POLİKLİNİK-2
Chamuran’ın şaşkın bakışları arasında yüzüne sempatik bir gülümseme yaymaya çalışan Turkuaz(Mehmet ) elindeki poşeti itina ile katlayıp doktorun karşısındaki yerini aldı.
- Sanki biraz fazla oldu ama bunların hepsini bir reçeteye sığdırmanıza gerek yok. Bazılarını eşimin üzerine yazabilirsiniz isterseniz.
- Ha! Bir de…?
- Ben size kolaylık olsun diye dedim. Bunda kızacak ne var anlamadım.
Masanın üzerinde tansiyon ilaçlarından mantar tedavisi için kullanılan ilaçlara kadar ne ararsan vardı. Sadece beş çeşit antibiyotik kutusu bile insanı çileden çıkarabilirdi. Chamuran eline aldığı bir kutuyu hastaya doğru uzatarak sordu.
- Hepsini anladım diyelim de bunu ne amaçla kullanıyorsunuz? Lütfen beni bir kez daha şaşırtın.
- Şimdi şöyle; ben bunları ayak parmak aralarıma koyduğum zaman gün boyu kaşıntı olmuyor.
- Gerçekten şaşırtmayı başardınız. Size çok teşekkür ederim Mehmet Bey. Vajinal ovülü bu şekilde değerlendirmeniz tıp için ciddi bir yenilik sayılabilir. Yan etkilerinin öneminden bahsetmenin bir faydası olacak gibi görünmüyor.
- Değil mi efendim! İşte bu düşünen bir akılla bulunabilir ancak. Ben sizin gibi tıp falan okusaydım o ho…
Chamuran oturduğu koltukta geriye doğru yaslanıp uzun sayılabilecek bir süre hastasının yüzüne baktı. Daha sonra yerinden doğrulup bir elini çenesine yaslayıp diğer eliyle masadaki ilaç kutularını biraz daha karıştırdı. Yeniden hastasına döndü.
- Uyku sorunları yaşıyor musunuz Mehmet Bey?
- Evet, geceleri hiç düzgün uyuyamıyorum. Ama benim bir sürü hastalığım var. O yüzden olduğunu düşünüyorum.
- Hep endişeli, yorgun ve yalnız mı hissediyorsunuz? Ciddi bir hastalığınızın olduğunu mu düşünüyorsunuz?
- Valla Doktor falcı gibi şeysin. Ama ben hastalığımın olduğundan eminim. Bak mesela ayak parmaklarım çürüyor. Büyük ihtimalle kanserim ve hiçbir doktor benimle ilgilenmiyor. Üç dosya dolusu tahlilim var ve hepsi yanlış. En son çare size geldim. Sizi çok övdüler, derdimi siz çözebilirmişsiniz.
- Mehmet Bey; öncelikle ayaklarınıza o ovülleri koymayı bırakacaksınız. Ayaklarınızda hem tahriş hem de alerjiye neden olmuşlardır. Onları göreceğim ve tedavi edeceğim. Ancak aslında siz bir Hipokondriazis hastasısınız. Yani halk arasında hastalık hastası denir ya ondan. Bu sizin suçunuz değil. Bir uzman yardımı almanız şart. Ben zaten kesin bir tanı koyamam. Sizi bir psikolog arkadaşıma yönlendirmek istiyorum. Sanırım oda sizi bir psikiyatr ile görüştürecektir daha sonrasında. Eğer bu dediklerimi yaparsanız kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz.
Hasta Turkuaz doktora karşı çıkıp biraz da sesini yükseltse de sonunda kısmen ikna olup oda Psikolog Serdar Piyade’nin danışmanlığını kabul ederek odadan ayrıldı. Chamuran iki hasta ile bütün enerjisinin emildiğini hissediyordur. Onlara karşı azami gayretle gösterdiği sabır kendisine baş ağrısı olarak yansıyınca çareyi yeni bir kahve ve yeni bir şiirde arar.
Bir süre poliklinik normal seyrinde ve akıcı bir şekilde muayene edilen hastalarla devam ettikten sonra kapıdaki sürprizden haberi olmayan Chamuran yeni hasta çağırmak için butona basar. Ah!Chamuran, bahtsız Chamuran…
Kapıdan gelenleri görünce tatlı bir tebessüm geliverdi Chamuran’ın yüzüne. Henüz yedi yaşlarında sevimli bir erkek çocuğu ile onun elinden tutmuş olan otuzlarında sevimli bir kadın gülümseyerek gelip karşısına oturunca Chamuran kahvesinden keyifli bir yudum aldı.
- Bilgisayara göre küçük bey için geldiğiniz görülüyor. Neyi var Ege’nin?
- İyiyim ben!
- Ha! Öyle mi? Neden buradasın o zaman?
- Annemin yüzünden geldik.
Chamuran zaten onunla gelen kadının annesi olduğunu anlamış olsa da çocuğun onayıyla her şey daha da netleşti. Bir hastanedeki en rahat poliklinik sanılan Aile Hekimliği polikliniği işte böyle yaş ve hastalık sınırlaması olamayan bir bölüm olduğu için çok zorlu zamanlar geçirtebiliyordu bir doktora. Pek çok konuda bilgi sahibi olmayı gerektiriyordu bu birim. En zor yanlarından biri de işte bu çocuk hastalardı. Chamuran Ege’yi şöyle göz ucuyla bir süzdükten sonra ciddi bir şeyi olmadığını düşündü. Güzel kara gözleri, beyaz bir teni uzun uzun kirpikleri ile çok tatlı bir çocuk olduğunu görüyordu. Bilmiş bakışlarından mı bilinmez çok ısındı bu küçük adama Chamuran. Ama başına gelecekleri bilse belki de böyle düşünmezdi.
- Bana bunu biraz açıkla bakalım.
- Anne bak bana yine emir verdiler. Çocuklara herkes emir verebilir diye bir kuralda mı var?
Kadın, doktora sıkıntılı bir tebessüm bırakıp oğluna ‘’hayır oğlum, doktor abi samimi olmaya çalışıyor sadece’’ diyerek açıklamaya çalıştı.
- Kurallar ile aran pek iyi değil galiba Ege?
- Kuralların saçma olduğunu düşünüyorum. Ben büyüdüğümde çok farklı olacak.
- Büyüdüğünde tek başına kuralları değiştiremezsin ki.
- Atatürk yapmış ama! Bende yaparım.
- Ne yapacaksın mesela?
- Mesela yemekler saatle değil acıkınca yenecek okullarda.
- O zaman karışıklık olmaz mı?
- Olmaz! Daha acıkmadan yemek yenilecek diye emir veriyorlar. Bu çok saçma!
- Başka?
- Ben en çok satrancı seviyorum. Bale ve halk oyunları kulüplerine girmek istemiyorum. Zorla götürüyorlar. Çocuk hakları varmış öğrendim. Okuma ve yazmayı iyice öğrenince yazarak şikâyet edeceğim.
- Hım! Demek satrancı seviyorsun? Keşke bir maç yapabilseydik Ege seninle. Bende çok severim satrancı.
- Hadi yapalım o zaman. Akıldan maça var mısın?
- Sen ortada tahta ve taşlar olmadan satranç oynayabiliyor musun? Hadi canım!
- Evet, hem de seni yenerim ben.
- Bütün bir maça vaktim yok ama birkaç hamle yapalım o zaman?
İşte günün en büyük hatasını bu cümle ile yapmış olan Chamuran artık olacakların önüne geçemeyecekti. Ege’nin annesinden de izin alarak oyuna başladılar.
- Beyaz mı siyah mı?
- Vay! Ege direk konuya geçelim diyorsun öyle mi?
- Hadi söyle!
- Siyah olsun da ilk sen oyna bakalım.
Chamuran aslında satranç konusunda çok iyi bir oyuncu değildir. Rakibin 7 yaşında bir çocuk olması ve bu çocuğun oyunu aklında tutabileceğine inancı olmaması nedeniyle bu işe girişmiştir. Sadece bu güzel çocukla biraz vakit geçirip gülümsemek istiyordu hepsi bu.
- Tamam o zaman. Şahın önündeki piyon iki kare ileri
- Bende aynı hamleyi yapıyorum.
- Fil C4 beyaz kareye
- Hım! Çabuk karar veriyorsun.
- Aklımda tutmam için şart. Hadi oyna
- Bir bakalım! O zaman şey..! Ben yazsam olur mu Ege?
Ege oldukça gıcık edecek bir özgüvenle gülerek cevap verdi.
- Çok istiyorsan yaz ama yine de yeneceğim.
- Teşekkür ederim de göreceğiz bakalım kim yenecek küçük paşa.
- Hadi oynasana.
- Vezirin önündeki kale bir kare ileri
- Vezir F3 beyaz kareye
- Siyah atım C6 karesine diyeyim mi? Hım! Dedim gitti.
-
- Vezirim ile F7 de bulunan piyonunu çaldım. Doktor abi ne oldu biliyor musun?
- Ne oldu? Oldu, evet, şimdi fark ettim ki mat oldu. Sen bana çoban matımı yaptın cüce?
- Sinirlenmeyelim ama! Ben sadece bir çocuğum.
Ege işaret parmağı ile annesine doktoru göstere göstere kahkahalarla gülerken annesi Ege’ye terbiyeli olması için bir şeyler söylemeye çalışırken Chamuran bu yaşadığını kimseye anlatamayacağını düşünüyordu.
Devam edecek....
Deniz...
YORUMLAR
Sıram gelince doktorun odasına daldım. Doktor chaaamuran masanın arkasında durmuş kalemiyle oynuyordu. Yüzüme bakmadan sinirli bir ifadeyle'' neyiniz var, neden geldiniz buraya'' dedi. Şöle bir yüzüne baktım. '' neden mi geldim'' dedim. '' mikrobiyoloji laboratuvarından çıktım, sanırım her yanım mikrop kaynıyor'' dedim. Kalemi masanın üzerine fırlatıp yüzüme baktı. '' seni ukala yaratık, bak bak bak ba'' der demez elimdeki tahlil sonuçlarını okumaya başladım.
''MO% 4.09 Baş aşağıya
MCHC 31.50 Baş aşağıya
PDV 16.78 Yukarı doğru olup, bu durumda D vitamin de 17.31 olduğuna göre neyim olabilir.'' diyerek elimdeki kağıdı burun ucuna sallamaya başladım.
Doktor chaamuran bir süre sessiz kaldıktan sonra'' Seni A kliniğine gönderelim ne dersin.' A kliniğinin ne olduğunu bilmiyordum. Elimdeki sonuçlara baktım orada A kliniği diye bir ibare yoktu. Gözlerimi sağa sola kaydırıp '' A kliniği ne oluyor doktor'' diyerek devam ettim konuşmama
'' Çok önemli bir rahatsızlığım mı var acaba''
Doktorun yanında bulunan hemşire yeşil göz :) elini ağzına götürüp kıkırdamaya başladı.Sanki bir muamma içindeydim. Elimdeki kağıdı masanın üzerine fırlatarak ayağa kalkıp '' Biri bana açıklasın diye bağırmaya başladım. Hemşire yeşil göz:) bana yaklaşarak kulağıma '' doktor senin deli olduğunu söylemek istiyor'' dedi.
Bir süre katatoni gibi durup motor sistemimi ilgilendiren fenomenlerimin iflas ettiğini düşündüm. Duygusuzdum ve emirlere karşı gelmeliydim düşüncesi ön plana çıkarak aniden masaya çıkıp doktor chaaamuran'ın yüzüne bir kafa atıp gerisin geriye sandalyeme oturuverdim.
Doktorun burnu kanarken masada duran kağıdı alıp yeniden okumaya başladım.
HGB
HCT
WBC
PLT
Iıhh ıhıııhhh ıhııhhh...)))
🙄 çok merak etmeye başladım.Bu hikaye bir tiyatro oyununda sahnelense aralar kısa sürerdi.Şimdi bekle 3.bölüm ne zaman yayınlanır.
Meraktan da çatlayacağım.Hem diğer iki yorumcu olayların nereye gideceği hakkında bilgileri varmış gibi yorum yapmışlar.Bu merakımı azaltmıyor.Bi uslu durun sessiz olun yahu.🤫🤚🏼
Efendim arayı uzun tutmayın olur mu.
İlk bölümde de arz etmiştim.Çok güzel bir hikaye.Elleriniz dert görmesin,
Sevgi ve muhabbetle kalın,
✋🏼🤚🏼
Den(iz)
Sevgilerimle...
30 yaşlarında ve sevimli?
Torpil geçmek yok. :)
Yeşil Mavi tarafından 2/8/2018 5:43:02 PM zamanında düzenlenmiştir.
O qué
Biz dayak yedik , aldatıkdık.
Bide doktor azarladı oh ne âlâ.
Yeşil Mavi
Turkuaz tekrar dönerse bu sefer görerler günlerini. :))
Den(iz)
Sevgilerimle...