- 362 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Güven Duygumuzu Neden Kaybettik ?
Güven Duygumuzu Neden Kaybettik ?
Bahar temizliği anlamında, evrak dosya ve çekmecelere de bir el atayım dedim.
8, 9 yıl öncesine ait, banka kredi geri ödemeleri, elektrik, su, doğalgaz ve telefon ödemeleri ve apartman aidat makbuzlarına kadar birçok gereksiz, bekleme süresini çoktan aşmış fatura ve makbuzları çıkardım çekmecelerden. Hani biliriz ya on yıl zaman aşımı süresi diye sanırım bu bilinçaltıyla atamıyoruz bu gereksiz makbuzları. Ama bilinçaltımızda yatan asıl gerçek bana kalırsa GÜVEN Duygumuzu Kaybetmiş olmak.
Bu gün ödediğimiz bir borca ait Banka dekontundan tutun da, her türlü harcama ve borçlarımıza ait makbuzlar ve telefonlarımıza ait fatura tahsilat makbuzlarımızı saklamayıp attığımızda, yıllar sonra bir tebligat gelebiliyor… Olmamış şey değil ya! Bir bakıyorsunuz yıllar öncesine ait bir borcunuz için icra işlemi başlatılmış olabiliyor... Çevrenizde bu örnekleri sıklıkla duymuş ve görmüşsünüzdür. Böyle durumlarda hep aynı diyalog yaşanır. Ben ödedim dediğinizde, makbuzu getirin derler… Bu nedenle bir süre makbuzları saklamakta fayda var.
En güncel bir olayı bizzat yaşadım. Geçenlerde, Turkcell’den tarafıma bir ihbar geldi. 2000 yılında, Gölcük’te bir hat alınmış ve fatura borcu ödenmemiş. Yıllar içinde bu 300 liralık borç faiziyle 1450 TL olmuş. Bunu ReelAlacak hukuk bürosuna vermişler ve size verilen tarihte ödeme yapmadığınız sürece otomatik her ay 100 TL daha borcunuza ilave oluyor. Bilirsiniz Kocaeli Gölcük’te 1999 depremi yaşandı ve hayat durdu. Hayatta kalan çoğu insan şehri bir anda terk etti. Biz de uzaklaştık, çocukları depremin kötü psikolojisinden korumak için. Bahsedilen hat da bu adres üzerinden alınmış. Yani kullanılmayan bir ev üzerinden… Basit bir hatadır bu, konuşursam olayı aydınlatabilirim diye düşündüm önce, ancak olmadı… Ana bayiye gittim, elemanlar uzun süre aradılar, kayıtlarda böyle bir borç yok… Sonra, icraya verildiyse eğer, icralık alacakları biz göremeyiz dediler. Peki, söz konusu konuşmaya ait ayrıntılı faturayı nasıl temin edebilirim diye sordum. Genel merkezden öğrenebilirsiniz dediler. EE güzel, o zaman buradan telefon açalım görüşelim. Görüşelim hanımefendi ama önce; Turkcell numaranız nedir, dediler. Ben hiç Turkcell kullanmadım… Yok, dedim. O zaman buradan arayamazsınız yasak… Bu listeyi alabilsem, Savcılığa başvuracağım, savcı bey bu numaraları arayıp soracak, böyle birini tanıyor musunuz? Hayır dediğinde konuşmaların bana ait olmadığı ispatlanacak. Bu nedenle konuşma listesini vermiyorlar demek... Benim adımı ve gölcükte Deprem sonrası kullanılmayan ev adresimizi kullanarak alınan numaraya ait ödeme tebligatı ve icra tebligatı bu deprem sonrası yaşanmayan adrese yapıldığı söyleniyor öte yandan… Muhatabın imzasına teslim şartı yokmuş bir de. Adreste bulunamadı notuyla muhtara bıraktık demek yeterliymiş. İcra talebini kabul etmiş sayılıyormuşsunuz böylece…
Nasıl bir adalet ve hukuk!
Tüm sinir harbiyle birlikte bin uğraş bir numaraya ulaştım. Hem kendi cebimden, hem de evdeki sabit telefondan defalarca aradım.. maalesef görüşme sağlayamadım. Çıkan görevli, sonunda dayanamadı, internetten e-posta ile yazılı başvuru yapabilirsiniz dedi. Tamam, [email protected] tr. Adresine uzun uzun ayrıntılı biçimde yazdım, anlattım olayı… 1…2…7, 8 defa. Olmadı. Talebim gayet basitti oysa. Söz konusu telefon numarasına ait konuşmaları gösteren bir liste. yok bir türlü bunu vermediler. Öncesinde borcun hangi numaraya ait olduğunu öğrenmek için verdiğim uğraş, telefon konuşma dökümünü öğrenmek için verdiğim uğraşın yanında ufacık kaldı… Hukuk bürosu sadece borcu bilir. Avukat daima meşgul… Hat düşmez, mail ulaşmaz yani şikayetler daima havada kalır-mış. Öğrendim. Şikayet ediyorum internet üzerinden derken zaman geçiyor. Zaman geçtikçe borcun faizi işliyor… Olayı çözmek zor ama ödemek çok kolay. Vezneye gidip T.C.nizi söyleyince şıp diye anında borcunuzu buluyor ve parayı tahsil ediyorlar. Günler süren çaresizliğin ve muhatap bulamamanın sonucunda borcun daha fazla katlanmasını önlemek için ödemeyi yaptım. Dekontu aldım, görevli ikaz etti, bu dekontu bir süre saklayın, ödeme yaptığınızı ispat edemezsiniz tekrar bir talep olduğunda diye… Ve özenle, muska saklar gibi bu dekontu da saklamak üzere çekmeceme aldım…
Anlattığım sadece yakın zamandaki küçük bir olay. Maalesef bu tür uygulamalar son yılların rant kaynağı oldu. Özellikle uzun yıllar bekletip, faiz eklemesi epey birikince muhatabı aramaya başlıyorlar... Bir benzerini de bankalar yapıyor. Hesap işletim ücreti olayı. Hesabımı kapatıyorum demek yetmiyor. Yazılı dilekçe ile başvurup Hesabımın İPTAL edilmesini istiyorum demek gerekiyormuş. Yoksa, hiç kullanmadığınız hesap için, sadece isminiz silinmedi diye, yıllarca hesap işletim ücreti tahakkuk ediyor. Ve ödenmedikçe de faizi işliyor. Tabi sizin haberiniz yok. Ben hesabımı Kapattım diyorsunuz. Ama sonunda mecburen bu haksız ödemeyi de yapmak zorunda kalıyorsunuz…
Vergi borçlarınız için de durum aynı. Emlak vergisi için de. Unuttunuz diyelim ödemediniz borçlarınızı. Bir süre hiç hatırlatmıyorlar. Epeyce faizi eklenince arıyor ve 7 gün içinde ödemezseniz icra işlemi başlayacak diyorlar. Ve yine aynı hikaye. Mecbur kalıyorsunuz ödemeye…
Daha pek çok örnek verilebilir.
Yani uzun lafın kısası, bunca şeyi yaşayıp, çevremizde duyup gördükçe güven duygumuz kayboluyor doğal olarak. Şüpheci, kuruntulu, güvensiz oluyoruz. Bu çok değerli ve saygın kuruluşlar ve kurumlar böyle güvenimizi kaybederken insanlara da örnek oluyor. İnsanlarımız da artık güvenilmez oluyor böylece. Eskiden, bir söz ve iki şahit en güvenilir şeydi. Söz namustur denirdi. Hele yalancı şahitlik çok günah ve ayıptı. Yavaş yavaş bu güven de kayboldu, önce senetler geldi sonra çekler. Bir süre sonra senetler tamamen yalan, sonra çeklerin tamamı karşılıksız oldu. Bu güvensizlik büyüdükçe günümüzde sadece kredi kartı ödemesi kabul edilir hale geldi. Bütün ödemeler kredi kartı ile yapılmakta. Kimse kimseye, en yakın akrabası bile elden borç para vermez oldu. İhtiyaç olduğunda herkes bankalardan İhtiyaç kredisi, ev kredisi, bayram kredisi, araba kredisi çekip, faizine razı olup uzun yıllar taksit ödemekte. Yıllar öncesini hatırlayabilirsek, veresiye defterleri gelir gözümüzün önüne. Deftere yazılan borç illa ki tahsil edilirdi. Güvenirdi insanlar birbirine. Şimdi her yerde post makinası.. Kartsız hiçbir şey alınmaz oldu. Ve muhatap da bulunamaz oldu…
Bu yaşananlar, insanlardaki güven duygusunu yok etti velhasıl. Ailelere de yansıdı bu, karı koca, evlatlar birbirine güvenmez oldu. Oysa insanların ruh sağlığı için en önemli duygulardan biri güven duygusu…
Düşünsenize; son yıllardaki depresyon ilaçları kullanımındaki aşırı artış, biraz da buna bağlı olabilir mi? Sonuçta bu kadar paranoya ve güvensizlik ortamında ruh sağlığı nasıl sağlanabilir ki? Ne dersiniz?..Hayal bile olsa, insanların güven duygusunun geri gelmesini
Özlemle Umut edebilirmiyiz?..
SEVİL AĞTAŞ -
konuyla ilgili : www.hurriyet.com.tr/ekonomi/fatura-borcundan-gelen-icraya-boyun-e...
www.hukuki.net/showthread.php?50501-Telefon-fatura-borcu-icin-tut...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.