- 498 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bu öykü kargalı denen semtin tutulmuş arazi bekçisiyle kulubesinin çatı adasında eski kendi deyimiyle dostu yılanın yine kulubenin siyeç arasındaolan kuş yuvasındaki yavrulara musallat oluşuyla başlayan gerilimli anların kendi ağz
Kendisiyle tanışalı on /on iki yıl oluyor…
İki yıl önce eşini kayıp etmişti..Şimdilerde tümden yalnızdı..
Boynu bükük, dalgın... ‘Ah! eder, derinden’ ahlar ‘çeker; ‘her şey boşmuş!..’ sesi titrer, gözlerini siler... Yine de görevden yana yerinde durmaz,duramaz.. Son zamanlarda eski model bir motosiklet almış,ona atlar çevreyi dolaşır, kendi değimiyle, ‘kolaçan’ eder döner…
Sorulduğunda ; “ ben karıya,gel,burada kal.. derdim,demeye derdim de gelmez di, ‘orada,ağaçlar arasında,kurdun kuşun, börtü böceğin içinde ne yapayım!..’derdi, rahmetli!... gelseydi belki daha yaşardı...”
“Sen eşinin yanında,hiç olmazsa akşamları evinde kalsaydın ya!::”
“ Ben nasıl kalırdım! burası ne olur, buranın belalıları geceleri ava,tava çıkarlar. Sonra ben buradan ayrılırsam yaşayamam, ölürüm.”
Dediği doğruydu,o, bu doğayla ruhen bütünleşmiş,bedenen uyum sağlamış… Bir ağacı sökün başka iklime götürün,tutmaz, kuruur. bir kuşu,bir yabaniyi kafesleyin…mutlu olmaz,dahası uğmaz, buz kitlesini yerinden sökün erir,akar…
O da böyleydi ve tüm bunların bilincinde olarak ;’buradan ayrılırsam yaşayamam !.’.diyordu..
Ve bu kış çok sıkıntı yaşadı. Hastalanmış; hala terliyor,öksürüyor… yorgunluğu yüzünden,gözlerinden akıyordu…. Bir yandan zaturriyye, bir yandan yüksek tansiyon…
‘Geceleri uyuyamıyorum, kabuslar görüyor,kalkıp çay,ıhlamur demliyor… sabahı bekliyorum… Bahar gelirse bir şeyciğim kalmaz..’ diyor,diyor ama baharın da geleceği yoktu… kış da uzamış da uzanmıştı bu sene…
Kış uzadıkça,karamsar oluyor,
‘kurtuluşum yok,yok artık… korkarım baharı göremeyeceğim… bir şey değil de burada bu kulübede ölürsem, kimselerin haberi bile olmayacak!.. Hastane, hastane dolaşıyor gidiyor geliyorum… değişen bir şey yok…’
O, yani felek, yakama yapışmış gibi…”
der, korku ve endişelerini anlatır,öksürür,terini siler,ahlar çeker, bekçimiz Coca emmimiz.
Derken bahar gelmiş,karlar erimeye başlamış, görev alanı,Kargalı vadisi bahar suyu ile kendine gelmiş,kış uykusundan uyanmış; toprak mayalı ekmek gibi kabanmış, çimenler yeşermiş,papatyalar,sarılı,beyazlı çiğdemler belirmiş,tüm vadi bahar rengine bürünmüş… Kulübesinin hemen önünden akan, vadiyi vadi yapan dere, eriyip gelen kar ve yağmur sularıyla çağıl, çağıldı…Dallarda kuş cıvıltıları,çiçekten çiçeğe uçuşan arılar,kelebekler…Tilkiler,tavşancıklar… fingirdiyor. başı boş köpeklerle kovalamacadalar, vadide…
Sanki tüm doğa,doğanın tüm canlıları onun iyileşmesi için duada ve görevi başında olmasında sevinçlerini gösteriyor gibiydiler.
Neşesi gelmiş ,motoruna atlayıp sevdalısı olduğu vadinin kmlerce olan kargalı vadisini dolaşıyor,dolaştıkça kendini daha iyi his eder.oluyor.… Çoktandır kendisini motorunun üstünde,kontrol gezisinde görünler, seviniyor, sarılıyor,’geçmiş olsun diyor,kimileri de haydı haydı kefeni yırtmışsın’ deyip takılmaktan geri kalmazlardı.
Gerçekten onun yokluğu,tüm vadide belli oluyor; arklar yıkık,sular yolları bozmuş, hayyamiler çalı altlarını tutmuş, her taraf şarap ve rakı şişeleriyle dolmuş; kuşlar bile ya suskun,ya hüzünlü seslerle yakınır Cocalarını arar sorar gibiler…Neyse ki şimdilerde herşey eski güzel haline dönmekte , emektarları yine içlerinde,yanlarında,yanı başlarında görmenin mutluluğndalar…
Her şey iyiydi,güzeldi ama, kalbi dayanamaz olmuştu emektar ihtiyorın,, Üstelik iyiden iyiye zayıflamış,rüzgardan uçaacak,yuvarlanacak gibi…
Kışın zatüreyle,tansiyonla uğraşmış,bahara zar zor çıkabilmişken şimdi de kalbi sıkıştırıyor…
‘Gidiciyim,artık, gidiciyim… toprak beni çekiyor!..
‘Hele acele etme kendini korkutma…Sağlığına kavuşmuşken!..
Kokar ya, bahar toprağı…mayalı ekmek gibi kokar… “ dedim ise de;
“Bu öylesi koku,öylesi kokma degil,bu çok değişik bir koku… Topra uzanasım,toprağa gömülesim, toprağı yiyeseim
geliyor’…Diyor,gözünü toprağa dikip hüzünle bakıyor,bir avucç toprak alıp kokluyor, kokluyor… oh dedikçe,rahatlıyor…
“Rüyalarım, rüyalarım bile değişti… karım beni çağırıyor
uyandığımda rüya olduğuna hem seviniyor,hem üzülüyorom…”
“Rüyadır,hayıra yoralım da hayır olsun!..” diyoruz…
“ hayara yoralım, yoralım da içim rahat değil kötü bir şeyler olacakmış korku endişesi var içimde” dedi . gözünü kalmakta olduğu bekçi binasının kapı üstü siyec’ine dikerek:
“ mayısın sonları bir gündü. Uğursuz bir gün…
Güneş kızgın,bulutlar tedirgin,rüzgar bir diniyor,
bir fırtınalaşıyor
Çimenlerin,çiçeklerin kokusu ağırlaşmış ,boğucu,
kuşların ötüşü çığlık…
Yaz kış ,gece gündüz kalmakta olduğum bu kulubenin çatı altı
toprak kısmında yıllardır yuvalanmış, kendisiyle kavgasız,nizasız
geçinip giderlerken, yavrularına bile sevgiyle baktığım, dostum
bildiğim yılanın, ettiğine bakın!” Sesi titriyor dili pelteliyor
gözü siyeç’te, oraya çakılmış, ayıramıyor gibiydi.
“ Anlat hele ne oldu sana o dediğin gün ne oldu ki seni bunca sarmış!”
“ Sormayın, ah sormayın olan bana işte o gün oldu..
o uğursuz günden beri ölü gibiyim ölü can mı derler canlı ölü mü
derler işte öyleyim. Keşke karımın beni çağırdığı gece sabaha çıkmasaydım”
Merakımız ve endişemiz iyice arttı gözlerimizi baktığı yere çevirdik bir şey yok.
Gözümüz kulağımız onda anlatacağında, ihtiyar bekçi babada.
Devamı var bekleyiniz
bakalım sonu ne olacak bu
gerilimli günün saatleri ve
haftalarca süren gerilimin de
ötesinde yaşananlar
-2-
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.