- 918 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YİĞİT BİR OLTULU MU GEREK-2 ?
Daha sonraları arkadaşım Hilmi, köyün üst tarafında uygun bir yere su deposu yaparak evinin yanına da su getirmiş ve cami yanındaki çeşmeyi de kurutmamıştı. Durumu gören tüm köylü de zamanla mutfağına, tuvaletine ve bahçesine aynı suyu bağlatmıştı. Her ne hikmetse insanımız, faydasını iyice gördükten sonra ancak yeniyi benimseyip eski alışkanlıktan vaz geçebiliyordu. Evlerin yanında sebze ve meyve bahçeleri kursalar da aradan uzun yıllar geçmiş ve köy de boşalmıştı.
Emekli olduktan sonra yaz aylarında köye ziyaretlerim arttı. Benim gibi ziyaretçilerin dışında pek az aile köyde ikamet ediyorlardı. Çayır biçme makineleri, traktör gibi modern tarım aletleri köye girdiği halde tarlalar ekilip biçilmiyordu. Asırlarca o kadar insanı ve hayvanı besleyen alanlar kuş uçmaz, kervan geçmez haldeydi. Gerçekten çocukluğumda serçeden turnalara varıncaya kadar her çeşit kuş barındıran köyümün topraklarını onlar da terk etmişlerdi. Eski canlı günleri hatırlayınca bu duruma üzülmekteydim. Köylülerim ekim işlerinin “Astarı yüzünden pahalı oluyor” deyip sadece hayvancılık yapıyorlardı. Ben de onlara:
-Siz de tarlalarınıza yöresel bir bitki olan Atol ekin. Yumrusunu satacağınız gibi mayonez yaparak da para kazanabilirsiniz. Ayrıca Kimi isimli yapraklarından turşu ve salamura yaparak pazarlayabilirsiniz. Günümüzde modern tarım aletleri, haberleşme ve nakil işleri gayet gelişmiştir. Üstelik müşterileriniz de hazır, biz eski komşularınız. Bu çok yönlü nadide bitkinizin diğer olumsuz tarafı da tarlalar ekilmediği için bu bitkiniz de sizleri terk etmek üzeredir. Diğer taraftan biz hazır müşterileriniz de dünyamızı değiştirdikçe köyün kayıplar kervanına bizler de katılıyoruz. Onun için elinizi biraz çabuk tutun. Üstelik bu çeşit çalışmaları devlet de destekliyor. Diye nazım geçen arkadaşlarıma nutuk çeksem de cevapları kısa ve net oluyordu:
-Gel, sen yap da, bir gorah
Yaşım ve mesleğim tarım işlerine uygun olmadığını onlar da biliyorlardı. Ancak bir girişimci arkadaşımı maddi ve manevi yönden destek verebileceğimi belirtmeme rağmen kimse oralı olmadı. Herhalde köylüm, yine yiğit bir Oltulu’nun gelip örnek çalışma yapması beklentisi içindeydi. Artık bir Oltulu’nun da geleceği yok. Yalnız Oltu veya Artvin yöresi değil Sivas’tan öte Doğu Anadolu kısmen boşalmış durumda. Bu durum ülke için iç açıcı bir durum değildir. Devlet vatandaşını toprağında tutmak için gereken yardım, teşvik, yol gösterme gibi görevlerini yerine getirmelidir. Devletin himayesinde eğer vatandaşın biri köyümde tarlasının birinde Kimi bitkisi ekip ürününden para kazanmaya başlasa; herkesin tarlasının başına koşacağına deneyimlerle görülmüştür.
Resim-7 İşte köyümün ilkbahardaki verimli toprakları. Tarlalardaki yeşil örtünün ot değil de Kimi yaprakları olduğunu düşünün bir hele. Biz göremeyiz belki, görecekleri kutlarım.
Benzer bir olayı da sanayiden vererek konuyu kapatmak istiyorum. MKEK-Silah Fabrikasında ülkemizde ilk defa 1970 yıllarında G3 ve MG3 silahlarını üretmeye çalışıyorduk. Müdürümüz dışında tüm mühendisler, birkaç senelik iş deneyimine sahip toy gençlerdik.. Sanayi başmühendisi olarak malzeme temini, üretimin planlanması ve gerekli takım, aparat mastarların üretimi ve temin edilmesinden sorumluydum. Kısım müdür ve şeflerimizle anlayış ve yardımlaşma ile çalışmamıza rağmen işlerde pek başarılı olamadığımızın üzüntüsü içinde oluyorduk. Tezgâhları satan ve üretimi devreye alan Alman F.W firmasının deneyimli elemanlarının bizleri bazı hallerde kandırdığını sanıyor ve üzülüyorduk. Zira bazı göz boyama üretim şekillerini yakalamış ve ret etmiştik. Adı geçen silahlar aslında Hecler und Koh firmasının üretimi olmasına rağmen bizdeki üretim, tezgâhları satan FW firması teknik elemanlarınca ilk olarak devreye sokuluyordu. Az sayıda örnek bir üretim yaparak tezgâhlarının yeterliliğini komisyonumuz onayına sunuyorlardı.. Ayrıca hiç yüzünü ve yardımını görmediğimiz bir de müşavir firmamız varmış. Top Fabrikasında çalışan bir Pakistanlı meslektaşımız da ülkelerinde aynı fabrikanın kurulduğunu, ancak üretimi başaramayıp kapandığını söyleyince endişelerimiz daha da çok artıyor ve şevkimiz iyice kırılıyordu. Bir taraftan da müşterimiz ve meslektaşımız subaylar ile genel müdürlükteki yetkililerimiz ziyaretimize geliyorlar, yaptıklarımızı görmezden gelip aksak durumlar için verip veriştiriyorlardı.
Resim-8 Üretim durumunu yerinde kontrol etmek için ziyaretçilerimiz arasına cumhurbaşkanı merhum Cevdet Sunay da katılmıştı. Fabrika Müdürümüz merhum Yılmaz Telatar rehberliğinde gezerken biz genç mühendislerce atölye önünde karşılanmıştı.
Tüm çalışanlarımız ordumuzu bir an önce gelişmiş bu silahlarla donatmayı sağlamanın gayreti içindeydi. Biz sorumlular FW teknik elemanlarınca kandırılma endişesi içinde bocalayıp dururken bir gün G3 tüfeğini icat edenlerden Her Koh, bir tercüman ile fabrikaya geliverdi. Orta yaşlı, orta boylu, güleç yüzlü, tıknaz ve çok hareketli biri olan bu mucit, çok cana yakın bir kişiye de benziyordu. Adam tüm tezgâhları geziyor, işçilere bir şeyler gösteriyor, onlarla sohbet edip sırtlarını sıvazlıyordu. Üretim atölyesinde işlerimi takip ederken İmalat Müdürümüz beni kendilerine takdim etti. Elimi sıkarken;
- Çok güzel bir fabrikanız var, işçileriniz de çok bilgili, deneyimli ve çalışkan, burada değil basit G3 veya MG3 tüfeği üretmek, roket bile yaparsınız, roket. İTÜ mezunu olduğuna göre iyi bir mühendis olmalısın. Deneyimin az olduğuna bakma, deneyimli ustalarından faydalan ve işlerini iyi takip et, başardığını gördükçe sen de mutlu olacak ve daha azimli olacaksın, diye bana da uzun bir nutuk çekti. Hatırladığım kadarıyla birkaç gün gezdiği fabrikada ayak basmadığı yer, konuşup şakalaşmadığı kimse kalmadı. Görüştüğü kişileri dinledi, onlara bir şeyler öğretti ve herkesi cesaretlendirdi.
Ertesi günlerde üretim atölyelerinde işlerimi takip ederken meslektaşlarımın neşe içinde koşuştuklarını, işçilerimizin istekle çalıştıklarını gördüm, Sanki sihirli bir el atölyelere değmiş havası ve gürültüsü birden bire değişmişti. Sanayi Mühendisliği Kısmı olarak bizler de bu çalışma temposuna ayak uydurduk. Fabrikadaki işlerimizi yaparken aynı zamanda adı geçen silahların malzemelerini, üretimini ret ettiğimiz bazı parçalarını ve bir kısım kesici takımlarını yerli fabrikalarda yaptırmaya başladık. Arkadaşlarımızla iyi bir işbirliği yaparak planlanan zamanda 2500 adet G3 tüfeğini ordumuza teslim ettik. Artık her yıl on binlerce G3 ve MG3 silahları Mehmetçiğin eline geçiyordu.1974 yılında Seydişehir Alüminyum Tesisleri kuruluşunda çalışırken Kıbrıs’a çıkan kahraman askerlerimizin elinde ürettiğimiz bu tüfekleri görünce gözyaşlarımı tutamamıştım.
Resim-9 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtında kahraman askerlerimizin elinde yavrularımızı görünce gözyaşımı tutamamıştım.
Emekli olduktan sonra bir kısım arkadaşlarımızla birlikte ilk göz ağrısı bu işyerimizi ziyaret ettik. Fabrika daha da genişletilmiş ve tezgâhlar güncelleşmişti. Zamanla Bu silahların değişik modelleri de yapılmış ve dış ülkelere satılmıştı. Doğal olarak birlikte çalıştığımız kimseler yoktu. Ancak onların yetiştirdiği elemanlar %100 yerli ve çok gelişmiş bir silahı son aşamasına getirmişlerdi. Bu silaha çok emeği geçen bir meslektaşımızdan bilgi alınca hepimiz gururlandık
Resim-10 Silah Fabrikasında bir de Silah Müzesi kurulmuştu. Tüfeğin icadından günümüze kadar yapılan modelleri teşhir edilmekteydi. Biz ziyaretçiler de G3 panosu önünde yetkililerle birlikte bu ziyareti ebedileştirdik. Ziyaretçiler ve ilk işyerindeki unvanlarıyla ayaktakiler: Soldan 4.Mehmet Bursa: Konstrüksiyon Büro Başmühendisi, sağdan 2.Necati Atalay: Sanayi Mühendislik Bürosu Şef Mühendisi, Oturanlar; Soldan 2.Fevzi Durmuş: Sanayi Mühendislik Bürosu Başmühendisi, soldan 3.Hulusi Salar; Bakım Onarım Başmühendisi
Anlatmaya çalıştığım yukarıdaki olaylarda görüldüğü gibi insanlar genel olarak ancak gözü ile gördüğüne inanıyor. Bir meseleyi düşünüp deneyelim, üzerinde çalışıp başaralım kaygıları hiç olmuyor. Olayları merakla inceleyen ve onu çabaları ile gerçekleştiren insanlar çok azınlıkta olmalarına rağmen vardır. Bizler de onlara zaten mucit veya kâşif diyoruz. Yazarın birisi “İnsan, düşünme zorunu değil birinin peşine düşme kolayını seçer”, demiş. Çok doğru demiş.
Sahilköy,25.07,2018
.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.