- 583 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Defter, barışmalı, eğri harflerle...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir noktadan sonra insan ’kalbiyle yüzleşmekte’ zorlanıyor. ’Mış gibi’ yaparak ayakta kalmayı başardığın o kadar çok olay var ki. Şimdi, tekrar en başa dönmek, gerçekten ne hissettiğini konuşmak, bütün o zırhları yıkacak. Kabukları kıracak. Tüm kalelerin düşecek. Yaşlandıkça bunu göze almakta zorlanıyorsun. Korkaklığın boşuna değil. Çünkü ’geriye toparlayamamak’ da var ihtimallerde. Hem belki toparlayacak kadar zamanın da kalmadı. Kurguyu bu şekilde bıraksan bir şekilde yaşama devam edebilirsin. Gemini bir şekilde sahile çıkarabilirsin. Tamam. Peki yıktığında kalan süre yenisini inşa etmeye yetecek mi? Yenisini inşa ederken geçen zaman geri gelecek mi? Belki de pişman olacaksın yanan anlara. Ne o? Susuyorsun?
Her defasında başa dönmeye yatkın bir yapımız var. Çocukluktan beri var. Küçükken de böyleydin. Yeni aldığın defterde ilk sayfada eğri bir harf çizsen o sayfayı yırtmak isterdin. Sonunda iş öyle bir noktaya varırdı ki, ortada ’yeni alınmış defter’ falan kalmazdı. Bu şekilde büyüdün. Kimse sana tevbeyi ’hatalarınla barışmak’ gibi anlatmadı. Onları silmeyi başaracağını sandın. Sonra zaman geçti. 1. Lem’a’da Hz. Yunus aleyhisselama rastladın. O hatasını silmeye çalışmıyordu. (Tuhafına gitti.) Üzerine alıyordu. "Ben nefsime zulmettim!" diyordu. O zaman defterini elinden bıraktın. Demek ’defterlik’ böyle olacaktı. Eğri harflerinle barıştın. "Ben böyleyim!" dedin. Sayfalarını yırtmadın. Onlardan tevbe ettin. Silmeye çalışmayarak. Daha güzellerini yazmayı deneyerek.
Artık defterlerinde daha çok sayfa var. Hiçbirşeyi de unutmak zorunda hissetmiyorsun kendini. Hafızana işkence etmeyi de bıraktın. Kendini ’nefsine zulmedici’ olarak bir kere tanımladıktan sonra göğsün genişledi. Evet. Genişledi. Anladın ki: Tüm bu çektiğin çileler kendini insandan başka birşey sanmaktandı. İnsandan başka birşey olmadığını anladın. Bu şekilde, yani doğru şekilde, insan olduğunu anlamak, aynı zamanda kendinde ’kusursuzluğu’ da aramamaktır. İşte, Hz. Yunus aleyhisselamın duası bu açıdan da sana ders verdi: "Senden başka ilah yoktur. Seni her türlü kusurdan tenzih ederim."
Yunus aleyhisselam elbette bunu seninle aynı makamda söylemedi. Ancak Cenab-ı Hak, onu, Kur’an’ına ’senin gibiler de hisse alsınlar’ diye aldı. Çünkü ancak kendisinden başka ilah olmayanın kusursuzluğa hakkı vardı. Ondan kusursuzluk beklenirdi. Sen ’o’ değildin. Defterlerine çektirdiğin eziyetin sebebi de buydu. Hafızana ettiğin işkencelerin nedeni de buydu. Yeni aldığın gömleğin bir kenarı çizilince içinde sızlayan şey de buydu. Dilin sürçünce, cümleler istediğin gibi ağzından çıkmayınca, hatta saçmalayınca, zamanı geri almak için içinden dualar ederken hissettiğin de buydu.
Şimdi, işler düzeldi, Allah olmayı Allah’a, insan olmayı kendine aldın. Çok şükür. 1. Lem’a sana bunu öğretti. Kusursuz olanın yalnız Allah olması, doğal olarak, senin kusurlarla mücehhez olmanı doğurdu. Sen kusurluydun. Çünkü ’o’ değildin. O olmadığını da bu şekilde gösterirdin. Bu vesileyle kusurlarınla barışmanın da yolunu buldun. Güzele ayna olan güzelleşir. Sen de bu şekilde Allah’a ayna oluyorsan eğer, yalnız onun ilah/kusursuz olduğunu kusurlarınla gösteriyorsan, o halde sen de onun aynalığını yapıyordun. Sana bakan senin ’masivadan’ olduğunu anlıyordu. Onun masivası cinsinden olmadığını idrak ediyordu. Karanlık ışığı gösteriyordu.
Hz. Yunus aleyhisselamın duasıyla içinde bir yere geldin. Bir basamak atladın. Şimdi, yaşadığın her olayda, bir şekilde bu dersi hatırlamalısın. Hep başkalarını suçluyorsun. Hayatındaki her kötülük için hesap kestiğin birileri var. Doğrudur. Ben sana "Çevrendeki herkes günahsız!" demek istemiyorum. Hataları olmuştur. Doğrudur. Fakat kendi hatalarını onların hatalarına yaslamamalısın. Onlar sadece kendi hatalarının günahını çekebilirler. Sen öyle yapmıyorsun.
"Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez!" ayetini duymamış gibi, gelecekte yaşadığın her sorunu, geçmişte bir yerde senin yerine verilmiş bir karara bağlıyorsun. Fakat alternatifini de düşünsene: Gıyabında verilmiş hiçbir karar sonrası için iradeni elinden almadı. Sen bu eşikleri ’sıçrama tahtasına’ da çevirebilirdin. Sabahları güleryüzlü olmayı da deneyebilirdin. Ancak çukura düşmeyi seçtin. Asık suratlı olmayı seçtin. Sana ilk tokadı atan kişi ömrün boyunca yanağında hissettiğin her sızının sorumlusu olamaz ki. Bir yerde kesmek gerekiyor bu hesabı. Çünkü ödeme yapılmıyor.
YORUMLAR
“Kitabı elleriyle yazıp da sonra az bir pahayla satabilmek için, bu, Allah katındandır, diyenlerin vay haline! Artık vay o elleriyle yazdıkları yüzünden onlara, vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara!” (Bakara Suresi, 79.)
Size en güzel cevabı Kuran veriyor.
Günü hak etmeyen bir yazı.