BİR BAŞKA DÜNYA TÜRKÇE(Selma Pekşen)
Dilimizi ve özellikle de, yöresel şivelerimizi çok seviyorum. İnce bir istihza var dilimizde ve inanın; dünyanın hiçbir ülkesinde kullanılmayan, bize has, kendimizce kullandığımız yöresel deyimler. Çok seviyorum her yörenin kendine has kelimeleri ve deyimlerini. Özellikle mahalli ağızda geçen konuşmalara hayranlığımı hiç gizlemedim. Birçok şehir gezdim ve birçok insan tanıdım kendi gibi olabilenler. Aslına sadık kalanlar her zaman cazip geldi bana.
İnanın Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e her bölgenin, her ilin ayrı bir tadı var dilinde.. Ve insanımızın konuşmalarına kulak misafiri olup, kâh düşündüm kâh güldüm. Salt bize ait olan ölçü ve ifade biçimleri duydum.
Küçük bir anne kız konuşmasını yöresel deyimlerle ve hayran kaldığım ölçü anlayışlarıyla dillendirmek istedim, affınıza sığınarak.
-Gözüne çöp batmış sanki hınzırın, düşünde beni mi gördü ne? Sabah sabah yine sinirimi hoplattı yerinden. Kadının derdi yok, komşuları dinliyor ve mahallenin kâhyası gibi her şeye burnunu sokuyor !
-Ne oldu anne ne konuşup durun? Uyku komadın adamda! Kim kaçırdı yine senin keçileri bayıra?
-Kız sus almayım seni ayağımın altına, hallaç pamuğu gibi tepelerim şimdi valla. Zaten heyheylerim tepemde !
-Anne, heyhey de ne? Nasıl çıkar tepene?!
-Bana bak maskara, alırsam süpürgenin gâvur tarafını elime, gösteririm sana dünya kaç bucak!
-Sahi anne süpürgenin gâvur tarafı neresi ve dünyanın gerçekten bucakları mı var? Yoksa sen kıtalara mı diyorsun bucak diye?
-Bak daha konuşuyo karşımda ! Ahh ah ! Biz böyle karşılık verebilir miydik anamıza babamıza? Besmelesiz misin kız, başlatma dünyanın kıtasına çıtasına şimdi ha! Alacam elime saçlarını bir güzel, çevirecem gâvur kirmeni gibi!
-Bak merak ediyorum ama, bu kirmen de ne ola ki Türk’ü, gâvuru olsun. Sen diyon ben soruyom sonra da kızıyon !
Sen böyle konuşmaya devam et, ben seni eşek sudan gelen kadar tepeleyim, zaten kızdırdı o pabuç eskisi kadın beni, bir de sen hoplatma hepten sinirimi! Git ocağa öğle için yemek vurdum, bak bakıyım tadı tuzu nasıl? Gedikse bir fiske attırıver..
__Bir fiske ne kadar anne, ölçüsü yok mu fiskenin? Hem eşek sudan ne zaman gelecek bilir mi ki; tek salıyonuz eşeği suya? Hıhh ! Eşek bu, adam mı ki..
__Aman başıma kominist olacak bu kız, böyle dil bir karış. Tırnak kadar bacağıyla tuz yalatıyor adama. Yok yok, en iyisi akşam babana bir çıtlatıyım da az büküversin kulağını ! Ağzında bir laf kalabalığı gel de sustur. Ne gereği var? Ben eşeği sağlam kazığa bağlayım yoksa alimallah baş edemeyecem senle!
-Aman be anne; azıcık eğlenem dedim beni bir asmadığın kaldı he? Tamam, tamam sustum !
-İşte böyle bir diyalog, öyle hoş ki ! Bir de yöresel şive girdi mi işin içine, nasıl bir kültür özü çıkıyor su yüzüne. Ben en çok bu kıstas anlayışından etkileniyorum ve mümkün olduğunca memleket ağzı kullanıyorum konuşmalarımda. Bir de, günlük dilimize yerleşmiş ifadeler ve benzetmeler var. Gerçekten sadece Türklere has.
*Bir karış yol
*Bir tutam tuz
* Cayır cayır yanıyor ortalık
*Bir sigara içimi vakit
*Kıç kadar yer
*Kolum kadar balık
……………..
Bunlar gibi daha birçok örnekle sıralayabileceğimiz ölçülendirme sıfat ve kavramları.
Ne dersiniz, sizce de hoş değil mi dilimizin incelikleri? Eğer sizin de yörenizde bilmediğim böyle deyimler ve ölçüler varsa lütfen paylaşın.
Sadece kendinize saklamayın biz de sebeplenelim.
SELMA PEKŞEN
YORUMLAR
KATKI DEYİMLERE EK/2
-Gursak gavurgası istiyon ellaam he ?!
(Canın zılgıt-papara yemek :)), ilerisinde de; kötek istiyor herhalde !.. Özellikle analar,babalar yaramaz evlatlarına ederler bu deyimi.)
-Çorba taşınca çömçeye paha biçilmez !
(Herşey zamanında ve değerli iken anlamlı)
-Ya gardaşım bu ne hal? Dam yuvağı gibi olmuşsun valla !?
( Çok kilo almışsın diyor biri, diğerine)
-Göğ geçinin oğlağı mısın ne, gurban olam bak şu(n)a vıııı?
( Senin elden farkın ne ki kasılıp duruyorsun?)
-Rağbet garşılıklıdır !
( Herşey karşılıklı olursa iyidir. Esit ve denk karşılıklılığı.)
-Laf var halk içinde, laf var sulh içinde!..
( Yerine ve zamanına göre konuşmayı bil demenin Türkmencesi ve de babannemcesi:)
Daha çok var, şimdi buncası aklıma geldi. Ama geldikçe yazacağım.
Esenlik, değerli dost Selma Pekşen..
Göktürkmen tarafından 10/16/2008 10:26:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
"Gide gide bir arpa boyu yol gittik"
" Başında kavak yelleri esi"
" baston yutmuş gibi ne dikilisin "
" yılan gibi dili, herkezi soki"
"Deve kuşu gibi böbürlenip durma, keserler kafani" v.s
Ben karadenizliyim. Sinop ta karadeniz şivesi kullanılmıyoır. Yani laz değiliz. Eşim Trabzonlu. Onlar bir araya geldiklerinde çok özel konuşmaları var birbirleri ile ama Sinop'ta o kunuşma dili kullanmıyor.
Sevgili dost şive çok özel. Bu konudaki görüşünüze katılıyorum. Yalnız bizler konuşma dilini yazı dilinde " tiyatro oyunları hariç" kullanılmaması taraftarıyım. Türkçemizi kendi özünden çıkartmadan, doğru yazılması gerektiğini düşünüyorum ve bu düşüncemi de elimden geldiği kadar kendi yazılarımda ve şiirlerimde de yerine getirmeye çabalıyorum. Şimdi sizin yaptığınız gibi.
Bir arkadaşım vardı Antep şivesi ile hikayeler yazıyor ve o hikayeleri bizler ile paylaşıyordu. Çok çok güzeldi .Okurken bazı kelimeleri anlamamış olmamıza rağmen yazının akışından o sözcüğün manasını çıkartıyorduk. Yöresel şiveler ile hikayelerin çoğalmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum kaleminize ve paylaşımınıza. Sevgiler yüreğinize
onurumsun tarafından 10/12/2008 9:33:29 PM zamanında düzenlenmiştir.
Muhterem Selma Hanım. dinyanın pek çok yerinde "Kıyaslamalı Dil Araştırmaları" yapılıyor. çeşitli kıstaslar üzerine. "Eğitim süreçlerine anadilin katkısı", "dilin mantıklı ve matematik doğru düşünceye yatkınlığı", "dilin iletişime ve bilgi birikimine katkısı" vs. gibi. Bütün bu araştırma sonuçlarında Türkçe'nin tartışmasız başı çektiğini görüyoruz. Bizdeki dış güçlerin psikolojik savaş aleti olan yalama medya gizlese de, bir şekilde haberimiz oluyor bu araştırmalardan. Hepsinin ortak kanaati " TÜRKLERİN EN BÜYÜK İCADININ TÜRKÇE" olduğu yolundadır...
İmdi yukarıda iyi bir gözlemci olarak tespit etiğiniz harika diyolog da buna yerinden bir belge. Sonsuz teşekkürler.
Öyle anlaşılıyor ki, sizin heybenizde benzerlerinden epeyce var.
Bu malzemeler boşa gitmesin. Bunları anlamlı kurgulanmış piyes yazımlarında ne de güzel kullanırdınız. Bunca tiyatro var, oynadıklara eserlere bir bakın, tabii kıtlıktan. Yani bu işin pazarı ve boşluğu var. Bu boşluğu neden siz doldurmayasınız. Size ESKADER olarak yardımcı da olabiliriz.
Dünya nasıl Türkçe'yi yeni yeni keşfediyorsa, biz de sizin bu alandaki yeteneğinizi keşfetmekte geç kalmışız. 21.yy.ın tiyatro yazarını şimdiden kutluyorum. Sevgilerimle.
Yöresel şiveler çoğu zaman benim de ilgimi çeker. Ne zaman şivesel konuşan bir insan görsem oturup merakla dinlerim,bazen de dilim hemen kapıverir bazı konuşmaları :)
Bir egeli olarak ege şivesinin hayranıyım diyebilirim.
-de gidi deee...
-yapıpduru,edipduru,konuşupduru...
-Ne ediban bizim gız? Ellam çoktandır gelmiyon. ( Ne yapıyorsun bizim kız? Galiba çoktandır gelmiyorsun) (akdeniz'e özgü)
Ve son olarak bir deyim:
Gelen annemizi soruyor,babamızı soran yok...
Çok güzel bir yazıydı,keyifle okudum,kaleminize sağlık...
Evet bizim toplumumuz çoğu kez mimikleriyle anlaşır,mimiklerin halledemediği yerleri deyimlerle aşar.Aklıma gelsede size biraz Bayburt ağzı örnekler versem:
-Ermeninin kızı
_Katılıgın çocuğu
_Eli işte gözü oynaşta
_Ağanın malı gider hizmetkarın canı
_Ögünde ölüm
_Kızlar ağası
_Herkese talih bize kör salih
-Ferzenk
_Fereme
_Cıbılın kabadayısı
_At ürküten
İlk anda aklıma gelen deyim ve nitelemeler bunlar oldu.Notum tam efendim.Yürekten kutladım.Selam,saygı...
Yöresel şive ayrı bir haz verir nedense...
Ve Türkiyenin her yöresinde bulunmakla(güneydoğu hariç)
bu şivelere yakinen tanık olma şansını yaşadım.
En çok hoşuma giden Ege yöresinin kendine özgü şivesiydi.
yaptıru(yapıp duruyor)
yanıpgeli(yanıp geliyor)
hadigari(haydi gidelim anlamında)
ve bunun gibi çok hoş örnekler var...
Ahh Bodrum çok özlediğimi farkettim şimdi...
Bu konuda bir forum köşesi açılmasını öneriyorum
Kutluyorum canım...
Sevgimle ve puanımla...
Ne unutulmağa yüz tutmuş konular ve lehçelerle tatil sabahımıza gülmece lerle geldin hoş geldin cannnn.Ana kız ilişkisinin yöresel bu denli samimi paylaşımını sende okudum ilk.Çok değişiklik oldu hay aklınla bin yaşa.Hele de ben gibi devamlı Vatan/millet/sakarya yazan ve siyasetten başını kaldıramayan biri için bulunmaz yazı kalemini kutluyorum dostum hep bu türlü konular ara ...selamlar günün bütün puanları senin hakettin
Mahzun Prenses... tarafından 10/11/2008 11:09:37 AM zamanında düzenlenmiştir.
" Daylının dibi !
(terslik edene denir)
Marrat emi ?!
(bir nevi intizarımsı)
Ne titiriyon la, Emin Ağanın iti gibi?
(Abartılı üşümeye ima)
Öjbelik etme, terk-i salatlığın luzumu yok, bak onatça dur!..
(Boş konuşma, edebi terketme, akıllı ol bak haa !!!:) anlamındadır)
Aboo, dışarda öyle bir soğuk var ki, kabağın bayrı gibi vızılıyor sanki ortalık?!..
(Kabağın bayrı yörede bir tepe, sanırsınız poyraz ve soğuk yöreye oradan taksim oluyor. Sert havalar için söylenen benzetme/deyim ) "
Değerli Pekşen, yazınız sevimli ve hoş olmuş. Ama yer yer yazım (imla) hataları ve cümle yapılarında bozukluklar var. Düzeltirseniz daha güzele erecek.
Dostça eleştirel sayacağınızı umuyorum.
Deyimler yöresel ve yöremden, özellikle babannem ve dedemden alınmıştır.
Esenlik..
Göktürkmen tarafından 10/11/2008 5:01:15 AM zamanında düzenlenmiştir.