- 1081 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KARA KAPLI DEFTERİMDEN NOTLAR (6)
Balıkçı, balıkları koyduğu kapalı tezgah dolabının üstüne şu yazıyı yazmış :’ Balıklarımız dolaptadır.’ Havaların yavaş yavaş ısınmaya başlamasıyla birlikte, balıklar da kokmaya başlarından başlayacaklarına göre, -ki bir atasözümüz öyle diyor- hani diyelim ki, başlarını kestik, çöpe attık. Kurtarabildiklerimiz bize kaldı.Kediler kokmuş balık yerler mi? Test etmedim. İnsanların yiyemeyeceği bir gıdayı hayvanlara vermesi bana çok da mantıklı ve hakkaniyetli gelmiyor. Peki balığın gerisi ne olacak? Kokmuş ise, at çöpe. Elma, armut, portakal vesaire ne kadar meyve türü varsa, çürümeye başladılar mı, yallah deyip alayını birden çöpe atmıyorum. Önce çürük yerlerini kesiyorum, sağlam yerleri bana kalıyor. Fakirlikten geldik, biliriz her bir şeyin kıymetini. Sokağa çıktığımda çöp bidonlarının yanlarında poşetler içinde atılmış ekmekler görürüm. Öyle ekmekler atılıyor ki, yediğim ekmeklerden farkı yok. Sıcaklar da ekmeklerin küflenmesini hızlandırıyor. Küflü yerlerini bıçakla kesiyorum, kalanını afiyetle yiyorum. Tutumluluk sadece kadınlara özgü olmamalı. Amannnn canım, alt tarafı bir ekmek. Hiç olmazsa kediler, köpekler de sebeplensin diyenler de var. Aslında suç bastıran tipler bunlar. Denemesi bedava, verin bakalım, kediye, köpeğe, yiyorlar mı? Onlar bile biliyorlar ağızlarının tadını. Kardeşim, ihtiyacın kadar alsana. Yok, hayır, ille de o ekmekler çöpe atılacak. Hani bu pasaklı ve vurdumduymaz kadının kocasının yerinde olsam, ’ Kaynat ocakta şöyle mis gibi tarhana çorbasını, koy bakalım tabaklara, çekil şimdi kenara, doğrayayım çocukların tabaklarına bayat ekmekleri, hadi kaşıklayın şimdi. ’ derdim. Kaşıklayan çıkmasa da, oturur bir güzel yerdim.
Çöpe ekmek atmak da neyin nesi? Savaş çıksa Allah muhafaza, bu günleri bile arayacağız. Hiç mi okumadık yakın tarihimizi. Dünya kadar senaryolar yazıldı, filme çekildi, hiç mi izlemedik, duymadık. Alışmış anam bu çocuklar, illa ki taptaze, çıtır çıtır ekmek yiyecekler. Bayatlıyor işte aradan bir gün geçse dahi. Bayatlar da hanımla bana kalıyor.Hem bayat ekmek, -fırıncıların tabiriyle dinlenmiş ekmek- sağlığa da faydalıymış, midede şişerek tokluk hissi veriyormuş. Dahası da var, ince bağırsakları çalıştırarak hazım imkanı sağlıyormuş.Hiç yağ içermemesinden dolayı zayıflamak için idealmiş. Zayıflamak için spor salonlarına giden, üstüne üstlük dünyanın parasını veren hanımlar, beyler, umarım bu yazım faydalı olur da, bana da dua edersiniz. Paranız çoksa, bana ne,ne yaparsanız yapın.
Balıkçıda balık satılır. Fırında ekmek. Herhalde balıkçıya şu soruyu soramayız : ’ Hemşerim, evde badana, boya işleri var da, üç kilo alçı, iki kilo derz, biraz da çimento alayım. Taze mi bunlar? ’ diyemeyiz.
Şiir yazanlara şair denilir. Her ne kadar bu konuda aramızda oldukça mütevazı insanlar varsa da, -ki öyle de olmalıdır- burunları büyük, kendilerini dev aynasında gören insanlar da yok değiller. Okuyucular en büyük jüridir ve bilirler balıklar bayat mı taze mi? Şairlerin tezgahlarında duyguları bulunur, hayalleri, özlemleri. Herkes kendinden bir şeyler bulur ve alması gerekenleri alır. Herhalde hiç bir şairden şunu istemeyiz, tabi mesleği baharatçı veya aktar değilse. ’ Üstadım, bana şuradan ikiyüz elli gram karabiber, yüz gram kırmızı tatlı biber, biraz da hindistan cevizi verir misin? Tazesinden olsun ama.’
Kör ölünce badem gözlü olurmuş. Artistlerden, şarkıcı, türkücülerden, şairlerden biri mi öldü, derhal ölüm haberi alınır alınmaz arşivlerden çıkarılıyor tozlu resimler, gözümüzün içine soka soka paylaşılıyor.Yahu adam önce bir gömülsün, acınızı bir yaşayın.Cenaze merasimi filan bir bitsin de, bol bol paylaşırsınız. Madem o kadar hayranısınız, çok da seviyorsunuz, bırakın işinizi gücünüzü, en yakınınız ölmüş gibi, bulunun cenazesinde. Biz de diyelim ki,helal olsun be, çok vefalıymış.Belliydi zaten çok sevdiği. Birlikte çekindikleri boy boy resimlerini bizimle sosyal medya hesaplarından paylaştı.
Ölümler ayırt etmiyor cinsiyet minsiyet. Geçen hafta sinema artisti falanca hanım öldü, bir oradan bir buradan, bu kez de asrın şarkıcısı falanca adamda. Yok öyle bir dünya. Sırası gelen yolcu.Yaşa, mevkiye, ünlü olup olmamasına da bağlı değil. Dünyaya kazık çakmaya gelmedik, elbette sıramız geldiğinde imamın kayığına bineceğiz.Konuyu şuraya bağlayacağım: Sevdiğimiz, hayranı olduğumuz isim yapmış ünlü kişilerle fotoğraf çektirmek, onların yanında bulunmak, o havayı teneffüs etmek,sevinç, mutluluk verir insana. Buraya kadar normal. Anormal olanı şu : Hayranı olduğumuz kişilerle çektirdiğimiz resimler, onlarla tanışık olmamız hiç birimizi kaliteli şair, yazar, artist filan yapmaz.Meziyet, yetenek insanın kaleminde, duygularında, yaratıcılığındadır. Reklamın diyorum, kötüsü de olmaz. Olursa, o iyi reklam değildir.Kimse sormasa bile ben sorarım o zaman, derim ki :’ Ne aldın tezgahından?’
Bu yazdıklarıma hak verenler olduğu gibi, kızanlar da olacaktır. Onlar kızacaklar diye, ben susayım mı? Ya da bana hak verenler her halde ayaklarımın altına kırmızı halı filan serip, beni de yılın şairi veya yazar adayı yapmayacaklar.Ödül törenlerini sevmem, memnunum halimden.
Hadi, kalın sağlıcakla.
Vecdi Murat SOYDAN
18 Nisan 2018, Isparta
YORUMLAR
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Sağlıcakla.
Düşünürken çok derinlere indiğimde; paranın, namın veya insanların arzuladıkları diğer ne varsa boş olduğunu görüyorum. Biraz ilerisinde olmazsa olmaz gibi görülen ama yine insanların saçmalığı olan evlilik, okul, iş gibi şeyler de çıkıyor. Sonra yemek, uyku insani özellikler de önemini yitirince hiç bir şeyin önemli olmadığını daha iyi anlıyorum.
Zaten bu yüzden insanlar dinlere muhtaç; Bir şeylere anlam vermek için.
Yine de bana ne.
Güzel yazmışsınız, elinize sağlık...
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Çok teşekkür ederim, demek ki doğru yoldayım.
Ben size hak verdim yazınızı okuyunca. Şeytanın lanetlenmesine neden olan kibir...ne yazık ki insanların bazılarında fazlasıyla bulunan bir özellik. Kibir öyle bir şey ki , kibirli insan kibirli olduğunu asla fark etmiyor ve bu ona söylense dahi kabul etmiyor.
Bayat ekmeği çok severim. Taze ekmek yiyemem , bana hep fazla hamur kalmış da tam pişmemiş gibi gelir hep. Bu nedenle uzun yıllardır bayat ekmeği tercih ediyorum. Çöplere ise ekmek de atılıyor, ekmekle birlikte daha neler neler atılıyor. Hem maddi imkanımız yok diye ağlarız hem de bolca tüketmeye bayılırız.
İsraf iyi bir şey değil oysa. Ama ne yalan söyleyeyim bazen biz de israf yapabiliyoruz.
Hayran olunan kişilerle çektirilen fotoğraflar konusunda da hak veriyorum size. Gerçi benim hayatım boyunca hiç bir ünlüyle çekilmiş tek kare fotoğrafım bile olmadı:) Reklam amaçlı olan hiç bir şey bana samimi ve doğal gelmiyor, bu nedenle ben de hoş karşılamıyorum böyle şeyleri. Bir insandaki meziyetler bir ünlünün yanında bir fotoğraf karesinde oldu diye artmaz ya da azalmaz.
Saygılar