- 929 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİİRDE AHENK ÖĞELERİ (2)
Aruz ölçüsü ise Araplara aittir. Rivayete göre Araplar bu ölçüyü, çöllerde develerle yaptıkları uzun yolculuklar esnasında develerin uzun ve kısa adım atışlarından esinlenerek oluşturmuşlar ve kullanmışlardır. Sonradan İranlılar da bu ölçüyü kullanmışlar ve geliştirmişlerdir.
Aruz ölçüsü şiirde ritimdir. Musiki eğitiminde öğrencilere “tüm teka tüm tek” şeklinde anlamsız sözcük veya hecelerle ritim çalışması yaptırılır. Ortaokul ve liselerde müzik öğretmenleri “lay la lay lay, la lay lay lay” heceleriyle bir bestenin notalarını, ahengini sezdirmeye çalışır ve bunları öğrencilere tekrarlatır. Mesela bu heceleri yarım ve tam vuruşluk notalar kabul ederek bir ritim oluşturalım. “Lay”hecesi tam vuruş olsun, “la” hecesi yarım vuruş olsun ve:
“Lay la lay lay / lay la lay lay / lay la lay” hecelerini bu doğrultuda okurken bir elimizle de aynı tempoyla masaya hafifçe vuralım. Bu ritmi birkaç dakika sürdürelim.
İşte aruz ölçüsü böyle bir şeydir. Araplar “tüm teka tüm tek” dememiş, “lay la lay lay” da dememiş. Peki ne demiş? Bize saçma gelen, liseyi bitirip de aruz lafı edilince küçümseyip alay ettiğimiz “failün, mef’ulü, failatün” gibi anlamsız ritim kalıpları söylemiş.
Şimdi yukarıda belirttiğim: “Lay la lay lay / lay la lay lay / lay la lay” ahenk kalıbında küçük bir değişiklik yapalım ve “faa i laa tün / faa i laa tün / faa i lün/ diyelim. Yine aynı ritmi elde ederiz öyle değil mi? Yani buradaki ahenk önce tam vuruş (faa), sonra yarım vuruş (i), sonra iki defa tam vuruş (laa tün) biçimindedir. Aruz ölçüsünde benim tam vuruş dediğim heceler uzun hecedir, yarım vuruş dediğim heceler de kısa hecedir.
Bir uzun, bir kısa, iki uzun heceden oluşan bu ritim kalıbı (aruzdaki tabirle aruz cüzü) iki defa tekrar edildikten sonra bir uzun, bir kısa ve bir uzun heceden oluşan “faa i lün” ritim kalıbı gelmektedir.
Şimdi bu kalıbı “faa i laa tün / faa i laa tün / faa i lün” şeklinde ritme uygun okuduktan sonra aynı ritimle Süleyman Çelebi’nin yukarda belirttiğim aruz kalıbıyla yazılmış olan Mevlit’inden aldığım şu dizeyi okuyalım:
“Dii di gör düm / ol ha bii bin / aa ne si
Bir a cep nur / kim gü neş per / vaa ne si/
Gördüğünüz gibi dizeler “lay la lay lay / lay la lay lay / lay la lay” veya “faa i laa tün / faa i laa tün / faa ilün” ritim kalıplarına uygun hecelerden oluşmaktadır. Şiirin tamamını incelerseniz her dizenin bu ritme uygun olduğunu görürsünüz. Bu örnekten çıkarılacak sonuç şudur. Aruz ölçüsü ritimden veya ahenkten ibarettir.
Yukarıda bir örneğini verdiğimiz kalıp gibi yüzden fazla aruz kalıbı mevcuttur. Biz Türkler bu kalıplar içinde en çok Mevlit’te kullanılan kalıbı sevip kullanmışız. Sebebi ise hecenin 4+4+3=11’li kalıbına benzemesidir. Burada bir örnek daha vermek istiyorum. “La lay lay lay” ritmini dört defa tekrar edelim. İşte bu ritim de çok kullandığımız bir aruz kalıbıdır. Tabii ki aruzda bu kalıp başka hecelerle seslendiriliyor. Bir yarım, üç tam vuruşu ifade eden “me faa ii lün” cüzüyle. Bu cüzü dört defa söylerseniz aruz kalıbı ortaya çıkar. Bu kalıbı ve Bülbül şiirinden iki dizeyi alt alta yazalım.
Me faa ii lün / me faa ii lün / me faa ii lün / me faa ii lün
E şin var aa / şi yaa nın var / ba haa rın var / ki bek ler din
Kı yaa met ler / ko par mak ney/ di ey bül bül / ne dir der din
Görüldüğü gibi bu dizeler de belirli bir ahenge uyularak yazılmıştır. Hecelerden birini okumazsanız veya bir heceyi yanlış okursanız veya bir kelimenin yerini değiştirirseniz ahenk bozulur.
Aruz ölçüsüyle şiir yazmak zordur. Liselerde edebiyat öğretmenleri bu ölçüyü gençlere öğretemiyor ve sevdiremiyor. Günümüzde aruz ölçüsü küçümsenen, hatta alay edilen çağ dışı lüzumsuz bir ayrıntı olarak görülmektedir. Aruzun bir ritim olduğu gerçeği görmezden gelinmekte hatta yeni nesillerden gizlenmektedir. Eminim ki bu yazıyı okuyan genç kardeşlerimin birçoğu ifade ettiğim bu gerçekleri hiç duymamıştır.
Oysa aruz ölçüsünü öğrenmek çok kolaydır. Birkaç basit kuralı vardır. Bu kurallar bilinince şiire yeteneği olanlar bu ölçüyle şiir yazabilir. Bilinmesi gereken kurallar şunlardır:
1. Kısa ünlü ile biten heceler kısa hece kabul edilir: “araba” sözcüğündeki hecelerin üçü de kısadır.
2. Ünsüzle veya uzun ünlüyle biten heceler uzun hece kabul edilir: “çakmak, naamahrem, biitab” sözcüklerindeki tüm heceler uzundur.
3. Sonunda iki ünsüz olan “Türk, üst, kurt” gibi heceler medli hecedir, yani bir buçuk hecedir. Başka deyişle bir uzun bir kısa hece kabul edilir.
4. İçinde uzun ünlü olup ünsüzle biten “aab, yaar” gibi heceler medli hecedir; bir buçuk hece kabul edilir.
5. Dize sonundaki her hece uzun kabul edilir.
6. Aruz ölçüsüne uydurmak için bir sözcüğün sonundaki ünsüz, ünlüyle başlayan sonraki sözcüğün başında okunabilir; bu ses olayına ulama denir.
7. Aruz kalıbına uydurmak için kısa heceyi uzun okumaya imale denir; imale aruz kusurudur. Usta şairlerde (Mesela Yahya Kemal’de) imale pek görülmez.
8. Aruz kalıbına uydurmak için uzun heceyi kısa okumak da zihaftır ve bu da bir aruz kusurudur.
Şimdi Yahya Kemal’in bir şiirinden birkaç dizeyi kalıba uygunluk bakımından inceleyelim.
Mef uu lü / me faa ii lü / me faa ii lü / fe uu lün
Bin at lı / a kın lar da / ço cuk lar gi / bi şen dik
Bin at lı / o gün dev gi / bi bir or du / yu yen dik
Ak tol ga / lı bey ler be / yi hay kır dı / i ler le
Görüldüğü gibi bu üç dize aruz ölçüsü yönünden kusursuzdur. Şiirin tamamını bu şekilde incelerseniz imale ve zihafa başvurulmadığını görürsünüz.
(Önemli not: Uzun a, u ve i sesleri halk arasında şapka denilen düzeltme ve inceltme işaretiyle gösterilmelidir. Ben bu yazımda bu işareti kullanmak yerine uzun ünlüleri göstermek için aynı ünlüyü iki defa kullanmayı tercih ettim.)
(DEVAMI VAR)