KAPA TV 'Nİ İN GEZİLİĞE
KAPA TV’Nİ İN PARKA
Yaşamım tekdüzeleşti. İçim dürtüyor. Hadi boş durma. "Boş duranı Tanrı sevmez" demiş büyükler. Biriktirdim bunca yıldır okuyarak, uygulayarak, görerek, izleyerek, ...... Amma nerede... O üretkenlik bende. Atalar "yaş yetmiş iş bitmiş" demiş. Durdurmuş mu doğa?
Üretmek öğle bir işlev ki yaşı yok. Çevreye at gözlüksüz bakınca... Her yaşın üreteceğinin varlığını görür oluyorsun.
Her gün yaptığım gibi bugün de sokağa çıktım. Eklemlerimi devindirmek için. Yoksa karın iyice sekileşiyor. Sokaklarımızda sporsal yürümek oldukça sıkıntılı.
Taşıt hareketlerinin ses ve atık gaz duman kirliği yetmezmiş gibi sağlı sollu park ediliş. Sana yol ortası kalık.
Yayalar düşünülmüş. Görünümde "yaya yolu okunan" yol var. Yok değil.
Düşünenlerin üretkenliğine dua...
Gecenin karanlığını aydınlatan, aydınlatıcı akımı taşıyan tellerin direklerine de yer gerek. Onların da çoğu yaya yolu ortasında sıralı yerleşik.
Cadde ve sokakların beton görünümünden arınması da düşünülmüş. Yeşil görünüm kazandırıcı tür tür çiçekli, çiçeksiz ağaçlarla. Onlar da direkler gibi... Yaya yolunun ya ortasında, ya sağ kıyısında, ya da sol kenarında. Aralarında yılan zor sürünür.
Olan bu. Diyor katlanıyorsun. Başka mahallelerde yok ya!... Yakınma!... Yetingen ol!..
Kocaman kocaman, şişman, zayıf, yüksek konutlar dizili cadde boyunca... Sağlı sollu. Kimisinin altı oto park görünümlü. Çünkü yaya yolu kesik. Derinliğine iniş kendini okutuyor. Ama kapılar açılıp kapanmadığı için olsa pas işgaline uğrak.
Sana, taşıt akışkanlı caddeye kayarak özenli geçiş kalıyor. Kime kızacaksın karmaşası içinde geçerek yürüyorsun.
Mahalleyi planlayan merkez. Yeşil alanlar düşünmüş. Yeşertili. Yer yer oturmalıklar. Bazılarında türlü aletler.
Gel!... Spor yap diye çağırıyor. Yağmur, soğuk, sıcak demeden beklentideler... İlgi duyduğunda pasları siliniyor adeta sevinçle beraber.
Çocuklar, yetişkinlere göre daha okur yazar. Onlarınkiler parlak.
O güzelim gezilik; çimenlikli, ıhlamurlu, çamlı, köknarlı, erguvanlı, çınarlı, ardıçlı, ... alan ıssız. Kimsesiz...
Sessiz...
Sözsüz...
Cıvıl cıvıl kaynar olsun istiyor. İnsan görünce.
Geziliğin kimsesiz oluşu korkutuyor. Rantçıların şerrine uğramasın diye.
Kısa aralıkta da olsa gözleri yumuk, ağız açık, rahat soluyarak geçilen alan için....
Sessizlik anında geçtiğimde geziliğin her birinden iç sesim;
"Yazı yaz . Çıkar yazıcıdan. Dağıt kapı kapı... Gezilikleri canlandırın. Ses cümbüşüne boğun. Oyuncaklar paslanmasın. Paslanmasın hareket araçları. Şişmesin poponuz.
Kapayın sizi uyuşturan televizyonuzu. Çıkın geziliğe. Oturun oturaklara karşı karşıya, yan yana... Anlatın...
Gülün...
Soluyun temiz havayı.
Yok saaa!...
Camdan bakarsınız AVM’ ye yeşillikler yerine" desem mi?
Sokaklar insansız. Olan anda da tek tük...
Kahveler tıklım tıklım... Taş sesleri sokağa ulaşık.
Duvar yıkık. Caddeye tel kafesle bakık. Açık hava görüntüsü verili. Sigarayla zehirlenme kandırmacısı. Açık kapı dumanı daha çok çekiyor kapalı alana.
Kafes arkası mı?... Kendini kapalıda gören mi?... Yoksa ikisi de mi kanık.
Ya da görevliler mi kanık?...
Yasa arkadan dolaşık.
Bakışa göre değişik görünüm. Üretme istencinin kazanılamamış oluşunun kanıtı.
Anı değerlendirme yoksunluğunun yetingenliği...
Kafa karanlığında kalışın imi.
Seyrek anların uğraşı. Olmuş zorunlu uğraş. Yerine getirilmediğinde rahatsızlık duyulan edinim.
14.05.2018
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.