AKTÜTÜN ÇOCUKLARI/İnsanı Yaşat ki Devler Yaşasın
Her zamanki rutin haberlerin arasında, belki de defalarca duymaktan yüreğimizi katılaştıran haberlerden biri. Terör mağduru bir köy, 17 şehit, terörün gölgesinde büyüyen çocuklar…
Birkaç gün önce yüreğimizi dağlayan şehitlerimizden sonra, yine yürek dağlayan bir başka manzara… Küçük bir kızın gözyaşları, kendilerinden birkaç yaş büyük bir ablanın peşinde gece gündüz demeden birkaç kelime öğrenmeye çalışan 30 a yakın köy çocuğu. Onları izlerken Atamın neden “Köylü milletin efendisidir” dediğini daha iyi anlıyorum. Zira daha çocuk yaşta baş eğmemeyi öğrenmişler.
Ağlayan kız küçük. En fazla yedi ya da sekiz yaşında. Çatışma anından bahsederken gözyaşlarını tutamıyor. “Babam” diyor “çatışma olurken camideydi”. Korku var gözlerinde. Ama bu korku öyle adi korkulardan değil. Sadece babasını kaybetme ihtimalinin korkusu. İçinde gözyaşları dönen kocaman gözlerinde başka bir duygu daha var. Hınçla birleşmiş bir gayret. İşte diyor insan. İşte efendiliğini daha yedisinde ilan etmiş bir köylü. “Korktum” diyor çiçek ağlayarak. Aslında ağlamak istemiyor da gayri ihtiyari dökülüyor incileri. Ekliyor sonra da:”Elleri, ayakları kırılsın teröristlerin.” Biliyor çünkü çocuk aklıyla da olsa, elleri ayakları kırılınca gelemeyeceklerini, vuramayacaklarını.
Yıllardır terör denen dumanın altında yaşamaya, nefes almaya çalışan köylülerin çocukları onlar. Ne tarafa baksalar kara ve kıraç dağlarla çevrililer. Ve her an bir yerden silahlarla üzerlerine atılacak vicdansızlarla. Silah seslerini tanıyorlar. Çocuk yürekleriyle korkup ağlıyorlar. Ama gözlerinde yaştan başka bir şey daha var. İnanç. Onlar kıraç dağların ardındaki aydınlığı görebiliyorlar. Önce kendilerine inanıyorlar. Daha o yaşta farkındalar. Her türlü gücün içlerinde olduğunun ve bir tek harf öğrenmek adına kendilerinden sadece birkaç yaş büyük ablalarının peşindeler. Gözlerinde aşk var.
Küçük yaşlarına rağmen büyük sözler ediyorlar. Bütün kötülüklerin başı eğitimsizlik, biz okumak istiyoruz diyorlar. Ama öğretmenleri yok. Çünkü terör denen bela yüzünden köyde öğretmen barınamıyor. Yine de umutla ablalarının peşinde çabalıyorlar.
Bu çocukları izlerken milliyetçilik duygularım şaha kalkmıştı. Bebeleri böyle olan bir milletin sırtı yere gelir mi dedim içimden. Onları bu bilinçle yetiştiren köylü ana babalarımızın ellerini öpesim geldi. Gözlerindeki umuda ve gayrete hayran kaldım. Bu insanlar için neler yapılmaz ki dedim. Can bile verilmez mi? Onun için dememiş mi büyük şair Mehmet Akif:
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda
Canı cananı bütün varımı alsın da Hüda
Etmesin vatanımdan beni dünyada cüda
Bu yüzden Allah Allah diyerek şehadet şerbeti içiyor civanlarımız. Gözünü kırpmadan ölümü göze alıp vatan toprağına sahip çıkıyorlar. İçinde insan olmayan toprağın ne anlamı var? İçinde böyle insanlar yaşadığından kıymetli bu topraklar. Çünkü mert insanlara vatan olmuş, yurt olmuş, ekmek vermiş, su vermiş.
Ben ki ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım
Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım
Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım
Son söz olarak seslenmek istiyorum. Ne demişler: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Ben de büyüklerimize seslenmek istiyorum.
İNSANI YAŞATIN Kİ DEVLET YAŞASIN.
YORUMLAR
24 yılda 40 bin can verilen hain terör olaylarının 300 milyar dolarlık maddi faturasını da eklediğimizde feci tablo maddi ve manevi yıkımın resmini gözümüze sokuyor... anlaşılan gözümüz çıkmış görmez olmuşuz...
Şehidlerimize ALLAH"tan rahmet, yakınlarına sabır, Türk milletine metanet diliyorum...