- 527 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
GÖLGEMİ İHBAR ETTİĞİM...
Bildiklerim bilmediklerimi sorguluyor içimin ahkâmlarında ve körebe acılarla hemhal, ben sükûnetime vakıf dünümle mi ne oyalanıyorum?
İçimin bahtiyar imlerinde yarım ağız göçebe ruhumun da kıblesinde hazır ola duruyorum: huzurun albenisine tutsağım ve aklımın hücrelerine tek tek mil çekiyorum.
Bir gülümseme armağan etse tabiat, demenin ötesinde şiar edindiğim acıdan mı ne nasiplendiğime biat, ben sadece içimin kıyıma uğramasında, basireti bağlanmış mutluluk nameleri serpiyorum yine o boşluğun hicvinde ben gölgemi sadece gölgemi ihbar ederken.
Ne d/okunaklı diyenlerin yalancısıyım.
İçimin hümayun beyitlerinde un ufak olmuş mutluluğun kırıntılarına talip iken tabir edemediklerimle tatmin edemediğim insanoğluna nasılsa mutluluğumu zimmetliyorum sanki dün gibi.
Hâsıl olan o boğucu hava.
Nemli yeryüzü ve nemli beyitler.
İçimin pervasızlığında dokunaklı bir sure tadında yine içmeye doyamadığım kederin kaderle olan ittifakına bin bir kulp takanlara inat, ben sadece sevdiklerime binaen ve bunca sevgisizliğe inat bir tohum daha atıyorum gönül bahçeme ve suluyorum yine gözümün neminde yeşeren beyitlere göz kırpan bir melekten aldığım neşeyi an’a yayarken aslında darmaduman edilmiş hırpani zamandan da almak adına intikamımı, demekten imtina edip bir çocuk kadar nazlı ve niyazlarımda saklı kim ise sadece Tanrı ile olan gönül birlikteliğimde rivayetlerini sonlandırıyorum iblisin.
Aşka nazire eden şiirlere düşüp de yolum ve imkânsızlıkla eriştiğim gönül haneme sayısız çentik atıyorum.
Kurduğum içimin alarmı.
Zararı kendime aslında zanların nasıl da muteber dokunuşlarla zamirlere yüklendikçe yüklendiği…
Kursağımdan geçmeyen tek haram sevgi hem bu, değil mi hayatla olan irtibatımda beni maneviyata tutkulu bir kul yapan…
Göl durgunluğunda geçen ömrün hazan çılgınlığı aslında zararsız nöbetlerden düşen payıma ve anlama zorluğu çekenlere de artık itibar etmediğim belki de anlatmaktan bitap sadece satırlarla ettiğim hasbıhal sayesinde kurguladığım mutluluğun izdüşümü: belki bir feryat kimine göre lakin içimin depreşen hüznüne de bir ırmak ve bir katkı…
Öbür gözümde eksik bir yaş var madem ve derken transfer ettiğim yaş’a müdahil bir yas gerginliğinde ben kendi yasamı yazmaktan şeref duyduğum ve her halükarda yüce Yaratana tabi olduğum…
Hürmetine binaen hüznün ne çıkar ki günlük ve anlık sitemlerin muhatabı sadece kendim iken? Yetemediğim ne çok insan ve ben yetinmeyi öğrenmişken, içimin imkânsızlıklarında kim bilir kaçıncı dalya kaçıncı mevsim kaçıncı kaptı kaçtı?
Zorluklar…
Göreceli sağanaklar aslında haneme yağan ve tepemde volta atan kendi halinde bulutlar ve yine ve yeniden gölgemi ihbar ettiğim…
Tutsağı olduğum ne çok duygu ne çok katmerli hicran ki aslıma vakıf olsam da ve dünüme tezat bir kerrat cetvelinde büyüyen sayılardan yok ki farkım.
Çarptıkça büyüyen o sonsuzluk aslında artı sonsuzluğun eksi sonsuzluğa düşmanlığı belki de tam tersi ve içimdeki düşman yine kuru başıma varlık addedilen benliğimle kim ise sükutu hayale uğrattığım belki de ilk sırada yüce Yaratan ve ben, defolu kimliğimle hala katsayımı arttırmak adına dişimi tırnağıma takıp günümle ve kendimle kavgalı yine bendimden taşmanın verdiği coşkuyu günlere yayarken…
Haznesinde ne saklı ise fıtratın.
Öbek öbek hiçlikle kurgulanmış varlık addedilen o muğlâk nesne.
Bir somut bir de soyut ne çok ritüel.
Kazanım babında kaybettiklerimle içli dışlı derken gonk vurup da güne kaldığım yerden devam etmenin verdiği azap ya da mutluluk… kim bilebilir ki?
YORUMLAR
Hata olur mu hiç ,sevmek ve umut etmek...en güzeli duyguların, bu olsa gerek. Sevgimle kutluyorum güzel ve anlamlı yazını.
Gülüm Çamlısoy
Çok çok teşekkür ediyorum varlığına.
Sevgilerimi gönderiyorum canım.
Ön sözü olmayan ne çok acı hayır, ne az nitelikli varsayım aslında ismin de varlığın da yeğ tuttuğu...
An geliyor...an gidiyor da birdenbire ve içinde saklı ne çok bilmece benzeri sunumunu da hayatın ihya ediyor adeta.
Söylemediğim ne kalmıştı ki? Oysaki altı üstü iki üç gün baş başa kaldığım ne ise ve kim ise aslında kalemin hicvinde bir tekerlek misali, sandım ki her şeyi söyledim ve noktayı koydum da.
Hep ama hep devamı var hikayenin aslında ne çok detay var ne çok yanlı acı: kambersiz düğün misali ne zamanki acı ve yaşanmışlık hayata eşlik etmesin.
Dibine vurmak aslında tavan yapan ne çok sırdaş duygu...
Uyuduğum kadar unutulmaya da bağışıklık kazandığım yine de hayatın engebelerinde ben ayan beyan satırlara ve sevdiğim insanlara tutunurken...hata değil, değil mi sevmek ve umut etmek?
Sevgiyi kapı dışarı edenlerden ömür boyu kaçıp içimdeki sevgi dağını daha da tepelere taşıdığım gelin görün ki; bazı şeyler hep göz ardı ediliyor belki de buna mecburuz bu yüzden insan sevgiye, inanca ve dostluğa alışa geldiği üzere bağımlılık kazanıyor.
Bir yeti.
Bir yetim cümle.
Bir azap bir de arazında ömrün sımsıkı tutunduklarımız: tüm sevdiklerimiz hele ki ailemiz...
Sevgimlesiniz.
Gülüm Çamlısoy
çok teşekkür ediyorum.
selam ve saygılarımla dost yüreğine.