- 1154 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
POSTACI
Ben,fi tarihinde,
Amasya’nın guş uçmaz kervan geçmez Gediksaray köyünde dünyiya ünlemişim...
Rametli anama doğum günümü ne zaman sorduysam hep "pancar çapası oğul " derdi...
Tarlada doğurmuş, pancar tarlasında...
Göbeğimi de Gavzalı Amedin cep bıçayınan Zara’lının Nazmiye kesmiş...her gorduğünde söylerdi gulerek..
Yunma yıkanma nerde,
Gırtılların gadiriye oracukta yemenisine sarıp sarmalamış,yeni yetme sebiyanın da hırkasını gundak yapıp apar topar eşşenen eve getümüşler....
Duzlu suda bi eyicene yuyup yıkamışlar, Killiğin ardından öllük eleyip bakır tavada ısıtıp belemişler....Sonam da dedem ezanla gulama üç kez adımı ünlemiş ..Erdem..Erdem...Erdem ..
Keşkem Erdem’li olabilseydim...
Epey bi avutup uyudamamış gurban olduğum anam. Hep figani feryatla ağlamışım.. anamı emmeyince ebem figani feryadımın farkına gundağımdaki saplı çatal iğnenin döşüme battığını; " gundağın ganından" anlamış ...
taa gundakta başlamış Kul Figani...figana....
Zere,
"KUL FİGANİ "mahlasımın yüreğimdeki ısrar kararı yıllar sona bundan olsa gerek şuuraltı...mı ne?
Dedem ehtiyarlayınca koyün çobanlığını bubama devretmiş..7 sene koyün nahırını guden bubam fukaralık cana tak deyince guyalik fotininen sakuyu geyip gurbete atmış gendünü...Eyiki de atmış gurban olduğum...
Elini beriver bi solukta "Muş"
Offff...Muş nireee Amasya nire...Kör itin ölduğü yer...
7 yaşıma gadar baba yüzü gormedim.Emmim de dedemden utancından gucana alıp sevmedi heç....
İki gatlı,asma gatına içten gıvrımlı tahta merduvenle çıkılan aşap ve kerpüçten örülü bir evimiz vardı.
O merduvenden geceleri çıkarken ardımdan hep biri gelir sanıp gorkardım gucücüken..Çok eski ve iptidai bir yapı olmasına rağmen, edepli yaşam şartları iyi düşünülerek pilanlanmış
Bubam, evli emmiminen bekar guççük emmim hep birlikte otururduk, ortak yaşamın sona erdiği saat geldiğinde herkes yerine yurduna çekilirdi.
Heç unutamam ...bubam gurbete çıkınca koyün nahırı,çobanlığı emmime miras galıverdi ....ben de onun peşisıra dolandım durdum yayla yayla..dağ bayır,çimen çayır, derken..tozunan topranan, çamur çaylak düşe galka okul çaana geldim..Bubam hala gurbetteydi....
17 Eylül 1963,
Sekiz yaşındayım,
Heç unudamam,
Atının guyruu duğümlü,yuları boncuklu,gumüş eğerli doru bi atınan gumandan urbalı,golları sırmalı, omuzu gön çantalı bi adam girdi.. çitimizden içeri..Dırssss dedi atına..
Dedem güççük emmime;
-Tez len gobel, atı afura çek,yemle,sula,tumar et, beni gendüne kotü söyletme "çabuk şip, şibidik ol... dedi.
Sonadan orendume göre bu gumandan urbalı nahiyeden gelen "postacı" imiş..
Postacı ne demekse?
Postacı;
- Selamünaleyküm amet emmi..
Oooooo aleyne aleykum selam yeanim,hangı örüzgar attı..
- Muş yeli amedemmi "Muş yeli.."....(heç böyle örüzgar duymamışdım..)
Dedem;
- desene bizim gobelden mektup getüdün..
- He ya...saru zarflı...
Tahta merduvandan misafir asma gata alındı, atı afura bağlandı..
Postacı dedemin sarduğu tütünü mutar çakmayınan yedi sekiz uğraşdan sona paradanak yakdı.
-Barut muydun mubarek...dedi..ne demekse gari..
Ebem çokdan semaveri yakmışıdı..tüttüre tütüre getüdü...
pencerenin oondeki sedire gaykıla gaykıla oturup çay içiyorlardı.
Anam punardan getuduğü iki helki suyun birini destiye aktardı..
bir tas da postacıya uzattı..
Postacı suyu alırken,anam da verirken heç gozgoze gelmediler..belli ki edepten...Esgiden adet böleydi. Gadun gısmı erkaan oonden geçmezdi..gozüne bakmazdı..Eyi saymazlardı..
Postacı dedeminen bi sürü anamaduğum latifeden sonra çantadan bi zarf çıkarttı. sarı zarf..
dedeme verdi.
Dedem ;
- Ula yeanim sanki okumayı sökütmüşüm gibi mektubu niye bana veriyon açıp okusana...dedi...
mektup babamdandı.
Okundu.
cemi cemaat dinledük.
Olmadı bi de cevap yazıldı postacı galemiynen,eliynen..
dedem anama sordu;
-Gelin, ekliyecaan bişi var mı?
Anam:
- Ala dananın öldünü yazmayın,silin yeter..dedi..
Postacı mekdubu zarfladı tükrükledi, hohladı yapuşturup çantasına goydu..
- Attım belle amed emmi...dedi..mektup atmak..nasıl bişe kine..minareden mi atarlar acep dedim içimden..başka yüsek nire var ki?
Sonbahar aşamına usul usul batan güneşin gızılığını dedemin gözlerinde danedim
Aslında yeşildi gozleri rametlinin,yeşil olmıya yeşildi de, o aşam bi başgaydı dedemin gozü..
Bulutluydu...Dedemin aladuunu yeni gorüyom..heç alamazdı,gozünün yaşıynan yeşili biribirine garışmışıdı..Birez de öte dönderdi yüzünü sakladı sanki..ara sıra elinin tersiynen silerken ebemin sesini duydum.
- Nörüyon herüf, bi cimcik ça gibi alıyon?
Dedem heç seslenmedi..
Postacının da gozleri buulandı niyeyse..
Ebem Osmanlı gadundu..""mekdupda okumaduun bi yer mi var ? dedi postacıya..
Ebeminen anamın telaşı eyicene arttı..
- Yok ...dedi postacı..Yok Arife ana yok..ne varsa okudum..
-Essah mı?
-Essah valla.
-Eyi de niye gözünüz gonünüz bulanuk? Bi hal var sizde!!!
- ""Bugün 17 Eylül ana..Rametli Başbakan Adnan Menderes’in .....şeyi..ona ağlaruk...Şaban mıktarın gayfesinde goca bataryalı ıradıyoda acans virdiler..
Hep birden aladılar,
ben de aladım,
Niye aladım şimcik biliyom...
O yıllarda doğan birçok çocuğun adı ya Adnan, ya da Menderes konurdu..
Benim hiç oğlum olmadı...
Eskiden...50 yıl önceden...postacı hep hayırlı habar getirirdi..Sadece 50 yılda acı bir Menderes haberi...
Gurbet mektubu,asker mektubu,bayram tebriği, ELT telgıraf, postaneden gelen para makbuzu,askerin sivil elbisesi,
Hep mutluluk getirirdi..
hatta ona türküler yakılırdı..İşte örneği dillerde unutulan bir halk türkümüz...
""Bak postacı geliyor,selam veriyor,
Herkes ona bakıyor merak ediyor,
Çok teşekkür ederim postacı sana,
Bek hayırlı haber getirdin bana.."" türküsü gibi...
Saymadım kaç yıl geçti aradan..çoban babam azimle üç kızını üniversite okuttu..Üçü de öğretmen..tek oğlu ben de Mühendis.. çıktık...Bir doktor bir Savcı,bir Gazeteci, İki de Yüksek Mühendis torunu var..hele çobanın sürüsüne hele...
Gavga bilmezük biz gardaş,haram da branşımız değil..Üç şeyiyle oynamayız insanın..
Ekmek,Namus,Onur...gerisi teferruat...
Bizim köyün çobanı bubam; koyun güder sanırdım...İnsan gütmüş gurban olduğum..iyi ki gütmüş bizi...
Kulakların çınlasın buba..Hakkın helal mi?
Şimdi postacılar bunları getirmez oldu artık....Haciz mektubu,kredi kartı borcu ekstresi,hapislik ya da mahkeme celbi,ihzar müzekkeresi,asker karalı kağıdı,
vs....vs...
Postacı türküleri de söylenmez oldu..vesselam...
Hakkımızda hayırlısı..
KUL FİGANİ (Erdem GÜMÜŞ)
AMASYA
YORUMLAR
Bir hayat hikayesi hem de yöresel dille bu kadar mı güzel anlatılır ...
Çok duygusal bir o kadar da gerçekçiydi .
Bizler bugün bi yerlere geldiysek hep bu fedakar ana babaların sayesinde geldik .
Onların hakkı ödenmez asla .
Siz de bu fedakar babanıza layık bir evlat olarak adınız gibi Erdemli ve dürüst her alanda üretici bir insan olarak ona olan borcunuzu hayattaki bu duruşunuzla ödüyorsunuz usta .
Yüreğinize sağlık .Nice güzel yazılara .
Ama bu yazıda merak ettiğim bir bölüm var postacıyla dedeniz gerçekten Menderese mi ağlamıştı yoksa mektupta sizden sakladıkları bir şeye mi .?
Kul Figani
Onlar ağladı diye ben de ağladım.
Yorum için çok çok teşekkür ederim.
sevgilerimle