazlasıyla mevcut ve ilk sırada hala yarınlardan beklentim olması belki beyhude bir uğraş ve çarptırdığım bir ihtimal yine de güneşin sıcağından nemalanmak benim de hakkım her ne kadar sıcakla ve ışıkla aram pek iyi olmasa da."
Kucak dolusu sevgilerimle
Gülüm Çamlısoy
iyi ki varsınız.
Çok çok teşekkür ediyorum güzel yüreğinize.
Sevgilerimle sevgili Dilek Hanımcım.
Var olun sevgili dostum.
Sanırım benzer gözlemler...
"Mekanlar da yaşlanıyor, göçüyor ve geri dönmüyor, insanlar gibi..."
Şehirler, köyle, kentler..
Parklar, bahçeler, akvaryumlar!
Zaman "gizli törpü..."
Yavaş ama sürekli yıpratıyor evreni...
Tebrikler Gülüm Hanım.
Gülüm Çamlısoy
İstanbul da aynı benim gibi ama görünenle yaşanan bu duygu çok farklı.
Değişen mekanların sihri ile bizlerin eşkal-inin eşleştiği sanrısı.
Koca bir yanılsama çünkü evren bizi aldatıyor. Hayır, hayır, biz evreni aldatıyoruz en çok da kendimizi.
Çok çok teşekkür ediyorum çok değerli hocam.
Saygılar, selamlar.
Doğmamış çocukların günahlarını
omuzlarda taşımanın yüküyle
nasıl umutlanacağız
bu evren bizden bunun hesabını elbet soracaktır
duyun ey insanlık
der gibi derin duyguların harmanından esintilerdi
kutluyorum değerli kaleminizi Gülüm Hnm
Gülüm Çamlısoy
Bu dünyaya ait olmadığım gerçeği aslında beni yolumdan alıkoymayan çünkü yaşadığım ve yazdığım kadar özüme sahip çıkmak benim ilkem.
Bir ömür susmakla cezalandırıldım madem...gerçi hayatımda değişen bir şey yok ve olmayacak da bu gidişle ama ben yüreğimle görüp yüreğimle konuşmayı bir kez şerh düştüm ve sevgiyi de.
Sevgi, yaşama sevinci bazen kara bir tünel ve umut.
İkilem yüklü bir insanım ve hayatın da tadını ben böyle çıkarıyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
Sağ olun değerli Müslüm Bey.
Bu yolculuğumda beni yalnız bırakmayan güzel insanlardır her daim duacısı olduğum.
Sonsuz selam ve saygılarımla.