- 1309 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Azmettirilmiş Bir Öykü
İşte yine bir cinayete adım karıştı sayende... Tüm delilleri yok edip, gün doğmadan ayrılmalıyım şehirden. Yarın herşey ortaya çıkacak, herkes cinayetten bahsedecek. Gazetelerin sürmanşetten verdikleri habere, maktülün vesikalık, aciz görünüşlü bir fotoğrafı basılacak ve "Katil Kim?" diye soracaklar. Polis "Araştırıyoruz" yanıtını verecek. Sokakta, otobüste, dükkanlarda yorumlar yapılacak bir süre.
Otopsiyi yapan genç doktor, kalbinin yerinden sökülmesi sonucu ölümün saat kaçta gerçekleştiğini yazacak raporuna. "Cesedin üzerinde katile ait bir delile rastlananamamıştır." ibaresi geçecek tutanaklarda. Ve ben gitmiş olacağım yine ve yeniden... Azmettireni sormayacak kimseler. Esrarengiz katili de çabuk unutacak ahali, polis delil yetersizliğinden dosyamı herhangi bir rafta tozlanmaya bırakacak.
Kabuslar göreceğim uzun geceler... Önce cinayet gecesini tekrar tekrar, ter ve gözyaşı içinde yeniden yaşatacak bana düşlerim. Sonra kaç gece yakalanma korkusu titretecek yüreğimi. Cenazeye gitmek isteyeceğim aslında, ama cesaret eder miyim?
Seni arayacağım suçlu, çaresiz sesimle,"yardımın gerek" diyip sana geleceğim. Ama "cinayetimin sebebi sensin" diyemeyeceğim. Sadece ağlamaya, koynunda uyuyup huzur bulmaya geleceğim evine ve sabah uyanır uyanmaz giyinip gideceğim. Sorarsan cevabım ;
"Ben buyum işte! Kimine azrail, kimine katilim, kimine göre bir kaçak, sana göre hayalperest, annemin melek yavrusuyum, babamın erkek fatması, kendimin tutsağıyım aslında. Senin olmadığın heryerde sürgünüm ben. Sevmeyin beni dedim. Sevdiler! Ne yapsaydım?
Zaten ne yapsam bu bir cinayetten farksız olurdu.
" Bir yüreğe iki aşk sığar mıydı? Şimdiye kadar "aşkım" dediklerim; hepinizden özür dilerim. Hiçbirinizi üzmek istememiştim. Dipsiz karanlıklarım vardı hep yanınızdayken. Karanlığın içinde seviyordum onu ben. Mumlar yakıp yüzünü ancak o mumun ışığındaki silüette görebiliyordum. Ne yapsa nefret edemiyor, küsemiyordum. Sanki, ne kadar çok seversem, bana gelme ihtimali o kadar artacakmış gibi ümitleniyordum. Bir ara unutur gibi yapıp başka kalplerle avunuyordum. Önce;"bu sefer olacak, bu ıstırap bitecek" diyordum. Sonra bir gece yine o dipsiz karanlık kuşatıyordu beni. Sarıp sarmalanıp aşka dolanıp, kollarındaymışçasına uyuyordum.
Affedin beni ne olur! Böyle kırıp döktüğüm için kırılıyorum hep belki de. Ne kadar çok can alırsam o benden o kadar uzağa gidiyor.
Senin yüzüne nasıl bakmalı şimdi. Herşeyden habersiz, içimdeki fırtınalara hiç yakalanmadın ki. Benim hezeyanlarım üzüntüden çıldırtırdı seni biliyorum. Anlatmalıydım, elinden tutup göstermeliydim bütün karanlık köşelerimi. O zaman yine böyle sevgi dolu olur muydun? O’na rağmen beni sever miydin? Seni sevmeme niçin izin verdin diye kızacaksın. Ama bilsen sevilmeye öyle ihtiyacım vardı ki. Onu düşünmüyordum kaç zamandır. Ah..şarap..ah şarap...! Sarhoş olup,durup dururken hemde... Ayağım kayıpta karanlığa düştüğüm yerde aniden karşıma çıkıverdi işte. Karanlıklar silmişti sana ait olanları, geriye yine bildik alışıldık tablo kalmıştı bana. O ve karanlık. Bunu gördüğümde oraya tekrar düşmek değildi beni asıl yıkan. Esas acının sancısı saplandığında anladım ki; ben onun bana geri dönme ihtimalini hiç gözardı etmemiştim. Seninleyken, hatta en mutlu halimde kahkahalar atarken bile ümit ediyormuşum. Sana geldim dese herşeyi bırakıp koşarmışım, atlarmışım kollarına, ardıma bile bakmazmışım. Bu nasıl bir kalp, nasıl hem bu kadar delicesine aşık, hem bu kadar gaddar... Perişanlığımı nasıl anlatsam sana. Nasıl haklı çıkarsam kendimi, bu cinayeti örtbas edebilsem. Senin hiçbir suçun yok, onun da suçu yok. Bu üçgende kendine söz geçiremeyen bir kişi varsa o da benim.
Ne yağmur yağmıştı o gece değil mi? Hava buz gibiydi ve ben sırılsıklam yol ortasında titriyordum.Yoldan geçenlerin kapalı bir yere gitmem konusundaki fikirlerini duymazdan geliyordum. Çünkü istediğim neydi biliyor musun? Elinde şemsiyeyle o gelsin. koşarken sıçrayan sulara kızarak yanıma gelsin. Şemsiyenin altında başımızı birlikte koruyarak koluma girsin, gel hadi çok ıslanmışsın, kapalı bir yere gidelim üşüteceksin."desin. Gidince elinde kendi gibi kokan havlusuyla yüzümü, saçlarımı kurulasın, ellerimi avuçlarına alıp nefesiyle ısıtmaya çalışsın. Titrediğimi farkedip gözlerimin içine baksın, taa içine baksın ki anlasın üşümüşlükten değil aşıklıktan titrediğimi anlasın. Sarılsın sımsıkı bırakmasın. İstediğim, dualar ettiğim buydu ama elinde şemsiyeyle yaklaşan o değildi sendin. Çok üşümüştüm gerçekten ve biraz ısınmak için koluna girip seninle geldim. Gözüm hala penceredeydi, belki sokaklarda beni arıyordur. Ben şimdi seninleyim işte, bulamıyordur diye tedirgin yüreğim. Sense soğuktan titrediğimi sanıyorsun. Oysa kapalı bir yerde olsam da,kısa süreliğine ısınsam da benim ruhum hala o yağmurda ıslanarak onu bekliyordu. Ruhum seninle gelmeyi reddediyordu, inanmıştı bir kere o gelecekti.Er ya da geç gelip bu ıstırabı bitirecekti. Önce kurulayacaktı, ısıtacaktı, yaralarıma pansuman yapacak, iyileşmemi sabırla bekleyecekti. Bir kuş gibi yeniden kanat çırpmak için hazır olduğumda beni alıp kendi dünyasına götürecekti ve o karanlığa sonsuza dek veda edecektik. Geride bıraktıklarıma üzülmeyecektim çünkü bu anı yıllarca beklemiştim. Olmuyor! Benim gözüm pencerede, ruhum sokakta perişan ve ıslak. Benim çaresizliğim senin katilin olmak zorunda. Ömür bu; böyle geçmez, sevildiğin yerde, huzur bulduğun yerde olmalısın diyordun. Seni sevmeyi, seni gerçekten çok sevmeyi nasıl istedim bilemezsin.
Ellerimi kana buladım ben, bu lekeyi sökmenin yolu yok. Sana tertemiz bir kalple gelmemin, ruhumun derinliklerinde gezinebilmenin bir yolu yok artık. Ben her cinayetimde biraz daha ölüyorum. Kendi kanımda boğuluyorum anlayacağın. Herşey için üzgünüm..."
Evinin bir köşesinde bu mektubu bulacak dedektifler. "Aynı kişinin el yazısı" diyecek içlerinden zeki ve rütbesi yüksek olanı. "Diğer cinayetlerdeki mektuplar gibi.."diyecek sesli düşünür gibi yaparak. Kağıdın üzerinde ne saç teli, ne parmak izi, ne gözyaşına rastlamayacaklar. El yazımı inceleyenler, solak olduğumu, muhtemelen asosyal ve manik depresif...falan fişman olduğumu söyleyecek ve kişilik profilimi çıkaracaklar. Mektupta bahsettiklerime bakılırsa şizofreni olabilirmişim, karanlıkta gizlenen bir hayalden bahsediyormuşum. Beklediğimve çoksevdiğimama beni sevmeyen, umutsuz bir aşkı anlatmama karşılık dedektiflerin yorumu ilginç olacak; belki sıradaki kurbanım odur ve onu bulmaya gitmişimdir. Onlar bunlarla meşgulken ben mışıl mışıl senin yanında uyuyordum öyle değil mi. Aslında bilseydin, katil olduğumu bilsen açar mıydın kapıyı bana? Böyle şefkatle sarar mıydın? Sabah çıkıp giderken ardımdan "şimdiden özledim" gibi bakar mıydın? Hastalıklı bir aşk bizimkisi biliyorum. Başı sonu olmayan birşey. Gidişime izinvermesen keşke, başka birini daha öldürmek zorunda kalmaktan çok korkuyorum. Bunu sen de bilebilseydin...
Sen hiç bana ait olmadın ve belki ben hep bunun hıncıyla işledim o cinayetleri. Çünkü sahiplenmek istiyorlardı. Aptallar! Israrlarıyla beni deli ettiler. Senden koparabileceklerini sandılar. Anlamamakta direnince de canlarıyla ödediler bedelini.
Zaten onlara ne yapsam, bu bir cinayetten farksız olurdu...
İştekapından çıkıyorum, yeni kurbanımla nezaman ve nerede karşılaşacağımı bilmeden dalıyorum hayatın kalabalığına... Er ya da geç yine sana dönmek üzere.
A.E. 11/2006
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.