- 344 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TURAN DURSUN.
TURAN DURSUN
Her şeyin çözümünü Marxizmde görüp, ‘Biricik ve bilimsel dünya görüşü’ olarak Marxist felsefeyi ileri süren ( S:18), Materyalizmi dünyanın gerçek yüzünü görmekle eşdeğer ve Marxizmi ise bilimsel silah ilan ederken (S:20) tüm bunlardan sonra Marksist teori dogma değildir ( S:22) diye yazabilen bir adamın eseridir bu kitap. Aksiyonun şartlarını dikkate almamak dogmatiktir ( S:46) yazar ne yazık ki toplumun temel dinamiği dine tamamen karşı olduğu ideolojisi ile bizzat kendisi dogmatizmin merkezine oturmaktadır. Mutlak bilgi diye bir şey yoktur (S:82, 95) diyen yazar diyalektik materyalizmi dogma haline getirdiğinin farkında bile değildir.
Çelişkinin toplumsal boyutunun ‘hak- batıl’ arasında olduğunu fark edemeyen yazar klasik marxist terminolojiyi kullanarak ilkel-feodal…komünal toplum sıralamasını (S:91) yaparak yine tarihi toplumsal gelişimi dogmalaştırarak dondurur.
Bilim ilerledikçe tanrının varlığının delillerini daha gün yüzüne çıktığı -DNA’nın keşfinden Big bang’a…Detay sitemizde – günümüzde tanrıyı hayal ürünü ( S:26), gereksiz (S:142) dolayısı ile yaratıcı olmayan (S:141) kabul eden, Hegel’in öğrencisi Marx’ın ( S:31) diyalektiğinin temeli olarak ileri sürdüğü 3 nedenin artık tam tersine materyalist felsefeyi redde götürdüğünü yazar o zamanlar görememiştir. Bu 3 neden: Hücrenin keşfi ( Tam teşekküllü bir şehir gibi çalışan hücre nasıl ateizme delil olabilir? ), Enerjinin dönüşümü (Var olanı en güzel şekilde ve devamlı kullandıran bu sistem ayarlayan – düzenleyen olmadan kurulabilir mi idi?) , Darwinizm ( “Evrim teorisi ” adlı yazımızı tavsiye ederiz.)
O zamanlar bilimsel (!) olan görüşün ömrünün bu kadar az olması, dini kabul eden sosyalizmi bile reddetmesi (S:22) ve hayatını adadığı ideal uğruna feda etmesi de yazar açısından ayrı bir trajedidir. Diyalektik materyalizmin daha önce ortaya çıkmamasını bilimsel gelişmelerin eskiden ileri düzeyde olmamasına, mesela ‘bir türün başka bir türe ‘ geçmesinin bulunamamasına bağlayan (S:33) yazar aslında aradan geçen yaklaşık bir yüz yıla rağmen hala bunun ispat edilememesi aksine yaratıcının delillerinin daha da berraklaşması karşısında aslında kendi ideolojisinin çöplüğe gittiğini ne yazık ki görememiştir. Tabiatı karşıtların mücadelesi olarak ifade eden ( S:76) yazar ne yazık ki parçaya bakıp bütüne hakim olamamış, tabiattaki ‘mücadele’ değil uyum – dengeyi fark edememiştir. Bizzat kendi kitabında (S:95) verdiği güneş ile gezegenler örneği bile kendi kendini yalanlamaktadır.
Bilimi siyasi görüşlerine alet eden ama bilimin de durmadan değiştiğini ( Bu konudaki yazımıza ” Bilim yanılmaz mı?” adlı çalışmamızdan ulaşabilirsiniz )
ideolojisine olan bağnazlığı nedeni ile ile fark etmeyen yazarbilim ilerledikçe materyalizmin de ilerlediğini ileri sürebilmiştir (S:134)
Yazar metafizik terimini kitabında kullanırken aslında İslam’ın tamamen zıddına, Hıristiyan teolojisinden hareketle dine saldıran yazar bazen İslamî olan görüşleri de materyalist görüş olarak kitabında ileri sürebilmektedir (Mesela S:39, 40, 78, 81, 82, 144…) Hıristiyan metafiziğini ilerlemeye engel gören- ki haklı- yazara göre her sorunun cevabı materyalist felsefededir ki kitabı boyunca bu iddia her zaman ileri sürülür ve metafizik ise hiç bir şeye cevap veremez. Hıristiyan teolojisi – Metafiziği- için söyledikleri için yazar haklı iken ne yazık ki kendi ideolojisi de aynı şekilde tamamen bilim ışı ve sorunlara çözüm olmaktan uzaktır!
Pr. Dr. Arman Kırım, Dursun’u ateist yapan bu eser için bakın ne yorum yapmaktadır: ” Gençliğin bakış açısını daraltan, kalıplaştıran bir kitap Politzer’in Felsefenin temel ilkeleri. Bu kitabı özümseyerek okuduğum için uzun yıllardır derin bir pişmanlık duyarım. ” der. ‘Az felsefe dinsiz çok felsefe dindar yapar.’ prensibi gereği, her şeyincevabını içinde bulduğunu zannettiği Dursun’un bu yeni kutsal kitabı da aslında bir dogma kaynağı olmak dışında bir özelliği olmayan, belli bir zaman aralığında insanlara tesir etmiş sıradan bir kitaptır o kadar. Zaten kitapta bir çok solcu tarafından Sovyet propagandası yapmak ve yanlı olmakla itham edilmiştir. İşte hareket noktası bu kadar çok eleştiri alan bir kitap olan Dursun’un bundan sonraki yoluda, ilk düğmesini yanlış ilikleyen insanın sonraki her hareketinin yanlış olması gibi olmuş, hep aşırı, fanatik ve yanlı olmuştur.
Politzer’e selam!
Ateist filozoflardan Georges Politzer’in -ateizme giriş elkitabı sayılan- “Felsefenin başlangıç ilkeleri” kitabından:“ Evren yaratılmış bir şey değildir. Eğer yaratılmış olsaydı, o takdirde evren’in tanrı tarafından belli bir anda yaratılmış olması ve evren’in yoktan var edilmiş olması gerekirdi. Yaratılışı kabul edebilmek için her şeyden önce evren’in var olmadığı bir anın varlığını, sonra da hiçlikten (yokluktan) bir şeyin çıkmış olduğunu kabul etmek gerekir.”
Bilim bize tüm evrenin büyük bir patlama ile yoktan yaratıldığını ortaya koymaktadır. Big Bang adı verilen bu teoriye göre evren günümüzden yaklaşık 15 milyar yıl önce tekil bir noktanın patlamasıyla hiçlikten yaratılmıştır. İlk patlamadan planck zamanı denen ve saniyenin 10-43‘ü kadar geçen süre fizik kanunlarının geçerli olmadığı fizik ötesi bir durumdur. Bu süreden sonra madde ve fizik kanunları oluşmuştur. Planck zamanından önce ve büyük patlamadan önce madde ve mekânın olmadığı, hatta zamanın da olmadığı, hiçlik ortamından mekan, zaman ve madde yaratılmıştır.
O Allah evren’i (gökleri) ve yeryüzünü yoktan yaratandır ( Bakara, 117)
Kendisi de bir agnostik olan gök bilimci Robert Jastrow, God ve astronomers isimli kitabında şöyle söylemektedir: “Aklın gücüne inancıyla yaşamış olan bilim adamı için hikaye kötü bir rüya ile biter. O cahillik dağlarına tırmanır; zirveyi ele geçirmek üzeredir; son kayaya tutunarak kendini yukarı çektiğinde orada yüzyıllardır oturmakta olan bir grup din adamı tarafından selamlanır.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.