Gelincik düşlerinde,hep aynı yaşta kalanlara...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Evrim ve Ekin’e...
Ve hep çocuk kalanlara...
‘’O yaz hiçbir şey söylenmedi,
Ve bitti,
Her söylenmeyen...’’
Birdenbire bir fırtına alıyor aklımı,sonra bir ölüm sessizliği, her gece penceremde.. Çatıya öylece atılmış, kenarı kırık tozlu bir tablodaki resme dönüşüyor adeta hissettiklerim..Öyle bir yalnızlık, öyle bir talan edilmişlik duygusu…Duyduğum, okuduğum, yaşadığım ne varsa…Ötekileştirilmiş hüzünlerle pencere boşluğunda eskiyor yüzüm, biliyorum.
Şairin dediği gibi ‘’Aşksız ve paramparçaydı dünya.’’
Anlayabilmek mümkün olsa, gerçekliğin öteki yüzünü… Her renk, her anlam her duygu bu kadar karmaşık dönüşümlerle hayatımızdan geçerken.
Hissetmek, yaşadıkça….
Başkalarından içimize akan sonsuz bir ırmak ışıltısını.. erguvan kokan bir baharı,şiiri,kusursuz doğayı,bir mektup güzelliğinde dost sıcaklığını.
İnsan en çok kendinden uzakmış derler, belki bu yüzden bu kadar susuyorum böyle zamanlarda..
Oysa tam da şimdi binlerce sözcük dökülebilir dilimden, güne değen, aşka, yollara, kavgaya , insana…Ve tüm aldanışlara…
’’söylenecek onca söz varken
tek sözcük çıkmaz ağızdan
dilin lal , kalemin kırık olduğu andır bu an...!’’
Aklımı kaçırmadan anlam aramak,anlayabilmek...
imkansızlığın en gerçekçi tanımı bu belki de…
Belki de deliliğin.
İkiye bölüyorum yüzümü, bir yarısı hisseden ben, öteki yarısı hiç.
Bir yanım doludizgin yaşama koşar,öteki yanım sızlanır durur içindeki boşlukta...
Ama kim buldu ki kendini bunca kırıklıkta, inançsızlığın sonsuz karanlığında.
Gece ‘yitirilmiş’ bir imgenin resmi olup düşerken içimize.
Hepimiz geç kalınmış ‘gelecek’ kadar yorgunken üstelik..
İnsan nasıl da yok ediyor bir başka insanı? Geleceğini, hayallerini, her şeyini…
Alt üst eden bir var oluş bu,akıl almaz bir fütursuzluk...
Alındı işte o kız çocuğunun elinden kemanı, çalındı hoyratça gülüşü, yok edildi!
Hayalleri düş’tü yollara ,minicik bedenlerin sesinde savruldu leylaklar, begonviller, fesleğen küstü kokusuna.
Yağmur bile yetişemedi, bir damla da olsa yağmak için düşlerine.
Bundandır belki incinmiş bir mavi, üşür tenimde.bu Temmuz sıcağında…İçimde dinmeyen bir ağrı. Su’yun kimsesizliğine ağlarım bazen, akarım usul usul yanı başında.Bazen bir oyuncağın rengi solar içimde,kıyamam yalnız bırakmaya.
Affettiğim ne kadar ’İyi’ varsa…Duruyor hâlâ şuramda..Ah bir anlayabilsem..
İnsandan aldığı yarayı nerelere taşır bu mavi gökyüzü, nerelere taşır nehirler bir çocuk gülüşünü?
Her şeyden vazgeçebilirim bu gün,ruhumu emanet ettiğim sözcüklerden,şarkılardan,mücadele ettiğim tüm düşlerden,
berraklığından umut tazelediğim tüm sabahların..yüceliğinden şu gecenin...değil mi ki ’yaşamda kalmanın en zor olduğu an, gece.’
Ah, ’İçimde çok büyük bir ağlamak var. Bir ağacın altında oturarak bütün insanlara ağlamak istiyorum.’
En çok da çocuklara...
Hep aynı yaşta kalanlara..