- 907 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
PİS ARAPLAR - KAHRAMAN ANZAKLAR 4. BÖLÜM
Bu bölüme öncelikle Atatürk Çanakkale Savaşlarından sonra Çanakkale’ye kaç kez gitti?’’ Sorusunun cevabı ile başlayalım. Zira bugün ülkemizde pek çok kişi Atatürk’ün 1934 Yılında Çanakkale’ye gelerek Çanakkale şehitliğinde bizzat kendisinin Anzak askerlerine hitaben bir konuşma yaptığını sanır.
Atatürk, Çanakkale savaşlarından sonra ilk kez 1 Eylül 1928 de Çanakkale’ye gelmiştir. Asıl amacı Latin harflerine geçiş sürecini takip etmektir. Arıburnu, Conkbayırı, Anafartaları ziyaret edip eski hatıraları yad ettikten sonra herhangi bir nutuk vermeden dönmüştür.
14 Temmuz 1933 de geldiğinde sadece şehrin valisi ve ileri gelenlerle bir süre görüşüp buradan Yalova’ya geçmiştir
Üçüncü olarak 25 Haziran 1934 de gelmiştir. Bu seferki gelişinde amacı İran Şahı Rıza Pehleviyi karşılamaktır. Onunla birlikte askeri birlikler denetlenmiş, İntepe’ye gitmişler ve yine bir nutuk söz konusu olmadan Gülcemal vapuruna binip İstanbul’a dönmüşlerdir.
Yani 1934 yılında Mustafa Kemal’in Çanakkale’ye geldiği doğru olsa da İran Şahının yanında Anzaklara hitaben bir konuşma yapması zaten saçmalık olurdu. Nitekim de böyle bir şey hiç bir kayıtta yok.
Bizzat kendisi böyle bir konuşma yapmadığına göre Dışişleri bakanından aynı tarihte ( 1934 ) ne diye ’’ Bu memleketin topraklarında kanını döken kahramanlar’’ diye bir konuşma yapmasını istesin ki?
Ama gelin görün ki pek çok kişi ’’ Atatürk 18 Mart 1934 de Çanakkale’ye geldi ve gerek bizleri gerek Anzak ve Avustralyalı anneleri hüngür hüngür ağlatan o konuşmayı da o tarihte yaptığını zanneder.
Olayın aslında bir hikayesi de vardır ki evlere şenlik: GÜYA...
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Çanakkale’ye teftişe gidecek.[Ne zaman gidecek? Tarih yok. Sallamak serbest nasılsa. ]
Veda için ziyaret ettiği zaman Atatürk şöyle diyor:
— Çanakkale’yi ziyaret ettiğin zaman aziz şehitlerimizi de ziyaret edeceksin. Bu vazifeyi yapacağına şüphe yok! Yalnız nasıl nutuk söyleyeceksin! Ben söyleyeyim; burada yatan aziz şehitlerimiz, sizi hürmetle, saygı ile anıyoruz, diyeceksin. Mehmetçik Abidesinin başında, dilinin bütün yeteneğiyle konuşacaksın. Burada rahat ve huzur içinde yatınız, diyeceksin. Siz olmasaydınız, siz göğüslerinizi çelik kalelere siper etmeseydiniz bu boğazlar aşılır, İstanbul işgal edilir, vatan toprakları istilaya uğrardı, diyeceksin.
— Evet, böyle konuşacağım!
— Hayır, hayır!.. Sen çok daha başka konuşacaksın. Dünyanın bütün milletlerine hitap edercesine konuşacaksın. Orada, Çanakkale’de yalnız bizim şehitleri değil, bu toprak üstünde kanlarını döken insanları da o kahraman muharipleri de hürmetle, sevgiyle anacaksın!
— Paşam, ben bunu yapamam, çünkü bu sözler ancak sizin söyleyebileceğiniz yüksek sözlerdir.
— Söyleyeceksin! Çanakkale’den cihana karşı böyle konuşacaksın. Senin böyle konuşman lazım!
Sonra da Şükrü Kaya’nın eline o meşhur konuşma metnini sıkıştırıyor (!)
Öylesine bir palavra ki bu kelimelerle izah edilebilecek gibi değil. Ermeniler için ’’"Son çözüm, Ermeni ırkının ortadan kaldırılmasındadır. Ermenilerle Müslümanlar arasında öteden beri var olan çatışmalar artık son aşamasına ulaşmıştır. Zayıf olan ortadan yok olacaktır." Diyen Şükrü Kaya, söz konusu Çanakkale’de bizim kanımızı dökmüş olanlar olunca ’’Paşam, ben bunu yapamam, çünkü bu sözler ancak sizin söyleyebileceğiniz yüksek sözlerdir. ’’ Diyor(!) Yani itirazı bu sözlere değil de bu derece güzel(!) anlamlı(!) sözlerin kendisi tarafından yapılamayacağına...
Şimdi bir başka soru daha:
Çanakkale’de üzerinde ’’Conilerle Mehmetler arasında bir fark yoktur’’ yazan anıt ne zaman dikildi? Aynı şekilde Canberra ve Wellingtonda’daki ’’ Conilerle Mehmetler arasında bir fark yoktur ’’ Anıtları ne zaman dikildi?
Çanakkaledeki anıtta Atatürk 1934 yazıldığına göre 1934 yılında dikildiği düşünlür değil mi? Oysa değil. Türkiyedeki 1985 yılında, Avusturya ve Yeni Zelandadakiler ise 1978 yılında ve sonrasında dikilmiştir.
Yani güya Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri olan ’’ Bu vatanın topraklarına kanlarını dökmüş kahramanlar ’’ sözleri onun bu sözleri yazdırdığı iddia edilen 1934 de hiç bir şekilde ortada yoktur. Atatürk öldükten sonraki oldukça uzun seneler boyunca da ortada ne bir anıt vardır ne de o anıtlar üzerinde Atatürk’ün Anzaklara hitabı. Hal böyle olunca en azından 1980 li yıllara kadar bir Avustralyalı annenin Mustafa Kemal’e hitaben ’’ Siz bizim de atamız oldunuz’’ şeklinde bir mektup söz konusu değildir. 1980 li yıllarda ( Tam tarihleri yazacağım ) Avustralyalı bir kadın Atatürk’ün ruhuna, ruhaniyetine öyle bir mektup yazdıysa onu da bilemiyorum.
Peki yahu bu olayın aslı ne?
Bu olayın aslı 1923 tarihli Lozan Antlaşmasına da Arıburnu olarak girmiş olan Çanakkale’deki bir yerin ( Ki Mustafa Kemal’in ve emrindeki birliklerin düşmanla en kanlı savaşları yaptıkları yer olup Anzakların ilk çıkarma yaptıkları yerdir.) adının resmen Anzak Koyu’na çevrilmesi çabalarıdır. Mustafa Kemal’in kemiklerini sızlata sızlata bunu gerçekleştirmişlerdir.
Bugün bizim tırnak içindeki Atatürkçülerimiz ise Arıburnu’nun resmen Anzak koyu olduğunun farkında bile olmaksızın ’’ Ah benim atam ! Ne büyük bir insan severlik o öyle’’ diye Anzakların arkasından göz yaşı dökmektedirler hâla...
25 Nisan 1985 Tarihinde Arıburnu artık Anzak Koyu olmuştur ( Resmi olarak ) ve Üzerinde ’’ Conilerle Mehmetler arasında bir fark yoktur ’’ yazılı anıt dikilmiştir.
---------------------------------------------------------------------------------------
Maalesef yine oldukça uzadı.
Son bir bölüm daha yapıp tüm gerçeği açıklayacağım inşallah. Ama şundan eminim: Bizim çakma Atatürkçüler yine Anzaklar için göz yaşı dökmeye devam ederken Araplardan - ellerinden gelse bir kaşık suda boğacak kadar - nefret etmeye devam edecekler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.