KÖPRÜDEN GEÇİNCE
KÖPRÜDEN GEÇİNCE
Sahil kasabası koyunun çay bahçesinde oturuyordu. Masaya yaklaşan -komşusu olma çabası içinde olduğunu bildiği- kişinin yüksek sesle "belediyenin şu partilisi bu partilisi fark etmiyor, yemeden iş yapmıyorlar" çığlığı; anılan partinin üyesi olarak canını oldukça acıttı.
Nasıl canı acımasın ki... Sanki sözü edilen kendisi...
Bulunduğu yerleşim yeri, son yerel seçimde köyden mahalleye dönüşmüştü. Bağlı olduğu ilçe belediyesi sahil modasına uydu. Tercihini muhalefetten yana yaptı. Büyük kent ise; iktidardan yana...
Yöre halkı yazlıkçılara "konuk" gözü ile bakar, içten içe de "yolunacak kaz" olarak görürler.
Güneş, deniz, kum, temiz havadan yararlanma görüş ve yeterliliğine ulaşan her yurttaş yasal ya da kaçak, kıyıda yer edinme istemi toplumsal sayrılığımız. Bu sayrılık ülkeniz toplumunun onmazıdır. Bilir...
Devlet, halkın istem ve beklentilerinin önünde bir türlü yol almıyordu. Yirmi yıldır konutlarını ne yıkıyor, ne de yasallık kazandırıyordu. 30 Mart 2014 Yerel seçimleri ile yürürlüğe giren Büyük Kent Belediye Yasasında sorunu büyük oranda çözme olanağı varken “nüfusa kayıtlılık/kayıtsızlık" ayrıcalığı getirildi. Böylece yaraları büyük oranda sağaltma eğiliminde olmadığını gösterdi. Adam kayırma, rüşvet düzencesinin kapısını aralı tuttu. Açıkçası...
30 Mart 2014 Yerel Seçimi sonucunda varlığı sonlandırılan belde belediyesi mahalle sakinlerinin maddi katkısı ile imar planı yapmıştı. Plan karar organlarının onaylarından geçmişti. Hak sahiplerine de yeni duruma göre belgeleri verilmişti. Yapılan plan; ilgili bakanlıktan onay görmedi. Ama Bakanlık, onaylamadığı plana on yıldan fazla zamandır da işlerlik kazandırmadı. Yedirmelik düzencesinin kapı aralığına desteğini yaydı.
Koyda konutlaşma mantar biter gibi çoğalıyordu. Deniz kirliliği de sıkıdüzensiz konutlaşmanın paralelinde katlanıyordu. Mahallenin yolu karayolları ağına bağlandı da asfalt oldu. Koyda arazi satış yaymacalar, yarışta.Tabelanın biri iniyor, ikisi görücü gözüne batar oluyor.
Söz konusu kişi de ülke modasına uzak kalamazdı. Kirli deniz kıyısında oturuyor olmasına rağmen satın aldığı tarlaya prefabrik konut kondurdu. Ne yapıyorsun? Neden izin almıyorsun diyen olmadı. Gören, gelen geçen "hayırlı olsun, kolay gelsin" dileklerinden mutlu oldu.
İş bitti. Sıra su ve elektrik bağlatmaya geldi. Elektrik bağlatırken canı acıdı ki köprüden geçince de köpürdü. Yüksek sesle durumu ilan ediş de ise” başarma mutluluğunu” yayıyordu kolay gelsin, hayırlı olsun diyenlere... Kızgınlığı kimseye değildi. İşe soyunurken bu köprülerden geçeceğini biliyordu. Kendisi masanın karşı tarafından yeni kalktıydı da...
"Gel, otur. Bir çay iç. Soluklan komşum. Neden kendini yoruyorsun?" Çağrısına uydu. İşaret edilen sandalyeye yorgun, bitkin görünümü vererek çöktü. Yan masalarda oyun oynayanlar, sohbet edenlerin ilgi odağı olmayı başarmışken küleğin dibini silkelemenin zamanını yakaladığının bilinciyle oturur oturmaz söze girdi.
"Elektrik için başvurdum. Kendimi ihbar ettim doğrusu... Ceza kesildi. Cezayı peşin yatırınca indirimden yararlandım. Olmayan emlak vergi borçlarını kapadım. Muhtardan da tarlada 2002 den önce konut vardı ilmühaberini aldım. Elektrik bağlama eşiğini geçişi böylece hak ettim.. Bu çözüm için sizin anlayacağınız ... bin lira harcadım. Neymiş efendim partiye yardım ve bir okulun bazı ihtiyaçlarının karşılığı imiş... Biri için bir belge verseler yanmayacağım."
Komşusunun coşkulu coşkulu anlatımından utandı. Masaya çağırdığına bin pişman oldu. Renk vermedi. Dinledi. Dinlerken kafasından kelebekler uçuştu. "O elektrik bağlanacaktıysa neden kitabına uydurma yoluna başvuruluyor? Partinin, okul aile birliğinin alındı belgesi yok mu? Partiye bu yolla nasıl kaynak sağlanıyor? Benzeri sorular duyanların uslarında da uçuşuyordu mutlaka... Ardından da evet birbirinden farkları yoktur onayı beyinlere mıhlandı. Şimdi ben böyle bir ortamda partimi nasıl savunayım? Partime oy verilmesini nasıl isteyeyim? Evet, yedirirlik veriliyor. Alan da alıyor... Ayan beyan... İşin püf noktası bu..."
İş görmede belgesiz para hareketi var ise bu yedirimdir. Verende, alan da suç işliyor... Yedirimin azı, çoğu da olamaz. Şuraya buraya alındı, demek... İnananın...
Vatandaş, yaşamak istediği düzeyde yaşamak istiyordu. Bu ortamı ona sağlamak devletin görevi… Hep merak etmişti. "Asgari ücretle nasıl geçinilir" diye. Yanıtını çoğunlukla "herkesin eli başkasının cebinde olduğunu" algılayınca çözdü. Bunun için de "ortam" gereklidir. Ortamı da devlet organlarını yönetenler sağlıyor. Siyasetin de işine bu yol uygun geliyordu.
"En doğru kendimi bilirim. Ben de modaya uydum. Yirmi yıl önce kurulan kooperatif kanalıyla bu koyda yasa dışı konut edindim. "Aşağı tükürsen bıyık, yukarı tükürsen sakal" örneği..
Sorunlu toplumuz... Sorunlarımız var... Okuyor, duyuyor, görüyor. Amma bir türlü sorun çözümünde belgesiz para hareketini kabullenemiyordu. "Parti olarak farklı olduğumuzu vatandaşa algılatmalıyız. Bu konuda belediyelerimiz partimizin okulu olmalıdırlar."
Kıyılara yurdun her yöresinden farklı görüş sahibi insanlar geliyor. Gidiyordu… Partidaşı belediyenin farklılığını göremiyordu. Suratını düşürmenin yararı da olmuyordu. Biliyordu... 11.09.2015
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.