- 1794 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
Sabahattin Ali yi Kim Öldürdü
Bu halimizle hepimiz acınmaya layıkız; ama kendi kendimize acımalıyız. Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkasını bu kadar zavallı görmeye hakkımız yoktur.
Sabahattin Ali
Babam Sabahattin Ali 1948 yılının karlı bir Şubat sabahı benim ve annemin bir kaç poz fotoğrafını çektikten sonra Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıktı, ve bir daha geri dönmedi. Ölüm haberini neredeyse bir yıl sonra 1949 yılı Ocak ayında gazetecilerden aldık.
Başta her şey usulüne göre halledilmişti. Sabahattin Ali’yi “milli hisleri galeyana geldiğinden” öldürdüğünü iddia eden bir katil vardı ortada, babama ait olduğu söylenen fakat tanınmaz halde olan bir ceset de bulunmuştu. Ne var ki cesedi teşhis etmeye o zaman hayatta olan annesi ve eşi çağırılmadı. Böylece ceset esrarengiz bir şekilde kayboldu. Sabahattin Ali’ye ait bir defin belgesi bile yok. Yani nereye gömüldüğü bilinmiyor. Olayın iç yüzü bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar tarafından ısrarla aydınlatılmadı. Sabahattin Ali 70 yıldır kayıptır.
Sabahattin Ali gibi tanınmış, sevilen bir yazarın hunharca öldürülmesinin yarattığı dehşet ve korku, toplumu suskunluğa sevk ederken öte yandan her türlü muhalefeti sindirmeyi vazife bilen karanlık güçlere de cesaret verdi. Her On yılda bir tekrarlanan askeri darbeler ile karanlık güçler denen aslında içimizden birileri, diğerlerini yok etmeye devam ettiler. Öldürülen gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, bilim insanlarının ardından toplumda gitgide derinleşen ve hiç bir biçimde tedavi edilemeyecek yaralar açıldı.
Yetmiş yıl sonra gelinen noktada toplum, toptan pasifize edilmiş, her türlü haksızlık, hukuksuzluk, cinayet ve dehşete kanıksamış durumdadır. Ne var ki güneşin her sabah doğması kadar doğal ve değişmez bir gerçek var evrende. Hafıza. İnsan hafızası kaybolan, kaybedilen, yok edilen, yakılan, parçalanan değerlerimizi unutmaz. Onlar, bu kayıp değerler hiç umulmadık bir Bin dokuz yüz yedi’de doğdu, kırk sekiz’de öldürüldü, iki bin yedi doğumunun 100. yılı. Ölümü hâlâ aydınlatılamadı. Katline dair çok şeyler söylendi kişisel zaaflarından tutun polisle işbirliğine kadar.
Daha yaşadığı dönemde yapıtları yabancı dillere çevrildi. Sovyetlerde onun kadar tanınmış bir başka yazar daha yoktu: “Tanınmış Türk yazarı Sabahattin Ali (1907-1948) eskiden beri ünlü Sovyet Türkologlarının dikkatini çekmiştir. Zaten, özellikle daha 40’lı yıllarda Sovyetlerde Sabahattin Ali ölçüsünde tanınmış başka bir Türk yazarı yoktur. Daha hayattayken Sabahattin Ali hakkında tez yazılmış, yapıtları üzerine araştırmalar yapılmıştır. Bundan sonra iki romanının çevirileri, öykücülüğünün en önemli yanlarını inceleyen makaleler ve ayrı ayrı monografiler yayınlanmıştır. Böylece yalnız uzmanlaşmış Türkologlar değil, genel olarak Sovyet okurları da bu büyük yazı ustasının yapıtlarını yakından tanımışlardır.[1]
Yalnızca yurtdışında değil memleketinde de dikkatleri üzerinde toplamış bir yazardı. Kemal Bayram Çukurkavaklı’nın Sabahattin Ali Olayı kitabında[2] Bekir Semerci ve Mehmet Başaran’dan öğrendiğimize göre Carl Ebert [3] Hasanoğlan Köy Enstitüsüne ziyarete gelir. Konuşmasını yapar. Sonra öğrenciler Sabahattin Ali’yi de ısrarla dinlemek ister. Sabahattin Ali onlara “Rüzgâr” şiirini ve başka bazı şiirlerini okur.
Öğrencilerden birisi bir şiirinde geçen “Zaman zaman mağlup olsam bile betime/ İnsan olmak dokunuyor haysiyetime” dizelerini anımsatarak “Hocam insan olmak haysiyetinize dokunuyor mu?” deyince, o hemen:
“Bakın bir açıklama yapma gereği duyuyorum burada. Ellerinizle yükselttiğiniz yapıları, diktiğiniz ağaçları gördük yetiştirdiğiniz bağı, açık hava tiyatronuzu, çalışmalarınızı gördük. Bambaşka bir hava esiyor Hasanoğlan’da.
Kişi kendini, dünyasını yeniliyor, mutluluk duyuyor…O dizeyi şöyle düzeltmek istiyorum sizin önünüzde ‘Gayrı insan olmak dokunmuyor haysiyetime.’”
Bir alkıştır kopuyor. Gençler Sabahattin Ali’yi çok seviyor ve bu da fincancı katırlarını ürkütüyor: “Nitekim CHP ve Demokrat parti dönemlerinde bakanlık müfettişleri bu şiiri okutmaktan bizleri defalarca sorguya çekmişlerdir.”[4]
Kuyucaklı Yusuf romanı 14 Haziran 1937’de toplatılarak roman, aile hayatı ve askerlik aleyhinde olduğu gerekçesiyle mahkemeye verilir. Mahkeme bilirkişi oluşturur. Bilirkişi heyetinde ünlü romancı Reşat Nuri Güntekin de vardır. Güntekin şöyle der:
“Sabahattin Ali kanaatimce son neslin hikayecilerinin en kuvvetlisidir. Ve Kuyucaklı Yusuf romanı memleketimiz ve edebiyatımızın yüzünü ağartacak kıymetli bir sanat eseridir”[5
Yazarın notu: En baş takımdan ayak takımına kadar konuşanlar bilin ki moda söylemle: "Biz hangi ara bu kadar bozulduk" diyeceklerdir. Ki bu bozulmuşluk hep vardı. Uyudunuz uyanmamak üzere. Korktunuz. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın dediniz. Bedeninizin üstünde yalnızca baş taşıdınız. Düşünmediniz sorgulamadınız. Orman ve dağ kanunu uyguladınız insani yasalar yerine. Onursuz yaşamayı onurluca ölmeye yeğlediniz.
YORUMLAR
Yunus gibidir Sabahattin Ali. Dergaha düzgün odun taşıyanı dövmek hangi kitapta yazar.
DEVRİM DENİZERİ
Biliyormusunuz siz inceliğiniz dürüstlüğünüz güzel bakışınız bilginiz ve güçlü algınızla yüreğimde yer ettiniz çok zaman önce.
Şu var ki bu görüşünüze bakışınıza inancınıza istesem de katılamıyorum.
Dediğiniz gibi olsaydı eğer ülke bu gün her anlamda KAN AĞLIYOR olmazdı.
Bu iktidar sürecinde neden ne için olduğunu bilmeden toprağa düşenlerin kim vurduya gidenlerin hırs ihtiras uğrunu tarih yazdık diyenlerin oyunula
akan kanları nasıl hesaba katmazsınız.
Goolle Tülin Öztunç yazarsanız karşınız bu ülkenin tarihini yazabilen biri çıkar ki o da benim.
Sevgiyle kucaklıyorum sizi.
Ölüler ağlamaz fakat ölüler yaşar.
Sabahattin adında binlerce vatansever, insansever var bu ülkede!
Sadece kronolojik zamanı farklı......!
DEVRİM DENİZERİ
Şu var ki bu görüşünüze bakışınıza inancınıza istesem de katılamıyorum.
Dediğiniz gibi olsaydı eğer ülke bu gün her anlamda KAN AĞLIYOR olmazdı.
Bu iktidar sürecinde neden ne için olduğunu bilmeden toprağa düşenlerin kim vurduya gidenlerin hırs ihtiras uğrunu tarih yazdık diyenlerin oyunula
akan kanları nasıl hesaba katmazsınız.
Goolle Tülin Öztunç yazarsanız karşınız bu ülkenin tarihini yazabilen biri çıkar ki o da benim.
Sevgiyle kucaklıyorum sizi.
Fatma Oral
DEVRİM DENİZERİ
Fikirlerinden düşüncelerinden eylemlerinden ki bunlar buram buram insan ve yurt sevgisi kokan kendilerini ülkenin bağımsızlığına yükselişine adayan
o yiğit aydın insanlar ki yakıldı asıldı göz altında acımasız işkencelerde öldürüldü. Ülkelerinden den kovuldu cezaevleri meskenleri oldu ve olmaya devam ediyor...
"Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş."
Sevgiler..
DEVRİM DENİZERİ
Evet..Öldürmediler asla öldüremeyecekler.
Siz hep ve çok güzel yaşayın kıymetli lacivertiğnedenlik.