- 835 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Öğretmenim,aşk nedir?
Badadınlı,Yozgat-Sorgun ilçesine bağlı ve okur-yazarı ile meraklısının bol olduğu bir kasabadır.İşte bu olay tam Bozok yaylasının ortasındaki bu yerde geçer.
Okulda işimiz bitince hem öğretmenlerle,hem de kasabalılarla sohbete başlamıştık.Trakyalı olduğumu söyleyince,"Aaa hocam,bizim Trakyalı çok sevdiğimiz bir öğretmenimiz vardı,tanır mısınız acaba:Ali Koç Elegeçmez.Biz kendisini hem çok sever,hem de hiç unutmayız.Bir gün çocuklar,’Öğretmenim,aşk nedir?’diye sorar.O da kızmak,bağırmak yerine,tam tersine güzel bir örnekle açıklamaya çalışır:’Çocuklar,geçen gün laboratuvarda deney yaparken,dikkatinizi çekmiştir sanırım.Mıknatısın benzer kutupları birbirini iterken,zıt kutupları çekiyordu.Ama biz bu gücü göremiyor,olayı görebiliyorduk.İşte aşk da böyledir:Görülmeyen ama yaşanan güçtür,duygudur’deyiverir...Bu ders,okulda kalmamış,evlerimiz kadar gelmişti.Onun için onu hiç unutmadık"dediler.
İyi bir öğretmenin ikna edici ve kalıcı bir açıklaması...Bize basit gelse de insanlar üzerinde iz bırakıyor.Tıpkı,Leyla ile Mecnun hikayesinde,Leyla’nın;
"Göçüp gittik bırakarak/Kalanlara sevgimizi...."dediği gibi.
Peki bizden ne kalıyor/kalacak geriye ?
Azıcık düşünsek yeter sanırım.
YORUMLAR
"Aşk",oldukça derin ve biraz da zor bir konu.Ben oldukça dar anlamda,oysa "tunar2019" ise çok geniş anlamda yaklaşım göstermiş.
"Aklın yolu birdir" diye "ezberledik."Ama bin bir yolu da olabilir aklın ve tabi ki "aşkın anlamının da."
Mesela Hilmi Yavuz'daki "aşk" anlayışı da "sevda" üzerinedir.Şu satırlardaki gibi:
"Sevda derinlerdedir,oysa Ferhat/
Yüzünü kazmada dağın."
Aşkı anlamak için galiba "derinlere" ulaşmak gerekiyor...
Ve bir de "empati" yapabilme olgunluğuna.(tunar2019'un "yanarsan" dediği bu olsa gerek.)
Uzun yoruma teşekkür ederim..Sanki bir yazı daha eklenmiş gibi oldu.
Çok farkında olmasakta etrafımızda gezer onlar. Bazen deli der geçeriz ama çoğu kez acıma hissi duyarız onlara karşı. Birbirinden farklı sebeplerle bu hale düşmüştür onlar.
Bazıları vardır saldırgan ve agresiftir etrafına. Yakıp yıkar ve ürkütürler insanları. Bunlar klasik delidir ve dikkat edilmesi gereken tiplerdir. Kimisi doğuştan kimiside hastalık sonucu bu hale gelir ve çoğunlukla mantık dışıdır hareketleri. Allah tan şifa dileyip uzak durmak ve tedavi etmek gerekir.Asla dışlamamak ve hor görmemek gerekir. Zira akıl bir nimettir ve onunda şükrü ve zekatı vardır elbet mecazi manalarda.Osmanlı bu insanları müzikle tedavi etmiş ve çok başarılı sonuçlar almıştır. Aynı çağlarda avrupalı dostlarımız bu garibanları içlerine şeytan girmiş diyerek diri diri yakmışlardır. Dinimizin hangi yüceliğini anlatabiliriz ki ? kalemin kelamın aczine bir vesikadır anlattıklarımız.
Bazıları vardır ki anlamsız sesler çıkarıp gülerler. Anlaşılmaz konuşmalar ve hareketler yaparlar. Saldırganlıklarına az rastlanır. Konuşunca deli olduğuna inanmak istemezsiniz. Bir çok kişinin çözemediği problemleri çözer ve mantık dışı sandığımız aşırı mantıklı analizler yaparlar. Beş duyu organı dışına kısmi olarak ta olsa çıkarlar. Bizim bilmediğimiz ses ve görüntüleri algılarlar ki biz de bu yüzden kolay yolu seçeriz ve deli deyip geçeriz. Bu tipler bir haksızlığa uğramış ya da acı çekme sonucu bu hale gelmişlerdir. İstifade edilebilir kişilerdir ama yaklaşmasını bilmeden tehlikeli olabilir. Deli olmadan anlaşılmazlar bir bakıma.
Bazıları vardır ki en makbul deli biçimidir. Mecnun dan öte mecnun dan ziyadedir bunlar. Abdal ve budala dediğimiz kişilerdir. Zaten abdal ve budala ne demektir diye sorsak salak ya da aptal manasında cevaplar alırız oysa bu edebi olarak ta mana olarak ta yanlıştır. Zira mecnun abdaldır. Aptal değil. Kendini akıllı zanneden aptallar bir harf ten ne olacağını anlayamadıkları için aptallığı seçerler. Ama insanlar aptalı hiç sevmez. Dalga geçer. Oysa abdallar zamanla mekanla dalga geçer. Bu insanlar beş duyuyla dalga geçer. Abdallık ve budalalık ALLAH aşkının yaşandığı hallerdir. Daha doğrusu bu hali yaşayan insanlara verilir bu isimler.
Leyla ile Mecnun da anlatmıştı rahmetli Nusret ÖZCAN ilahi aşkın tecellisini. Nasıl bir anlatımdı o kitap ve nasıl bir aşktı kabile reisi nin oğlu Kays ın Leyla ya olan aşkı. Kays Mecnun ismini aşkından sonra almıştı. Deliliğin en makbul ve en kabul görür biçimiydi yaşadıkları aşk. Mecnun Leyla yı öyle samimi ve içten sevmişti ki gün geldi kendini Leyla nın zaatında eritti. Bitirdi.Varlıktan sıyrıldı ve o oldu.Kilometrelerce uzaktan Leyla nın canı yansa içinde hissetti. Bir oldular. Aynileştiler. Birbirinden çok uzaktalardı ama aynı ruhu paylaşıyorlardı. Aynı dünya da yaşıyor olmak bile bir mutluluktu onlar için. Kavuşamasalar da zaten seven kalpler için zamanın mekanın ne önemi var dı ? Aşk ya da delilik adını siz koyun.
Zamanla Mecnun Leyla yı da aştı. İçinde büyüttüğü aşık olduğu şeyin Leyla dan öte olduğunu anlamıştı. Ve aştı Leyla yı. Önce kendinini varlığını ertimişti ya hani. Şimdi ise Leyla nın varlığından sıyrıldı ve rabbini buldu. Ondan öte olanı ondan ziyade olanı bir kulun kalbinden geçen yolda buldu. Anladı ki sevmeden sevilmiyor insanlar. Anladı ki kalp kazanmadan yaratıcının sevgisine erişilmiyordu. Ve erişti o makama Mecnun. Abdal ve budala olarak aşkın en mükemmelini deli sıfatıyla anlattı nesillere çağlara. Leyla nın köyünden geçti diye köpeği bile öpen Mecnun anlamıştı maksadın artık Leyla olmadığını. Kendini aşmanın ve Leyla yı aşmanın da bir bedeli vardı ve Mecnun o bedeli ödeyerek yitirdi aklını.Zaten aklın aciz kaldığı bir makamda olduğu için gerekte yoktu akla artık. Aşk delilik ve ayılmayan bir sarhoşluk içinde deliliği anlattı bize. Böyle seveni ateşe atsan ne yazardı ? içinde ateş yanana ateş ne yapabilirdi ? Böyle deliyi anlamak içinde deli olmak gerekirdi değil mi dostlar ?
Şairin dediği gibi dostlar::: BENZETMEK GİBİ OLMASINDA CEHENNEMİN ATEŞİNDE YANIYOR GİBİ YANIYORUM BU AŞKIN ATEŞİYLE.
BENİ ANCAK YANARSAN ANLARSIN YANARSAN ANLARSIN.
NOT: Hocam ; benim aşk yorumum bu. Selamlar..
tunar2019 tarafından 10/16/2008 12:09:16 AM zamanında düzenlenmiştir.
tunar2019 tarafından 10/16/2008 12:09:49 AM zamanında düzenlenmiştir.