- 1150 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ON YEDİNCİ BÖLÜM MURADİYE KIZANA GELİYOR
ON YEDİNCİ BÖLÜM MURADİYE KIZANA GELİYOR
Gittikleri yeri hiç kimseye söylemeyeceklerdi. Musa’nın bundan sonra ki ismi Caner di. Gelin lan buraya, anne, Nurcannn… Kur’an ı Kerim’e el basacaksınız. Ölseniz bile ,yerimizi kimse öğrenmeyecek . Anne ,senin adın bundan sonra Mine, Nurcan senin adın Hülya , Mustafa’nın adı Abdullah, tamam mı? Yemin ettiğinizi sakın unutmayın.
Ertesi gün yanında Muradiye ile birlikte , Lüleburgaz’ın İstasyon Caddesi’nin iç taraflarında bir gecekondunun yarısını onun için kiraya tutmuşlardı. Muradiye eski kaldığı Çingene mahallesinde ki evine göre sanki saraya yerleşmiş gibi, çok mutlu olmuştu. Hiç olmazsa hem büyük ,hem de çatısı yağmur geçirmez bir evdi. Kız, şuraya bir üçlü çek yat alırız, çamaşır makinesi benden hediye, anana güzel bir yatak alacağım. Eski masanla biraz idare ediver, güzel bir masa örtüsü çektik mi fıstık gibi olur. Tabak , çanak pek getirme, o eski fırınını da at gitsin . Birkaç mahalle daha merkeze yakın yerde , küçük bahçesi de olan güzelce bir evi de kendisi için kiralamıştı Musa . Kira ,depozito , emlakçı parası derken epey bir para da harcamıştı. Anahtarları alıp emlakçıdan çıktıklarında ; Ohh beyim , beni de kız kardeşin yaptın ya. İyi de benim anam senin anansa , senin anan kimin anası? Kıt zekalı, iyi kalpli adam. Şu benim eve bir daha baksak mı dersin . Anam çok sevinecek. Kapının önüne koyacağım ,eski koltuğu da getirebilirsem, sabah oraya çıkartıp, bırakırım. Kuşları çok sever. Kız ona da bir çift kanarya alalım, mutlu olsun kadıncağız. Bahçede bize düşen küçük alana çiçek dikerim .Ne de olsa eski mesleğim. Tamam kızım gidelim bari, evine bir daha bak. Ay ben bu evi çok sevdim be Musa.
Eve girdiklerinde kız, Musa’nın dudaklarına sülük gibi yapışmış emiyordu. Komiser Kemal’in , o kadar baskısındaydı ki , gözleri açık , kızı pencerelerden uzak bir yere çekerek , fıldır fıldır etrafına bakıyordu. Sonra Muradiye’yi istem dışı iterek, sen daha küçüksün,diye bildi. İtme len. Ben o işi yapalı çok oldu. Bir şeycik olmaz be yau. Korkma on dört yaşındayken dayı oğlu tecavüz etmişti , mahkemeye verdik ama ispatı olmadı. Birkaç senede çıktı şerefsiz. Yine de sana saygım var , istemezsen bir şey demem . Ama birkaç ay sonra on sekiz yaşıma basacağım. Bakalım ne etcen, nasıl gaçcen benden. Lan manyak senden kaçmak ne demek, başım belaya girmesin diye korkarım. Yoksa Nurcan’ı yaparken seni hayal ediyorum, gözlerim yumup sanki seni s.kiyor gibi mutlu oluyorum. Her ellediğim yeri, sanki seninmiş gibi zevk veriyor bana. Len onun memeleri, benim kilere benzer miki? Evet bunda haklısın, onunkiler koyun memesi ,seninkiler monta fon ineği. Bir de senin kalçaların çok delirtiyor beni. Tamam Musa, seni anladım, benim seni çok sevdiğimi ve on sekizime basıncaya kadar seni bekleyeceğimi bil . Eee bu ne böyle , torik balığı gibi kalkmış, pantolonunu delecek lan.
Lüleburgaz da hayat daha kolay ve daha güzeldi Caner için . Muradiye’nin ismi Okşan , annesi Pakize Teyze olarak değişmişti. Okşan , patronuna sadık, onun için başını belaya sokabilecek kadar vefalı ve en az onlar kadar Kamyon Recep’in gazabına uğramış biriydi. Giyimi kuşamı değişmişti. Gören onu güzel bir şehir kızı sanabilirdi. Her yalnız kalışlarında , okşamalar, öpüşmeler biraz daha ileri gidiyor ama etrafa belli etmiyorlardı. Görüntüde Musa’nın bacısıydı .Sabahları işe koşarak gelen Musa, onu göremezse, onun elinden çayını içemezse, hasta mı oldu acaba diyerek, evine kadar gidip onu arar , sonra da hem sevinir , hem de bar bar bağırırdı.
Zaman su gibi ama monoton bir şekilde hızla akıyordu .Kızın adını Handan koymuşlardı. Aileye yeni bir neşe gelmişti. Bebek anasının tam bir kopyasıydı. Onu severken, Kamyon Recep geliyordu aklına. “Anasını kızını ‘ diye yemin etmişti . Eski bir mahkum, yerini ona bildirebilir diye de, çok korkuyordu. Artık üzerinde bir de Okşan ve annesi vardı . Bir sabah Okşanın evine gitmiş, orada kahvaltı yapıp çay içmişti. Yaşlı kadın Caner’e dualar ediyor , teşekkürler ediyor, kanaryasının adını Caner koyduğunu söylüyordu. Okşan’a git biraz kapalı bir şey giy . Birazdan önemli bir misafir gelecek, diyordu. Okşan bu ne demek , ne oluyor diye düşünürken kapı çalmıştı. Çaya su koy kız! Diyen Musa, kapıyı ooo Hoca Efendi, hoş gelmişsiniz diyerek açmıştı. Hocanın yanında iki adam daha vardı. Önce çay içmişlerdi. Musa’nın bu sürprizi Okşan’ı ve annesi Pakize Hanımı çok duygulandırmıştı. İmam nikahı da olsa,onunla evleniyordu. İmam’ın ve şahitlerin ceplerine parayı sıkıştırarak yolcu ettikten sonra , kız ben bir abdest alayım , sen de yatak odasını hazırla, artık karımsın . Yatağın üzerinde onu yarı çıplak bekleyen Okşan’a bütün gücü ile abanmıştı. Kız sen oral seks falan bilmez misin ? Alasını bilirim , koçum benim . Ağzıma zor sığdı bu, boğulacağım, dikkatli ol biraz.
Kısa bir zaman sonra , Hülya’ya ,okşana imam nikahı kıydım . Bağırma lan ,o da bizimle olmazsa, araya başka biri girerse ,bizden kopup sırrımızı açıklarsa , işte o zaman s.kerim senin kıskanmanı da bunalımını da. Orada hasta anasına bakan, zavallı kıza başka ne yapabilirdim ki? Sonuna kadar yanımızda olan Muradiye’yi, başımdan atamam. Ya kabul edeceksin , ya da ben gideceğim. Annesi Mine Hanım bu işe memnun olmuş gibiydi. Şimdi gör bakalım ananın kini . Muhacir şeytanı. İki piç peydahladı diye bir haller oldu geri zekalıya. Aile karışmış olsa da, zaman her şeyin kabulü ile sonuçlanmıştı. Eh sular akar, nehirler bile yer değiştirir, sonunda bütün taşlar yerine otururdu. Okşan da yana yakıla çocuk istiyordu. A be atarım kucağına bir kara oğlan , oynarsın yuvarlana yuvarlana . Sünnetinde göbek atarız karşılıklı.
Aynanın karşısında ; Ulan sen daha önce ,bu kadar kara kuru ,çirkin ve sapık bir sureti yansıttın mı? Bu salak karılar, neden bırakmaz peşimi? Hani, mal afat hem kocaman, hem de kazma sapı gibi anasını satayım. Dipleyince kimlerinin kini kanatmadı ki? Yani tek şansım o galiba. Şu Nihat olmasa ,ben perişandım Allah’ıma. Aslan tertip , bana bütün inşaatlarının boya badana, sıva , dekorasyon işlerini verdi be. Ben sadece %16 karla , en güzel ve kusursuz olarak işleri yapıyorum . Çok şükür iyi de kazanıyorum . Şu sıralar alkol ile başım çok dertte. İçiyorum, içiyorum doyamıyorum anasını satayım. Sigara da üç pakete vurdu. Nurcan, pis kokuyorsun diyor. Allah’tan ki Muradiye’nin öyle bir derdi yok. Kederliyim arkadaş, iki karılı ve iki analı olmak , bir de çocuklar kolay değil bu zamanda.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.