- 1946 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Cumhurbaşkanı Turgut Özal
Rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal! Vefatı Yıldönümünde, geçmişe dair birkaç konuya not düşmek istedim.Bu ülkenin kaderi geleceği üzerine, ciddi kafa yormuş, hatta dokunulmayan yüksek tepelere, derin mahvillere korku salmış bir liderdi. Onu, ilerde tarih tüm yönleriyle anlatacaktır. Ben daha çok ölümü üzerindeki şaibeler hakkında yazmak istiyorum.
Türkiye Özal’la birlikte bir ’devrim’ yaşadıığı, Dost, düşman cümlenin üzerinde ittifak ettiği bir gerçektir. Özal! Bence Türk siyasal hayatında Abdülhamit-Menderes çizgisini zenginleştiren, yirminci yüzyılın en karizmatik
kişiliklerindendi. İnançlı ve inançlarında samimi, akılcı, devrimci, cesaretli ve atak, Bu özellikleri kişiliğinde barındıran ve bunları eyleme dönüştürebilen bir başka siyasal kişilik yoktur.
Türkiye’de, Tek parti geleneğinin ülkenin önüne yığdığı hemen tüm ekonomik
ve siyasal sorunlar, onun kısa lakin yoğun ’iktidar’ döneminde şaşırtıcı bir hızla çözülmüş, en azından çözüme kavuşma yolunda önemli adımlar atılmıştır.
Sekizinci Cumhurbaşkanı Özal’a iki defa (Bilinenler) suikast girişiminde bulunduğu ilk kez ortaya çıkıyor. Suikastla ilgili konuşan Semra Özal! Suikast görüntülerinin incelenmek üzere FBI’a yollandığını açıklarken, Özal’ın suikastı ’uluslararası tertip’ olarak nitelendirdiğini söylüyor.
Gazeteci Mehmet Barlas ise Turgut Özal’la yaptıkları sohbeti şu şekilde anlatıyor:
"Rahmetli Özal! Cenevre’de Kartal Demirağ’ın kimlerle yemek yediğini, Cenevre Noga Hilton’daki hesaplarının kimler tarafından ödendiğini biliyordu. Özal’a göre devlet içindeki bazı adamlar bunu biliyor, ama söylemiyordu."Tekrar siyasete dönmeye karar veren, dengeleri sarsan yakın çevresiyle gelecek adına ve PKK yı bitirme planları yapan bir insanı, çıkar çevrelerinin yaşatmayacağı muhakkaktır.
O döneme baktığımız zaman bir sürü faili meçhuller yaşanmış, Türk insanının kardeşliğine, geleceğine hep darbe vurulmuştur.
Uğur Mumcu (Cumhuriyet gazetesi, Ankara, 24 Ocak
1993)
Rıza Güneşer (Halkın Gücü gazetesi, 14 Temmuz 1993)
Ferhat Tepe (Özgür Gündem gazetesi, Bitlis, 28 Temmuz 1993
Muzaffer Akkuş (Milliyet gazetesi, 20 Eylül 1993) (EÖ)
Gazeteci Uğur Mumcu! Ankara’daki evinin önünde, arabasına konulan C-4’ün infilak etmesi sonucu hayatını kaybetti.
Suikastın ardından binlerce kişi sokağa döküldü, mütedeyyin kitleler suçlu ilan edildi. Bazı ’tetikçiler yakalansa da azmettirenlere ulaşılamadığı için dosya faili meçhuller Arasındaki yerini aldı.
1992–93 yılları benzer birçok karanlık olaya sahne olmuştu. O dönem olayları art arda sıralanınca vizyona konulan karanlık senaryo, daha net anlaşılmaktadır.
Turgut Özal, ANAP milletvekili rahmetlik Adnan Kahveci’yi yeni bir rapor hazırlaması için görevlendirdi. Kahveci, Güneydoğu’da
bir süre İnceleme yaptıktan sonra "Kürt sorunu nasıl çözülmez? “başlıklı bir rapor yazdı.
Mayıs 1992’de Özal’a sunulan metinde şu satırlar dikkat çekiciydi:
"Askeri çözümle hiçbir ülke çözüme ulaşamamıştır. Bugün Kürt sorunu siyasal bir kriz halini almıştır. Çözüm için cesur siyasal adımlara ihtiyaç vardır. Bu nedenle Kürt realitesi, Kürt kimliği ve dili hızla kabul edilerek, Kürtlerin siyasal hakları verilmelidir. Bu durum Türkiye’de demokrasiye ufuklar açmakla kalmayıp PKK gibi terör örgütlerine olan halk desteğini de ortadan kaldıracaktır."
Özal’ın ölümü Türkî ziyaretlerinden döndükten sonra meydana gelmesi de tesadüfî değildir. Param- parça olan Rusya imparatorluğu ve ayrılan cumhuriyetlerin Türkiye ye yakın olmaları, bazı çevreleri korkutmuş olabilirdi, içerdeki taşeronlarla işbirliği yapılarak zehirlenmiş olabilirler.Zira oradan geldikten sonra vefat etti.
Başından gecen önceki saldırıda bunun bir delilidir.20 yaşındaki bir insanın arkasında güç olmadan böyle bir işi yapması düşünülemez.
M.Ali Ağca’nın yine elini kolunu sallayarak ülkeden kaçması ve Papa’yı vurması da aynı zaman dilimine denk gelmektedir. Özal’ın ölümü! Anlaşılan iç ve dış güçlerin ortaklaşa yaptıkları bir planın parçaları olduğu izlenimini bize veriyor.
Bütün bu bulguları üst üste koyduğumuz zaman eceliyle ölmediği zehirlenmiş, olabileceği kuşkularını vermektedir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla mezarı açılan ve naaşından örnek alınan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölüme ilişkin raporda, Adli Tıp Kurumu incelemeler sırasında 4 farklı zehirli madde tespit ettiği basında yazılmış çizilmiştir.
Çok zehirli olarak nitelendirilen ve 1980’de kullanımı yasaklanan böcek öldürücü DTT, ilk sırada yer aldı. Özal’da tespit edilen oranın, normal sınırın 10 kat üzerinde olduğu iddia edildi. Haberde yer alan iddiaya göre, ani ölümlere neden olan DDT, Özal’a sıvı ya da katı gıdalara karıştırılarak verildiği anlaşılmaktadır.
Cumhurbaşkanı Özal’ın oğlu Ahmet Özal, konuyu NTV’ye değerlendirdi.
Turgut Özal’ın zehirlenmesinin mümkün olduğunu belirten Özal, şunları ifade etti: “Ben de o geziye katılmıştım. O yorgunluk babama bir anda geldi. Artık raporların yazıldığını zannediyorum. Adli Tıp bunları hukuken savcıya vermek zorundadır. Bundan sonrası savcının görevidir. Ben baştan beri bunun böyle olduğunu biliyordum. 14 senedir bunun kavgasını veriyordum,. Zehirlenmenin doğru olduğu kanaatindeyim."demektedir.
15 Temmuz darbe girişiminin arkasından gelinen noktadan sonra, 1988 yılındaki suikastinin tekrar araştırılması lazımdır.
Etrafımızda dönen olaylara, Suriye de Amerika ve batılı dost görünümlü devletlerinde teröristlere neden destek verdiklerinide daha iyi anlamış oluruz.
O dönemdeki siyasilerin destek vermedikleri ve başına gelmedik kalmayan Özal’a baktığımızda, aynı şeyleri "Cumhurbaşkanı Tayyib Erdoğan" nın da fazlasıyla Yaşadığını görmekteyiz.
Başkanlık sistemini ta o zamanlar dan savunan, Türkiye ve Dünya siyasetinde dönen oyunları çok iyi analiz eden ve Türkiye sevdalısı olup oynanan oyunların seyrini değiştirecegi bilinen, Özal’ın şaibeli ölümü belkide çok gizli sırların çözümünede ışık tutacaktır.
Özal’lı yıllar! Türk siyasetinde değişime, insan haklarına damgasını vuran, bu kıymetli şahsiyeti Türk halkı hep rahmet ve şükranla anacaktır.
Seni Rahmet ve özlemle anıyoruz. Mekânın cennet olsun.
YORUMLAR
padoklar açıldı ve yarış başladı. tahminim yine yalakaların, menfaatçilerin, paraya tapanların desteklediği at kazanacak bu yarışı. kaybetmeleri durumunda iki yıl içinde bu sefil varlıklar renk değiştirerek yine karşımıza çıkacak. ve kazanan at ihtiyarlığında doğruluktan ödün vermez tavrını unutarak yaşamı boyunca onurlandırdığı şeylerin çakalların barınağı olmasına izin verecek. falan filan. atlar finiş çizgisine yaklaştıkça aptalca olan çığırış daha da yükselecek. insanlık bu döngüye alışmış durumda. bana neyse. iki ay uzunluğunda maraton. maruz kaldığımız her şeye alıştığımız gib buna da alışacağız. oluyor böyle şeyler. ben ayyaşım. çakırkeyfin içinde yüzerken bazı şeylerı ayrımsıllaştırırım. kafa tamamen gidince lakırdadığımın bile farkında olmam. ben at olsam yarışmam.
emirhan.efe1985 tarafından 4/18/2018 9:00:36 PM zamanında düzenlenmiştir.