- 1176 Okunma
- 5 Yorum
- 5 Beğeni
TELAFİSİ YOK ÇOĞU ŞEYİN...
Telafisi yok çoğu şeyin belki isyanın miadı doldu belki yalnızlığın tapusu sonsuza kadar benim emrimde.
Tozutan ne zaman ne de kader hani yalan, diyesim geliyor da gelmiyor gerisi işte.
Şaibeli bir mevsime denk düştük Haziran öncesi sonra da umutları çürüttük Haziran’ın gelişiyle.
Eften püften üzüntülerin minvalinde iken içim bir yarımada inşa etti dün ve hala da güdümündeyim o uğursuz günün. Günü sağaltacağımızı sanmıştık hâlbuki ki sendin bunu diyen bayram öncesi ve şimdi bayram tadında olmayacak artık ömrümüz.
Özrümle yazıyorum canımın içi ve bilip bilmediğini de bilmeden.
Neye denk düştüm artık önem arz etmiyor çünkü tek önem sana dair ve tüm özen de.
Bir kaplıcanın şifalı surlarıymış elleri mutluluğun: hani çaldırdığım/ız hani sözüm ona sonbaharı hepten uğurlamışken…
Kızacağını biliyorum o yüzde çekincelerim eşliğinde yazıyorum bu satırları ve okumamanı da diliyorum yoksa çok kızarsın ve kırılırsın da bunun için sadece temenni ediyorum.
Uyuduğum bir ömür ve ben o Haziran günü uyandım gerçi öncesinde de sık sık düşmüştüm bu hataya lakin uyumak bir suç diye bilmezdim ya da gerçekleri kısa süreliğine tahliye ettiğim o uzun molalarım.
Zamanın kaydı kuytu da yok, diyemem aslında çok şey diyemem ve sen bilmeden söylüyorum da yoksa ne aklıma sahip çıkarım ne de bireysel özgürlüğüme hoş, ne zaman özgür oldum ki ben? Yazarak güç bulduğum bir iki saat içerisinde kim iddia edebilir ki özgürlüğümü? Varsın da özgür olmayayım sonuçta dayanıklıyım üzerime kapanan o lenduha, demir kapılara.
Tapulu malım da değil hani aslında kendimi kandırdığım kısa süreli bir zaman diliminde sanmıştım Tanrı dışında bana artık kimse ket vuramaz diye ama günbegün bu teorim kundaklandı kendini bilmez insanlar nezdinde ve işte yeniden kaybetmeye başlamıştım ve arkası da geldi çorap söküğü gibi.
Bir ara gider gibi oldu en sevdiğim insan sonra geri döndü ve yeniden çıktı yola ve evet, bir kez daha dönmüştü ve artık emindim; hiçbir acı beni, bizi yıkamaz diye ta ki…
Zorlanmıyorum artık yaşarken ve üzülürken.
Zanlardan yana da dertlenmiyorum sonuçta eminim kendimden yine de ara ara şüpheye düşüyorum; dillerinden düşmeyen o sıfatlardan birine sahi haiz miyim, diye gerçi duymuyorum da ama görüyorum gönül gözümle.
O iblis hani insan görüntüsüne sahip ve hep yolumuzu kesen ya da acıların payidarlığında zil takıp oynayan ve senin dediğini yapıyorum: asla izini sürmeden kötünün ve lanetin, Allah katındaki yolculuğuma bakıyorum kim ne derse desin.
Terk edilmek insana çok koyuyormuş hatta kısa süreli bir gidiş mesafesi olsa da ve biliyorum ki; az sonra geleceksin ama sonra yine gideceksin ve yeniden… nereye kadar canımın içi? Yeter ki son kez gel ve asla da gitme… diyeceğim çok şey var aslında sana yansıtmamam gereken ama olmuyor işte: bir şekilde fıtratımın gazabına uğruyor ve kaçırıyorum ağzımdan.
Aslında sana yazdığım son mektubun üzerinden söz vermiştim yine asla yazmayacağım ve kabuğuma gireceğim diye hem de çıkmamak üzere sonuçta insan tek başına hiçbir şeye ve hiç kimseye asla ve asla yetmiyor: hele ki söz konusu kırılgan ve naif bir varlık da oldu mu.
Sırtıma vur ve al ağzımdaki lokmayı: al evet al ve asla kızmam sana ama sadece sen al ve sadece sen ol, sırtımı dayadığım ikinci insan.
Farkındayım çoğu şeyin ve asla senin bilmene müsaade etmeyeceğim bu yüzden elimden de düşmüyor tespihim ve sadece zikrediyorum iyiyi ve iyiyi ve iyinin ve iyiliklerin daim olacağını tıpkı seninle ikimizin seneler evvel yaptığı gibi: ellerimizden kayıp gitmek üzere olan o hayata nasıl da tutunmuştuk ve aynısını şimdi ben yapıyorum yine diliyorum ve sadece Rabbime yakarıyorum.
Gerisi gelecek İnşallah ama çabuk olsun da diyemiyorum çünkü sabrın bana evrenin emaneti olduğunu biliyorum. Beklemek ve sığınmak ve olumlu düşünüp asla gocunmadan bu sınavdan başımız dik yürümek.
Zamanın farkındayım lakin mekânla pek işim yok.
Tüm yalanların ve isyanların da farkındayım lakin bize asla düşmez yolu… sözcüklerin külliyatında bir yarımadayım tamamlanmayı bekleyen en azından şu son çeyreğimde mutlu olsam ve sen de hayatın boyunca hep ama hep… gerisi gelecektir, canımın içi.
Mavinin her tonunu seviyorum: kâh gözlerinde kâh denizin biteviye dalgalanım ve hüzün çağrışımında ben bir kum zerresi kadar değersiz iken.
Maneviyatın çağrısını duydum da geldim tıpkı öykündüğüm mutluluğun pirini yaşamışken bir ömür ve ben bunun farkında bile değilken.
Zafiyetlerim.
Zaaflarım.
Mahrem olan ne ise matemime öncülük eden.
Matemim ne ise dünümü özleten.
Ve yarınlar… öncelikle senin için gelsin o aydınlık yarınlar.
Hayatın ara duraklarında gidip geldiğim o istikamet ve hep de aynı terane: üzünç ve umut iş birliği bu da Hakkın bir çağrısı ve O’nu daha çok anmak mümkün her acıyı uzun süreli yüreğimize konuk ettiğimizde.
O’nu anmak ve hayatın her an’ına yaymak ve hissetmek vazgeçilmezimiz yeter ki tüm sıkıntılar tahliye olsunlar geniş hücreli yüreklerimizde bilmem kaçıncı kez volta attığım da yadsınamaz iken.
İrkildiğim kadar da var hani hele ki son zamanlarda duyduklarım ve tanık olduklarım yine de üzülmene dayanamıyorum ve kendimi inanılmaz suçlu hissediyorum bu güne kadar seni hep de üzdüğüm için ama söz de veriyorum; gözlerinde maviyi ve parıltıyı yeter ki saklı tut Allah’ın izniyle ve kuytularda oyalanmadan hep de senin için var olacağım ve mutluluğunu izleyeceğim pembenin her rengi de eşlik ederken mavinin gözlerinde buluştuğu o güzelliği yeter ki Rabbim eksik etmesin.
Seni çok sevdiğimi… zaten biliyorsun ama bir kez daha söylüyorum ve hep de saklı olacak bu sevgim hele ki senin için dilediklerim hep yarınlarına yansırken…
YORUMLAR
Duyguların hacmi ve kelimeler.
Edebiyatın nakşettiği duygu deposu.
İhtimal dahilinde ya da yaşanmışlıkla ilintisi olmayan.
Bir gerçek ya da hayal yine yazma edimi ile eyleme dönüşen.
Duygulardan asla hesap sorulmaz ki.
Hele ki sevgiyi biz değil edebiyata hayatımıza katık yapmışken.
Hepimiz birbirimize benziyoruz çünkü insanız ve dört dörtlük değiliz en azından edebiyat şemsiyesi altında toplanıp ortak paydada buluşuyoruz ve iyi ki de buluşuyoruz.
Hep sevgimlesiniz.
Sevgi/sevmek teyit gerektirmez
Kişinin içinden nasıl geliyorsa öyle...
Ancak o zaman değerlidir..
Muhasebeydi, etkiliydi..
Kutlarım Gülüm Hanım.
Gülüm Çamlısoy
Her daim saygımlasınız.
Sevgili Gülüm Hanım;
Yazınızı zevkle okudum...
Anlamaya çalıştım, "gerçekten seven bir kadın" nasıl olur, o iliklerime kadar hissettirdiğiniz, "gerçek sevgi" insanı nerelere götürebilir diye...
Harika bir kaleminiz var demeyeceğim, çünkü yazmak; hele ki böylesi yazmak, benim gözümde "yürek işi!"
Harika olan kaleminiz değil, o çırılçıplak yüreğiniz...
Okurken bazı paragraflarınız sanki "beni seç! Beni seç!" Der gibiydiler...
İşte seçtiklerim... İşte bana dokunan satırlarınız:
"Yazarak güç bulduğum bir iki saat içerisinde kim iddia edebilir ki özgürlüğümü? Varsın da özgür olmayayım sonuçta dayanıklıyım üzerime kapanan o lenduha, demir kapılara."
O kapılar kapandıkça sığınmadık mı, elimizdeki kalemle biz bize...
Mektuplar ve şiirler hep bu yüzden çıkmadı mı?
Bu "özgürlük" müydü?
Ya da bizlerin sözden duvarlara hapdoluşumuz muydu, inanın emin değilim...
"Tapulu malım da değil hani aslında kendimi kandırdığım kısa süreli bir zaman diliminde sanmıştım Tanrı dışında bana artık kimse ket vuramaz diye ama günbegün bu teorim kundaklandı kendini bilmez insanlar nezdinde ve işte yeniden kaybetmeye başlamıştım ve arkası da geldi çorap söküğü gibi."
Belki; hayata karşı verdiğimiz kısa bir mola, geçici bir sığınaktı!
Belki; az sonrası için bizi neyin beklediğini bildiğimiz gerçeklere karşı bir "saklambaç" oyunuydu, çocukça!
Belki de; "kaybede kaybede" bulacağımız ve "hiç kapanmayacak kapının" kolunu tutmamızı sağlamaya çalışmak içindi tüm bunlar...
Gerçekten çok güzel, samimi bir iç dökümüydü okuduklarım...
Can-ı gönülden Kutlarım...
Nicelerine inşaAllah...
Gülüm Çamlısoy
Yanı başımızda olanları ve değerlerini geç anladığımız.
Evet, seven bir yürek bu yazıyı ve tüm yazdıklarımı kaleme aldığım.
Biricik kardeşime ithaf ettiğim bir yazı an itibariyle kendimi açıklamak zorunda hissettiğim.
Bir abla olarak, kardeşim benim için çok çok ulvi bir farkındalık yükledi omuzlarıma.
Yaşadığı bazı özel sağlık sorunları yüzünden kendimi ona öylesine borçlu hissettim ki...yapmam gereken ne ise Allah'ın izniyle ve yine dualarımda saklı tuttuğum.
Çok teşekkür ediyorum.
Yürek dolusu sevgimle.
Gülüm Çamlısoy
Saygılarımla efendim.