- 1182 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SEN BENİM DEDEM DEĞİL DE ANNEANNEM OLSAYDIN NEYE BENZERDİN ACABA ?
Aslında herhangi bir yazı yazacak modda değilim. Bir taraftan dört bir yanımızı sarmış düşmanlarla mücadele ve bu mücadelenin neticesi olarak verdiğimiz şehitlerin haberi, diğer yandan bir türlü çözemediğim ailevi problemler... Bütün bunların üzerine bir de henüz ağzı süt kokan çocuklara hem de kendi öz ebeveynleri tarafından yapılan taciz ve tecavüz haberleri ile gırtlağımıza kadar dert, hüzün ve pisliğe bulanmışken benim, minik torunumla yaşadığım ve bana göre komik olan bir anımı sizlerle paylaşmanın yeri ve zamanı mı onu dahi bilemiyorum.
Neyse...
*************************************************************
Efendim 29 Ocak 2018 Tarihinden beri aranızda yokum. Yani yaklaşık yirmi gün oldu. Bu süre içinde beni merak edip arayan soran tüm dostlara sonsuz teşekkürler ediyorum. Peki neredeydim bu yirmi gün süresince?
’Bu yirmi günlük süre içerisinde Kızım Tuba, Oğlum Yunus ve Torunum Elif Nur’un yaşadığı yere gittim. Onlarla hasret giderdim doya doya. Ancak, evlerinde internet olmadığı için ve dahi benim cep telefonum Hz. Nuh döneminden kalma olduğundan ve dahi ben zaten cep telefonundan internete girme olayı konusunda zır cahilden daha cahil olduğumdan maalesef dostlarla internet irtibatımız mümkün olmadı’ Diyerek bir giriş yaptıktan sonra ana konumuza gelelim artık.
Gerek kızımı ve ve oğlumu, gerekse torunumu en son 2015 yıılında görmüştüm yani üç sene olmuş. Bu üç sene içinde özellikle torunum Elif Nur artık daha büyümüş hatta okula başlamış, dahası henüz birinci sınıfın birinci dönemi olmasına rağmen okuma yazmayı öğrenmişti.
Hatırlıyorum da ben üçüncü sınıftayken ikişer ikişer saymayı beceremediğim için sözde bana ders çalıştıran rahmetli babam oldukça kızmış ve yumruğu çaktığı gibi oturduğum sandalyeden uçurmuştu. Oysa Elif Nur daha birinci sınıfta sayabildiği gibi yüzden geriye doğru da ikişer ikişer sayabiliyordu. Ben ayakkabılarımı ters giymemeyi ancak orta birinci sınıfta öğrenmişken o bir tek gün ters giymedi. Yani Allaha şükür zeka olarak bana çekmemiş. Oldukça zeki bir çocuk ve her zeki çocuk gibi meraklı. Özellikle de bilmece-bulmaca merakı oldukça fazla.
- Dede bana bir bilmece sorsana.
Yahu bu bilmece denen şey de öyle ’Sor’ deyince hemen akla gelmiyor ki.
Bir müddet düşündükten sonra nihayet bir tane geldi aklıma:
-Dedem deve. Girmez eve. Kes başını. Girsin eve. Bil bakalım bu nedir ?
Elif Nur, hiç düşünmeden patlattı hemen.
- Ama dedeler deve olmaz ki.
Ne cevap verirsiniz bu yoruma?
- Hımm haklısın. O zaman soruyu şöyle sorayım: ’ Anneannem deve. Girmez eve. Kes başını. Girsin eve.
Elif Nur kaşlarını çattı.
-Benim anneannem deve değil.
İşin aslına bakarsanız inat olarak tam bir deveydi anneannesi ama 1.50-1.55 boylarında bir hatuna deve denemezdi ya yine de ısrar ettim.
- Ya sen anne anne kısmına takılma. Mesela dedik. Yani farzedelim anneannen deve. Bir türlü eve girmiyor. Ne yapmak lazım?
Elif merakla sordu?
-Ne?
Hemen cevap verdim:
-Boynunu kesersek eve girecek.
Elifin dudakları büzüldü.
-O zaman ölür ki.
Hay Allah yahu. Baltayı taşa vurmuştum anlaşılan.
-Kızım benim. Anne annenin boynunu kesmeyeceğiz merak etme. Bu bir bilmece. Bilmecelerde böyle benzetmeler olur.
Neyse ki anladı galiba...
-Hımmm. Bir ipucu versen?
Oh çok şükür. Her ne kadar içimden böyle vahşi bir istek geçip duruyor olsa da anneannesini kesmeyeceğimi anlamıştı. O halde hemen ipucu vermeliydim.
-Yağmurlu havalarda kullanırız ya hani?
Hemen patlattı cevabı.
-Bildiiim. Şemsiye.
Aferini kapmıştı. Kapmasına kapmıştı ya bu sefer o sordu:
-Dede ! Sen benim dedem değil de anneannem olsaydın neye benzerdin acaba?
İşin doğrusu böyle bir soruyu beklemiyordum. Ama yine de cevap verdim:
-Çok moktan bir şeye benzerdim herhalde.
Merak bu ya yine sordu?
-Dede ! Mok ne demek?
Yok, bunu izah edemezdim. Kıvırmam gerekiyordu.
-Onu karıştırma. En iyisi sen bana bir eşarp getir bakayım.
Az sonra eşarp geldi. Kafama güzelce doladım ama Elif Nur beğenmedi.
-I ıh...Böyle olmadı. Sakalların, bıyıkların görünüyor. Onları da kapat.
Sakalı, bıyığı kapattım ama yine beğenmedi.
-Yine olmadı. Az bekle bak sana ne getireceğim.
Az sonra öteki odadan iki adet şişmiş balonla geldi. Başıma nelerin geleceğini az çok tahmin ettiğim için dehşetle bağırdım.
-Olamazzz.
Elif Nur sinsi sinsi gülümsedi.
-Olur olur. Hem de bal gibi olur.
-Lan çatlak. Anneanneninkiler bu kadar büyük mü? Bari buz dolabından iki limon getirseydin.
-Olsuuun. Sen anneannemden büyük değil misin? Seninkiler daha büyük olmalı. Haydi dede. Ne olur, benim hatırım için.
Söz konusu Elif Nur’un hatırı olunca akan sular dururdu. Balonlardan da kendime gayet olgun ve de dolgun iki adet meme yaptım ki anında tabletiyle resmimi çekti.
Veee..İşte ortaya çıkan sonuç yukarıda. ( 1. Resim )
Şayet Elif’in dedesi değil de anneannesi olsaydım aynen yukarıda gördüğünüz gibi bir afet-i devran olurmuşum vesselam. ( Her ne kadar bu halimle fistanlı pkk/ pyd/ ypg teröristlerine daha çok benzesem de... )
2. Resim mi?
Efendim, söz konusu torun ise gerisi teferruattır. O yirmi gün içinde resmen maymun etti beni bacaksız. O da Elif Nur’un bir başka numarası.
Aslında en güzel resimler üçüncü ve dördüncü resimlerdi. Çünkü onlar üç yıllık bir ayrılıktan sonra kavuşmanın resimleriydi her ne kadar İstanbul’a döneceğim gün çekilmiş olsa da.
YORUMLAR
Değerli hocam, yokluğunuzda ben burayı 'Kerbela' gibi görüyorum, Allah rızası için bir iki cümle yorum yazacak yazı bulamıyorum, dersem inanın...
Hani denir ya, güldürürken düşündürüyor, ağlatırken güldürüyor diye, işte yine öyle bir akılla, mantıkla, vicdanla, sevgiyle, sorumlulukla, duyarlılıkla bezenmiş bir yazıyla gelmişsiniz...
Sefa gelmişsiniz, hoş gelmişsiniz...
Devlet ile milletin birliğine, bütünlüğüne, istiklaline ve istikbaline yönelik hayasızca kurulmuş tuzakları "Türk'e kefen biçenin sonu korkunç olur" inancıyla kuranlarının başlarına geçiren yiğit evlatlarımız işte bunun için de, Sami Biberoğulları gibi saygıdeğer büyükleri huzur içinde, onurla yaşasınlar diye can vermiyorlar mı zaten!...
Varolasınız, değerli hocam...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Gözden uzak olan gönülden de uzak olurmuş derler. Şükür ki herşeye rağmen beni unutmayan dostlarım var.
Selam ve sevgilerimle.