- 478 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Beni Aldattığını Zanneden Ey Dangalaklar
Yıllardır ticaret hayatının içindeyiz. İşlerimiz bir iyi bir kötü, değişiyor zaman ve zemine göre. Hoş şimdilerde küçükesnaf sınıfına giren hangi esnafın işi iyi ki... Bundan otuz sene öncesinde fena sayılmazdı... Az çok para kazanıyorduk. Şimdilerde ise kazanmayı bırak, geri gitmemeye ve elimizde ki varlıklarımızı kaybetmemeye gayret ediyoruz. Ha düzelir mi bu işler? Onu’da bilemiyoruz bekleyip göreceğiz. Ortalık toz duman. Sadece sıkıntıda olan bizler ve bizim ülkemiz değil, dünyanın bir çok yerinde sıkıntı var hem ülkeler hem de kişiler bazında...
Ticaret hayatında kâr ve zarar kardeş derler. Zaman zaman çok kâr edersiniz, zaman zaman zarar edersiniz... Sabırlı olmak lazım. Bir çok esnaf kardeşimiz ile yüklü miktarda alış verişlerimiz oldu. İçlerinde çok dürüstler olduğu gibi, amiyane tabir ile üç kağıtçıları da var. Elli lira yüz lira borç takanlardan, yüklü miktarda borç takanlara kadar her cins esnaf arkadaşımız oldu... Tabi ki helal etmiyoruz bu bize kazık atan ya da attığını zanneden esnaf arkadaşlarımıza hakkımızı... Sanırım unuttular ahirete kul borcu ile gitmenin ne kadar vahim bir durum olduğunu... Unutmasalardı zaten paşa paşa borçlarını öder ya da helalleşmeye gelirlerdi...
Hazreti Muhammed sav. ’’İnsanları aldatan bizden değildir.’’ demiştir. Ben, o bana maddi olarak kazık attığını zanneden arkadaşlara artık acıyorum. Eskiden söver sayar dururdum, inanın onu da yapmıyorum şimdi, ’’Allah bildiği gibi yapsın.’’ deyip Rabbıma havale ediyorum ki Allah cc. bilirsiniz PTT gibi, Kargo Şirketleri gibi havale ücreti de almaz...
Ey dangalaklar o dehşetli günün acısını gördüğünüz zaman ’’Vay ben ne yaptım da bu insanlara kazık attım.’’ diye dizlerinizi mutlaka döveceksiniz de iş işten de geçmiş olacak. Borç namustur, biz büyüklerimizden böyle öğrendik. Eğer ki elinizde ödeyecek malınız mülkünüz var da ödemekten geri duruyorsanız, namussuzlar sınıfına girmişsiniz demektir. Şunu anlayabilirim, adam her şeyini kaybetmiştir, evi dahi borca gitmiştir, arabasını da hacze vermiştir, ödeme imkanı sıfır. Bu durumda yapılacak şey gidip borçlu olduğun kişiyle helalleşmektir ki bu konuda da ayet vardır. ’’Eğer borçlu darlık içindeyse, ona ödeme kolaylığına kadar bir süre tanıyın. Ve bu gibi borçlulara alacağınızı bağışlayıp sadaka etmeniz eğer bilirseniz sizin için, daha hayırlıdır.’’ Yeter ki dürüst yaklaşsın karşımızda ki insan...
Bu tiplere tokatçı da denmektedir. Benim yaşadığım tecrübeler ile sabittir. Geçmişte bana mali olarak borç takan esnafların hemen hemen hepsinin işi daha sonra kötüye gitmiş ve zaman içinde de batmışlardır. Yani özetle yanlarına yaptıkları dünyada kâr kalmamıştır... Gelip helalleşenlere yine bir lafım yok, ama borç takıp da sonra bizim aklımızın ayarları ile oynamaya kalkanlar sadece kendilerini aldatmış olarak ahirete intikal edeceklerdir, Rabbımız Allah’ı ise aldatmalarına imkan ve ihtimal yoktur zaten...
AHMET ZEYTİNCİ
YORUMLAR
Türk Ticâret Kânunu'nda iki çeşit borç süresi var;
İlki, devlete olan borçlar; borcun sone erme süresi: 5 Yıl...
İkincisi, kişi ya da özel şirketlere olan borçlar; borcun sona erme süresi: 10 Yıl...
Ders sırasında bir öğrenci, Profesör öğretmene sordu: “Niye bir beş yıl da diğeri 10 Yıl?.”
K.T.Ü. Profesör, H. T. hoca cevâp verdi; "Devlet, alacağını beş yılda alamazsa, borcu siler; ancak,
Vatandaşın iflâsından sonra yeniden mâlî durumu düzelebilir ve bu durumda, alacaklı alacağını yeniden isteyebilir."
Esnaflığı severek yaptım ve tadına doymadım; şu, al-sat işine bir türlü cesâret edip giremedim ve çok iyi etmişim;
borcumun ağırlığı, daima hafif olmuştur; kişinin ödeyebileceğini geçmeden.
Alacaklı olmanın bana zulûm geldiğini bilirim. Bir defasında bir bankadan alacağımı aldım almasına da elleri öyle sıkı ki; bir lirayı geriye verirken bin liralık zahmet ettiğini yaşadım. O sebepledir ki; ömrümün hiçbir döneminde kırık- edi kartım olmamıştır.
"Azıcık aşım, ağrısız başım"... yaşlı çobanlara çok sorarlar; “bu kadar uzun nasıl yaşadın” diye, çobanlar her defasında yanlış cevap verirler:
“Yoğurt yedim” diyerek... oysa, doğrusu: Çobana, yoğurtun verdiği uykudur doğru olan... uyumak için, borç değil, alacağın bile olmayacak; Ahmet Zeytinci kardeşim... İsmail demiştim ya adını bir kere yanlışlıkla, hah o yanlışlığın sebebi, Ankaralı olman... akrabam İsmail de Ankaralı... çok severim İsmail'i... okumuş, güzel ahlâklı, kültürlü ve çok şakacıdır...
Sağlıkla kal... satılmamış malınla; raftaki hakîki köselenin mis kokusuyla kal...
kadiryeter Kadir Yeter. 20 MART 2018 Sâlı.
Kavakmeydan Mahallesi. TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/172583-beni-aldattigini-zanneden-ey-dangalaklar/
AHMET ZEYTİNCİ'YE