- 957 Okunma
- 9 Yorum
- 2 Beğeni
Şiir Üzerine
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Şiir Üzerine
Edebi tür içerisinde, edebi söz dizimine en yakışan tür şiirdir. Edebiyat dergilerinin lokomotifi dergilerin çekirdeğidir adeta şiir. Düşünün şiirsiz bir dergi ne kadar yavan ve sıkıcı gelir okura. Arada bir şiirle dinlenmek ister, şiirle ferahlamak ister okur. Şiir dinletilerinin dinleyiciye verdiği haz, hiçbir edebi konuşmalarda olmaz. Romanda, hikayede uzun uzun anlatılanlar, kısacık şiirlerde bile ahenkle etkili bir şekilde anlatılabilir. Romanları, ders kitaplarına kolay kolay koyamazsınız ama şiiri ders kitaplarına rahatlıkla koyabilirsiniz. Müziğe ses veren şiir olduğunu da düşünürsek, gerçekte şiirin etki alanı çok geniş bir yelpazededir.
Şiirdeki okur kitlesinin bir yerde daralmasını, alışkanlıklardan, günümüzün popüler edebiyat anlayışının farklı dayatmalarından kaynaklandığını düşünüyorum. Şiir değer kaybetmeden yerinde duruyor bence. Hatta ve hatta yeni jenerasyonun cesur açılımları ile güzel atılımlarını izliyoruz. Hayat şartları, geçim sıkıntıları, lüks içindeki yaşam insanları başka alanlara yönlendirse de şiirin okur olarak değil ama dinleyici olarak yerini daima koruduğuna inanıyorum. Günümüzde müziğin, görsel sanatların, popülaritesinin önde olması, şiiri geri plandaymış gibi gösterebilir fakat beğeniler zaman içerisinde değişkenlik göstermektedir. Nasıl ki Osmanlı da şiirin çok önde olması, atmışlı yetmişli yıllarda öykünün önde olması, şimdilerde de romanın önde olması gibi. Her şeye rağmen şiir, farklı görebilenler için geniş bir dünya her zaman.
Edebiyatın türlerinde olan roman, öykü, hikâyelerin bir bölümünü şiirsel anlatımla kaleme alınır. Müziğin temelinde de şiir vardır aslında. Uyum ve ahenk şiirin nasıl ki özünü oluşturuyorsa, edebiyatın harcında da şiir vardır.
Şiir, edebiyat üstü değil, edebiyatın ta kendisidir. Şiir, edebiyatın üssüdür.
İnternet gibi birçok görsel medya çeşitliliğinin getirmiş olduğu dezavantajları yaşıyoruz günümüzde. Okurun kitap alma oranındaki bu ciddi kaybı, görsel medyaya kolay ulaşabilmesinden kaynaklanıyor. Bu durumdan en çok nasibini alan aynı zamanda seçici bir okur kitlesine sahip olan şiiri görmekteyiz. Çok az sayıdaki örneklerinin dışında ne yazık ki popüler edebiyat içerisinde çoğu zaman yer alamamıştır. Kendimizden pay biçelim.
Örneğin internetle haşir neşir değilken doksanlı yılların sonuna kadar birçoğumuzun evine gazete giriyordu. Şimdilerde ise gazete haberlerini internetten takip eder olduk. Bu bizler için kolaylık ve ekonomik bir durum. Bu durumdan olumsuz olarak etkilenip nasiplenen bir başka alan radyoculuk. Bunların yerine televizyon dizileri çok öne çıktı. Özellikle tarihi romanlar günümüzde çok daha değer bulur oldu. Ne yazık ki hatırı sayılır bir okur kitlesi tarihi, gerçek kaynağından okumak yerine, film yapımcısının reyting kaygısıyla, aslından çıkarıp önüne sunduğu tarihi de yeğler oldu. Bu da günümüzde bilgi karmaşasına, kişiyi doğru bilgiden uzaklaşmasına sebep olmuştur.
Son tahlilde demem o ki şiirle birlikte tüm edebiyat alanında ki değişimleri tahlil etmek daha yerinde olacaktır diye düşünüyorum. Bu tür olumsuzluklardan şiirde payını elbette almaktadır ama her şeye rağmen güzel şiirler yazılmakta, güzel şiirler okumaktayız. Madalyonun diğer tarafından baktığımızda, teknolojinin şiire olumlu yansımalarını da göz ardı edemeyiz. Yoğun çalışma şartlarından kaynaklanan zamansızlık problemini bu rahat erişimle aşan birçok okuru yok sayamayız. Ayrıca teknolojinin nimetlerinden faydalanarak çok geniş kitlelere ulaşmak isteyen şairinde avantajınadır diye düşünüyorum. Yazıların, şiirlerin, elektronik posta aracılığı ile dergi editörünün bilgisayarına anlık düşmesi her iki taraf açısından da büyük kolaylık olsa gerek.
İnsanlarda sürü psikolojisi çok yaygın. Medyanın, güç odaklarının, sistemi yönlendirmedeki etkileri azımsanmayacak unsurlardan. Sistem içerisinde medyanın empozeleri toplum üzerinde ister istemez kalıcı etkiler bırakıyor. Kültürleri, yaşantıları istedikleri doğrultuda yönlendirebiliyorlar hatta ezberleri bozabiliyorlar.
Bir başka detay da eğitim sisteminin kolaycılık üzerine kurgulanmış olması. Kapitalist sistem, kendisinden güçsüzü yutuyor. Küçükleri yok etmeye programlanmış adeta. İnsanların merak, tat, cinsellik, tembellik gibi birçok zaafına hükmediyor sistem. Empoze edilen popüler kültür, kısa yoldan ünlü ve zengin olma hevesindeki gençlerin büyük şair olabilme isteklerini yok ediyor.
Şiir bir nevi dilin güzelliklerini toplumun hafızasına kazır. Bireylerin iç zenginliğinin artmasına katkısı olur. Kişinin en acılı zamanında ağıt olur, derdi olana dil olur şiir. Sanatta etkileşim güzel çalışmaların habercisidir. Küçük ya da büyük hiç fark etmez. Bulunduğunuz ortamda oluşturulan bir dergi, kıvılcım misali birçok şairin, yazarın doğmasına yetişmesine sebep olur. İnsanlarda var olan şiir yazma yeteneği bu fırsatla filizlenir. Şiiri sanat dalları içerisinde değerlendirirken, kendi mecrasında ele almak daha doğru olacağı kanaatindeyim. Tarihte diğer sanat dallarının önünde olduğu dönemleri irdelenebilir. Bu dönemde şiirin gelişmesi için gerekli olan altyapılar oluşturulmuş ve şiir bu uygun zeminde serpilip anlam bulmuştur. Sanatla birlikte zarafetin hâkim olduğu toplumlarda şiir çok daha iyi seviyelerde olacağı bir gerçektir. Aşklar, acılar, içinde bulunulan zor şartlar insanoğlunun duygularını aktif tutan etkenlerdir. Bunun gibi şartlar şiir açısından uygun zeminlerin oluşumuna davet çıkarır. Şiirin gelişmesi yahut gerilemesinde bölgesel şartlar bile çok önemlidir. Fuzuli’yi, Baki’yi, Nabi’yi, Nedim’i ve daha nicelerini dil ve alfabe farklılığından kaynaklanan etkenlerden dolayı genç kuşakların çok fazla faydalanamadığını düşünüyorum. Durum böyle olmasaydı genç kuşaklar bu değerlerden fazlasıyla yararlanabilir ve takdir edersiniz ki daha iyi noktalarda olurdu şiir.
İyi bir dilin yaşamdaki ve sanattaki olumlu etkisi azımsanamaz. Dil bu anlamda iletişim için gerekli en önemli araçtır. Şiir bu manada dilin en güzel hali, en etkili hali, en olgun hali, en çocuk hali, bazen de en uçuk halidir. Şair her dönem arayış içerisinde olmuştur. Değişerek gelişme dürtüsünün şairdeki görüntüsüdür şiir.
Şair için dil tabii ki canlı bir araçtır. Şairin dil ile bir savaşından ziyade dille birlikte bir savaşa girmiş gibidir. Bu birliktelik daha iyiye daha güzele ulaşmak için olduğu bir gerçektir. Şarkılarda kullanılan dil ise ahenkli bir dil. Dilin buradaki işlevi azımsanamaz. Burada kullanılan dil genel anlamda ruhun ana dilidir. Bir nevi araçtır. Müzikteki dil zarafeti ile ebediyen yaşamaya devam edecektir bu anlamda.
İnsanoğlu zor dönemlerden sıyrılmayı becerebilen akıllı bir varlıktır. Sanat anlamında geçmiş tarihimizle bağımızın koparılmaya çalıştığı dönemler her zaman olagelmiştir.
Dergiler, şiir ve edebiyat çalışmaları desteklenirse, şiir atölyeleri gibi faaliyetler yaygınlaşırsa şiir ve şair daha iyi noktalara geleceğini umut ediyorum. Abdulhak Hamid’in ifadesiyle, “En iyi şiirlerim yazmadıklarımdır” bakış açısıyla bakmak ve daha iyisini yapma gayretiyle hareket etmek, şiir evinin inşasına bir tuğla koymak gibidir.
Geleneklerdeki öze bağlı kalarak gerçekleşecek değişimler her zaman etkili olacaktır. Yenilikler bu anlamda önemlidir. Her alanda olduğu gibi şiir alanında da değişimin olumlu ve olumsuz yönlerdeki etkileri görülecektir. Gelecekte şiir adına yapılacak sunumlar, farklı yöntemlerle değişimlere uğrasa da şiirin özünü değiştirmeyeceği kanaatindeyim.
Bazı Avrupa ülkelerinde şiirin bitme noktasına geldiği türünden değerlendirmeler var. Bunun ne derece doğru bir tespit olduğu konusunda kararsızım. Eğer doğruysa, bu durumlara neden gelindiğinin değerlendirilmesi gerekir. Kendimizle ilgili öz eleştirileri yapıp gerekli tedbirlerin alınması yerinde bir adım olacaktır. Şartlar ne olursa olsun şiirin öleceğine inanmıyorum. Kimi şairlerin, kendisinden sonra şiirin öleceğini savunsa da şiir toprağa filizlerini her daim bırakmaya devam edecektir. Bir nesil gider şiir öldü zannedilir. Başka bir nesil gelir şiiri ihya eder, canlandırır. Diller arası, kültürler arası etkileşim şiirler ve şairler vasıtasıyla da olmaktadır. Hele günümüzün teknolojisinde bu etkileşim çok daha fazla ve kolaydır. Şairin çok gezmesi, farklı kültürleri tanıması, çok okuması dille birlikte farklı bakış açıları, şairin ufkunu geliştirecektir. Etkileşimler bir bakıma zenginliği getirecektir.
İnsanlık hangi noktaya gelirse gelsin, özlemlerimiz, ölümlerimiz, acılarımız, aşklarımız var olduğu müddetçe ortak paydalarımızın birisi de şiir olarak kalacaktır.
Şiir, sözlük anlamı olarak şu şekilde tanımlanmaktadır; hayalleri ve duyguları zengin sembollerle, uyumlu sözlerle güzel bir şekilde anlatma sanatıdır şiir. Platon şiiri; “büyülü söz” olarak tanımlar. Fuzuli şiire; “bir sonsuzluk duygusu” demiştir. Melih Cevdet Anday ise şiiri; “bilinen sözcüklerle, bilinmeyenlerin söylenmesi” olarak ifade etmektedir.
İleri gelen devlet adamlarımızdan, çobanımıza kadar her kesimden insanımız şiir yazmakta ve okumaktadırlar. Şiir gündelik hayatımızda daima var olacaktır. Kimi zaman söz olmakta sevgiliye, kimi zaman övgü olmakta peygambere, kimi zaman da şikâyetlerimizin dilidir şiir. Çoğu zaman Fuzuli’nin şiirleriyle derinlere ineriz, Yunus’un şiirleriyle sükûta kavuşuruz, Köroğlu şiirleriyle efeleniriz adeta. Bazen de duygularımızı şiirle dışarı yansıtır, şiirle konuşuruz çok zaman.
Şiirin türü ne olursa olsun çoğu zaman okur, ses uyumlarına önem vermekte, kulağa hoş gelmesine dikkat etmektedirler. Şiiri çok fazlada kalıplara sokmamak gerek. Mevlana, şiir hakkındaki bir konuşmasında karşısındaki şahsa; “ben sana sevgilinin yüzünden bahsediyorum, sen bana vezinden, kafiyeden dem vuruyorsun” diyerek, şiirde sadece şekilciliğe bakılmaması gerektiğini ifade etmiştir.
Çok güzel bir söz vardır, “sanat için sanat mı yoksa halk için sanat mı? ” diye. Mademki şiiri insanlar okuyor önemli olan onların beğenisi olsa gerek. Şiirde beğeni ölçüsü çok farklı olabilmektedir. Şiirde, sözcük ahenginin, şiir sembollerinin olmaması ve çok basit cümlelerle bilinenlerin sürekli yinelenmesi okuyucuyu sıktığı kadar, şiirde çok fazla söz sanatı kullanması okuru aynı oranda sıkabilmektedir. Belki bu anlamda orta bir yol bulunabilir diye düşünüyorum. Şiiri dar kalıplar içinde değil de toplumun örf adet ahlak sınırlarını zorlamadan özgür ve geniş bir yelpaze de yazılabilir.
Hayatın her evresinde olduğu gibi şiir yolculuğunda da emek ve çaba çok önemlidir. Salt ilham geldiğinde kaleme alınan söz dizimi olarak bakılmamalıdır şiire. Bu anlamda şiirdeki altyapının sağlam olması kalıcı eserleri geleceğe bırakabilmek için gereklilik arz etmektedir.
“Şiir yazmak isteyenlere, defterler dolusu aruz yazdırılmalı, sonra hepsini ortadan kaldırıp şiire başlamalı insan” diyen Fazıl Hüsnü Dağlarca bu tespitiyle şiirdeki alt yapının gerekliliğini çok güzel ifade etmiştir. Recaizade Mahmut Ekrem de bir sözünde; “zerreden küreye kadar her şey hakkında şiir yazılabilir” demiştir. Şiirde konu yelpazesi geniş tutulmalı ama nereye kadar? Örneğin bir böcek hakkında da şiir yazılabilir mi diye düşünenler olabilir. Özgürlükten ödün verilmeden özgün bir dille yazılan her şiir bir şekilde değer bulur diye düşünüyorum.
Behcet Kemal Çağlar ise bir sözünde; “çiftçinin aptalı bostancı, şairin aptalı destancı olur” diyerek, destan şiirinin zorluğuna dikkat çekip kolay şiir ve zor şiir vurgusu yapmıştır.
Şiir yazma işi uzun bir süreç işidir. Şairin şiirleri bu süreç boyunca değişiklikler gösterebilir. Bu anlamda bir şairin her dönem iyi ve kötü şiirleri olabilir. Şairin elli yaşındaki olgunluk şiirlerine ne derece saygı gösteriyorsak, on sekiz yaşındaki şiirlerine de aynı çerçeveden bakmalıyız. Ayrıca her şiir aynı ilgiyi uyandırmayabilir. İnsanların beğeni yelpazesi çok geniş ve değişkendir. Bir okurun hiç beğenmediği bir şiir, başka bir okur nezdinde değer bulabilmektedir. Şiir eleştirilerini yaparken buna dikkat etmek gerekir.
Şöyle ki yazma yeteneği olan her insan iyi veya kötü de olsa şiir yazmalıdır. Bazen kötü sayılabilecek bir şiir yazmak iyi şiirin habercisi olabilir de.
Demem o ki şiir yazmak gönül, emek ve yetenek işidir. Şiir dışı argümanları kullanarak şiirin beğenisini artırmak birincil amaç olmamalı. Şiirin, edebiyatın bir türü olduğu unutulmamalıdır. Şiirde yazılan satırlar, incelik, asalet, zarafet içermelidir. Bütün bunları düşünerek okumalıdır okuyucu eserleri.
İlkay Coşkun
10.09.2014
YORUMLAR
Şiirin varoluşu edebiyatı doğurmuştur . Nesir ve Nazım diye ayrılan edebiyatın her ikisinde de ölçü ve biçim vardır Şiiri kalıplaştıran şiire ahengini, akışkanlığını veren ölçü ve durakların olduğu kalıplardır asıl önemlisi bu kalıpların içine bir birine anlam katan kelimelerin yerleştirmedeki ustalığı yazarı mükemmeliğie götürür. Bu gün lise öğrencisine murabba, kaside, gazel vs nedir diye sorsanız ha hu der fazla bir şey bilmez zaten o kültürü biz bir şekilde terk ettik. Elimizde hece vezni kalmıştı onu da serbest vezin veya yeni türk şiiri adı altında bozduk. Yabancı şarkı güfteleri serbest şiir şeklindedir oysa bir türküde serbest vezinli şiiri kullanamazsınız kullanırsanız türkü arabesk olur Oysa kulağa hoş geliyor diyerek arap ve hint müziğinin harmanlanmasından çıkan arabeskin kültürümüzdeki yerini anlmak zordur.
Şiiri yazan duygusunu kültürünü okuyup anladıkların yansımasından çıkan kelime hazinesini genişliğinden yararlanarak her kelimeye çok anlam yükleyerek anlamlı bir anlatı olduğunu iyi bilmek lazım bir tasavvuf şiiri yazan natürel şiir yazarken içine ister istemez tasavvufu da kattığını görürüz, buda onun o yöndeki duygularından kaynaklanır.
Herkes şiir yazar önemli olan okurunun aklında kalan ve kişiliğine etki eden kelime dürtülerini iyi yakalanmış olması yoksa gazete okur gibi okunursa sadece okunmuş olur
Şiiri her yönüyle, tanımıyla, günümüz dünyasındaki sorunları, vazgeçilmezliği, önemi kapsamında değerlendirerek hedef göstermiş sayın yazar. Okura da gez, göz, arpacık, tetik diyerek nişan almak kalmış. Şiir evet, yüzyıllar boyu süregelmiş ve gelecekte de insanlığın sonuna kadar devam edeceğine inandığım bir edebiyat türü. Şairler, tarihin ilk devirlerinde kahin, büyücü, bilici gibi isimlerle anılıyormuş.
Hayal güçlerinin zenginliği, sihir yapma seanslarında kullandıkları etkili ve kafiyeli sözler halk ve dönem iktidarları tarafından kimi zaman göğe çıkarılmış kimi zaman da asılacak, derisi yüzülecek kişi olarak görülmüşlerdir. İyi bir şiir gerçekten okur üzerinde yüksek tesirli bomba etkisi yaratabilecek niteliğe haizdir. Toplumun uyanışını, sesini yükseltmesini istemeyenlerin işine gelmez. Popüler şiire gelirsek, gerçek şiirin bir numaralı düşmanıdır. " Çok az sayıdaki örneklerinin dışında ne yazık ki popüler edebiyat içerisinde çoğu zaman yer alamamıştır. " demişsiniz yazınızın bir yerinde.
Bence, popüler edebiyat arasında maalesef kendine yer edinmiştir şiirimiz. Kolay yazılan, kolay anlaşılan, dile ve gelişimine, edebi sanatlara ehemmiyet verilmeden, kitlenin taleplerini önceleyerek yazılan şiirler maalesef bugün gerek internetin sağladığı sınırsız olanaklar kullanılarak gerekse edebiyat camiasındaki bazı dergilerin yapmış olduğu ahbap çavuş ilişkisi neticesinde gürbüzleştirilip, köklendirilmeye çalışılmaktadır.
Özünde şiir yazmaya çalışmak, çaba harcamak, elbette güzel ve saygı duyulası bir eylem .Ancak bu, tekke edebiyatını da kapsamalı, klasik edebiyatı da, halk edebiyatını da, modern edebiyatıda. Yani şiir yazıyorum diyen kişi, aruzun, hecenin o sesindeki armoni gücünü sindirmeli, bilmeli öncelikle diyorum. Sesin gücünün farkına varan bir şiir yazarı bunun sadece dize sonlarında değil, kelime içlerinde, sonra yanyana geleen kelimeler ile, sonra bir dizeyle, öbür dize... derken bütün şiire yaydığı bir klasik müzik bestesi gibi ortak sesten oluşan bir güzelliğin farkına varabilmeli. Ses midir sadece şiir. Bu da yetmiyor elbette...sesle birlikte anlam, anlamla birlikte biçim, biçimle birlikte imge, teşbih... yanmaktır şiir cayır cayır ... çala kalem yazmanın dışında gerçekten ateşlerin en büyüğüdür.Şairler bu ateşe gönüllü kendilerini atan kalem cengaverleridir.
Özenli, çok kapsamlı bir çalışmanın ürünü yazınızı dikkatle ve beğeniyle okudum. Şiir yolunuz açık olsun . Teşekkürler değerli paylaşım için. Başarılarınız daim olsun. Saygıyla .
Şiir dalga gibidir, kıyıya ulaşan köpükleri öykü ve romana dönüşür. Aşk duygu ise anlamı vuslattır Şiirde duyguyu ayakta tutan içeriğidir Şiiri anlaşılmaz imgelere boğmak tusanami dalgasında sörf yapmaya benzer Şiirde farklı anlamlar çıkarılması ışığın prizmadan renklerine ayrışması gibidir. Esenlikler dileklerimle...