- 576 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
E-DÜNYA
Evde sıkıldım. Sabahtan akşama kadar sosyal medyada geziniyorum. Kendimi dışarı atmaya karar verdim. Yürürken hem çevreme hem de insanlara bakıyorum. Bakarken geçmiş gözümün önünden bir film şeridi gibi geçiyor. Semtimin değişen çehresi aklıma geliyor. Eskiden bu sitelerin ve apartmanların yerinde hep gecekondular vardı. Yıllar önce kentsel dönüşüm sonucunda yıkıldı. Bu varoşun çocuklarıyla ya maç yapardık ya da kavga ederdik. Kavgalarımız genelde birbirine taş atma şeklinde olurdu. Arada da yumruklaşırdık. Bir keresinde taşlaşırken büyükçe bir taş bir beyaz toros’un camını kırmıştı. Arabanın sahibi o kadar kızgındı ki taşı atan ben olmadığım halde bizimkiler bile adamdan korktukları için hemen beni işaret ettiler. Gecekondunun kavga ettiğimiz çocuklarından Ömer’in babası Halis amca vardı. Adamı ne yaptı etti sakinleştirdi. Ömer’le sürekli çatışırdık fakat Halis amcayı çok severdim. Oda mahallenin bütün çocuklarını kendi evladı gibi severdi. Evlerini boşalttıkları gün beni yanına çağırdı.
-Evlat, bu mahalle sizlere emanet farkında olmadan hakkına girmişsek helal et dedi
Ömer’le de helalleştik. O günden sonra ne onları ne de diğer gecekondunun diğer çocuklarını görmedim. Onlar gittikten sonra maçları artık sadece bizim apartmandakilerle yapmaya başladık. Liseye girdikten sonra maçları da yapmaz olduk. İnek olanımız test kitabından başını kaldırmıyordu, hayta olanımız ise bilgisayar başından ayrılmıyordu. Bir de sosyal medya dalgası çıkınca artık birbirimizden iyice kopmuştuk. Arkadaşlarımız ya okuldandı ya da msn’de mesajlaştığımız insanlardı. Tüm bunlar aklımın içerisinden geçerken Kahire caddesiyle Layoş Koşut’un kesiştiği noktaya varmıştım. Yürümeye daha fazla takatim yoktu. Geri döndüm. Bu seferde zihnime kardeşim düşüverdi. O benden de şanssızdı. Ben yine liseye kadar olan çağımı sokaklarda büyüyerek geçirmiştim onun ise bir gün arka bahçede bir maça çıktığını, faul sonucu bacağında bir yara iziyle eve geldiğini hatırlamıyorum. Onun için futbol ya iddiada oynamak ya da internet kafe’de playstation’da pes atmaktı. Geçen gün beni çağırdı messengerde bir kız görmüş çok beğenmiş “onunla çıkayım mı ? “ diye soruyordu. Ben de “bilmem yüz yüze tanışıp karar versen daha iyi olur” dedim. Aslında benim yaptığım durumu idare etmekti. Bizden sonrakilerin hayata ve ulvi kavramlara yüklediği anlamlar değişmişti. Sırf yeni jenerasyon değil, biz hatta yetişkinlerimiz bile bambaşkalaşmıştı. Geçenlerde bizim mahallenin emektarlarından Halime teyzenin mevlidindeydim. Sadece 9 kişi vardı mevlidde. Benim dışındakilerde Samsun’dan gelen akrabalarıydı. Benimde aslında gitmeye pek niyetim yoktu fakat babam beni aileyi temsilen gönderdi. Hoca Kur’an okurken bir hocaya bakıyorduk bir de elimizdeki telefonlara. Bizim mahalledekiler facebook’ta Halime teyzenin ölümüyle ilgili paylaşımına üzüntü belirten ikonla ya da üç-dört kelimeyi geçmeyecek başsağlığı mesajlarıyla yetinmişlerdi. Evin önündeyim şimdi cep telefonumdan mesaj sesi geldi. Neymiş diye bir baktım. Face’de yaptığım son paylaşımım 50 beğeni almış. Benim için bir rekor. Artık sevincim ve üzüntüm bile birilerinin bilgisayar faresinin elinde. İç dünyamda bu e-dünyayı ne kadar eleştirsem de ben bu alemin ayrılmaz bir parçasıyım.
Elveda patırtılı, gürültülü eski dünyam. Hoş geldin yeni e-dünyam…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.