- 991 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
BİR EYLÜL GÜNCESİ “EYLÜLDE GEL”
Eylülün bir gelişi bir de topyekün gidişi vardır. Tortop olup gidiverir yaz, eylülün gelişiyle. Kışın ilk müjdecisidir eylül, mevsimlerin günbatımı sarnıcıdır. Renklerin karmaşasıdır. Bir gözün diğer gözü görmediği tozlu yollardan geçerken gözünüze toz kaçmasıdır.Hele bir de toza alerjiniz ya faranjitinşz varsa işiniz daha zor demektir. Tozlu yollarda arabanızın yalpalayarak toza bata çıkmasıdır.Vakitsiz gelen bir iklim gibidir.Soluk renklerin hayatın akışı içinde buluşma yeri ve hayatın kırılma noktasıdır.
Yazın hayatın sorumluklarını atınca kamburundan daha da bir mutlu oluyor insan. Umut kuşanıyor, sevinç takınıyor ve neşe dağıtıyor etrafına. Ağustos gelip de kapıyı çaldı mı eylül de çarçabuk gelir peşinden hüzün dalgasıyla birlikte.
Hayallerin gerçekle boy ölçüşünde ince bir nüanstır zaman. Her ne kadar karamsarlık da olsa içinde her zaman güneşe yüzünü dönmek için bir umut da barındırır himayesinde. Enikonu titrek ve ürkek bir iklimsizliktir eylül; bazen sıcak bazen serin. Zamanın bermuda üçgenine çekilen yer kabuğunun durgun sularında rölantiye alınmış bir hayat çarkının tekrar fitillenmesidir eylül aslında. Arka fonda çalan sınırsız yaşam senfonisiyle beraberinde.
Üç bilemediniz dört şehrin eylülünü tattım ben şu yaşıma kadar.Doğup büyüdüğüm ve beni ben yapan şehrim Ankara’da 12 ay boyunca dört mevsimi yaşamanız mümkün. Ama eylülü ayrı bir güzeldir. Mersin, Bodrum, Edirne hepsinin de ortak özelliği dinginleşen hayatın yeniden uyanmasıdır. Yazı cıvıl cıvıl karşılayan Bodrum, alın teri ile çalışan esnafın ve sokak satıcılarının avaz avaz ve karman çorman çığlıklarına eşlik eden rengarenk nakışlarıyla işlenmiş tunikleriyle her dilden ve dinden akın eden yerli yabancı turistlerin istilasında cıvıl cıvıl küçük bir turizm şehridir Ege’nin incisi Bodrum.. Bu küçük şehir yazın bitmesi ve eylülün gelmesiyle çalışan ve okuyan genç kesim tasını tarağını toplayıp koşturmacalı hayatlarına geri döner. Yazın iğne atsan yere düşmeyen Bodrum sokakları, sessiz küçük bir kasabaya döner.
Maviden sarıya ve yer yer de turuncuya geçişin boy gösterdiği zamandan çalınmış gizli küçük bir anın bile değerli olduğu Edirne, Ankara ve Mersin gibi eğitim ve öğretim hayatının ve çalışma hayatının yoğun olduğu büyük şehirlerde ise durum biraz daha farklıdır. Eylül bu ve bunlar gibi büyük şehirlere can getirir, kan getirir ve nefes getirir. Artan nüfusla birlikte yollarda bir trafik yoğunluğu ve hayat karmaşacası hakim olur. Bu hayat karmaşasının içinde Edirne’de üniversite öğrencilerinin kafa dağıttığı Karaağaçta, Mersin’de Kushimoto Sokağı’ndaki birçok kafede, Ankara park Caddesi’ndeki ve merkezi birçok yerdeki gençlik kafelerinde hayatın tekrar aktığını görürsünüz.
Eylül yazı yolcu edip de kışı kucakladığında can dolar sokaklara ve kafelere. Bir kafede bir grup okey oynarken başka bir grup da oturmuş başka bir kafede mavi, yeşil, sarı, kırmızı rengârenk armut koltuklara çökmüş keyif çatan gençler marpucun iki ucunu dudakları arasına sıkıştırıp nargileden çıkan dumanı ince çizgiler halinde havaya üflerler.
Aylardan en güzeli olduğu kadar edebiyat dünyasında da ayrı bir yeri vardır eylül ayının. Ne çok şey yazılmıştır Eylül hakkında. Türk ve Dünya edebiyatında birçok yazara da ilham kaynağı olmuştur. Birçok yazarın ve şairin hatta şarkıcıların bile eserlerine konu olan eylül mevsimi, sanatçılar için de baş tacı olmuştur.
Mehmet Rauf da Türk edebiyatının ilk psikoloji k tahlil eseri olan “ Eylül” adlı romanında sonbaharın ilk göz ağrısı olan eylül ayının insan hayatına, insan psikolojisine ve insan ilişkilerine olan olumlu ve olumsuz etkisinden dem vurur.
Bazı örneklerini aşağıdaki satırlarımda sunacağım eski yeni birçok yazar ve şair de eylül ayının faziletlerinden ve güzelliklerinden bahsetmiştir yazılarında ve mısralarında. Örneğin “ Her uyanışımda eylül sabahının ilk serinliğini, yaprakların serinliğini yüreğime dolduruyorum.”diyen Ataol Bahramoğlu, sonbahar esintisi ve serinliğinin verdiği doğaya uyanma huzurunun kendisine verdiği memnuniyetinden bahsederken “Eylül toparlandı gitti işte, ekim falan da gider bu gidişle.” diyerek yaşamın kıyısından geçtiğini ve tam ortasında durduğunu söyleyen Turgut Uyar ve tüm şairlerin de ortak yazgısıdır Eylül. Akıp giden hayalin içinde toprağa düşen yağmurun verdiği bereket sevincidir aslında. Bence büyümektir eylül, öğrenmektir.Yaşadığını ve ne yaşamak istediğini bilmektir de bir nevi. Olgunlaşmaktır da. Sözün bittiği yerde “Eylülde Gel” demektir.
Pınar DOLUDENİZ