- 1252 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Namus Belası
Canımın ta içi Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna kitabı ilk olarak Hakikat gazetesinde 1941) tarihinde “Büyük Hikâye” başlığı altında 48 bölüm olarak tefrika edilmişti.
İçinde yer alan hikayelerden biri de Bahtiyar Köpek hikayesidir ki bu hikayeyle ilgili geniş yazım Moda Mektubu kitabımda yer almıştı.
Şimdi ise bu hikayeden yaptığım bir alıntının ardından kendi içler acısı hikayeme geçeceğim.
Nasıl ki aradan geçen 77 uzun yıla karşın ülkenin bu makus kara talihinde değişen hiçbir şey olmadığı gibi benim de kara yazgımda değişen hiçbir şey olmadı.
Sabahattin Ali’ye duyduğum aşk da sanırım huyumun suyumun ve tuttuğum yolun Onunla benzeşmesinden olsa gerek biraz da…
“Niçin hep acı şeyler yazayım? Dostlar, yufka yürekli dostlar bundan hoşlanmıyorlar. -Hep kötü, sakat şeyleri mi göreceksin?- diyorlar. -Hep açlardan, çıplaklardan, dertlilerden mi bahsedeceksin? Geceleri gazete satıp izmarit toplayan serseri çocuklardan; bir karış toprak, bir bakraç su için birbirlerini öldürenlerden; cezaevlerinde ruhları kemirile kemirile eriyip gidenlerden; doktor bulamayanlardan; hakkını alamayanlardan başka yazacak şeyler, iyi güzel şeyler kalmadı mı? Niçin yazılarındaki bütün insanların benzi soluk, yüreği kederli? Bu memlekette yüzü gülen, bahtiyar insan yok mu?-
Hiç olmaz olur mu? Arayıp, bulup görmek lazım. Bunun için de kenarı köşeyi araştırmak istemez. Her şey apaçık ortada, göz önünde. Sade güler yüzlü, bahtiyar insanlar değil, bahtiyar köpekler bile var. Ben de karar verdim, bu sefer açlıktan, ızdıraptan, nefretten değil… rahattan, tokluktan, sevgiden bahsedeceğim.”
O yüce insanın ömrü kafi gelmedi İstanbul’un göbeğindeki İbrahim Efendinin Çiftliğini ve daha daha nicelerini yazmaya belki ama elime kalem yüreğime dert düştükçe ve gözlerim insanları gördükçe yazıyorum ben de kendi halimce…
İbrahim Efendinin Çiftliği
Taa ilk başlardan beri bizim apartmana Küçük Türkiye! benzetmesi yapıp durmuşumdur. Aradan geçen uzun süreçte bu yakıştırmanın Çağdaş Apartmana ne kadar yakıştığını üzülerek gördüm.
Bana apartmanını söyle sana ülkeni söyleyeyim der gibi.
Hangi iktidar başa gelse bizim idareciler de aynı idare biçimine ayak uyduruyorlar büyük bir zevkle.
Uzun yıllar önce insanlar yaşadıkları semtlere muhitlere göre ölçülür biçilir değerlendirilirdi az çok.
Bu dengeler de dengesini yitireli çok oldu yine. Çok az sayıda kalmış olsalar da günümüzde insanlar niteliklerine kalitelerine kişiliklerine yaşam biçimlerine ve seviyelerine uygun olduğunu düşündükleri yerlerde mekanlarda yaşama olanağı seçimi ve özgürlüğüne sahip olamıyorlar ayaklar baş başlar ayak olalı beri. Hatta dağdan gelip bağdakini kovaladıkları yetmezmiş gibi ‘ya bu düzene uyum sağlarsınız ya çeker gidersiniz!’ tehdidine kadar vardırdılar bu fütursuzluklarını. Bu sözlere dayanamayan 2 erkek kat maliki kalp yetmezliğinden aniden yaşama veda ettiler.
Bir apartman sorumlusu (kapıcısı) düşünün ki; barınma ısınma aydınlanma su ve genel giderlerden habersiz. 2 yıl önce emekli oldu ve ikramiyesini aldı 1500 tle maaş bağlandı. İşten çıkarılmadı ve tam maaşla emeklisinin yanı sıra açıktan verilen 1700 TL maaşla apartmanın 2. cumhuru.Karısını da emekli yaptı açıktan nasıl yaptıysa.Ayrıca günlüğü 125 7l den apartman dışına çıkmadan temizliğe gidiyor.Satın aldığı apartmanın altındaki dükkandan 200 tl kira geliri temizliğe gittiği çevre apartmanlardan aldığı ücretler en az yılda bir kez apartmanın önüne dayanan kocaman kamyona etraftan edindiği her tür eşyayı yükleyip memleketi Samsun’daki evine yollama şansına da sahip olan bu talihli sorumlu/ sorumsuz üslendiği işin sorumlusu olmak yerine bu işin sonsuz nimetlerinden yararlanmanın ustasının da ustası olmuş bir kişi! Öyle ki ünlü sözde dolandırıcı Sülün Osman’ nın mezarında kefenini bile soyacak mertebededir.
Ve bu işini bilen BAHTİYAR kişiye tahsis edilen ve apartman yönetmeliğine aykırı olmasına rağmen sığınak alanı da dahil çiçeklerin güllerin sebzelerin ekili olduğu nefis bahçe katı özelliğine sahip 200 metre karelik müstakil bir dairede yaşıyor. Kendisi ve ailesi dışında hiç kimsenin giremediği bu bahçede yaz aylarında müzik eşliğinde geç saatlere kadar süren mangal ve eğlence keyfi sırasında 3 daireye giren hırsıza bile göz yummuştu anlaşılan.
Ne mangal sefası sırasında ortalığa yayılan ne dairesinden buğu halinde apartmana dolan kötü kokulardan ne de bahçeye gerdikleri iplere astıkları halıları sopalarla vurarak temizlemeye çalışırlarken açık camlardan içerdeki odalara hücum eden ve balkonlarda asılı çamaşırların yeniden yıkanmasını gerektiren onca mikrop ve hastalık saçan bu yoğun tozlardan bile etkilenmeyen başta yöneticiler ve apartman sakinlerinden gördüğü bu hoşgörü sevgi ve yakınlıkla birlikte dükkanı satın almanın gururuyla da iyice pervasızlaşan bu sefil yaratığın bahçede beslediği tavuk-horoz seslerinden sokak ayağa kalkarken 24 dairelik apartmanın büyük bölümü ne bu durumdan ne bu seslerden hiç rahatsız olmadıkları gibi bizim için problem değil. Kendimizi köyde çiftlikte yaşıyor gibi hissediyoruz. Hoşumuza bile gidiyor diyebilecek kadar insanlık ahlak görgü vicdan ve yasalardan bihaber olan bir güruhtur benim indimde.
Dulun yetimin kapısına dayanan. Mahkemelere veren. Kat malikinin apartmanla ilgili düştüğü mağduriyetle zerrece ilgilenmeyen.Ve 48 yıldır hiç değişmeyen ve “Bu apartmanda benim dediğim olur!” diyen ve en üst katta oturması nedeniyle çatıyı her yıl yenileyen deneticiye bir toplantıda çatıyı gündeme getirip: “Neredeyse altın kaplatmadığınız kaldı!” sözlerimle birlikte apartmanda 24 ayar olan değerim bir anda tedavülden kalkmış beş paraya düştü!
Bu arada kızım öncelikle İbrahim efendiyi 2-3 kez uyarmış ancak hiç oralı olmadığını görünce yöneticiye çıkmıştı. Onun da” Biz şimdi asansörü yenilemenin telaşındayız. Siz kendi aranızda halledin!” sözleriyle karşılaşınca yapacak hiçbir şeyin olmadığını anladım iyice.Evet bir kişi bile olsa kötüyle başa çıkılmıyor canım annemin dediği gibi. Yaradan bile hiç oralı olmuyor besbelli.
İki gün önce toplantı vardı 24 daire 4 dükkan sahibinden yalnızca 6 kişi katıldı. Toplantı çaylar eşliğinde sayın kapıcı İbrahim beyin villasında yapıldı.
Ne yaz kış toplanan 300 tl aidatların yıllık toplam bedelinin nerelere gittiğinin. Ne öğle saatlerinde apartmana giren hırsızları kapıdaki kameradan dairesinden izleyen ve hiç oralı olmayan kapıcının
Sorumsuzluğunu sorgulayan bir kişi bile çıkmadı.
Bu acil toplantının nedeni ise taş gibi binayı denetici ve konu mankeni sözde yöneticinin yakınları olan müteahhit e vermek istemeleriydi.
Yarım saat kendimi zor tutup iki bardak çay içtiğim sürenin sonunda bardak iyice taştı. Ayağa katlım ve “biliyorsunuz kızımla birlikte yaşıyorum. Başka da kimsem yok. Yaşamaktan da bıktım usandım. İNANIN SİZİ VURURUM! diyerek çıktım.
Avrupa Birliği Başkenti olan İstanbul’un bu ayrıcalıklı gözde bir semtinde Moda’nın orta yerinde bunlar yaşanıyorsa eğer..
Ağam kurban begim kurban
Hallarımı eyledim
Ne bir eksik ne bir fazla
Hepsi tamam söyledim
Kır kalemi kes cezamı
Yaşamayı neyleyim
Namus belasına gardaş
Yattığımız dam bizim
SayınVuslatÇ. .
Şikayetiniz değerlendirilmeye alınmış olup, beyan ettiğiniz adreste apartman görevlisi tarafından 2 horoz 1 tavuk beslendiği tespit edilmiştir. Hayvanları başka bir adrese götüreceğini beyan etmiş kendisine 1 hafta süre tanınmıştır.Verilen süre sonunda söz konusu hayvanları ilgili adresten götürmüştür. Teşekkür ederiz. Ref no:1343135 *** Saygılarımızla Kadıköy Belediyesi.
Tülin ÖZTUNÇ/ DEVRİM DENİZERİ