- 419 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DUYDUKLARINA DEĞİL GÖRDÜKLERİNE İNAN
DUYDUKLARINA DEĞİL GÖRDÜKLERİNE İNAN
Memleketimiz de, Atatürk’ten sonra her şey bozulduğu için yapılan işlerin büyük bir kısmı haliyle adalete, hakka, hukuka dayanmamıştır.
1980 yıllarda Rotasyon adı altında tayinler yapıldı. Ben bir lisede öğretmenim. Benimle aynı şartları taşıyanlar bir özür uydurup yerinde kalırken, ben daha sağlam özür raporu almama rağmen kabul edilmedi, rotasyonla tayin edildim. Hemen ayrılıp görev yerine gittim. Uzaktı ,ailem perişandı, üstelik kış mevsimiydi. Merkeze en uzak bir köy ortaokuluydu.
Haftada bir kasabaya araba vardı. Telefona yazılsan akşama ancak sıra gelip haberleşebiliyordun.
İlk zamanlar tedirgindim sonradan alışınca o insanların ne kadar sıcak ne kadar samimi ve içten olduğunu anladım.
Dört öğretmen bir odada bir yürek gibiydik. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gerisi birdi. Bir öğretmen arkadaş vardı ona karşı biraz soğuktum. Söylentiler…fakat bir gün eve geldim .O arkadaş huşu içinde namaz kılıyor, ellerini Yüce Tanrıya kaldırmış gözleri yaşlı bir şekilde dua ediyordu. Bazılarının “inançsız” dedikleri bu adam !…kendimden utandım onun için ruhumdan özür diledim. Sonra onu aradım buldum, Mardin’de bir yerde öğretmen. Davet ettim onu ,”olmaz, önce sen gelip bir ay misafirim olacaksın” dedi.
Bir alevi köyüydü, insanlar okula girerken ayaklarını çıkarıyorlardı. O derece saygılıydılar. Akşamları okuldan eve döndüğümüzde evin kapısında çeşit çeşit yiyecekler doluydu, cammış yoğurdu, tandır ekmeği, kaz eti, elma, ceviz vs. Kimin getirdiği de belli değildi.
Köylü ,öğretmene, nerdeyse, tabirimi mahsur görün ,tapıyordu. Oysa bu insanlar için bize neler söylenmişti. Gördüklerimiz duyduklarımızın tam tersiydi.
Bir dede bizi evine davet etti. Gittik. Akşam namazı okunuyordu abdest almak istedim.
-Israr etti eline suyu ben dökeceğim.
-Olmaz kabul edemem.
Sonra sandığı açtı içinden ipekten yapılmış üzeri Kâbe işlemeli seccadeyi odaya serdi.
Evin adamı ayakta bizE öyle hizmet ediyorlar ki. Şaşırdık .En nefis yemekleri bizim için hazırlamışlar.
-Çocuklarımıza ilim öğretiyorsunuz sizin için ne yapsak azdır.
“işte Anadolu insanı, bizim insanlarımız, iyilik et canını al, askere yolla vatan için gözünü kırpmadan şehit olsun; iste, çalıştığının fazlasını vergi olarak ödesin”
Bu insanların hakkı yenir mi?
Bu insanlara iftira atılır mı?
Bu insanlar mı dinsiz?
Yazık yazık yazık!..
Corum Ulu Camii:
Bir cuma günü hoca hutbe verirken birisi cemaati yara yara gelir. .Hocanın kulağına bir şeyler fısıldar.
-Filan camiyi Aleviler bombalamış, şimdi namaz zamanı değil cihat zamanıdır.
Gerisi malum gözyaşı kan acı ıstırap…
Bir ajandı dedikodu yaydı kayboldu, bombalama diye bir şey yoktu.
Kimdi bu ajanlar neden kardeşi kardeşe düşman ederler.
Ve neden biz duyduklarımıza hemen inanırız görmeden…
Sonra ben babadan kalma tüfeğimi o dedeye hediye ettim.
Gözleri yaşardı.
-Sen demek bu nu bana veriyorsun.
Öptü tüfeği.
Babamın tüfeğini.
-“Helal olsun” dedim.
O bunun ne demek olduğunu benden daha iyi biliyordu!...
Yusuf Yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.