Roman mini arkası yarın
YAŞLI GÜVERCİN EVİ. miniroman
YAŞLI GÜVERCİN EVİ
MİNİ ROMAN
Adı dilimin ucundaydı bu güzel bahçede; bahçemde eksik olan ağacın adı!!!Neydii neydi neydi hah buldum
Evimden iki basamakla çıkılan bahçenin solunda dip tarafda bir vişne ağacı vardı
Sağ tarafa üzüm asmasından biraz uzağa bir Manolya ağacı çizdim
Mis gibi koktu ortalık; mis kokulu temiz havayı derin derin çektim içime
Bahçe güzeldi, hava güzeldi
Yaz geliyordu adım adım ilerleyerek içim kıpır,kıpırdı
Salona girdiğimde gözüm cama ilişti,orda öyle zikreder gibi mutad seslerini çıkararak sallanıyordu
Beraber yaşlanmıştık, günbegün o pencerenin dışında ben cam önünde
guut guut gut
Bahçe dedim de aklıma geldi,Vişne ağacı kendinden umulmayacak kadar uzun bir boya sahipti, yaz gelince çocuklar alt dallarındakini bitirir, el uzanamadığı için vişneler sadece tepelerde kalırdı Onu da toplayan annesine reçel yapsın diye götüren iki numaranın gözü açık oğlundan başkası değildi
Oysa evim bahçe katı olduğuna göre meyvelerde benim de önemli bi payım yok muydu ama nerde hak gözeten
Bir süre dolaşıp Defne ağacının yanına gittim dallarını elledim yokladım kokladım yapraklarını ne güzel bir ağaçtı
Gül hatmi de vardı, başka da bir iki cılız fidan, çiçekler
Balkonumun sol tarafında üst kattan sarkan çardak asmasının gölgesi için bile minnet duyulacak kadardı ve bütün kiracılara yetecek kadar da ürün verirdi
Yaz akşamları altında mangal yakar sofra hazırlardık
İçeri girdiğimde hemen hemen karanlık basmış akşam olmuştu
Salonun loşluğunu televizyonun ışığı aydınlatıyordu
Annemden yadigar sandığımın üzerini boş görünce kendi elimle yaptığım yamalı bohçayı örtüp, üzerine iki şamdan çizdim
Erenköy günlerimle farklı zamanların anıları birbirirne karışmıştı, efkarlanmıştım
Akşamın bu saatinde yapılacak bir iş yoktu hayallere dalmıştım kuryenin kapıya bıraktığı paketin içinden hayali ellerimle çıkardığım yüksek ökçeli dolgu beyaz tabanlı lame pabucu da koleksiyornuma katmıştım
Salonun bütün ışıkları yanıyordu, kaplumbağasıyla adam Heri, kedi heri ortamı ısıtmaya yetiyor, ortalık bir hayli şenlenmişken; kedinin mırıltıları ise beni başka zamanlara çocukluğuma götürüyordu
Kalabalıklar içinde yalnızlık, yoktu öyle üç kuruşa beş köfte!!!
Yalnızlık lükstü; pahalıydı!
Yine argo konuşuyorsun
-guut guut guttt gutt
Beraber yaşlanmak güzeldi, sevgililer; sevgililerine evlenme teklifi edecekleri zaman seninle beraber yaşlanmak istiyorum diyorlardı
yeni trent buydu
YAŞLI GÜVERCİN EVİ; bu benim yeni mini romanımın adı
Bir süredir Herri ile yazışıyorduk, o ingilizce yazıyor çevirmenler türkçeye çeviriyor ben de kendi lisanımla, dilim döndüğünce bir şeyler karalıyor, beğendiğim fotoğraf, kartpostal gbi objeleri paylaşıyordum
Bir mesajında bir gün bana Türkiye’yi merak ettiğini yazdı Gelmek istediğini ve benim ona yardımcı olup olmayacağımı sordu Neden olmasındı
Methini kimlerden duyduysa bana sık sık sorular soruyordu Ülken nasıl bir yer diyordu Ben de cevap beklediği sorularını yanıtlamaya çalışıyordum
O resmin adamı olmayıp başka biri sorumsuz, serseri biri de olabilirdi
Sezgilerim genellikle yanıltmazdı beni ama bakalım ne olacak sonu hayırlı olsun diyordum
Nasıl olsa hayali bir artı bir kiralık bir evim vardı
Şefkat oda merhamet sofa
-olur olur bay Heri, bir artı bir kiralık evim var bir kaç aylığına kiralayabilirim size
guut gut guut guut
-sus ihtiyar suus!!!
Demez olaydım keşke
Tedrigin duruyordu
-neyin var
Hava serindi üşümüş olacağını düşündüm, güneş alan pencerenin yanına götürdüm
Bir çok evim var, lakin para çalışmaz para bizde espri kaynağıdır
Çok fazla kira almam diyorum ama bir yıllık peşin verebilirsen daha uzun süre de kalablirsin, artık senin isteğine bağlı
-Madam yücel ne yapacak parayı sen
- küçük bir araba alacağım kendime kırmızı
hemen oracığa kırmızı bir araba çizdim
-birikmiş biraz param var da!!
-tamam ben geliyor sen beni karşıla benn yabancı
***
Heri geleli beş koca yıl geçmişti
Türkçeyi oldukça çabuk kavramıştı
Adam Heri, kedi heri hep birlikte bahçede kahvaltı yapıyorduk müştemilatın kapısına doğru yürüdüm, oraya kocaman bir piyano çizdim
Müzik başlamıştı
Bana öyküler yazdıran sabahları piyano sesiyele uyandıran komşuma minnettardım
Heri iyiden iyiye kendini herkese sevdirmişti, herkes bir gün ya memleketine dönerse diye endişeliydi
Fakir dostuydu o
O koca yürekli adam çocuk gibi, her zaman gülümseyen çocukların Heri abisi dertlilerin dermanı iş bitiren her şeyini paylaşan muhteşem biriydi
Öyle ki mahallenin sevimli delisi Cemil’le bile bir dostluk geliştirmişti aralarında
Zaman zaman onu evine alıyor yıkayıp paklıyor temiz giysiler giydiriyordu
Lakin burda kal artık gitme gibi gereksiz yere onu tedirgin edecek davranışlarda bulunmuyor, onu sıkboğaz etmiyor gidip gelmelerine pozitif bakıyordu
Cemil alışmıştı sokaklara, evlerde havasızlıktan bunalır hafakanlar basardı kendine
Bildik bir hikayeydi onunki; sevdiği kızı kızın ailesi vermeyince genç adam bu hallere düşmüştü
Üstelik - sen kimsin de kızımızı istiyorsun diyerek reddetmekle kalmamış bir de hakaret etmişlerdi
Her birimiz kendi arzumuzla, öz benliğimizle kendimizin dizayn ettiği kafeslerde ömür tüketirken zaman da alıp başını gitmiş, zaman da yaşlanmıştı
Kafeslere kapatmıştık kendimizi çıkamıyorduk Kimimizin altın prlanta yakuttan kimimizinse bakırdan gümüşten kafesleri vardı
Havasızdık bunalıyorduk ama ne bir kimse kapımızı açıyor ne de bizler kıramıyorduk zincirlerimizi
guut gut
Bir gün fena halde kızıp azarladım; akşama kadar gut gut guut susmadı bir türlü
-Özür dilerim İbrahim bey özür dilerim bindefa yüz bin defa ne olur affedin beni
-guut guut gut
Bu kez teşekkür ediyordu, duygulanmıştı, onu azarlamam gururuna dokunmuştu
Uğursuz derlerdi güvercinlere, oysa barışın sembolüydi o güzelim kuşlar
Çok ağır konuşmuştum; - ölmedin gittin, yerin yok yurdun yok yaşlı bunak ne demeye yaşıyorsun demiştim
Hergün onlarca genç ölüyordu, yaşlılar haşa rabbimden yaşlılar; hatta canlarından bezenlerse yerlerinden kımıldamıyor eski zamanlardaki gibi torun bakmak gibi işlevleri de olmadığından çok yaşamakla kendilerini adeta suçlu gibi hissediyorrlardı
Kimilerine göre Allah’ın gücüne gitmesin yerlerini adeta tapulamışlardı
Bu yüzden hor görülüyor, adeta bunlar ne zaman ölecekler diye beklerken kendi atilerini düşünmüyorrlardı bile
Onlar için önemli olan andı
Yer çekimi yavaş yavaş toprağı ayaklarımızın altından kaydırırken şaşırmaktan kendimi alamıyordum
Acımasız vesveseli düşüncelerim beni günaha sokacak endişesiyle bol bol dua okuyor ancak dualardan aldığım güç ve ferahlıkla nefes alabiliyordum
***
Heri beş yıllığına turistik bir otelin işletmesini almıştı
Artık buraların yerlisi gibi eş dost sahibi olmuş herkesin yardımına koştuğu aranan sevilen biri olmuştu
Son günlerde mahallede kulaktan kulağa yayılan bir söylenti dolaşmaya başladı
Şimdi de Heri’ye olan sevgilerinden madem burayı bu kadar sevdi yerleşti, bizlerden biri oldu!!!
E eee
-dinini de değiştirsin işte şöyle yaparız böyle yaparız ona aklı başında bir hatun buluruz gibilerinden söylentiler yakıştırmalar
Oysa her şeyin bir usulü erkanı vardı öyle ulu orta konuşulacak şeyler miydi bunlar
Bir çoğu onu sevdiklerinden iyi kallpli ama, kendi doğrularının doğru olduğunu var sayarak iyi bir şey yaptıklarını umuyor vaktini bekliyorlardı
Bu temiz yürekli mahalle halkı komşularımız dostlarımız her biri bir görev üstlenmiş kimi muhtar, kimi kaymakam kimi de safiyane mahallenin valisi konumunda hissediyordu kendini
Heri’nin bir iki sevmeyeni de yok değildi; uzaktan kıskanç önemsemeyen bakışlarla bakar yakınımıza yanaşamazlardı
Ben, bak hele şunların yaptıklarına bakın : bırakın insanlar inançlarını yaşasın istediği gibi yaşasın diye düşünürken, Heri bir gün bana
-Madam yücel ben sana bır şey söylıyecek
-söyle Heri
-Ben müseleman olmak istiyor, ne olacak
-Ooo Herii çok güzel sen şimdi bir de Türk kızı eş istersin ne iyi olur
-eş nasıl bir şeyy
Yani bir madam deyip yüzüğümü gösterince, tatlı tatlı güldü
-Yoo dedi benim hanım var madam bir de kiz çocuk; ama ikisi de hasta
ben istiyor müsleman olup onlara dua etmek
Ben bi kere Kur’an sesi duydu müzik çok güzel kulak için
-Heri çok güzel ben sana yardımcı olacağım
Peki sen eşini ve kızını onları neden getirmedin diye sordum
-Ellerine parmağıyla benekler çizerek deri hastalığı olduğunu işaretlerle anlatmaya çalıştı
-Burada şifalı kaplıcalar var doktorlarımız da çok iyidir, bir an evvel çağır aileni
diyince
Yaşlı bilge güvercinimiz İbrahim yine gut guut gut . iyi iyi iyi der onaylar mıydı diye düşünedururken boğultulu bir sesle goork goork diye sesler çıkarmaz mı Biz koptuk tabii, gülmekten kırıldık
Sonra Heri üzgün bir ses tonuyla - şimdi olmaz kiz okuyor dedi
Heri mahalledeki esnafla da iyi ilişkiler kurmuştu
Hacı Musa, muhtar Ramazan; mahallenin çaycısıyla berberiyle kırk yıllık dost gibi sıcak ilişkiler içinde yardımseverliğiyle saygı duyulan içimizden biri gibi olmuştu
***
İğde kokularının bayıltıcı kokuları eşliğinde yaz akşamları sokakta gölge bir yere bir masa çizerdim; sonra sırasıyla Heri’yi, İbrahim’i Heri’nin karısını kızını çizer rengarenk boyardım
Çay içerdik, Mustafa’ların gelin kızı Hacer’in kallavi bol köpüklü kahvelerini içer fal kapatırdık
Heri’ de- bak bakaim benım hanim ne zaman gelecek
Onu bir çağıran olmuştu Mevlana’da gel geel kim olursan ool gel demiyor muydu
Ona biri kancayı takmış taa Amerika’lardan buraya sürüklemiş getirmişti Kimlere rehberlik yapıp kimlere delil olacaktı bilinmez
Sonunda Heri bütün geleneksel şartları islama uygun bir şekilde yerine getirip emsallerinden örneklenerek müslüman oldu
Ona önerdiğimiz isimlerden Harun ismini beğendi
Ben yine de hala Heri demekten vaz geçmiyordum
***
Bir süre sonra Heri işletmesini aldığı oteli satın aldı
Heri’yi hiç o günkü gibi görmemiştim
-Madam madam benım aile yarin geliyor
-sevimdim Heri gözün aydın
-evvet benım gözün aydın çok özledi çook
-adı ne Heri
-kim adı
-kızının
Esmeralda
-aa ne güzel bir isim, Herii ben pazara gidiyorum bir şey ister misin
- Tabii ban yemek yapacak benım hanım, evet evet lutfen hani siz acur diyor onin turşusu
-ay sen çok yaşa Heri onun tazesi de var pazarda, alırım sen yeterki iste ben de pişiririm
-Yook ban yapacak kendi eli
***
Gitmeden önce sahildeki siteye uğrayıp bekçiden anahtarı aldım Bir öğleden sonranın süküneti hakimdi boş eve
Uzuun bir süre anılarla başbaşa kalmak iyi gelmişti bana
Derviş tekkesi gibi hissettiğim evin salonundaki amerikan barın yanına gülen bir yüz ekledim
Çorçil huzurludur diye umudettim
Antalya’ya ses hızıyla ulaşıp mezar taşına bir çarpı koydum
Benim de sonunda bahtım açılmış yıllar yılı önce Amerika’ya gidip yerleşen dedemden büyük yüklüce bir miras kalmıştı
Bindiğim ucak içimde uçmak korkusuyla yavaş yavaş havalanırken Heri hala el sallıyordu
-Çabuk dön diyordu seni özleyecek Erdemli madam Yücel herkes seni özleyecek çok
******************************************************************************************************************
Kuşların cıvıldaştığı leylakların mis gibi kokularıyla çevreyi sardığı Nisan ayıyıdı
Herkes kendini dışarı atıyor gezmelere pikniklere gidiliyordu
Heri de nöbetleri olmadığı zamanlar bize katılabiliyordu
Bir gün Heri kcağında bir bebekle geldi
-Heri o da kim
-kim ne madam
-yani o bebek kimin
-ben bebek buldu madam
-ilahi Heri yollara bebek mi serpiyorlar bez bebek mi o
-çocuklar okul bahçesinde buldu getirdi bana
-ayy aman Allah’ım Herii getir bana getir üşüyecek bebek
bebeği bana doğru uzatarak
-yook madam hava sıcak üşümeycek bebek, biz ona iyi bakacak
Kendimi tutamamış göz yaşlarına boğulmuştum
Bebeği kucağıma alıp hırkamla sarıp sarmaladım bir de güzeldiki onu sokağa bırakan şartlara, merhametsiz anne ve yakınlarına küfür ediyordum içimden
Mahalleli başımıza toplanmış her kafadan bir ses çıkarken, Heri sakin sesiyle:
-Durun ben alıyor o bebek ben bakacak, ban evlat yapacak
Bir sesizlik olmuştu, yani o gün; Dilaran’ın yaşamı o gün başlamıştı
Bize göre Dilara o gün doğmuştu onun doğum tarihi o gündü ve emin ellerdeydi
Heri’nin eşi Emmy ve kızı Esmeralda geldiler sonunda
Heri de onlara, siz de müslüman olun diye baskı yapmadı, onlar zaten son derece sakin, barışçıl; sevecen sevgi dolu;adeta islamiyetin nuruyla nurlanmış birer melek gibilerdi
Heri melek gibi değil miydi, son zamanlarda gözlemlediğim kadarıyla son derece sabırlı yardımsever halleriyle, hele de Dilara’ya olan o babacan sevgisi ve ilgisiyle melek sıfatını en çok o hak ediyordu
O iyi bir adamdı tabii ki bir melekti kendi isteğiyle seçmişti islamiyeti
Kimsenin yönlendirmesine baskısına maruz kalmamıştı
Esmeralda oteli Erdemli’nin en güzel oteli olmuştu akın akın turist geliyordu
Amerika’dan İtalya’dan Almanya’dan gelen turistler bir daha geleceğim deyip memnun ayrılıyorlardı
Heri mahalleden, özel tanıdıklardan bir çok gence onların yıllarca dostluklarını test etmiş olmanın güvencesiyle otelinde iş vermişti
Bana kalırsa isabetli kararlar almıştı
Daha önceleri maksatsız gayesiz geçen hayatıma Tanrı, Heri gibi birini göndermiş olmalıydı
Onun hümanizmi miydi beni ayakta tutan ki o sadece bana değil herkese iyi gelmişti
Daha önceleri günlük meşgalelerle dedikodularla boş geçen saatlerimize biri bir el atmış bizlere hayatın bir başka güzel yüzünü göstermişti
Ön yargılarımız, küçümsemelerimiz eşyaya görünüşe verdiğimiz içi boş yaklaşımlarımız, yıkıma giren devasa bir bina gibi yerle bir olmuştu
Heri Dilara için yatılı bir sütanne bulmuştu, gayet iyi bakılıyordu, çok sevimli sakin bir bebekti
Hepimiz onun çevresinde seferber olmuştuk annesinden veya bir yakınından henüz bir haber yoktu
Yıllar yılları kovalamıştı, her şey yolunda düzenli seyrederken Emmy ani bir kararla Amerika’ya gitti çocukluk arkadaşıyla evlendi
Son zamanlarda sanırım, muhtemelen; Diara’nın varlığı sorun oluyordu ki bu yüzden sık sık Heri ile Emmy tartışıyorlardı
Heri için çok üzülmüştüm, o da belli etmiyordu; ancak belli etmese de çok üzgündü
Buna rağmen Emmy’nin yokluğu pek de belli olmadı, kısa sürede adı unutuldu
Ben de hassasiyetini bildiğimden konuyu açmamaya gayret ediyordum
Esmeralda’yla çok daha iyi anlaşıyorduk
Türkiye’yi çok sevmişti ve her yeri gezip görmek yeni insanlar tanımak istiyordu
Katıldığ Ege ve Akdeniz turlarıyla hemen hemen görmediği yer kalmamıştı
Sonunda onu da uçuracaktık kafesten, ne de olsa evlenme yaşı gelmiş genç bir kızdı
Heri’nin başını kaşıyacak vakti yoktu, kızına aşırı bir ilgisi ve sevgisinin olduğu her halinden belli olsa da baba kız pek bir araya gelip konuşamıyorlar Esmeralda ise hep benim fikrimi alıyordu
Bir süredir gittiği gezilerden birinde tanıştığı bir türk gencinden bahsediyordu bana, ben de babasına açılmasını istedim
Her şey ani gelişti,
uzun bir süredir beraber olduğu gençle tanıştırdı babasını
Herri kızını iyi tanıyordu ve onay vermekten başka çaresi olmdığını anladı gayet olumlu ve sevecen davrandı
Kısa bir zaman dilimi içinde her şey doğasına uygun bir şekilde gelişti ve Esmeralda elimizden uçup gitti
Evlenip Alanya’ya yerleşti
Devinim hızlanmıştı
Herkes biraz yaşlanmış ben hiç yaşlanmamıştım, ömrüm boyunca hep çocuk kadın olarak kalacaktım
Biraz da safiyetimden genç görünüyordum bilmiş biri değildim ama gerçek sebebi belliydi
Hayatı yeni yeni tanıyor başka bir sayfadan bakıyordum
Önceki yaşantıma göre yabancısı olduğum yeni bir hayatı yaşamaya başlamıştım
***
İbrahim de yaşlanmıştı, sık sık hastalanıyordu; bir gün onu kaybbedebileceğim düşüncesi beni deli ediyordu
***
Bir sabah uyandığımda, İbrahim’in açık pencereden içeri girip minderin üzerinde ruhunu teslim ettiğini görmek beni gözyşlarına boğdu haykırarak bağıra bağıra ağlıyordum
Herkes başıma toplanmıştı
Akşam eve döndüğünde Heri İbrahim öldü dedim ve yeniden başladım içli içli ağlamaya
Heri; madam Yücel islamda yok ağlamak matem tutmak günah ben ona güzel şık bir mezar yaptıracak üzulme derken onun gözlerinin de nemlendiğini gördüm
Heri dediğini de tuttu, İbrahim’e camdan bir mezar, yaptırıp üzerine yaşlı bilge güvercin evi yazdırdı
Etrafına kendi eliyle çiçekler dikti, sıcacık bakışlarıyla gülümseyip: bu banım terapi madam!
Gözünden aşağı süzülen göz yaşını görmeyeyim diye yüzünü çevirdi
Bu mini romanda detaylara çok da inmedim herkes kolay büyümedi işlerin karmaşık hale geldiği durumlar da çok oldu
***
Heri’nin işleri iyi gidiyordu herşey yolundaydı lakin nerden duyulmuşsa duyulmuş onun meslek olarak psikolog doktor olduğunu duyan özel hastanelerden teklifler gelmeye başlamıştı
-Heri otel iyi çalışıyor, birine bırak hastanelerden birine evet de, doktora daha çok ihtiyaç var
Bu memlekete senin gibi doktorlar lazım
-Peki hotel kim bakacak
-Yok mu Amerika’dan bir arkadaş
-Vaar kanka Hasan acaba oluur gelir buraya
-Heri sen hele bir teklif et bakalım, gelir neden gelmesin otel iyi para kazanıyor yüksek bir ücret verirsin
Olmazsa burdan başka birini buluruz
Kanka Hasan hemen çıktı geldi otelin başına geçti
Heri de sonunda evet dedi; kendisi için bir hastanede açılan bir ünitede yeni görevine başladı
Heri Dilara için hastaneden bir sütanne bulmuştu, gayet iyi bakılıyordu, çok sevimli sakin bir bebekti
Hepimiz onun çevresinde seferber olmuştuk annesinden veya bir yakınından henüz bir haber yoktu
Her şey çok çabuk gelişiyordu, hayat durağan değildi sürekli bir devinimle hızlanmış gibiydi
Oldukça uzun bir süre birlikte olan karakterlerin arasında bir şeyler olmalı yaşam bir yerden fire vermeliydi
Madam Yücel’le Heri arasında bir aşk doğması cılız bir ihtimaldi okur da böyle olmasını istemezdi herhalde
Yazarın da böyle bir niyeti hiç yoktu; konuyu basite indirgeyemezdi kalıcı olacağını bilmediği bir aşka güvenemezdi
Özlediği, herkesin cins ayrımı yapmadan kardeşcesine birbiriyle dost olabilmesiydi ve dostluk ona göre her şeyden aşktan da önemliydi
Ancak bizler her ne kadar hayatın monotonluğundan bahsetsek ve yaşamı okuru bıktıran sıkıcı bir roman gibi görsek de hayat mini bir romandı
İşte ben de bu yüzden mini romanımda karekterlerden birinden vazgeçmeliydim
ama hangisinden!!!
YAŞLI GÜVERCİN EVİ : MİNİ ROMAN
Yüksel Nimet Apel
devam edecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.